Evo Morales, Bolivya halkının neo-liberalizme karşı savaşındaki ilk ciddi sınavından kötü not aldı. Çürümüş şirket yönetimine karşı havayollarının kamulaştırılması talebiyle greve giden işçiler, Evo’nun gönderdiği polis ve ordu güçlerinin sert müdahalesine uğradı. Bolivya halk hareketinin pek çok bileşeni kamulaştırma talebinde ısrar ederken, Morales yabancı şirketlere ve yerli işbirlikçilerine en zayıf oldukları anlarda dahi bayrak açamıyor. […]
Evo Morales, Bolivya halkının neo-liberalizme karşı savaşındaki ilk ciddi sınavından kötü not aldı. Çürümüş şirket yönetimine karşı havayollarının kamulaştırılması talebiyle greve giden işçiler, Evo’nun gönderdiği polis ve ordu güçlerinin sert müdahalesine uğradı. Bolivya halk hareketinin pek çok bileşeni kamulaştırma talebinde ısrar ederken, Morales yabancı şirketlere ve yerli işbirlikçilerine en zayıf oldukları anlarda dahi bayrak açamıyor. Morales’in sol retoriği, gaz bombaları ve coplarla parçalanmış işçi yüzleri karşısında ne kadar işe yarar, tartışılır. Ancak bir gerçek var. Morales liderliğindeki MAS’ın Lula’nın İşçi Partisini andıran bir sağcılaşma yaşama riski asla inkar edilmedi ve Bolivya halkı, “iktidara kim gelirse gelsin neo-liberalizme karşı biz savaşacağız” diye söz vermişti.
Bolivya’nın en büyük havayolu şirketi Lloyd Aereo Bolivyano’da (LAB) çalışan işçilerin, şirketin kamulaştırılması talebiyle sürdürdükleri grev ordu ve polis güçlerinin müdahalesiyle engellendi. İşçiler şirketin başkanı Ernesto Asbun’un uzaklaştırılması talebiyle greve gitmişti.
Hükümetin yolsuzluk batağındaki şirkete müdahale ederek kamulaştırmasını talep eden işçiler, 31 Mart Perşembe günü iş bırakarak Cochabamba ve Tarija havaalanında uçak pistlerine barikatlar kurdular. Ama Cumhurbaşkanı Evo Morales kısmen özelleşmiş olan şirketin ağır bir çürüme içinde olduğunu söylese de kamulaştırma talebini ve iddialarını kabul etmedi. Morales güvenlik güçlerine, Cochabamba, Santa Cruz ve La Paz merkezindeki havaalanlarının “güvenliğini sağlama” emri verdi. Bunun ardından gaz bombaları ve coplarla işçilere yapılan müdahale grevi fiilen sonlandırırken, çok sayıda işçinin de yaralanmasına yol açtı.
Morales grevdeki işçileri eleştirirken durumu daha da kötüleştirmekle suçladığı Asbun’a yönelik eleştirilerini sürdürdü. LAB’de çalışan 2000 işçinin birçoğu Asbun’u yeni bir şirket kurmaya hazırlık olarak havayolu şirketini iflasa sürüklemekle suçluyor.
Polis müdahalesiyle havaalanlarında kontrol kuran hükümet, bunu “yolcu güvenliğini sağlamak ve kazaları önlemek” gerekçesiyle yaptığını savundu.
‘İkinci grev ve ikinci hükümet müdahalesi’
Hükümet bu yıl şubat ayında, ücretler ve emekli maaşları ile ilgili bir grevi durdurmak için yine müdahalede bulunmuştu. Ama, bu müdahale Bolivya Anayasa Mahkemesi tarafından yasadışı ilan edilmiş ve Asbun, şirketin kontrolünü yeniden ele geçirmişti.
Bolivya devleti şu anda LAB’ın %48 hissesini elinde bulunduruyor. Ancak çoğunluk hissesi yabancıların elinde bulunan havayollarındaki “yerli” hissenin de bir anlamı yok. Şirketin yerli ortakları yabancı mali kurumların ve şirketlerin tam denetiminde bulunuyor.
‘Hassas denge’
Büyük umutlarla başkan seçilen ancak son yıllardaki uzlaşmacı tutumu nedeniyle COB ve FEJUVE gibi önemli toplumsal muhalefet örgütlerinin eleştirilerini alan Evo Morales’in, geçmiş neo-liberal hükümetleri aratmayan bu müdahalesi hayal kırıklığı ve tepki yarattı.
Halkın kamulaştırmaya dönük acil beklentileri bir yanda, oligarşinin kamulaştırmaya karşı emperyalist müdahale ve iç karışıklık tehdidi diğer yanda; Evo Morales bir tercihe zorlanıyor. Üstelik British Gas başta olmak üzere, petrol devlerinin hükümeti sıkıştırma kampanyasıyla karşı karşıya olan Morales, çürümüş bir şirket yönetimine müdahalede bile gerçek, uzun vadeli bir çözüm üretemezken bu hassas dengenin uzun süre korunamayacağı ve ülkeyi ciddi çatışmaların beklediği görülüyor.