Otomotiv sektörünün kârına kâr katmaya, tekstil sektörünün yüksek oranlarda kazanmaya devam ettiği, tekstil ve otomotiv sanayisinin merkezi Bursa’da işsizlik ve hak gaspları çığ gibi büyüyor. AKP’nin iş başına geldiği 2002 yılından bu yana Bursa’da 120 bin 310 kişi işini kaybetti. Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine göre, 2003 yılında 13 bin 421 kişi işini kaybetti, 2004 […]
Otomotiv sektörünün kârına kâr katmaya, tekstil sektörünün yüksek oranlarda kazanmaya devam ettiği, tekstil ve otomotiv sanayisinin merkezi Bursa’da işsizlik ve hak gaspları çığ gibi büyüyor. AKP’nin iş başına geldiği 2002 yılından bu yana Bursa’da 120 bin 310 kişi işini kaybetti.
Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine göre, 2003 yılında 13 bin 421 kişi işini kaybetti, 2004 yılında bu rakam 25 bin 74’e, 2005’te ise 29 bin 170’e çıktı. Öyle ki Bursa’da işsizlikle yüz yüze kalmayan neredeyse yok gibi. Bu durum çalışanların sağlığını da olumsuz etkiliyor. İşçiler huzurlarının kalmadığını ve sinir, stres içinde çalıştıklarını anlatıyorlar. Son günlerde tekstil sektöründe kriz bahanesiyle işten çıkarmaların ve ücretsiz izinlerin çoğalması ise bu durumu katlıyor. İşçiler söylendiği gibi bir krizin olmadığını, patronların kriz üzerinden şantaj yaptığını dile getiriyorlar.
Açlığa tırmanış
AKP Hükümeti’nin iktidara geldiği günden bu yana istihdam daralması yaşandığını dile getiren Türk-İş 8. Bölge Temsilcisi Mehmet Kanca, Bursa’da bir günde ortalama 110 kişinin işten çıkartıldığını belirterek “Bu sayıyı ortalama 4 ile çarpmak gerekir. Bir günde yüzlerce insan açlığa terk ediliyor” diye konuştu. Açlığa doğru büyük bir tırmanışın olduğunu dile getiren Kanca, hal böyle olunca polisiye olayların artmasını ve ahlak çöküntüsünü kınamamak gerektiğini ifade etti. 2006 yılının 2005’ten daha iyi olmayacağının göründüğünü belirten Kanca, “Bugünkü hükümetin göreve geldiği dönemin sendikalı işyerlerinin envanterini çıkartırsanız büyük bir kayıp var. Hükümet iki şeyi gündemine almıyor. Birincisi kayıt dışıyla mücadele, ikincisi ise işsizliği önlemek” diye konuştu.
Zarar etmiyorlar
Tekstil sektöründe patronların iddia ettiği gibi zarar edilmediğine dikkat çeken DİSK/Tekstil Bursa Şube Başkanı Muammer Özer, sadece kârın bir kısımının eksildiğini belirtti. Patronların yaratılan kriz ortamından yararlanmak istediklerini ifade eden Özer, sözleşmelerle alınan yüzde 6’lık zammın geri alınmak, fazla mesai ücretlerinin ise düşürülmek istendiğini kaydetti. “Eğer bir işveren kriz var diyerek işçinin yüzde 6 zammına göz dikiyorsa o fabrikayı kapatsın gitsin. Böyle bir şey olmaz. Yani işçiye öl diyorlar, yaşama diyorlar. Her zaman fatura işçilere kesiliyor” diyen Özer, hükümetin işçiden yana düzenleme yapmasını istedi.
Neyin krizi?
Nergis Holding bünyesinde bulunan ve 3 bin 500 işçiyi bir aylık ücretsiz izine çıkarmasıyla gündeme gelen Sifaş ve Polyen fabrikalarından görüştüğümüz işçiler ise bu uygulamayı hazmedemediklerini söylediler. Ev kiraları ve temel ihtiyaç maddelerinin çok pahalı olduğu bir dönemde yaşadıkları bu durumun, kendilerini bunalıma sürüklediğini dile getiren işçiler, “Kriz var deniyor, ama krizin olması için patronların malını satamaması lazım. Böyle bir şey yok. Mallarını satıyorlar. İşyerinde makineler yenileniyor. Neyin krizi bu?” diye sordular. Bunun bir aldatmaca olduğunu ifade eden işçiler, hükümetin hiç değilse biraz da işçilerin isteklerini yerine getirmesi gerektiğini söylediler.
