(Bolivya’nın yeni başkanına yöneltilen sol eleştirilere bir cevap) Makalenin önsözü Ian Angus and John Riddell tarafından yazılmıştır. Radikal köylü ve yerli hareketinin lideri Evo Morales’in başkanlığını yaptığı yeni Bolivya hükümeti karşısında Marksistlerin benimsemesi gereken tutum nedir? Morales ve önderlik ettiği hareket hedefini Bolivya ulusunun yeniden inşa edilmesi olarak tayin etmiştir. Latin Amerikalı ünlü gazeteci Eduardo […]
(Bolivya’nın yeni başkanına yöneltilen sol eleştirilere bir cevap)
Makalenin önsözü Ian Angus and John Riddell tarafından yazılmıştır.
Radikal köylü ve yerli hareketinin lideri Evo Morales’in başkanlığını yaptığı yeni Bolivya hükümeti karşısında Marksistlerin benimsemesi gereken tutum nedir?
Morales ve önderlik ettiği hareket hedefini Bolivya ulusunun yeniden inşa edilmesi olarak tayin etmiştir. Latin Amerikalı ünlü gazeteci Eduardo Galeano, bu hedefi etkili ve güzel bir şekilde açıklamıştır: bknz. “The Second Founding of Bolivia,”
http://mrzine.monthlyreview.org/galeano170206.html.
Uluslararası sol içindeki birçok grup şimdiye dek, Moralesin liderliğindeki Sosyalizme Doğru Harekete (MAS) karşı keskin eleştiriler yöneltmiştir.
Örneğin Birleşik Devletler’deki Sosyalist Eylem grubunun liderlerinden Gerry Foley, “Bolivya’nın durumundaki bir ülke için, Morales’in ve MAS gibi partilerin yol açtığı illüzyon ancak geriye doğru atılmış bir adımdır ve bunlarla mücadele edilmelidir… Devrimciler için, Morales’in hareketi ve benzeri parlamenter çözümlerin illüzyonuyla savaşmak ve çalışan insanları gerçekten temsil edecek bir hükümetin oluşturulmasına yönelik her mücadeleye destek vermek şarttır,” diye yazıyordu.
Bolivya’da ise, Bolivya İşçi Merkezi (COB) isimli bir sendika federasyonunun liderlerinden Jaime Solares, Morales’i “işçi sınıfının haini” olarak ilan ederken COB ise resmi olarak, seçimlere karşı tarafsız bir tutum sergilemeyi tercih ediyordu. Seçimlerden hemen bir hafta sonra, Solares petrol endüstrisinin ivedilikle ulusallaştırılmasını talep eden bir Açık Mektup yayımlıyor ve üstü kapalı bir biçimde, Morales kendi zaman çizelgelerini benimsemeyecek olursa hükümete karşı doğrudan bir eyleme girişileceği tehdidini savuruyordu.
Fred Feldman tarafından kaleme alınmış aşağıdaki makale bunlara ve benzeri eleştirilere cevap vermektedir.
——————————————
Sürekli devrim, “Devlet ve Devrim”, “iki aşamalı devrim”, “popülizm”in kötülükleri, sandık siyasetine karşı duyulan kaygı, işçi konseyleri kurulmasının talep edilmesi, kapitalizmin yasalarına yapılan genel göndermeler, vs. gibi teorik endişeler yüzünden, kendimizi ulusun yeniden kurulmasına yönelik popüler bir hareketin genel rotasına karşı konumlandırmak ciddi bir hata olacaktır.
Bolivya seçimlerinde ve bu seçimlerin sonunda karşımıza çıkan durum da bu şekildedir – bir ulusu yeniden inşa etmeyi amaçlayan popüler bir dalga, kendi liderlerinden birini iktidara getirmiştir. Solun eleştirel şimşeklerine hedef olan yalnızca Morales değil, hatta esas olarak Morales bile değil, yığınların seçtiği bu güzergahtır. Morales elbette ihanet etmemektedir çünkü o gerçekten, kendisini burjuva devletinin başkanlığını kendi adına ele geçirmek için kullanan popüler bir işçi-köylü-yerli hareketini temsil etmektedir.
