Patrick Elie, Duvalier Diktatörlüğü zamanından beri Haiti’de halk hareketleri eylemcilerinden ve liderlerinden biri oldu. 1991-96 yılları arasında Cumhurbaşkanı Jean-Bertrand Aristide’nin birinci hükümetinde bakan olarak görev yaptı. 2004 yılında Politik Haklar Örgütü’nü (Sant ObsSvasyon Sitwayen- SOS) kurdu. Socialist Voice’den (Sosyalist Ses) Roger Annis, Elie ile 21 Mart’ta Kanada’da görüştü. Roger Annis: Haiti halkı 7 Şubat’ta Rene […]
Patrick Elie, Duvalier Diktatörlüğü zamanından beri Haiti’de halk hareketleri eylemcilerinden ve liderlerinden biri oldu. 1991-96 yılları arasında Cumhurbaşkanı Jean-Bertrand Aristide’nin birinci hükümetinde bakan olarak görev yaptı. 2004 yılında Politik Haklar Örgütü’nü (Sant ObsSvasyon Sitwayen- SOS) kurdu. Socialist Voice’den (Sosyalist Ses) Roger Annis, Elie ile 21 Mart’ta Kanada’da görüştü.
Roger Annis: Haiti halkı 7 Şubat’ta Rene Preval’ı cumhurbaşkanı seçti. Preval yoksul halk çoğunluğu yararına köklü reformlar yapmağa söz verdi. Seçimi ve sonucunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Patrick Elie: Seçim Haiti’nin geleceği için olumlu bir gösterge. Bütün olumsuzluklara, hileli düzenlemelere, yabancı işgal rejimi altında yapılmasına rağmen, halk durumu kontrol etmeyi başardı ve sosyal adelet yolundaki mücadelesini ilerletti.
Halk katılımını engelleyen birçok zorluk vardı. Seçmen kartını elektronik karta değiştirmek gerekiyordu. Aristide’nin başkan seçildiği 2000 yılında kullanılan 12.000 seçmen sandığına karşın bu seçimde sadece 800 sandık kullanıldı. Oy sayımını, Haiti egemen sınıfının adaylarının kazanmasını isteyenler yaptı.
Ama iki kritik durumda halk olaylara müdahale etti. Birincisi, yığınlar 7 Şubat’ta oy kullanmak için harekete geçti. Adil bir toplum için tarihi mücadelelerini temsil eden tek bir aday, Rene Preval için oy kullandı. Altı gün sonra tekrar birlik içinde, oyların çalınmasını önlemek için hareketlendiler. Onların bu davranışı seçim kuruluna gerçeği -yani Preval’ın seçimi büyük farkla kazandığını- zorla kabul ettirdi. Halkın bu davranışı cesaretinin, becerisinin ve demokrasi anlayışına bağlılığının kanıtı.
R.A.: Bu durumda 2004 yılında devrilen anayasal idareye geri dönüş beklentisi var mı?
P.E.: Gelecek belirsiz ve teklikelerle dolu. Haiti’yi işgal eden güçler hala burada ve terk etmeye niyetleri yok. Mart’ta yapılması planlanan milletvekili seçimleri ertelendi. Preval’ın başkanlık görevine başlayabilmesi için halkın seçtiği ve onun programını destekleyecek milletvekillerinden oluşan bir meclisin kurulması gerek. Preval 1996-2000 yılları arasında cumhurbaşkanı iken, meclisteki karşı güçler uygulamak istediği programlara engel oldular.
R.A.: İşgal kuvvetleri ne durumda? Haiti’nin bazı dostları başkan seçilen Preval’in Brezilya ve Şili’de yaptığı konuşmalarda BM silahlı askerlerinin Haiti’de bir süre daha kalmasını istemesinin nedenini soruyor.Siz ne diyorsunuz?
