“Yabancı birlikler defedilene kadar cihadımızı sürdüreceğiz.” Mullah Hayat Khan George Bush, Afganistan halkına verdiği tüm sözleri çiğnedi. 2001’de, Taliban’ı uzaklaştıracağını, düzeni kuracağını ve Marshall Planı çizgisinde yeniden inşa edeceğini söyledi. Ne dediyse yalan çıktı. Taliban güney Afganistan’da yeniden çağrıldı, yeniden inşa çok küçük boyutta kaldı ve başkent Kabil’in ötesinde güvenlik sağlamaya dönük hiçbir girişimde bulunulmadı. […]
“Yabancı birlikler defedilene kadar cihadımızı sürdüreceğiz.” Mullah Hayat Khan
George Bush, Afganistan halkına verdiği tüm sözleri çiğnedi. 2001’de, Taliban’ı uzaklaştıracağını, düzeni kuracağını ve Marshall Planı çizgisinde yeniden inşa edeceğini söyledi.
Ne dediyse yalan çıktı.
Taliban güney Afganistan’da yeniden çağrıldı, yeniden inşa çok küçük boyutta kaldı ve başkent Kabil’in ötesinde güvenlik sağlamaya dönük hiçbir girişimde bulunulmadı. Afganistan savaş öncesine göre daha az su ve elektrikle, ezici sefalet içinde zayıflamaya devam ediyor. Afganistan, kırsal kesiminin %99’u bölgesel savaş-ağaları ve uyuşturucu baronlarının demir pençesi altında, iflas etmiş bir narko-devlet.
Bush’un demokratik bir ütopya tanımı bu mu?
Amerikan halkının %95’i, istila zamanında savaş kararını destekledi. Bush, 11 Eylül saldırılarını bahane ederek ulusların acısını bir intikam çığlığına çevirdi. Beş yıl sonra, sonuçlar tahmin edilebileceği gibi iç karartıcıydı; Afganistan bir harabe ve görünür gelecekte düzelme olasılığı da çok az. Afganistan’da New Orleans’takinden fazla bir Marshall Planı şansı yok. Tek kayda değer gelişme araziye cüzam yaraları gibi serpiştirilmiş askeri üsler ve çorak arazide yılan gibi kıvrıla kıvrıla giden petrol boru hatları oldu. Bundan başka, Afgan kampanyası bütünüyle bir fiyasko oldu.
Afganistan Cumhurbaşkanı Karzai, ne herhangi bir bölgede hükmü geçen ne de yaygın bir kamusal desteği olan etkisiz bir adam müsveddesi. O yalnızca, etrafında kendini adım adım takip eden bütünüyle silahlı 75 paralı korumayla, komik kepi ve dalgalanan kaftanıyla salınmaktan hoşnut olan bir başka Amerikan yardakçısı. Onun devlet-lideri olarak rolü, damarlarında bir damla da olsa yurtsever kanı taşıyan her Afgan için rahatsız edici.
Bu saçmalık Amerikalıları çok kızdırmış olmalı. Bush’un bayrak-sallayarak, göğüs-döverek sergilediği aldatmacayı anlamalı ve savaş çağrısına direnmeliydik. Ülke şu anda sonu gelmeyen bir başka yıkıcı maceraya saplanmış durumda.
Geçen hafta, Kabil’de askeri bir aracın frenleri patlayıp araç kalabalık trafiğin içine balıklama dalınca isyan çıktı. İki sivil öldürüldü. Kaza, kendiliğinden anti-Amerikancı bir gösteriye dönüştü ve hızla kan banyosuna çevrildi. Eli tetikte Amerikan askerleri kalabalığa ateş etti ve 8 sivili katlettiler. Pek çok okuyucu, 2003’te Felluce’de de, ABD işgali açısından uzun-dönemli sonuçlar doğuran benzer bir kazanın yaşandığını hatırlayacaktır. Kızgın Felluceliler şehrin belediye başkanının Amerikan güçlerince atanmasını protesto etmek için sokaklara çıktılar. Kalabalık öfkeliydi ama barışçıldı. Gene, deneyimsiz ABD birlikleri, aynı Kabil’de yaptıkları gibi aşırı tepki verdiler ve kalabalığa ateş ederek 14 sivili öldürdüler. Kaza, halkta işgale karşı tepki uyandırırken, henüz oluşmakta olan Irak direnişi için güçlü bir katılım kazanma aracına dönüştü. Üç yıl sonra o günkü şiddetin, direnişin doğuşu ve Irak’taki gelişmeler açısından bir dönüm noktası olduğunu görüyoruz. Irak şu anda topyekün bir savaşın içindedir ve sonuç belirgin olmaktan uzaktır.
Aynı şey Afganistan’da olacak mı?
Times of London muhabiri Tim Albone öyle olduğunu düşünüyor. Albone diyor ki,
“Irak’ta çalışmış olan arkadaşlarımla konuştum ve her şeyin değiştiği bir gün vardı. Burada yaşanan da o durum olabilir…Afganlar, polisin ve Amerikalıların aynı şeyi tekrar yapabileceğini fark ettiler.” (“Afganistan’ın Değiştiği Gün” M.K. Bhadrakumar)
Albone haklı. Afganistan bir barut fıçısı ve geçen hafta dikkatsiz sürücülükten kaynaklanan basit bir kazayla tutuşturuldu. Şiddette dramatik bir sıçrama yaşanırken, işgale verilen destek sürekli erozyona uğruyor.
