Harvard kainatın en zengin üniversitesi, son rakamı bilmiyorum ama, yatırımlarının 20 milyar doları çoktan aşmış olduğunu sanıyorum. Sadece ABD’nin değil, muhtemelen dünyanın da en parlak 1600 lise mezununu 25,000 başvuru içinden seçme lüksüne de sahip. Amerikan üniversiteler yelpazesindeki konumu itibariyle de Harvard genellikle liberalliği ile bilinegelmiştir. Mesela, Harvard bir Princeton değildir. Princeton her zaman genel […]
Harvard kainatın en zengin üniversitesi, son rakamı bilmiyorum ama, yatırımlarının 20 milyar doları çoktan aşmış olduğunu sanıyorum. Sadece ABD’nin değil, muhtemelen dünyanın da en parlak 1600 lise mezununu 25,000 başvuru içinden seçme lüksüne de sahip.
Amerikan üniversiteler yelpazesindeki konumu itibariyle de Harvard genellikle liberalliği ile bilinegelmiştir. Mesela, Harvard bir Princeton değildir. Princeton her zaman genel oryantasyonu bakımından daha tutucu bir üniversite olarak tanınmıştır.
Harvard’ın başına bu yakınlarda iki bela geldi. Her ikisi de üniversitelerin toplum içindeki fonksiyonunu, kimi etik normlarını gündeme getirdi.
İlk hadise Rektör Larry Summers’ın kırdığı potlar ve sonunda şubat 21’de istifa ile noktalanan süreçle ilişkili. Summers akademik, daha sonra da pratik/siyasi iktisat camiasının genç yıldızlarındandı. American Economic Association denilen profesyonel iktisatçılar kuruluşunun genç “dahi” iktisatçılara her iki yılda bir verdiği John Bates Clark Madalyasını 1993’de kazanmıştı. Madalya deyip geçmeyin, alanların çoğu, Nobel’li olup, aralarında Paul Samuelson’dan Milton Friedman’a, Kenneth Arrow’dan James Tobin’e kadar onca önemli iktisatçı olan bir grubu oluştururlar. Geçen yıl alan ise Türkiyeli Damn Acemoğlu.
Biz Summers’a dönelim. Bu zat siyasi dozu yüksek ABD Hazine Başkanlığı görevini üstlenmeden önce, ilkin 1991 yılında Dünya Banka-sı’nda Baş İktisatçı unvanı ile çalışırken yazdığı bir metin ile şimşekleri çekmişti. Ele geçmemesi gereken bu iç-mesaj bir şekilde gazetelere sızdırılmış ve cümleten öğrenmiştik ki: Dünya Bankası’nın pis sanayileri, çöp ve atıkları 3. Dünya ülkelerine gönderme politikalarını desteklemesi gerekmektedir ve de iktisadi mantık da zaten düşük ücretli, az nüfuslu, hava kirliliği az olan kimi Afrika ülkelerinin bu pislikler için en ideal yerler olduğunu önermektedir, falan, filan. Gazetelerin bu metni yayınlamasından sonra, hatta Summers özür diledikten sonra bile, ortalığın ne kadar karışmış olabileceğini tahmin edebilirsiniz.
Yine aynı Summers Hazine Başkanlığındaki görevinden sonra kurulduğu Harvard Rektörlüğünde de çamlar devirmeye devam ederek, ilkin siyahi akademik Cornel West’in ayrılmasına sebebiyet verdi. Ardından da matematik ve doğa bilimlerinde kadınların çok parlak konumlarda olmayışını, kadın erkek arasında doğuştan farklara bağlamaz mı. Bu “derin” görüş bardağı taşıran damla oldu ve sonunda istifa ile bitecek süreç tetikleniverdi.
İkinci hadisenin kahramanı da, tesadüf bu ya, bir başka John Bates Clark Madalyası sahibi: Harvard’lı iktisat profesörü Andrei Shliefer. Bu zat da eski SSCB’de kapitalizmin tesisinin baş mimarlarından. Harvard’da bu işe memur bir “araştırma enstitüsü” yolu ile çöküntüyü tezgahlarken, perde arkasında da servetine servet katmakla meşgulmüş. Yeltsin döneminden başlayarak, “kapitalizm şöyle kurulur, böyle kurulur, borsasız olmaz, özelleştirme şarttır, vs” türünden tavsiyeler verirken köşebaşlarını da tutmuş. Karısı ve çevresindekilerle birlikte, tabir caizse, malı götürüvermiş.
Durum anlaşıldıktan bir süre sonra Harvard’a ABD hükümetlerinden sağlanan Rusya’da kapitalizmin inşası fonu kesildi. Ve 9 yıl kadar önce Adalet Bakanlığı, Shliefer başta olmak üzere, karısı ve çalışma arkadaşları, tabii bu arada Harvard hakkında da, soruşturma başlatmak zorunda kaldı. Bu soruşturma, nihayet, kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıklarla, mahkemeye gitmeden geçenlerde kapatıldı. Basına yansıdığı kadarıyla, Harvard Üniversitesi 26.5 milyon dolar, Shliefer ve borsacı karısı da 3.5 milyon dolar ödemeyi kabul etmişler. Bu hatırı sayılır “ceza”yı kabullenilir, ödenebilir kılan soygun miktarını tahmin etmeyi sizin takdirinize bırakıyorum.
İşte en gelişmiş kapitalizmin, en gelişmiş üniversitesi ve onun en parlak iktisat profesörlerinin başına gelenler.Darısı başımıza diyenler çıkacaktır, eminim.
[email protected]
09/03/06