P.E.: Bu bana neyi hatırlatıyor bir örnek vereyim: Bir sandalda otururken davetsiz bir konuk aniden atlıyor ve nerdeyse sandalı deviriyor. Gitmesini istiyorsun; konuk hoş gelmedi ama sandalı devirecek şekilde dışarı sıçrayarak bizi tehlikeye atmamalı. Sistemli, düzenli bir gidiş olmalı.
Eğer BM Haiti’yi bir gece içinde terk ederse, oluşan boşluğu solcular değil sağcılar doldurmayı başarır. Halka karşı şiddet ve cinayet olaylarının yeniden başlama tehlikesi belirir. Bizim istediğimiz BM kuvvetlerinin baskıcı hareketlerinden vazgeçmesi ve ulusal Haiti polis kuvvetlerini dizginlemeleri. Geri çekilme halkın güvenliğini garanti altına alacak şekilde olmalı.
Ben ve diğer militanlar BM kuvvetlerinin geri çekilmesini ve Haiti’nin bağımsız bir idareye kavuşmasını talep etmekle yükümlüyüz. Preval ve hükümeti ise bunun zamanında ve sorumlu bir şekilde yapılmasıyla yükümlü. İki yükümlülük biri birinin aynı değil.
R.A.: Haiti’de Duvalier diktatörlüğünü deviren halk ayaklanmasının yirminci yıldönümü yaklaşıyor. O zamandan beri yıllar demokrasi ve sosyal gelişme için verilen uzun ve zor bir mücadele ile geçti. Bu yılları nasıl tanımlıyorsunuz?
P.E.: Son yirmi yıl küçük bir zengin azınlık ve çoğunluğu yoksul olan halk arasında sürekli çatışma ile geçti. Halkın istediği zengin ve yoksulun arasındaki uçurumun azaldığı ve sosyal adaletin varolduğu demokratik bir sistem.
Haiti halkı isteklerinde kararlı ve barışçı olduğunu gösterdi. Ülkedeki şiddet ve dengesizliğin nedeni küçük bir zengin azınlık ve yabancı güçlerin müdahelesi. İlk olarak (1991 hükümet darbesi ile) ABD işe karıştı. En son olarak -2003’ten bugüne kadar- ABD, Fransa ve Kanada üçlü yönetimi bir başka hükümet darbesi düzenledi.
Yılların bize öğrettiği Haiti halkının demokrasi arayışındaki karalılığının engellenemiyeceği oldu. İlerlememiz veya gerilememiz zengin seçkinlerin ve yabancı güçlerin davranışına bağlı. Bize acı çektirebilirler ama hareketi durduramazlar.
R.A.: Deneyimlerden çıkardığınız dersler nedir?
P.E.: İnanılmaz olumsuzluklara karşı savaştık. Sayısız şiddet ve öldürme olayları yaşadık. Yabancı güçler ve uluslararası mali kuruluşlar ulusal parasal kapasitemizi sıfıra indirdi. Bu sorunların mucizevi çözümleri yok.
Sosyal halk kurumlarını -sendikalar, kadın hakları komisyonları, mahalle kurumları- yapılandırmakta ve güçlendirmekte yetesiz kaldık. Örneğin, 1991 yılında hükümete karşı darbe hazırlandığını görüyorduk. Birçok haber alıyorduk. Ama ne yapabilirdik? Ordu bizim kontrolümüzde değildi ve halk harekerleri yetersizdi. 2002 yılında Venezüella’da olduğu gibi, darbecilere engel olabilecek güçlerle bağlantımız yoktu.
R.A.: Bu durumda siyasi bir partiye rol düşüyor mu? Lavalas siyasi bir partiden çok bir halk hareketine veya bir seçim koalisyonuna benziyor.
P.E.: Halkın politik örgütüne tam ne biçim vereceğini gelecek gösterecek. Haiti’de Fransa yahut Kanada gibi ülkelerdeki partilere benzer partiler oluşturmayacağımız açıkça belli. Ama kesinlikle ileriye doğru adım atmamız, örgütlenmemiş halk hareketlerinden yeni bir politik önderlik yaratmamız gerekiyor.