Belirsiz sonuçlar:
Bir tarafta bu kitle hareketi ve onun ele geçirdiği başkanlık koltuğu, diğer tarafta burjuvazi ve onun devleti arasındaki çelişki nasıl çözülecektir. Emperyalistler ve yerli kapitalistler tarafından karşı çıkılan önlemler uygulandıkça bu çelişki daha da derinleşecek midir? Ya da, bir burjuva idaresinin ve devletinin korunması ve pekiştirilmesi lehine bir senteze mi varacaktır.
Sonuç önceden takdir edilemez. Venezüella örneğinde de görüldüğü gibi halkın işe orduyu ve devlet aygıtını harap ederek başlamamış olması sürecin kendisini lanetlemez. Burada devasa tarihsel aşamalardan değil bir süreçten bahsediyoruz. Bu süreç,
**İşçiler, köylüler ve yerliler adına demokratik kazanımlar sağlayacak mıdır?
**Bölgedeki diğer ülkelerde benzer gelişimlere ön ayak olacak mıdır?
**Latin Amerika’nın emperyalist düşmanı karşısındaki birliğin ve işbirliğinin sağlamlaştırılmasına yardımcı olacak mıdır?
**Sosyalizme doğru mu yönelecektir yoksa halkın niyetini savsaklayacak ve bir geri çekilişe mi dönüşecektir.
**Başkanlık koltuğu burjuva devleti tarafından sindirilecek midir yoksa devlet, işleme konulmuş bu yeniden kuruluş hareketinin neticesinde parçalara ayrılıp yeniden yapılandırılabilecek midir?
**Bir darbe ya da askeri saldırı ihtimali ufukta gözükmekte midir? Ordunun içinde şimdiden kesin olarak gelişmeye başlayan görüş ayrılıkları nasıl ortadan kaldırılacaktır.
**Emperyalistlere karşı duyulan düşmanlık artacak mıdır, yoksa emperyalistlerle uzlaşma yoluna mı gidilecektir? Morales ve onun liderliğini yaptığı bu hareket ileriye doğru atılacak kararlı adımlara mı yoksa teslimiyetin beyaz bayrağını sallayan ellere mi gözcülük yapacaktır. Hareketin içindeki karşıtlıklar nasıl çözülecektir?
Bana göre, bütün bu saydıklarım birer olasılıktır. Fakat süreç henüz başlamıştır ve sonuçlara varmak için önümüzde uzun bir yol vardır. Fakat, Solares, Foley ve diğer sol eleştirmenler tarafından, başlamış olan bu sürecin bir başkasıyla değiştirilmesinin talep edilmesi sayesinde bu çelişkilerin hiçbiri çözülmeyecektir.
Yararlanılması Gereken bir Zafer:
Morales’in seçilmesi, mücadelenin derinleştirilmesine aracılık edecek bir kazanım olarak algılanmalıdır. Mücadeleyi daha ileriye götürmek adına ulusun başkanlık koltuğunun kullanılması fırsatı korku ve itiraz ifadeleriyle değil, memnuniyetle karşılanmalıdır.
Marx, işçi sınıfı, bürokratik yapıya dokunmadan, olduğu gibi, devleti ele geçirip onu kendi amaçları uğruna kullanamaz derken haklıdır. Fakat, o hiçbir zaman bu idari makamların işgal edilmesine karşı çıkmamıştır. Bolivya’da ve (çok daha farklı koşullar içinde) Venezüella’da halk devletin bir parçasını -başkanlık koltuğunu- ele geçirmiştir ve onu kendi çıkarlarına uygun olarak kullanmaya çalışmaktadır. Şayet onlar bu çıkarlar uğruna savaşmaya devam ederler ve Morales de onları temsil etmekten vazgeçmezse, bu durum, emperyalistlerle, burjuvazi ve onun Bolivya’daki devletiyle (ve elbette Birleşik Devletler’dekiyle de) olan çatışmasının sürekli genişleyeceği anlamına gelmektedir.