‘Tazminat vermemek için’
Özümler Kauçuk fabrikasında 5 yıldır çalışan Ferdi Kanca, işsizliğin kendileri için büyük bir sorun olduğunu dile getirdi. Çalıştıkları işyerinde ücretlerinin çok düşük olduğunu ifade eden Kanca, patronların işçileri tazminat vermeden işten çıkartmak için yıldırma politikası uyguladığını belirtti. “Zor işlerde ya da anlamadığı yerlerde çalıştırarak, işçinin normal düzenini bozuyorlar, performansını beğenmiyorlar. Verdikleri üç kuruş, yüz kuruşluk iş istiyorlar ve böylelikle işçi bıkarak işten ayrılıyor” diyen Kanca, işyerlerinde huzurun kalmadığını belirtti. Krizin aldatmaca olduğunu ifade eden Kanca, patronların fabrikalarını sürekli büyüttüğünü ama işçiye gelince “Kriz var” diyerek 10 milyonluk zammın bile çok görüldüğünü belirtti. AKP Hükümeti’nin de diğer hükümetlerden hiçbir farkının olmadığını belirten Kanca, bu hükümetten de hiçbir beklentilerinin kalmadığını söylüyor.
Pro Metal fabrikasında çalışan ve işten atılma korkusuyla ismini vermeyen bir işçi ise daha önce bir tekstil fabrikasından kriz nedeniyle atılmış ve bir süre işsiz kaldıktan sonra burada iş bulmuş. İşsizliğin, işçiler için önemli bir sorun olduğunu dile getiren Pro Metal işçisi, patronların krizi bahane ederek şantaj yaptığını belirtti. Hükümetin yasal düzenleme yaparken hep işçilerin haklarını ortadan kaldırdığını ifade etti.
Lüks araba iyi tatil
Gemlik’te bulunan Bursa Serbest Bölgesi’ndeki Yazaki fabrikasının işçileriyle yaptığımız söyleşide, fabrikalarında sürekli girdi çıktı olduğunu ve çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle birçok kişinin rahatsızlandığını dile getirdiler. “Fabrikada bir gün tanıştığın ve samimi olduğun iş arkadaşını bir diğer gün yanında göremeyebiliyorsun. Kimsenin iş garantisi yok. Herhangi bir nedenle işten çıkartılabilirsiniz. İşverenin sürekli girdi çıktı yapmasının nedeni işçilerin örgütlenmesini engellemek, tazminat vermemek ve zam yapmamak. Çalışma koşulları çok ağır ve bu nedenle bel ve boyun fıtığı, beldeki disk kayması hastalıkları sıkça görülüyor. Fabrikamızda genelde bayan işçiler çalıştırılıyor. Bayan işçilerin tercih edilmesi düşük ücretle çalıştırılıyor olması” diyen Yazaki işçileri, çalışanların genç olması ve çoğunun da ilk işi olması nedeniyle kimsenin hakkını arayamadığını belirttiler. Krize dair söylenenleri “bahane” olarak yorumlayan Yazaki işçileri, “Bizler üretiyoruz. Bizim üstümüzdekiler, amiri, memuru, patronu bizim ürettiklerimiz üzerinden kâr elde ediyorlar. Onlar halen çok güzel arabalara binebiliyorsa, hafta sonları tatile gidebiliyorlarsa, istediği herhangi bir şeyi elde edebiliyorsa, para harcamakta da oldukça rahat davranabiliyorsa demek ki kriz yok. Üretimde her şey bol, ama iş ücrete ve zamma gelince yok. Kriz sadece işçilere var” diye konuştular.
Otomotivciler memnun
Otokoç Otomotiv Ticaret ve Sanayi A.Ş. Genel Müdürü Cenk Çimen, yılın 3 aylık dönemindeki satış verilerinin sektör temsilcilerini memnun ettiğini, 2006’dan umutlu olduklarını söyledi. Çimen, ilk 3 aylık dönemde binek ve hafif ticari araç satışının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9.5 artış göstererek 127 bin 420 bin adet olarak gerçekleştiğini anımsattı. Sektörde ocak-şubat ayındaki satış rakamlarının geçen yılın üzerinde, mart ayında ise biraz altında gerçekleştiğini anlatan Çimen, ”ilk 3 ayı ele aldığımızda satışların geçen yıla göre artış göstermesi, sektörün daha iyi bir yıl geçireceği anlamına geliyor” dedi. Çimen, bankaların tüketiciler için uyguladığı aylık faiz oranlarının çok düşük olduğunu ve bu durumun da sektörü tetiklediğini ifade etti.
