Sizce Eğitim Sen’in Toplu Görüşmelerdeki yetkisini kaybetmesinin sebepleri nelerdir? Yetki kaybını bir sonuç olarak değerlendirirsek yetkinin kaybına neden olan unsurlar var. Kaybın nedenlerini politik zeminde değerlendirirsek Türkiye’de politik konjonktürde milliyetçilik güçleniyor. AB müzakerelerinin başlamasıyla ülkemizde AB’ye evet diyenler çoğunluktaymış gibi dursa da küreselleşmeye ve AB’ye karşı milliyetçiliğe, etnik kökenlere dönüş artıyor. Kürt meselesi üzerinden bakarsak, […]
Sizce Eğitim Sen’in Toplu Görüşmelerdeki yetkisini kaybetmesinin sebepleri nelerdir?
Yetki kaybını bir sonuç olarak değerlendirirsek yetkinin kaybına neden olan unsurlar var. Kaybın nedenlerini politik zeminde değerlendirirsek Türkiye’de politik konjonktürde milliyetçilik güçleniyor. AB müzakerelerinin başlamasıyla ülkemizde AB’ye evet diyenler çoğunluktaymış gibi dursa da küreselleşmeye ve AB’ye karşı milliyetçiliğe, etnik kökenlere dönüş artıyor.
Kürt meselesi üzerinden bakarsak, toplum genelinde bir hassasiyet oluşuyor. Egemenler Türk-Kürt ayrımı üzerinden kendilerine üstüne basacakları yeni bir zemin yaratıyor. Böyle bir dönemde Eğitim Sen tabanının algısında da sıkıntı oluyor. 2002 ve 2005 Genel Kurul’larımızda bu soruna karşı 3. bir yol yaklaşımını ortaya attık. AB tartışmalarında bir ikilem yaratıldığını tespit edip Emeğin Avrupa’sı yaklaşımını ortaya attık.
Yetki kaybıyla ilgili değinilecek bir diğer konu da Kürt sorunu. Emekçiler yaşamın her alanında savaşa karşı barışı savunur. Kürt sorununun daha özgürlükçü bir yaklaşımla herkesin memnuniyetinin olduğu bir çözüm olmalı dedik.
Ama bazen tuttuğunuz pozisyon her kesimle örtüşmez. Eğitim Sen, muhalif bir örgüttür. Bu çatışma alanlarının kamu emekçilerine yansımaları oldu. Kamu emekçilerinin yükselen Türk-Kürt, Laik-Anti laik atmosferinden etkilendiğini düşünüyoruz.
Başka bir neden olarak anadilde eğitimle ve kapatılma davasıyla ilgili tartışmalar var. Biz birçok riski göze aldık. Almak zorundaydık. Demokratikleşme mücadelesi bazen bedel ödeyerek oluyor. Üye kaybı gibi bedeller ödüyoruz. Ama biz Türkiye’nin demokrasi mücadelesine katkı koyduk. Kolay olanı seçmedik Konuyu demokrasi mücadelesi haline getirdik. Bunu tabanın yanlış anlaması bizim dezavantajımız.Anadilde eğitim maddesinin tüzükten çıkartılmasını geri adım olarak değil örgütü korumak için atılmış bir adım olarak düşünüyoruz. Bu adım atılmasa bugün daha olumsuz sonuçlar doğabilirdi.
Bu konjonktürün yetki kaybında rolü var. Bir diğer sebepse dünya genelinde sendikal krizin etkisi. Küreselleşmenin ortaya koyduğu yeni çalıştırma biçimlerine karşı geleneksel sendikal hareket yetersiz kaldı. Ve haliyle güç kaybetti. Bunun da etkisi var. Çünkü Eğitim Sen dünya sendikal hareketinin deneyimlerinden, birikimlerinden yararlanan bir sendika. Türk Eğitim Sen ve Eğitim-Bir Sen’den farkı bu. Bir sınıf hareketi sendikası olması. Bu sebeple dünyadaki sendikal hareketin krizi bizim tarafımızdan daha çok hissediliyor. Eğitim iş kolunda ki diğer sendikalar bundan etkilenmiyor çünkü onlar sınıf hareketinin sendikaları değil. Eğitim Sen’in önünü kesmek için kurulmuş sendikalar.