Bolivya’daki gelişmeleri Venezüella örneğinden ayıran bir fark, halkın öfke patlamasının başkanlık makamının kazanılmasından önce gerçekleşmiş olmasıdır. Venezüella’da 1989’daki Caracazo ayaklanmaları ve daha sonra 1992’de iki darbe girişiminden başarısız olanının lideri Chavez’in, mücadelenin devam etmesinin gerekliliğine yönelik iddialarına karşı heyecanlı ve popüler bir reaksiyon olmasıyla birlikte, Venezüella’da, Chavez hükümetinin kurulmasına kadar geçen sürede, Bolivya örneğine nazaran görünürde daha zayıf bir halk mücadelesi yaşanmaktaydı. Dolayısıyla, Morales’in göreceli olarak burjuva idaresinden ve devletinden bağımsızlığı ve yine göreceli olarak halk hareketine olan bağlılığı, Chavez’in başkanlığının ilk döneminden daha açık bir şekilde izlenebilir.
Bolivya halkı bu çatışmayı derinleştirmek için bir fırsatla, bir meydan okumayla yüzleşiyor. Bu yolun nereye varacağı, Morales’in düşmandan gelen baskıya karşı koyma kapasitesine bağlıdır (evet, tarih yazımında bireyin de belli bir önemi vardır) ve bu baskılar Morales’in kendisini o koltuğa oturtanların çıkarlarını gözettiği ölçüde yoğunlaşacaktır.
Bu mesele biraz da, komünizmin temel doğasıyla, komünizmin bir teori olmaktan ziyade gözlerimizin önünde (ve umarım bizim de katılımımızla) cereyan eden tarihsel bir hareket olmasıyla ilgilidir. Hakiki komünist hareket gerçek mücadelenin bir hat
adan ibaret olduğunu ve bunun halkın hep bir adım önünde bulunan düşünürlerin tavsiye ettiği başka bir mücadeleyle, adı ister, sürekli devrim, ister alttan yukarıya doğru sosyalizm, isterse iki aşamalı devrim olsun, değiştirilmesi gerektiğini ileri sürmez.
Temsilciler Meclisi:
Bolivya halkı, ulusu yeniden kurmayı gayet esaslı bir biçimde talep etmektedir. Bunun, Başkanlık ve Temsilciler Meclisi seçimlerinin bir arada yapılması için bastırmaya başladığından beri Morales’in sloganı olduğunu düşünüyorum. Morales daha en başından, mevcut hareketin yalnızca alttan bir itkiyle bir şeyleri değiştiremeyeceğini, ve amaçlarına ulaşmak için politik iktidarın ele geçirilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Şimdiye dek, sabırla ve dik başlılıkla bu rotayı takip ederek oldukça iyi bir iş çıkarmış ve kendi mücadelelerini veren işçilerin, köylülerin ve yerlileri kendi davasının saflarına katmayı becermiştir. Görünen odur ki, şimdiye dek onlara verdiği sözleri tutmaktadır.
Solcu eleştirmenler, Bolivya’nın bir devrimin arifesinde olduğunu ifade ederken bu devrimci durumun anti-elektoral bir rotada işçi konseylerine varacak bir biçimde değiştirilmesini talep etmektedirler. Benzer bir şekilde düşünen arkadaşlarımıza, Socialist Voice web sitesinin arşivlerinde bulunan, Gerry Foley, Joseph Hansen ve George Novack tarafından büyük bir dikkatle kaleme alınmış, 1975’deki Portekiz ultra-sol hareketinin eleştirisini okumalarını tavsiye ediyorum. Onların, 1975’te Portekiz’de seçilen temsilciler meclisine karşı aşırı-sol tarafından takınılan saldırgan tutuma yönelik eleştirileri, günümüzde aşırı-sol tarafından Morales’in başkanlığına karşı dışa vurulan düşmanlıkla da doğrudan ilgilidir.
