Manisa’nın Kırkağaç ilçesinde tütün üreticisi çiftçiler uygulanan tarım politikalarını ve tekel’in özelleştirilmesini protesto için sokağa döküldü. Çıkartılan “Tütün Yasası” ile birlikte Tekel tütün alımından vazgeçti. Tütün üreticileri her yıl özel sektörle “sözleşme” yaparak üretim yapabilir hale geldi. Bugün Kırkağaç Meydanı 1500’e yakın çiftçinin protestosuna sahne oldu. Tütün Üreticileri Sendikası (Tütün-SEN) ile Kırkağaç Tütün Satış Kooperatifi’ […]
Manisa’nın Kırkağaç ilçesinde tütün üreticisi çiftçiler uygulanan tarım politikalarını ve tekel’in özelleştirilmesini protesto için sokağa döküldü.
Çıkartılan “Tütün Yasası” ile birlikte Tekel tütün alımından vazgeçti. Tütün üreticileri her yıl özel sektörle “sözleşme” yaparak üretim yapabilir hale geldi. Bugün Kırkağaç Meydanı 1500’e yakın çiftçinin protestosuna sahne oldu. Tütün Üreticileri Sendikası (Tütün-SEN) ile Kırkağaç Tütün Satış Kooperatifi’ nin birlikte düzenledikleri miting oldukça coşkulu geçti.
Mitinge Üzüm üreticileri Sendikası (Üzüm-Sen), Hububat Üreticileri Sendikası (Hububat-Sen), Tek Gıda-İş Sendikası, Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şubesi, Kırkağaç Ziraat Odası, Tütün Tarım Satış Kooperatifleri (Ahmetli-Turgutlu-Salihli-Köprübaşı- Eşme-Saruhanlı-Gölmarmara- Selendi-Kula-Koldere-Karacasu-Bozdoğan-Borlu) katılım ve desteklerini sundular.
Sık sık “İMF Tarımdan Elini Çek”, “Sadaka Değil Destek İstiyoruz”, “Savaşmak Değil Üretmek istiyoruz”, “Üreten Biziz Yöneten de Biz Olacağız” sloganlarının atıldığı miting de ilk konuşmacı Kırkağaç Merkez Ve Çevre Köyleri Tütün Tarım Şatış Kooperatifi Başkanı H.İbrahim EREN oldu. Eren konuşmasında “Bundan sonra köylerimize gelen adaylara soracağız, ‘Sen Tekel’i özelleştirecek misin?’. ‘Evet! derse ‘Hadi git bizim senle işimiz olmaz’deyip kovacağız” dedi.
Tütün-Sen Genel Başkanı A.Bülent ERDEM ise yaptığı konuşmada “Sözleşmeli çiftçilik” sistemi ile çiftçilerin küresel sermaye karşısında savunmasız ve örgütsüz bırakıldığını acilen Tekel’in özelleştirilmesinden vazgeçilmesini ve sözleşme masasında da çiftçilerin kendi sendikaları ile birlikte pazarlığa oturacakları yasal düzenlemelerin yapılmasının zorunlu olduğunu” belirterek İMF ve Dünya Bankasının dayattığı Tarım politikalarını eleştirdi.
Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Prof. Kamil Okyay SINDIR’da “özelleştirmenin her alanda olduğunu ve karşı çıkmak gerektiğini belirterek, devlet’in Ziraat Mühendislerini gerekli şekilde istihdam etmediğinden dolayı çiftçilerin Ziraat Mühendislerinden yararlanamadığını” belirterek ZMO’nun her zaman çiftçi örgütlerinin yanında olacağını belirtti.
Son konuşmacı Tütün Eksperleri Derneği Başkanı Yılmaz Tekay da: “Tekel’in özelleştirilmesine karşı çıkarak ülke içinde tüketilen yabancı menşeili sigaralarda belli miktarda Türk tütünü kullanılmasının zorunlu kılınması için yasa çıkartılması gerektiğini” belirtti.
Kırkağaç ilk kez çiftçilerin böyle bir eylemine tanık oldu. Genellikle “tutucu” bir yer olarak bilinen Kırkağaç ta böylesine bir miting düzenlenmesi ve 1500’e yakın çiftçinin derdini anlatabilmesi küresel sermayenin tarım da yaptığı tahribatın çiftçileri de değiştirdiğinin önemli bir göstergesi oldu.
Tütün-Sen Genel Başkanı A.Bülent ERDEM’in mitingde yaptığı konuşmanın tam metni aşağıda:
MERHABA DOSTLAR,
Merhaba tütün üreticisi arkadaşlarım..
