TİED’in yaptığı belirlemelere göre, SSK’dan aylık almakta olan yaklaşık 4 milyon 300 bin kişiden hiç birinin aylığı, yoksulluk sınırı olarak belirlenen 1854.40 YTL’nin üzerine çıkamıyor. SSK’da halen eski sisteme göre aylık bağlananlarda en yüksek aylık 835.96 YTL düzeyinde bulunuyor. 1999 yılında sonra uygulanan karma sisteme göre bağlanan en yüksek aylığın ise bin 300 YTL düzeylinde […]
TİED’in yaptığı belirlemelere göre, SSK’dan aylık almakta olan yaklaşık 4 milyon 300 bin kişiden hiç birinin aylığı, yoksulluk sınırı olarak belirlenen 1854.40 YTL’nin üzerine çıkamıyor. SSK’da halen eski sisteme göre aylık bağlananlarda en yüksek aylık 835.96 YTL düzeyinde bulunuyor. 1999 yılında sonra uygulanan karma sisteme göre bağlanan en yüksek aylığın ise bin 300 YTL düzeylinde olduğu belirtiliyor.
TİED’in belirlemelerine göre, SSK taban aylığı olan 463.10 YTL, dört kişilik bir ailenin gıda harcamaları olarak belirlenen açlık sınırının yalnızca yüzde 81.35’ini karşılamaya yetiyor. Bir başka ifadeyle, bir işçi emeklisinin aylığı sadece mutfak masrafları dikkate alındığında bile ancak 24 gün yetiyor. Yani emekli ve ailesi ayın son bir haftasını (6-7 günü) aç geçiriyor.
Kira, ulaşım, eğitim, yakacak, giyim gibi zorunlu harcamaların da gıda harcamasına eklenmesiyle bulunan ve yoksulluk sınırı olarak nitelendirilen tüm ihtiyaçların aylık tutarı ise 1854.40 YTL düzeyinde bulunuyor. İşçi emeklilerinin taban aylıkları bu rakamın ancak yüzde 24.98’ini karşılamaya yetmiyor. Buna göre bir emekli aylığı, emeklinin ailesinin kira, ulaşım, yakacak, eğitim, giyim gibi harcamalar toplamına sadece 7.5 gün yetiyor. Yani emekli ailesi ayın geriye kalan 3 haftasını yoksul geçiriyor.
Hesaplamalara göre son yıllarda emekli aylıklarına yapılan zamlar enflasyon oranının üzerinde gözükse bile, emeklilerin yıllardır enflasyonist baskıların erittiği alım gücü bir türlü yerine konulamıyor.
TİED Genel Başkanı Kazım Ergün, yetkililerin ekonomik göstergelerin sürekli olarak iyiye gittiğini ifade ettiklerini anımsatarak, “Bizim yaptığımız hesaplamalar göre de, özellikle enflasyon oranlarının hızlı düşüşü nedeniyle kağıt üzerinde ciddi kazanımlar olduğu tespit edilmektedir. Örneğin son dört yıla bakıldığında kümülatif enflasyon oranı yüzde 50.14’ken emekli aylıklarımıza yapılan zamlar toplamı kümülatif olarak yüzde 86.12 seviyesini bulmuştur” dedi. Ancak bütün bu olumlu karşın emekli aylıklarıyla, dört kişilik bir emekli ailesinin, ayın sadece bir haftasını tok geçirebildikleri gerçeği bulunduğunu söyleyen Ergün, “Gıda harcamaları dikkate alındığında bile ayın yalnızca 24-25 gününe yetebilen emekli aylıklarında bir iyileştirmeye gidilmesi ve alım gücümüzün yükseltilmesi kaçınılmazdır” dedi. Ergün, en düşük emekli aylıklarının hiç olmazsa açlık sınırı olarak kabul edilen 569.30 YTL seviyesine ulaştırılmasını istedi.
AB ülkelerinin bir çoğunda, Geçim Endeksi’nin altında kalan emekli aylıklarının Hazine desteğiyle Geçim Endeksi seviyesine çekildiğini anımsatan Ergün, şunları kaydetti:
“Ülkemizin yaşadığı krizlerin toplumumuz üzerindeki olumsuz etkilerini elbette biliyoruz. Ancak artık emeklilerimizin de dayanacak güçleri kalmamıştır. Emekli; bırakın yoksulluğu bir tarafa, rakamlardan da açıkça görüldüğü gibi, açlıkla boğuşmaktadır.
Emeklilerimiz, 2000 yılından bu yana TÜFE farklarını alamamışlardır, Konut Fonu’ndaki birikimlerini alamamışlardır, İntibak Yasaları çıkmadığı için maaş kayıplarını alamamışlardır. Bütün bunlara rağmen, büyük olgunluk göstermişler ve sabırla beklemişlerdir. Ancak gösterilen bu sabra karşılık hiçbir iktidar döneminde de umdukları samimi adımları görememişlerdir. Emekli, Huzur istemektedir. Emekli, açlık ve yoksulluk girdabından kurtarılmayı istemektedir. Emekli, hak ettiği sağlık hizmetlerini istemektedir. Emekli layık olduğu saygıyı görmek istemektedir.
Emekli, yıllarca hizmet ettiği ülkesinde evlatlarına veya başkalarına muhtaç olarak değil, başı dik ve gururla yürümek istemektedir.”
Kaynak: ANKA