Adana AdvanSA işçilerinin sendikal örgütlülükleri sürecinde yaşadıkları olumsuzlukları ve örgütlendikleri Petrol İş Adana Şubesi yöneticileri hakkındaki iddialarını yorumsuz olarak yayınlıyoruz. İddialar hakkında cevabı olan herkesin açıklama ve görüşlerini yayınlayacağız. Daha önce böyle bir şey duydunuz mu bilmiyoruz ama bizler bunu öğrendiğimizde günlerce şoktan kurtulamadık, inanamadık, inanmak istemedik ama belgeler her şeyi açıkça ortaya koyuyor. SENDİKACILAR […]
Adana AdvanSA işçilerinin sendikal örgütlülükleri sürecinde yaşadıkları olumsuzlukları ve örgütlendikleri Petrol İş Adana Şubesi yöneticileri hakkındaki iddialarını yorumsuz olarak yayınlıyoruz. İddialar hakkında cevabı olan herkesin açıklama ve görüşlerini yayınlayacağız.
Daha önce böyle bir şey duydunuz mu bilmiyoruz ama bizler bunu öğrendiğimizde günlerce şoktan kurtulamadık, inanamadık, inanmak istemedik ama belgeler her şeyi açıkça ortaya koyuyor.
SENDİKACILAR BİZİ SATMIŞ…
Olayı elimizden geldiğince açık bir şekilde sizlere anlatmaya çalışacağız, yardım eder misiniz, edebilir misiniz bilmiyoruz ama bilin ki sizlere ihtiyacımız var.
Olay şu;
Bizler (yaklaşık 200 kişi)1998 yılı ağustos ayında Adana’da kurulu
bulunan SASA AŞ’nin CP-6 (Continuous Polimer-6)işletmesinde işe başladık. İşletme yeni kuruluyordu, montaj aşamasındaydı. Bizimle Ekim 1998’de üretime başladı.
SASA AŞ’de bizimle aynı hammaddeyi,aynı sistemi kullanarak aynı üretimi yapan 5 bölüm (CP-1,2,3,4 ve 5) daha var. Adı üzerinde biz
altıncıyız, ancak diğer işletmeler “Kimya İşkolunda” tescilli ve çalışanları Petrol-İş sendikasına üye iken, bizim çalıştığımız CP-6 işletmesi Çalışma Bakanlığına “Tekstil İşkolunda” gösterilerek tescil ettirilmiş. Kanunen, sendikanın buna 15 gün içinde itiraz etmesi ve işkolu tespiti istemesi gerekirken bu yapılmamış! İşletmemiz tekstil işkolunda tescil edildiği için de işyerinde yetkili olan Petrol-İş sendikasına üye olmamız ve sendikal haklardan yararlanabilmemiz ilk anda mümkün olmadı.
İşletme üretime başladıktan sonra ise sendikacılar bize gelerek; “İşverene karşı iş kolu tespiti için dava açmamız gerektiğini, dava açtığımız takdirde mutlaka kazanacağımızı ve hepimizin sendikalı olabileceğini” söylediler. Bunun için yapmamız gereken sendikaya üye olmak ve dava açabilmesi için vekalet vermekti. Üye olduk, vekalet verdik ve dava başladı. Dava başlayınca, sendikaya üye olanların maaşları asgari ücrete çekildi. Üye olmayan 30-40 kadar kişiye ise “ek kazanç” adı altında fazla maaş ödendi ve bu uygulama dava kapandıktan sonra bile yıllarca sürdü.(bordrolarla sabittir).
Davanın daha çabuk sonuçlanabilmesi için (bize öyle söylediler); aynı
konuda, iki ayrı arkadaşımız adına iki ayrı dava açıldı. İlk davaya bakan hakim, ilk celsede davayı -aleyhimize-reddetti ve karar temyize gitti.
Diğer davaya bakan hakim ise işletmemizle ilgili bilirkişi raporu
istedi. Bilirkişi heyeti gelerek işletmeyi inceledi. Sendikacılar bizlere önce “bilirkişi raporunun lehimize olduğunu” ama hemen ertesi gün “raporun değiştiğini ve sonucun aleyhimize olduğunu” söylediler. “Böyle bir şey nasıl olur?” diye sorduğumuzda; “Türkiye şartlarında maalesef oluyor bunlar!” cevabı geldi. İnandık, güvendik nerden bilebilirdik ki…
Kısa bir süre sonra aleyhimize karar verilip temyize giden ilk mahkeme
kararının Yargıtay’da lehimize bozulduğu haberi geldi, sevindik. Yine hemen ertesi gün sendikacılar; “haberin yalan olduğunu ve Yargıtay’ın aleyhimize çıkan kararı onayladığını” söylediler. Neden yine aynı tabii; “Malum Türkiye şartları!” Biz yine inandık…
Dava bitmişti ve kaybetmiştik!