Bunların sebeplerin yanı sıra istihdam biçimlerindeki farklılaşma önemli bir unsur. Sözleşmeli öğretmenlikten, taşeron işçiye kadar farklılaşan istihdam türleri var. Bunlara dönük değerlendirmeler yapmalıyız.
Örgütün yaşanan süreç karşısında yetersizliği v.b. nedenler de elbette var. Fakat rasyonel tartışacak olursak yükselen milliyetçi dalga ve dünya sendikal hareketinin krizi temel sebepler. Önümüzdeki kasım ayında yapacağımız program kurultayında sendikal hareketin tartışacağız. Sorunlarını ve çözüm yollarını değerlendireceğiz. Eğitim Sen’in bilimsel tartışma yürütmeye ihtiyacı var. Baskı altında tartışma yürütmemeli. Sendikal hareketin dünyada izlediği farklı yollar var. Program kurultayında bunları değerlendirip bundan sonra sendikal hareket için ne yapılması gerektiğini tartışmaya başlayacağız.
Eğitim Sen bundan sonra ne yapmalı?
Eğitim Sen, 4688 sayılı yasayla ilgili net görüşlere sahip. Bu yasa gerçek bir sendikal yasa değil. 2 temel eleştirimiz var. Bunlardan ilki grev ve toplu sözleşme hakkının olmadığı bu yasa gerçek çalışma yaşamı ilişkisini yansıtmıyor. Grev yapma hakkının önünün kesildiği yasa özgürlükçü değildir.
İkinci olarak örgütlenmenin önünde engel bir yasadır. 2005 Genel Kurul’unda aldığımız kararla önümüzdeki dönem ortak örgütlenme, ortak yasa mücadelesini vereceğiz. Bizce üretim süreci farklılaşıyor bölünüyor. Bu sebeple çalışanlar ortak örgütlenmeye gitmeli. Bunun örgütü ve yasası önemli. Eğitim Sen ve KESK muhalif örgütlerdir. Çünkü emek sermaye çelişkisi var ve biz emeğin safında yer alıyoruz. Bu sebeple ortak mücadele önemli temel olan bu.
İkinci olarak eğitim hizmetinin üretilmesinde 657 dışında istihdam edilen personel var. Onları örgütlemek için bir program oluşturmalıyız. Özel okul, dersane çalışanları örgütlenmeli. Program kurultayı sonrası bunun çalışmalarına başlayacağız.
Önümüzdeki dönem genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Biz bu seçimlerde bir taraf olacağız. Genel Kurul’umuzda belirlediğimiz üzere siyaset yapma hakkımızı kullanacağız. Kendi geleceğimiz hakkında söz sahibi olmak için önümüzdeki dönem emekten yana bir iktidar kurulması için katkı koyacağız.
Önümüzdeki dönem küresel saldırılar sürecek. Sağlıktan sonra eğitim hizmetinin piyasaya açılması gündemde. Bu alana dönük saldırılara karı politika üretmeliyiz.
Türkiye’nin demokratikleşmesi, şeffaflaşması için görevlerimiz var. Şemdinli’yle başlayan Danıştay saldırısıyla devam eden süreçte ortaya çıkan ilişkiler kimi güçlerin nasıl pazarlık yaptığını gösteriyor. Bu sebeple demokrasi mücadelesi şart.
Kürt sorunu, işsizlik, gelir dağılımındaki uçurum, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün engellenmesi gibi sıkıntılar karşısında herhangi bir siyasi parti kadar biz sendikalara da görev düşüyor. Sınıf sendikası olmak bu tip sorunlarla mücadele etmeyi gerektirir.
Bunların yanı sıra örgütümüzün yeniden motive edilmesi, işyeri temsilciliğinin canlandırılması için gerekli kararları da alacağız