Geçmişimiz ve kültürümüzle uyumlu, halk yığınlarının katılımına kapısı açık birşeyler geliştirmemiz gerekiyor. Önümüzdeki ilk beş yılda yenmemiz gereken en büyük zorluk bu. Zor ama kaçınılmaz ve başaracağımıza inanıyorum.
R.A.: Lavalas Partisine nasıl bir program önerirsiniz?
P.E.: Öncelikle, her çocuğa okula devam ve her vatandaşa eğitim ve sağlık bakımı olanağı sağlayan bir program olmalı. Ulusal varlığın daha adilce dağıtımına uygun yasalar olmalı. Halkın %80’i günde iki doların altında yaşarken nüfusun %5’inin ulusal varlığın %60’ını kontrol etmesi ve tepedeki %1’in varlığın %50’sine hakim olması kabul edilemez. Hiçbir toplum bu şartlar altında yaşayamaz. Patlama noktasına eriştik.
Birkaç değerli niteliğimiz var. En önemlileri Haitililerin olağanüstü kararlılığı, yaratıcılığı ve politik bilincinin çok yüksek olması. Buna ilaveten, dünyanın her yanına dağılmak zorunda kalan iki milyon Haitilinin çok önemli katkısı var.
R.A.: Bütün Latin Amerika’da halk hareketleri gittikçe güçleniyor ve yeni hükümetleri iktidara getiriyor. Bu durum Haiti’yi etkiliyor mu?
P.E.: Dolaylı bir şekide olsa bile etkilediğine inanıyorum. Bölgedeki değişikliğe dikkat çektiğiniz iyi oldu. Haiti’de bizim yapmamız gereken bölge devletleriyle daha yakın bağlar kurmak ve birbirimizden öğrenmeye başlamak.
Biliyorsunuz Venezüella ve Bolivya gibi ülkelerde değişim geleneksel politik partilerden değil ama etkili ve yaygın halk hareketlerinden geldi. 1986’dan beri Haiti’de de durum buna benziyor. Bizim de deneyimlerimizden yararlanarak bu ülke kardeşlerimize öğrete
ceğimiz ve onların deneyimlerinden öğreneceğimiz şeyler var.
R.A.: Yabancı işgali ve katlanmak zorunda oldukları baskı karşısında genç Haitililerin tutumu nedir?
P.E.: Tepkileri kızgınlık. Demokrasi kurallarına saygılı olmakla beraber, uzun süredir düş kırıklığı, boşuna çabalama çaresizliği içindeler. Kızgınlar ama aynı zamanda kararlılar.
7 Şubat’ta yollara dökülenler, sandıklarda oy kullananlar, bir hafta sonra oyların çalınmasına karşı çıkanlar -bu defa ayaklarıyla oy kullananlar- hep genç insanlar. 25 yaşından daha genç. Gerçekten, genç yığınların olağanüstü cesareti ve azmi var.
Port au Prince’in Cite Soleil ve Belair gibi yoksul muhitlerinde durum ciddiyetini koruyor ve bu nedenle halka karşı baskının devam etme tehlikesi var. Gençler saldırılara karşılık veriyor. Çoğu silahlı. Silahlı çatışmayı ve kan dökülmesini önleyecek veya azaltacak bir yol bulmamız çok önemli.
Bu gençleri karalamak için çeşitli isimler takıldı; “haydutlar”, “gangsterler” gibi. Ama bu tanımlar doğru değil. Bu gençler son iki yıldır herkes gibi kendilerini korumak zorunda bırakıldı. Onlar ülkemizin geleceği ve onları biz korumalıyız.
5 Nisan 2006
[Green Left Weekly’den Latinbilgi tarafından çevrilmiştir]