“Şimdi ne olacak?” diye sorduk. Sendikacılar, “Siz sendikadan istifa, davadan da feragat edin, daha fazla mağdur olmayın, maaşınız yükselsin. Biz bu davanın peşini bırakmayacağız, kazanırsak eğer siz yine üye olup haklarınızı alacaksınız” dediler. Biz buna da inandık!
Bunun üzerine biz sendikadan istifa ettik. İşveren vekilleri de bize
“Tekstil İşkolunda!” olduğumuz için tekstil sendikalarının yaptığı
sözleşmeyi uygulayacağını vaat etti. Dava kapandıktan 6 yıl sonrasına (zaman aşımı 5 yıl),Mart 2006 tarihine kadar da bu uygulandı. Tekstil sözleşmesine göre bu tarihte yapılması gereken % 6’lık zam “şirketin zarar ettiği” gerekçesiyle % 3’e düşürüldü.Bu,bize göre maaşlarımızı asgari ücrete, yıllık 4 ikramiyemizi ise 2,5’a düşürme operasyonunun ilk adımıydı.
Ortada verilmiş bir söz vardı ve bu söz tutulmuyordu. Bu konuda kanunen ne yapabileceğimizi araştırmaya başladık. Araştırmalarımız esnasında tesadüfen 6 yıl önceki dava dosyaları elimize geçti. Birde baktık ki; aleyhimize olduğu söylenen Bilirkişi raporu lehimize yazılmış, yani işletmemizin “Kimya İşkolunda” olması gerektiği açıkça belirtilmiş.
Yargıtay’ın kararın ilamında ise; aleyhimize çıkan ret kararını bozduğu yine belgelerde çok net bir şekilde görülüyor. Bizlere Yargıtay’ın bu kararı onadığı söylenmişti.
Kısacası, sendikacılar; hem bilirkişi raporu hem de Yargıtay kararı konusunda bizlere yalan söylediler. Davayı kaybettiğimize ikna ettiler. Bu sayede bizleri sendikadan istifa ve davadan feragat ettirerek davanın kapanmasını sağladılar.
Bunu yaparak ne kazandılar bilmiyoruz!!! (daha doğrusu elimizde belge
yok) ama bunun sonucunda sadece biz değil bütün SASA işçisi çok şey
kaybetti. Onlar grev yaparken biz sendikalı olamadığımız için greve
katılamayıp -mecburen- üretime devam ettik, istemeden grev kırıcılığı yapmak zorunda kaldık. Geçen süre içinde de sendikalı işçi sayısı çok ciddi oranda düştü. Neden? “Malum SENDİKA şartları”
Bu şekilde kandırılmamış olsaydık, kaba bir hesapla sekiz yıllık emeğimiz karşılığında hepimiz bir ev sahibi olabilirdik. Kaybımız bu kadar büyük.
Hukuki olarak hakkımızı almak için elimizden geleni yapıyoruz, araştırıyoruz. Konuştuğumuz avukatlar zaman aşımı nedeniyle en fazla geriye dönük 5 yıllık haklarımızı alabileceğimiz konusunda hemfikirler. Sendikaya karşı ise “görevi kötüye kullanmak, güveni suiistimal ve zarara uğratmaktan” dava açmayı düşünüyoruz ama onlara inanıp noter kanalıyla sendikadan istifa ettiğimiz için kanunen “masum” olduklarını iddia edebilirlermiş. Yüzlerce kişinin şahitliği yetmez mi???
Belki dava sonunda elimize hiçbir şey geçmeyecek hatta belki elimizdekini de kaybedeceğiz ama böyle bir durum karşısında sessiz kalmayı “NEYE MAL OLURSA OLSUN” onurumuza yediremezdik. Özellikle de çocuklarımızın geleceği söz konusuyken…
Sizlere bunları yazıyoruz çünkü sesimizin duyulması için yardımınıza
ihtiyacımız var. Sesimiz duyulsun ki; Yapanın yanına kar kalmasın. İnsanların geleceklerini satmak o kadar kolay olmasın. Ve insanlar geleceklerini emanet ettikleri kişileri seçerken çok dikkat etsin…
Tüm bu olanlardan ne Sabancı Ailesinin ne de Petrol-İş merkez yönetiminin bilgisi ve dahli olmadığına inanıyoruz. İnanmak istiyoruz. Aksi halde ne kendimizin ne çocuklarımızın ne de ülkemizin geleceğine güvenle bakabilmemiz için çok fazla bir nedenimiz kalmayacak…
Ekte, çalıştığımız işletme ile ilgili hazırlanan ve aleyhimize olduğu söylenen “Bilirkişi Raporu” ve reddedilen ilk mahkeme ile ilgili -yine aleyhimize sonuçlandı denilen Yargıtay Kararı’nın birer örneğini size yolluyoruz. İsterseniz bu belgelerde yazılı olan dava dosya numaralarından yola çıkarak kendinizde araştırabilirsiniz
Her türlü yardım ve yol göstermeye açığız, bekliyoruz. Takdir sizin…
Saygılarımızla…
ADVANSA-SASA A.Ş. CP-6 Çalışanları…