Bilimciler, tarihin en önemli fosil bulgularından birini gerçekleştirdi. Nature dergisinin dün yayınlanan sayısının kapak haberine göre bulunan yeni fosil, balıklar ile kara hayvanları arasındaki bir geçiş formuna ait. 375 milyon yaşındaki fosil, canlıların sudan karaya nasıl çıktıklarını gösteriyor. Palaeontologlar; timsaha benzeyen ve Tiktaalik roseae adı verilen canlının, “evrimin nasıl işlediğine dair bir simge olacağını” belirterek, […]
Bilimciler, tarihin en önemli fosil bulgularından birini gerçekleştirdi. Nature dergisinin dün yayınlanan sayısının kapak haberine göre bulunan yeni fosil, balıklar ile kara hayvanları arasındaki bir geçiş formuna ait. 375 milyon yaşındaki fosil, canlıların sudan karaya nasıl çıktıklarını gösteriyor.
Palaeontologlar; timsaha benzeyen ve Tiktaalik roseae adı verilen canlının, “evrimin nasıl işlediğine dair bir simge olacağını” belirterek, Tiklaalik’in, en az Archaeopteryx kadar önemli olduğunu belirtti. Daha önce bulunan Archaeopteryx fosili, sürüngenlerle kuşlar arasındaki bağlantıyı gözler önüne sermişti.
Tiklaalik, bu özelliği nedeniyle dün New York Times ve The Guardian gazetelerinde de geniş yer buldu. Araştırmacılar, fosilin, “yaşamı metafizik bir gücün yarattığını” öne süren ve bu iddialarına evrimdeki bazı kayıp halkaları delil gösteren yaradılışçı çevrelere vurulan bir darbe olduğunu dile getirdi.
Önce sığ sulara geçtiler
Evrimbilimci Richard Dawkins, “Karaya çıkışımız, evrim tarihinin en önemli geçiş anlarından biriydi. Tiktaalik, bu hikayenin önemli bir halkasını oluşturuyor” diye konuştu.
Tiktaalik, su hayvanlarının kara hayvanı haline dönüşmesinin tedrici bir biçimde gerçekleştiğini, balıkların önce sığ sularda yaşamaya başladığını gösteriyor. Bu canlı, 417 milyon ila 354 milyon yıl önceki Devonyan çağda yaşamıştı. Kafatası, ensesi ve kaburgaları, “tetrapod” olarak bilinen ilk uzuvlu (kol/bacak) hayvanları andırıyordu. Çenesi, yüzgeçleri ve pulları ile de, balığa benzemekteydi.
Keşfi gerçekleştiren araştırmacılar, Tiktaalik’in keskin dişli bir yırtıcı olduğunu, başının timsaha benzediğini, gövde uzunluğunun ise 2.75 metreye kadar çıkabildiğini belirtti. Cambridge Üniversitesi’nden Jennifer Clark, “Bu fosil birçok nedenden ötürü büyük önem taşıyor. Bu nedenlerden biri, çok iyi korunmuş olması” dedi.
Sınırlar bulanıklaştı
Araştırmacılar, daha önce, balığın kara hayvanına dönüşmesini sadece kabaca bulgulayabilmişlerdi ve sürecin milyonlarca yıl aldığını tahmin ediyorlardı. Balık ile tetrapod arasındaki boşluğu dolduran bir canlının yaşamış olduğu düşünülüyordu, ancak bugüne dek bu konuda kesin bir kanıt yoktu.
Fosili bulan ekipten Biyolog Neil Shubin, “Tiktaalik, hem anatomik, hem de yaşam tarzı olarak, balık ile kara hayvanı arasındaki sınırı bulanıklaştırıyor” diye konuştu.
Tiktaalik, kuzey kutbundan 970 kilometre uzaklıktaki, Kanada’ya ait Ellesmere Adası’nda bulundu. Keşif ekibinde Philadelphia’daki Doğa Bilimleri Akademisi, Chicago Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi’nden bilimciler bulunuyordu.
Bulunan fosil, sudan karaya geçmenin eşiğinde bulunan bir hayvana dair ilk tam kanıt. Ekipten Ted Daeschler, “Bir rüya gerçek oldu. Ellesmere Adası’ndaki kayaların doğru zaman periyoduna ait olduğunu, bu önemli evrimsel geçişi belgeleyecek fosilleri bulmak için gereken çevre şartlarına sahip olduklarını biliyorduk” dedi.
Tiktaalik’in yaşadığı dönemde, Kanada’nın kutup bölgesi, ekvadorun üzerine oturan bir kara kütlesinin parçasıydı. Bugünkü Amazon bölgesi gibi, o zamanlar subtropik bir iklime sahipti ve Tiktaalik, küçük derelerde yaşıyordu.
Nefes alma mekanizması
Harvard Üniversitesi’nden evrimbilimci Farish Jenkins, fosilin, insanlar dahil bütün uzuvlu hayvanların evriminde kritik ve çok eski bir aşamayı temsil ettiğini belirtti.
Tiktaalik, yüzgeçlerin nasıl uzuvlara dönüştüğüne dair yeni bilgiler de sunuyor. Çünkü hayvanın yüzgeci; üst kol, ön kol ve kara hayvanlarının kollarının ilkel bölümleriyle ilişkilendirilebilecek kemikler içeriyor. Neil Shubin, bu unsunların, ilk kara hayvanlarına çok benzer işlevler üstlendiğini belirtti.
Dr. Clack ise, fosilde, denizden karaya ilk geçişin, havayı solumayı öğrenmekle alakalı olduğu düşüncesinin öne çıktığını belirtti. Clack, “Tiktaalik, balıklarda solungaç kısmını kapatan ve solungaç mekanizmasına yardımcı olan bir dizi kemiği kaybetmiş. Hava soluma mekanizmasının ise oldukça ayrıntılı gelişmiş olması gerekiyor. Hayvanın baş ve omuz kemeri arasındaki bir diziği kemiği yitirmiş olması, bir ensesi olduğu anlamına gelir. Yani Tiktaalik, başını daha kolay kaldırarak havayı soluyordu. Esnek ve güçlü uzuvların, kafayı sudan çıkarıp nefes almakla ilgili olduğunu sanıyoruz” diye konuştu.
Kaynak: Evrensel Gazetesi