Amerika Birleşik Devletleri’nde son iki ay içinde milyonlarca göçmen işçinin sergilediği kitlesel seferberlik ABD işçi sınıfı açısından önemli bir ileri adım olmuştur. Seferberlik sayıları 12 milyondan fazla göçmen işçiyi yasadışı ilan eden gerici yasanın tetiklemesiyle başladı. Cumhuriyetçi Parti kontrolündeki Temsilciler Meclisi’nden geçen yasa, milyonlarca göçmen ve göçmen çocuklarından gelen bir öfke ve nefret seline yol […]
Amerika Birleşik Devletleri’nde son iki ay içinde milyonlarca göçmen işçinin sergilediği kitlesel seferberlik ABD işçi sınıfı açısından önemli bir ileri adım olmuştur. Seferberlik sayıları 12 milyondan fazla göçmen işçiyi yasadışı ilan eden gerici yasanın tetiklemesiyle başladı.
Cumhuriyetçi Parti kontrolündeki Temsilciler Meclisi’nden geçen yasa, milyonlarca göçmen ve göçmen çocuklarından gelen bir öfke ve nefret seline yol açtı. ABD’de doğan göçmen çocukları, anne-babalarının yaşamlarının büyük çoğunluğunu ABD’de geçirmiş olmalarına rağmen suçlu ilan edilmesi durumuyla yüz yüze geldiler.
Nisan’daki gösteriler ABD’deki ortalama Latino radyo ve TV kanallarından da propaganda edildi ve desteklendi.
Bu durum ABD’deki kapitalist partilerin suçlulaştırma politikasına karşı kitlesel bir nefret şeklinde yansımasını buldu. Demokratik ve Cumhuriyetçi Parti’lerin her ikisi de “terörle savaş” bahanesini kullanarak sınırları askerileştirmek ve göçmen işçilere karşı faşist bir histeri yaratmak için on milyarlarca dolar harcadılar.
Göçmen işçilerin seferberliği, aynı zamanda ABD’deki örgütlü işçilere karşı sert saldırıların yaşandığı bir ortamın üstüne geldi. Milyonlarca çelik, havayolları ve şimdi de otomotiv işçisi emeklilik planlarını, ikramiyelerini ve çalışır durumdayken yararlandıkları sağlık bakımı yardımlarını unutmakla ve sendika iflası salgınıyla yüz yüze geldi.
Bu saldırı karşısında, hem AFL-CIO hem de yeni örgütlenen Kazanmak İçin Değiş (Change To Win) koalisyonu kuralsızlaştırma ve özelleştirmeye karşı hiçbir kitlesel seferberliğe girişmedi. AFL-CIO ve CTW ayrıca, Kongre’nin sınırları askerileştirilmesi için büyük paralar harcanmasını öngören yasa tasarılarını da destekledi.
Her iki federasyonun da ABD’deki kayıt dışı göçmenleri suçlu ilan eden yasamaya muhalefet etmiş olmalarına rağmen, CTW koalisyonu içindeki SEIU, UFWA ve UNITE-HERE (Burada-Birleş) gibi sendikalar bir “misafir işçi” programını desteklediler. Bu program milyonlarca işçinin Wal-Mart ve tarımsal işletmeler için ABD’ye ithal edilmesine izin veriyor.
AFL-CIO “misafir işçi” programına karşı çıktı ama aynı zamanda, bu politikaları destekleyen aynı Demokrat politikacıları destekliyor.
Nisan gösterileri boyunca, her iki grup da gösteriler için izin ve kaynak gibi çeşitli alanlarda lojistik destekte bulundu. 1 Mayıs gösterileri için yapılan çağrıların ardından, sendikalar, “toplu iş sözleşmelerini etkileyeceği” için 1 Mayıs eylemini desteklemeyeceklerini ilan etmeye başladılar.
Bu sendikalar 1 Mayıs’ta miting düzenlemeye karşı çıktılar ve yerine 28 Nisan’da bir İşçi Anma günü yapmayı dayattılar ve ICFTU (Uluslararası Hür Sendikalar Federasyonu) da bunu destekledi. Sendikaların bu geri adımına rağmen eylemler başarılıydı ve anlaşma ya da destek olmasa bile göçmen işçilerin sokakta örgütlenmeye hazır olduklarını gösterdi. Halihazırda, otomotiv işçilerinin ve diğer işçilerin bu eylemlerden cesaret aldığına ve bunun da, üyelerince göçmen işçilerin atabildiği seferberlik adımını atma kapasitesinden yoksun görünen sendika bürokrasisi üzerinde daha büyük bir basınç oluşturacağına dair haberler geliyor.
Bu milyonlarca işçiyi sendikalara örgütleme mücadelesi şu anda zaten gündemde ve bu seferberlikler bu olasılığa ve hem göçmen işçileri hem de bütün işçi sınıfını temsil edecek bir programa sahip büyük bir işçi partisi kurma yönündeki çabalara güçlü bir katkı sundu.