Bursa’da üretim yapan Dacia Genel Müdürü Merih Tüzün, AA’ya yaptığı açıklamada Dacia’nın 1999 yılında Renault Grubu tarafından satın alındığını ve uygun fiyatlı bir dünya otomobili üretmek amacıyla yola çıkıldığını ifade ederek, bu projenin ilk ürününün, şu anda Türkiye’de pazarlanan ”L 90 Logan Sedan” olduğunu belirtti. Bu otomobilin Türkiye pazarına Kasım 2004’te sunulduğunu anımsatan Tüzün, ”15-16 aylık süreçte bu otomobilden yaklaşık 11 bin adet satmayı başardık. Türk tüketicisi de satış adetlerinin gösterdiği kadarıyla otomobilin özellikleri ve fiyatını benimse
di, sevdi. Dolayısıyla her gün artan bir taleple karşı karşıyayız. Umarım talebe yetişebiliriz ve daha iyilerini yapabiliriz” diye konuştu.
‘Girdi çıktı çok fazla’
Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) İl Müdürü Kazım Yiğit, bu yılın ilk üç ayı içinde 8 bin 987 kişi ile ilgili ‘işten çıkış bildirgesi’ düzenlediklerini ifade etti. Özellikle tekstil sektöründe istihdam daralmasının yaşandığını kaydeden Yiğit, işten atılanların sayısının her zamankinden farkı olmadığını söyledi. İŞKUR aracılığıyla iş arayanların sayısının 2005 yılı verilerine göre 48 bin 860 kişi olduğunu ifade eden Yiğit, bin 980’i özürlü ve 514’ü hükümlü olmak üzere toplam 8 bin 132 kişiye iş bulduklarını belirtti. İşyerlerinde sürekli bir girdi çıktı yaşandığını anlatan Yiğit, bunun nedenini işverenlere sormak gerektiğini ifade etti. Yiğit ayrıca 2002 ile 2005 yılları arasında toplam 42 bin 132 kişiye işsizlik ödeneği bağlandığına dikkat çekti.
Sözleşmeli işçilik yaygınlaşıyor
Anayasal bir hak olmasına karşın, sendikalaşmak işten atılma gerekçesidir. Bir işçinin haklarını elde etmek için örgütlenmesini engellemek için işverenler tarafından başvurulan en pratik yöntem işçiyi işsizlikle yüz yüze getirmek. Bursa’da da sıkça yaşanan bu sorunu dile getiren Petrol-İş Örgütlenme Uzmanı Vural Çiftçi, fabrikaları önünde direnişte bulunan BPO işçilerinin de bu gerçekle yüz yüze geldiğini ifade etti. İşyerlerinde giderek kölece çalışma koşullarının yerleştirilmeye başlandığını belirten Çiftçi, işyerlerinde girdi çıktı yapılarak işçi ücretlerinin düşürüldüğünü ve kıdem tazminatlarının ortadan kaldırılmak istendiğini vurguladı. Artık fabrikalarda sözleşmeli işçilik döneminin başladığını dile getiren Çiftçi, iş güvencesi olmadan ve bütün haklarından yoksun çalıştırılan işçilerin, sendikalaştıklarında işten atıldığına dikkat çekti. “Kölece çalışma koşullarından bütün işçiler rahatsız. Ama bu hoşnutsuzluğu dile getirdiği zaman bireysel davranıyorlar. Sendikalar da işçileri kucaklayan bir yapıda değiller. Bir yerde bir örgütlenme ya da bir direniş olduğu zaman diğer yerlerde bir şey olmuyor. İşkolu ayrımı yapmaksızın hep birlikte örgütlenmek gerekiyor. İşsizlik sorununu da başkaca sorunları da işçiler kendileri çözebilir. Bu da örgütlü bir yapıyla olur” diyen Çiftçi, işçilerin birlikte hareket etmesi gerektiğini ve bunun da mümkün olduğunu ifade etti.
Kaynak: Erkan Araz / Evrensel Gazetesi