1 Mayıs’ın bu yıl başkentte yapılan kutlamaları traji-komik görüntülere sahne oldu. Daha kutlamaların hazırlıklarında başlayan karmaşa ve kaos 1 Mayıs’a gelen günlerde güler misin ağlar mısın kabilinden olayların yaşanmasına yol açtı. Toplumsal muhalefetin yeniden oluşturulması açısından vahim bir süreç olarak yaşanan 1 Mayıs’ın çok iyi bir siyasal okumaya ihtiyacı olduğu açık. 20 gün öncesinden DİSK, […]
1 Mayıs’ın bu yıl başkentte yapılan kutlamaları traji-komik görüntülere sahne oldu. Daha kutlamaların hazırlıklarında başlayan karmaşa ve kaos 1 Mayıs’a gelen günlerde güler misin ağlar mısın kabilinden olayların yaşanmasına yol açtı. Toplumsal muhalefetin yeniden oluşturulması açısından vahim bir süreç olarak yaşanan 1 Mayıs’ın çok iyi bir siyasal okumaya ihtiyacı olduğu açık.
20 gün öncesinden DİSK, KESK, TMMOB, TTB, Halkevleri ve 78’liler Derneği’nin Ankara örgütleri tarafından 1 Mayıs tertip komitesi oluşturularak hızla Tandoğan miting meydanına başvuru yapıldı. Acele edilmeliydi çünkü sadece 20 gün kalmıştı. Türk-İş’in ilerici sendikalarına da tertip komitesinde geçen yıl olduğu gibi 2 yer ayrılmıştı. Tam hazırlık çalışmalarına başlanıyordu ki, Emek Platformunu oluşturan örgütler tarafından (ki bu örgütlerin Ankara birimlerinin haberi olmadan) bir toplantı yapılarak, Ankara’da merkezi düzeyde bir miting kararı çıkarıldığı dolaylı yollardan öğrenildi.
Provokasyon olur diye salonda 1 Mayıs kutlama eğilimi gösteren Türk-İş alanlara çıkmaya “ikna” edilmişti. En büyük iknacı da KESK olmuştu. Kürt savaşının yeniden alevlendiği bu zor günlerde Emek Platformu arkasına saklanılacak “sağlam” kaleydi. KESK yöneticileri bunu açık açık söylüyorlardı. İşte bu nedenle başta Ankara olmak üzere bazı illerde 1 Mayıs hazırlıklarına müdahale edildi. Başta Ankara, çünkü ağalar Ankara’da kürsü alacaklardı.
İşte Bizim 1 Mayıs’ın Kaderi Böyle Çizildi
Ankara’da Emek Platformu yoluyla Türk-İş ve Hak-İş’in elinde kaderine terk edilen 1 Mayıs kutlamaları “hazırlıkları” başladı. Daha önce Tandoğan’a başvuru yapan örgütlerle yapılan toplantıdan sonra, Halkevleri ve 78’liler tertip komitesinden çekildiler. Halkevleri çekilme nedeni olarak 1 Mayıs’ın gerçek içeriğinden uzaklaştırıldığını söylüyordu. “Hazırlıklar” 1 Mayıs’a 6 gün kala çıkarılan bir bildiri ve afiş çalışmasıyla sürdü. DİSK’in yıllar önce kullandığı işçinin ellerindeki dünyayı resmeden o güzel afiş çamur gibi tek bir renkle tekrar basılmış, ağalar ellerini ceplerine bile atmamış çok renkli bir afişi bile, 1 Mayıs’a çok görmüşlerdi. 1 Mayıs günü gelip çattığında ise kentte 1 Mayıs olacağına dair hiçbir emare ve hava yoktu. Olması da gerekmiyordu herhalde. İstenen de zaten bu değil miydi? Dostlar alışverişte bile görmesin.
Emek Platformundan 1 Mayıs örgütlemeyi kendine vazife edinmişlere göre bu (Türk-İş, Hak-İş) örgütler de işçi örgütüydüler? Neden onlarla yapılmasın dı ki? Birlik ve beraberlik nutukları için tamda zamanıydı.
