Geçtiğimiz haftalarda hemen bütün gazete ve televizyonlarda tekstil krizi(!) başroldeydi. Büyük bir kampanya yürütüldü. Sektörün sermaye örgütlerinin her boyu çeşitli açıklamalar yaptı. Köşe yazarları, ekonomi sayfaları, hatta baş sayfalar sermaye sözcülerinden ağlayan, sızlanan, isyan eden tablolar sergiledi. Başbakanla görüşme yapılması bile adeta ülke ekonomisinin kurtarılması toplantısı biçiminde anlatıldı. Büyük buluşma olarak adlandırılan ve ballandırılan toplantıda […]
Geçtiğimiz haftalarda hemen bütün gazete ve televizyonlarda tekstil krizi(!) başroldeydi. Büyük bir kampanya yürütüldü. Sektörün sermaye örgütlerinin her boyu çeşitli açıklamalar yaptı. Köşe yazarları, ekonomi sayfaları, hatta baş sayfalar sermaye sözcülerinden ağlayan, sızlanan, isyan eden tablolar sergiledi.
Başbakanla görüşme yapılması bile adeta ülke ekonomisinin kurtarılması toplantısı biçiminde anlatıldı. Büyük buluşma olarak adlandırılan ve ballandırılan toplantıda sermaye temsilcileri taleplerinin hemen hiçbirine karşılık bulamadılar. Olmazsa batarız denilen önlemleri(!) aldıramadılar. Alamadıkları için de ne bağırdılar ne de ağlamalarını sürdürdüler, sustular.
Bu durum doğal olarak şüpheleri artırdı. Acaba bir kriz varmıydı, varsa neyin kriziydi diye kafalarda soru işaretleri dolandı.
Bunca patırtının ihracatçı birliklerinin seçimleri öncesinde koparılması, krizden değil, seçim propagandasının bir parçası olabileceği yargısına güç taşıdı. Tüm bunlar işin sermaye yanı ve kimi unsurları eksik bırakılsa da yeterince dile geldi.
Günler süren tekstil krizi tartışmalarında sektörün sorunu olan tek kesiminin sermaye sahipleri olduğu sonucu çıkarılabilirdi. Bir kriz yaşanıyorsa bundan sermaye sahiplerinden daha fazla etkilenecek olanların işçiler olabileceği nedense akıllara düşmedi. Sendikaların sesi duyulmadı.
Bir kriz olduğuna inanmadıkları için açıklama yapmaya mı gerek duymadılar?
Yaptıkları açıklamalar medya tarafından görmezden mi gelindi? Bunları bilmiyoruz.
Emekçilerin dünyasından hayata bakmaya çalışan bir yayın olarak sendikaların bu kriz tartışmalarında nerede bulunduklarını merak ettik. Konuya nasıl yaklaştıklarını, nasıl tespit ettiklerini, neleri sorun ettiklerini, neler önerdiklerini emek hareketinin, tüm emekçi halkın bilgisine açmak istedik.
Sektörde örgütlü tüm sendikalara ayrım gözetmeksizin sorularımızı ilettik.
Sorumluluk içinde hareket eden, konuyu ciddiye alarak yanıt veren sendikaların görüşlerini olduğu gibi Sendika.Org izleyicileriyle paylaşıyoruz.
Sorularımız şöyle idi;
1- Tekstil sektöründe bir kriz var mı?
2- Bir kriz sözkonusu ise kaynağı nedir, hangi boyutlardadır?
3- İşkolunun sorunlarına çözüm aranırken neden sendikalar dikkate alınmamıştır?
4- Hükümetin aldığı kararların çözüm konusunda katkısı ne olacaktır?
5- Sendikanızın tekstil sektörüne yönelik ne gibi çözüm önerileri vardır?
6- Önümüzdeki süreçte tekstil sektörünün eğilimleri nelerdir?
7- Sektördeki işsizlik, örgütsüzlük, ücretler, sosyal güvenlik ve üretim koşullarından kaynaklanan sorunlarını aşmak için geliştirdiğiniz bir mücadele stratejisi veya modeli var mıdır?
8- Eğer problem uluslararası ise, uluslararası işçi örgütleriyle ortak kampanya ve eylemler içinde bulunmayı düşünüyor musunuz? Sorun Çin, Hindistan gibi ülkelerin ucuz emek kozunu kullanarak tekstil sektöründeki yatırımları kendi topraklarına çekmeleriyse; bu çekimin yarattığı işsizlik tehdidi karşısında ucuz işçilik sineye mi çekilecek yoksa uluslararası bir mücadeleye dönük somut adımlar mı atılacaktır?