Aşırı-sol eleştirinin emperyalist çıkarlara hizmet ettiğine dair en ufak bir imada bulunmuyorum. Fakat, bunların devrimci bir rol oynamadıklarını da görmemiz gerekiyor. Aslında, Morales hareketinin zararlı taraflarını ifşa etmekte Solares’in göstermiş olduğu fanatik ihtirasın kendisi büyük tehlikeler içermektedir. Bernard Coard yandaşı solcuların 1983’te Grenada’da Maurice Bishop’a karşı düzenlemiş oldukları, popüler hareketi yok eden darbeyi ve bunun sonucunda Maurice Bishop’un Birleşik Devletler’in askeri müdahalesine nasıl kapı açtığını unutmamamız gerekir.
Küba’nın Rolü:
Bolivya’daki gelişmeler, Küba devriminin cazibeli gücünün büyüdüğünün göstergesidir. Ve bu güç Castro’nun, bütün mücadeleler ve savaşçılarla dar kafalı olmaktan uzak bir biçimde ilişki kurmasına olanak sağlayan liderlik özellikleri sayesinde daha da artmaktadır. Gerilla savaşını yürütmek için 60’lardaki cesur ve özverili girişimleri onlara devrimlerin “Rusya Modeli”ni ya da “Küba’nın yolunu” empoze edilmesiyle değil, Latin Amerika’daki halk hareketlerinden gelen devrimcilerle, bunların kendi ülkelerindeki ve bölgelerindeki sınıf mücadelesinin kendini gösterdiği yürüyüş saflarında işbirliği yapılarak gerçekleşebileceğini öğrenmişlerdir.
Ve Bolivya’nın kendine özgü yolu, Venezüella ve Küba tarafından vaat edilen desteğin yerine getirilmesiyle sağlamlaşmaktadır.
Buna yöneltilebilecek karşı-eleştiri, Bolivya’nın nesnel koşullarının, kimilerinin Kerensky ile kıyasladığı Morales tarafından yürütülen adım adım ilerleyiş yönteminden ziyade daha ileri düzeyde çözümler gerektirdiği şeklinde olacağı düşünülebilir. Fakat Bolivya halkının bizzat kendisi, bir vuruşta burjuva devletini bütün olarak devirme ya da acil bir şekilde sovyetler (işçi konseyleri) oluşturma talebinin değil, bir sürecin peşinden gitmektedir. Ve Kerensky’nin aksine Morales, kapitalistler ve büyük toprak sahiplerinin muhalefeti karşısında direnmekte Temsilciler Meclisi’nin ertelenmesinin değil, ısrarla, çalışan insanları ve ezilenleri onu savunmak için harekete geçirmenin mücadelesini vermektedir.
Bolivya’nın sınavı:
Morales, bundan sonra olacaklar tarafından tepeden tırnağa sınanacaktır. Üzerinde baskı uygulanmaya henüz başlanılmıştır ve Morales ileriye doğru yol almayı sürdürdüğü ölçüde tehditlerin ve yaptırımların sayısı artacaktır. Bu arada Bolivya halkı da bu sınavdan nasibini alacaktır.
Fakat, Bolivya’daki ve başka ülkelerdeki eski devrimciler ve hevesli genç devrimciler de bu şekilde sınanmış olacaklardır. Bakalım, Morales de dahil olmak üzere, ortaya çıkan bu yeni güçlerle rekabet etmekten, kızgınlıktan ve dar görüşlü direnişin ruhundan kendilerini sakınabilecekler mi?
Halk akıllıca ve kararlı bir şekilde ileriye doğru yürürken, ortaya koydukları liderlik formu bir miktar yeterlilik sergilerken ve bir ihanete uğramamışlarken, dışardan bir yerlerden “Aptallar, sizi aldatıyorlar,” diye bağırmakta ilerici ve devrimci hiçbir şey yoktur.
25 Şubat 2006
[SOCIALIST VOICE’tan Latinbilgi.Net için Mehmet Çağatay tarafından çevrilmiştir.]