Afganistan çözülmeye başladı. Taliban güneyde yeniden ortaya çıktı ve kırsal bölgenin
geniş çevrelerinde etkili olan bir bahar saldırısına geçmiş durumda. Pek çok kasabada gündüz vakti serbestçe dolaşıyor ve bölgeden, daha fazla sayıda sıkkın insanı davalarına kazanıyorlar. Bazı bölgelerde camilerde vaaz verip taraftar edinmelerine izin veriliyor. Beş yıllık işgal kırsal bölge halkı için hiçbir şey üretmedi. İşsizlik %45’e yükseliyor, uyuşturucu trafiği patlıyor ve yabancı birliklerin varlığı güveliği sağlamadı. Taliban, ne kadar itici gelirse gelsin, gittikçe dini şevk ve Afgan milliyetçiliği ile dolan bir atmosferde zemin kazanıyor. Yükselen direnişin bu yeni biçimi altında, Kabil’deki isyanlar şüphesiz çok etkili olacaklar.
Bush yönetiminin Afganistan’da bir “kalpler ve zihinler” kampanyası yürütmek için çok geniş olanakları var. Ne var ki, sorumluluklarını yerine getirmediler ve ülkeye yoksul bir akrabaymış gibi sırt çevirdiler. Amerika’nın, Afganistan’ı 21. yüzyıla taşıma sözünü tutmayacağına dair giderek yaygınlaşan bir kabul var. Üstelik, Afganlar bakımlı işgalcilerle kendi kahredici zor yaşamları arasındaki can sıkıcı farkla yüz yüzeler.
“Bu yabancıları istemiyoruz. Evlerine dönmeliler,” diyor Faysal Ağa. ” Onlar bizim toplumuza zarar veriyor ve biz çok yoksuluz. Ve Afganistan’ı yağmalıyorlar. Neden fabrikalar kurmuyorlar?” (AP)
Ağa’nın hayal kırıklığı hemen hemen herkes için geçerli. Amerikan varlığı yalnızca, halkı işgalcilerden ayıran dini ve kültürel farklılıkları şiddetlendirdi. Fuhuş ve alkol kullanımı koyu Müslümanlara karşı derinden bir saldırı anlamına geliyor ve genel kızgınlık ve öfke duygusunu büyütüyor.
Şu anda, Birleşik Devletler’in Afganistan’da 23,000 askeri var. NATO liderliğindeki çokuluslu güç bu sayıya 9,000 daha ekliyor. Bu her 35 mil kare için bir yabancı asker anlamına geliyor; bu da güvenlik tesis etmek için imkansız bir formül. Sonuç olarak, ABD kuvvetleri düşmana karşı yaylım ateşiyle savaşmak zorunda kaldı ve bu da her zaman masum sivillerin ölümüyle sonuçlandı. Yakın zamanda, “sözüm ona” Talibana karşı gerçekleşen bir bombalı saldırı çoğu kadın ve çocuk 16 sivilin ölümüne yol açtı. Kaza yalnızca, kamunun öfkesini besledi ve daha patlamaya müsait bir atmosfer yarattı.
Yakın zamanda Asia Times’ta çıkan bir makalede, yazar Syed Shahzad, Pakistan gizli servisi (ISI) başkanı Hamid Gul’le konuştu. Gul Taliban’ın 1980’lerde Sovyetler Birliği’ne karşı başarıya ulaştığı savaşını yükselttiği günlerden beri Afganistan’ı izliyor. Yeryüzünde olup bitenlere dair güçlü bir kavrayışa sahip. Gul şöyle konuştu:
“Böylesi bir direniş başlamışsa, bu bunun Afganların ortak kararı olduğu anlamına gelir. Bu yüzden, Taliban direnişi çok özgün bir alana odaklanmışsa da münferit olayların bütün her yerde patlak verdiğini görebilirsiniz… Bu gördüğünüz buzdağının yalnızca görünen kısmı; durum ilerde değişecek çünkü şu anda bütün ortam direnişe yardım etmekte.”
Gul konuşmasını kötüye alamet ederek sürdürdü, “Jirgalar aynı fikirde… Afganistan’da son-sürat bir savaş olacak.” (Syed Saleem Shahzad; Asia Times Online)
Bush yönetiminden birinin Gul’un uyarılarını dikkate alması pek olası değil. İnatçılıkları, ülkenin yakın tarihi hakkında derin bilgi birikimi olan ve beliren felaket işaretlerini kavrayan birilerinin tavsiyesini dikkate almalarını imkansız kılıyor. Amerika, bunun yerine, Iraktaki ile potansiyel olarak eş büyüklükte bir başka batak yaratarak hata da ısrar ediyor.
Kibrin başarısızlıktan başka tedavisi yoktur.
Uyuşturucu ticareti şimdi, Taliban’a silah ve patlayıcı almak için
gereken kaynağı sağlayarak direnişi besliyor. Uyuşturucu, Washington’la ilişkileri bozulduğundan beri bu trafiği görmezden gelen Rusya üzerinden taşınıyor. Bombalı saldırılar ve kitlesel tutuklamalar üzerine kurulu kıra kırana bir savaş planına saplanan ABD, stratejisini değişen koşullara adapte edebilecek durumda değil. Hoyrat idareleri, yalnızca, kamunun çektiği zulmü artırdı. Emperyal kibir “kin kazanlarını” dolduruyor ve zahmetsiz bir sömürgeci girişimi vahşi bir yangına çeviriyor.
Washington’un Afganistan’daki balayı sona erdi. Şiddet güneyde yeniden hakim oldu ve politik hoşnutsuzluğun atıl güçleri Kabil’de kuvvet kazanıyor. Afganlar bir nesil içinde ikinci İntifada’larına hazırlanırken Amerika bir başka felakete doğru uyurgezer halde yol alıyor.
[Sendika.Org tarafından çevrilmiştir.]