Merhaba tütün üreticilerini desteklemek için buraya gelen üzümcüler, hububatçılar, zeytinciler ve diğer ürünleri üreten çiftçiler, ziraat mühendisleri, tütün işçileri, tekel çalışanları, başka meslekten olup ta bizi desteklemeye gelen dostlar…
Hepinizi tütün üreticileri sendikası Tütün-Sen adına saygıyla selamlıyorum.
Bizler bugün burada toplandık. Çünkü tütün üreticileri Cumhuriyet tarihimizin en zor günlerini yaşıyorlar.
Bugüne benzer zor günleri çok değil iki üç kuşak önce dedelerimiz de yaşamışlardı.
O dönemde de Osmanlı, o koskoca imparatorluk borçlarını ödeyemez duruma düşmüştü. Tıpkı bugünkü gibi .
Osmanlı’nın borçlarını ödeyebilmesi için Duyun-i Umumiye duruma el koymuştu. Bugünkü IMF ve Dünya Bankası gibi .
O zaman da yabancıların gözlerini ilk diktikleri ürün ; bugün olduğu gibi tütündü.
Tütünün ekimini , denetimini ve pazarlamasını REJİ adlı bir Fransız şirketine vermişlerdi.
2002 yılında “Tütün Yasası” nı çıkarıp , TEKEL’ i devre dışı bırakarak , bizleri Philip Morris- Sabancı , BAT-Koç , JTI,R.J.Raynolds gibi dev sigara tekelleriyle baş başa bıraktıkları gibi .
ARKADAŞLAR!
Ne oldu da, dedelerimizin yaşadığı zor koşulları bizler de yaşıyoruz. Bizlere de yaşatıyorlar. Perişan edildik/ediliyoruz..
Bu sorunun cevabını aslında hepimiz çok iyi biliyoruz.
Hepimizi daha da yoksullaştıran tarımdaki değişim süreci 24.Ocak.1980 IMF uyum programıyla başladı. 1999 yılında IMF ile imzalanan Stand-By antlaşması ve 2001 yılında Dünya Bankası ile imzalanan “Tarım Reformu” yla devam etti.
Gerek IMF , gerek Dünya Bankası ve gerekse DTÖ istiyordu ki ;
• Tüm tarımsal yapımızı dağıtalım.
• Çiftçilere verdiğimiz destekleri kaldıralım.
• Tarımımızı şirketleştirelim.
İşte onun için ;
• TEKEL’de dahil tarımsal KİT’ler özelleştirilmeye başlandı.
İşte onun için !
• Destekleme alımlarından vazgeçildi .
İşte onun için !
• Tüm tarımsal yapımız dağıtılmaya çalışıldı.
İşte onun için !
• TSKB’ lerin şirketleştirilmesinin önü açıldı!
Uygulanan bu yanlış politikalarla;
Ülkemiz tarım sektöründe çok uluslu dev tarım şirketlerinin egemenlik kurmalarının önü açılıyor. Türkiye tarımı şirketleştiriliyor. Üreticileri, çiftçileri iflas ettiriliyorlar.
Küçük üreticileri üretmekten vazgeçirecek topraklarından koparacak politikalar hükümetler eliyle sürdürülüyor.
Son 15 yıl içinde 1 milyon çiftçi arkadaşımız topraklarından koparılarak yeni işsizler, açlar ve yoksullar olarak kentlerin varoşlarına göç ettirildiler. Yani yılda 455 bin üretici topraklarından koparıldı.
Tarımdaki istihdam oranı % 45 lerden % 29’lara geriledi.
Yetmedi, yetmiyor!
Şimdi de Avrupa Birliği -OTP gereği istihdam oranının 10 yıl içinde %6 -8 lere çekilmesi isteniyor. Bizim için, bunun anlamı ; On yılda 6 milyon daha çiftçi arkadaşımızın iflas ederek , mesleklerini bırakması demektir. Yani aileleriyle birlikte 20 milyon kişinin daha işi, aşı ve barınağı belli olmayan kente göç etmesi demektir.
ARKADAŞLAR!
Dikkat edin !
Biz küçük üreticiler, çiftçiler topraklarından koparılırken, bıraktığımız toprakları çok uluslu dev tarım şirketleri ile bağlantı içindeki başka büyük yapılar/büyük toprak sahipleri alıyorlar.
Böylece Türkiye tarımı şirketleşirken , uluslar arası dev tarım şirketleri tarım sektöründe egemenliklerini kuruyor. Türkiye tarımında da egemenliklerini kuran bu şirketler aynı zamanda dünyanın en büyük gübre üreticileridir, dünyanın en büyük tohum üreticileridir ve dünyanın en büyük ilaç üreticileridir. Ve bu şirketler artık ülkemizde kendi istedikleri ürünlerin üretilmesini istiyorlar. Onun için dünyaca ünlü geleneksel ürünlerimizi üretmemize karşı çıkıyorlar, geleneksel ürünlerimizi yok ediyorlar. TÜTÜN de yaşadığımız gibi.