Türk-İş ve Hak-İş genel başkanlar düzeyinde katıldıkları mitingin bütün inisiyatifini ellerine almışlardı. Ve doğal olarak çanak tuttuktan sonra tüküren bol olur misali, 1 Mayıs alanında olmaması gereken her kim ve ne varsa oldu.
Alanlarda Birlik, 1 Mayıs’ı Katletmede Serbestlik
1 Mayıs günü yaşananlar ise gerçekten “1 Mayıs”ın ruhuna fatiha okutturdu. Türk-İş, İP, EMEP, CHP, Atatürkçü Düşünce Derneği, Tren Garı önünde toplandı. Yani ulusalcı toplumsal muhalefetimizin bütün bileşenleri aynı yerdeydi. En önde büyükçe bir Türk bayrağıyla (taş çatlarsa belki 1200 kişi olabilecek) memleketin en büyük sendikası TÜRK-İŞ yürüyordu. Arkasında da diğerleri. (oysa geçen sene Salih Kılıç ve Salim Uslu hariç bu kitleyle Tandoğan’a solun önderliğinde hep beraber yürümüştük)
İkinci kol olan HAK-İŞ, Vehbi Koç öğrenci yurdu önünde toplanma kararı almıştı. En önde büyük boy bir Türk bayrağı ve Mehter marşları eşliğinde küffara karşı Osmanlı ordusu gibi (300-400 kişilik kortejleriyle) kendilerinden emin vakur bir şekilde yürüdüler. Hatta bir ara kendilerine yaklaşan ilerici kitle örgütlerinin kortejini arkalarına alıp alana öyle girme manevrası bile yaptılar.
Bu iki kol alana girdiğinde İstiklal marşı eşliğinde miting başlatıldı.
Üçüncü kol olan ilerici emek örgütlerinin ve sol siyasal güçlerin kortejiyse daha coşkulu ve 1 Mayıs’ın tarihsel anlamına uygun olarak marşlarıyla sloganlarıyla rengarenk pankart ve flamalarıyla cıvıl cıvıl alana doğru aktılar. Bu kolda KESK kortejinin inanılmaz zayıflığı görenleri hayretlere düşürdü. Ankara’da 20 bine yakın üyesi olan Eğitim-Sen den geriye bu sene 1 Mayıs meydanına yürüyen 200-300 kişi kalmıştı. Üstelik bunun içinde 5 no.lu üniversiteler şubesinin bu seneki canlı katılımı da vardı.
Başta Halkevleri olmak üzere, HÖC’ün, ESP’nin ve diğer devrimci yapıların gecekondulardan getirdikleri emekçilerin yoksulların canlı coşkulu kortejleri, sendikal yapılardaki çözülmeye inat başka bir parıltıyı işaret ediyordu.
Türk-İş, DİSK, KESK ve Hak-İş’in toplamı ise alanın yarısı bile etmiyordu. TTB, TMMOB neredeyse alanda yok gibiydiler.
Meydan Boş Değil
Her şeyden önce, Enternasyonalin yerine mehter marşı, 1 Mayıs marşının yerine İstiklal Marşının geçirildiği 30 Ağustos törenlerini anımsatan bu 1 Mayıs görüntüleri Tandoğan’a yakışmadı.
Birlik ve beraberlik nutukları ve yalanlarına karşılık, Ankara bu yıl, aynı alanda iki 1 Mayıs’a sahne oldu. Emek platformuna yamanma gayretleri toplumsal muhalefetin egemenlerin tercihleri doğrultusunda ikiye bölünmesinin ve daha da sinikleşmesinin adımlarını hızlandırdı. Anlaşılan o ki; bir dönem ilerici emek örgütleri olarak yanında olduklarımız, artık yanımızda yer almamak için özel bir gayret sarf edecek.
Ancak bu örgütlerin tabanında hala diri canlı ve bizim sesimize kulak verecek unsurlar var. Bunlarla buluşup egemen güçlerin tercihleri etrafında gelişen bir saflaşmayı ve sinikleşmeyi kırma şansımız hala var.
Devrimcilere düşen zor görevse, giderek halk muhalefetinin üzerine karabasan gibi çöken bu çürümüşlüğü yırtıp atacak bir atılganlık ve cesaret ile halka, bütün ilerici emekçi güçlere yol olacak yeni adımları atmaktan geçiyor.