400 yıldır bu topraklarda üretilen tütün , artık bu topraklardan kovulmak isteniyor. Şekerde ve diğer birçok ürünümüzde olduğu gibi .
Bu nedenle ” 15 günde 15 yasa ” diyerek, TÜTÜN YASASINI, ŞEKER YASASINI çıkardılar.
Hem de tüm muhalefete ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yasayı veto etmesine rağmen.
Peki !
2002 yılının Ocak ayında “Tütün Yasası” çıktıktan sonra ne oldu?
• TEKE
L destekleme alımlarından çekildi ve özelleştirme kapsamına alındı.
• TEKEL’in alım garantisinin olmadığı bir ortamda “Sözleşmeli Üreticiliğe” geçildi.
Şöyle ki; Philip Morris,BAT, JTI ve R.J.Raynolds gibi dev sigara şirketleri ihtiyaçları olan Türk tütünü miktarını alıcı firmalara bildirdiler.
Alıcı firmalar yani tüccarlar kendilerine sipariş edilen tütünleri sağlayabilmek için bizlere sözleşme imzalattılar. Karşılıklı bir pazarlığın, uzlaşmanın ve anlaşmanın olmadığı; her şeyin şirketlerin isteğine göre düzenlendiği sözleşme metinleri bizlere dayatıldı.
Hiçbirimizin ;
• Alıcının belirlediği kiloya,
• Alıcının belirlediği fiyata,
• Paramızı zamanında alamamamıza itiraz etme şansı bile bırakılmadı.
Alıcı firmalar arasındaki ilişkiler ve iletişim o kadar güçlü ki sorunlu ilan edilen bir üreticiyi üretemez duruma her an düşürebilmektedir.
Sözleşmelerdeki yıllık artışlar, yıllık enflasyon oranı kadar olduğundan bizlerin kazancının artması hiçbir zaman mümkün değil. Üstelik hükümetlerin açıkladığı enflasyon oranlarıyla, kullandığımız girdilerin enflasyonu arasındaki büyük fark bizleri her yıl daha az kazançla çoğu zaman zararına tütün üretmeye mahkum etti/ediyor.
Görüldüğü gibi sözleşmeli üreticilik bizler için tam bir kölelik düzeni oldu.
Sonuç olarak; 2000 yılında 583 bin 474 olan sayımız 285 binlere düştü. Kazanç ve geçim umudunu yitiren çiftçiler tütün üretmekten vazgeçiyor. Tütün üretimini terk ediyor!
Peki biz tütün üreticilerinin sayısı azaldıkça sigara içenlerin sayısı azaldı mı?
Hayır. Tam tersine yükseldi. 60 bin ton olan yıllık sigara tüketimimiz 120 bin tona yükseldi. Türkiye’de sigara içenlerin sayısı arttıkça garip bir biçimde , Türk tütününe olan ihtiyaç azaldı ve üretici sayısı düştü.
Şimdi soruyoruz.
Bizler bu zor koşullar altında kalırken , bizlerin seçtiği hükümetler ne yaptılar?
Tütüncüler açısından rahatlıkla söyleyebiliriz ki ; “Tütün Yasası” nı çıkartıp bizleri çok uluslu şirketlerle baş başa bırakırlarken , çiftçilerin örgütlenmesini ve şirketlerin karşısında birlikte hareket edebilmelerini kolaylaştırabilecek bir düzenleme bile yapmadılar. İmzaladığımız sözleşmelerde bizleri şirketlere koruyacak kurumları, çiftçi sendikalarının oluşumu için bile yasal düzenleme yapmaktan kaçındılar. Tütün üreticilerini bazı sabıkalı Dev Sigara Şirketleriyle yapayalnız, tek başına bıraktılar.
ARKADAŞLAR!
Tütün üretiminin yapısı gereği TEKEL’in devre dışı bırakılması biz tütün üreticilerini şirketlerle yüz yüze bıraktı. Sorun belki de sadece tütünle ilgili olsaydı çözümü de çok kolay olabilirdi. Üstelik, tütün kıraç arazide yetişen alternatifi de neredeyse olmayan bir ürün olmasına rağmen . Ama sorun sadece tütünle bitmiyordu. Sorun Türkiye tarımında çok uluslu dev tarım şirketlerinin egemenlik oluşturmasıdır. Çünkü bugün tütüncülerin yaşadığı sorunları diğer ürünleri üreten arkadaşlarımız da meslektaşlarımız da belki bizden biraz daha yavaş ama , aynı ağırlıkta yaşamaya başlıyorlar .
ARKADAŞLAR!
Tekrar soruyoruz.
Bitirilen sadece dünyaca ünlü tütünlerimiz değildir. Bitirilen Türkiye tarımıdır. Bitirilen tütün üreticileri olan bizleriz, insanların karnını doyuran, sırtını giydiren biz çiftçileriz, sizlersiniz, hepimiziz!
Türkiye Tarımı ve bizler çiftçiler bitirilirken iktidar olanlar ne yapmıştır.
Kim gelirse gelsin , kim hükümet olursa olsun bizler oy verirken bizlere verdikleri sözleri unutmuşlardır. Onların unutmadıkları IMF , Dünya Bankası ve DTÖ’ne verdikleri sözlerdir. Onun için bizlere düşman kesilmişlerdir. Ve bunları ifade etmekten de hiç çekinmemektedirler. Eski Tarım Bakanı Sami Güçlü Adana’daki çiftçilere rahatlıkla ” Gözünüzü toprak doyursun” diyebilmiştir. Başbakan Erzurum’da çiftçileri beslediğimiz yeter artık diyebilmektedir. Mersin’de bir çiftçiye söylediklerini söylemeye burada benim terbiyem müsaade etmiyor. Ne dediğini zaten hepimiz biliyoruz.
ARKADAŞLAR!
Bütün bu yaşananlar gösteriyor ki bir dönem artık kapanmıştır. Çiftçinin , köylünün ,üreticinin haklarını ancak kendilerinin savunması mümkündür. Ancak yan yana durabilirsek, ancak örgütlü davranabilirsek bütün bu yaşadığımız olumsuzlukların üstesinden gelebiliriz.
Bugün örgütsüz olmamız nedeniyle alıcı firmalar gittikçe daha fütursuzca hareket etmektedir. Sözleşmeli üreticiliğe geçildikten sonra görülmemiş bir biçimde fiyatları aşağıya çekmektedirler. Artık birçok bölgede tütün üretmek için sözleşme yapmayacaklarını ve 3 YTL ‘nin altında tütün aldıkları üreticilerle bir daha sözleşme imzalamayacaklarına dair rahatlıkla bizlere haber göndermektedirler. Peki bizler örgütlü olabilseydik bu kadar rahat olabilirler miydi?
Onun için örgütlenmeliyiz. Kooperatiflerde örgütlenmeliyiz . Birlikler kurmalıyız. Sendikalaşmalıyız. Başka ürünlerde örgütlenen arkadaşlarımızla yan yana gelmeliyiz.
Örgütlerimiz aracılığıyla;
• Tütün şirketlerinin dışarıdan getirdikleri tütünlerin miktar ve kalitelerini devletin denetlemesini,
• Şirketlerin sigara üretiminde kullanacakları Türk tütünün miktarını devletin çiftçi örgütleri ile birlikte belirlemesini ve şirketlerin de bu kararları uygulamalarının sağlanmasını,
• Türk tütününün fiyatını şirketlerin tek taraflı sözleşmeleri ile değil, çiftçi sendikaları ile şirket temsilcisi arasında serbest pazarlık usulü ile belirlenmesini,
• Esas olarak Tekelin özelleştirme kapsamı dışına çıkarılmasını ve piyasayı çiftçi lehine düzenlemesi için destekleme alımları yapmasını,
Sağlamak için yasal düzenlemelerin derhal yapılmasını istemeliyiz/istiyoruz.
Ancak böyle yapabilirsek ayakta kalabilme şansımız var. Bundan 4-5 ay önce Manisa’da bir araya geldik. Ondan önce Alaşehir’de ,Turgutlu’da ,Keşan’da , Aydın’da çiftçiler alanlardaydı. Bugün Kırkağaç’tayız. Hükümetlerin tarım politikaları değişiyorsa biz çiftçiler de değişiyoruz. Hükümeti uyarıyoruz. Ya DTÖ’ nün, IMF’nin ve Dünya Bankası’nın dediklerini yapacaklar. Ya bizim sesimize kulak verecekler.
Bugün bu taleplerimizi Kırkağaç’tan, birlikte olduğumuz bu alandan, yetkililere sesleniyoruz. Ve diyoruz ki; çiftçilerin bu taleplerine kulak veriniz, bir kez de çiftçiler için meclisi toplayınız ve biz çiftçilerin taleplerini yerine getiriniz. Çiftçilerle dostane ilişkiler kurmak istediğinize dair bir işaret fişeğini Ankara’dan/meclisten atarak tüm Türkiyeli çiftçilere gösteriniz, diyor.
Bugün sesimizi Kırkağaç’tan duyurmaya çalışıyoruz. Bu sesimize kulak verin ve duyun, duymazsanız sesimizi Ankara’ya gelerek duymayan kulaklara duyururuz.
Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyor, yolumuz açık olsun diyorum.
Haber ve Kaynak: Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu
Adnan ÇOBANOĞLU