Eğitimin adım adım bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp piyasalaştırılması uygulamalarına bir adım daha atıldı. Milli Eğitim Bakanlığı, Dünya Bankası programları ile ticarileştirilen okullarda temizlik ve güvenlik işlerini “kadrolu personel” yerine hizmet satın alma yoluyla karşılayacağını açıkladı. Bunun ilk anlamı taşeronlaştırma ve okullarda temizlik firmalarının güvencesiz elemanlarının çalıştırılması anlamına gelecek. Bu ilk başta öğrencileri ve velileri […]
Eğitimin adım adım bir kamu hizmeti olmaktan çıkarılıp piyasalaştırılması uygulamalarına bir adım daha atıldı.
Milli Eğitim Bakanlığı, Dünya Bankası programları ile ticarileştirilen okullarda temizlik ve güvenlik işlerini “kadrolu personel” yerine hizmet satın alma yoluyla karşılayacağını açıkladı.
Bunun ilk anlamı taşeronlaştırma ve okullarda temizlik firmalarının güvencesiz elemanlarının çalıştırılması anlamına gelecek. Bu ilk başta öğrencileri ve velileri etkilemeyen bir durum gibi gözükse de okul çalışanları kadar eğitim sistemini de derinden etkileyecek. Yasaya göre temizlik firmaları ihaleler ve sözleşmeler usülü ile okulla anlaşacak. Bu doğrudan temizlik firmalarının okulların sınırlı olan kaynaklarının aktarılması halini alacak.
Devlet Okulun Temizliğinden de Sorumlu Değilmiş!
Yasaya göre devlet okulun temizliğinden de sorumlu olmayacak. Bu hizmetler velilerden toplanan paralarla karşılanacak. Okullarda öncelikli olarak temizlik ve güvenlik işlerinde çalıştırılacak olanların kadrolu olmayacağına dikkat çekilen genelgenin 20. maddesinde, “Personel istihdam etmek yerine, ihtiyaç hizmet satın alma yoluyla karşılanacak” denildi. Genelgede, satın alma yoluyla hizmetin karşılanması maliyetinin ise merkezden değil, Okul-Aile Birlikleri tarafından karşılanması istendi.
Salgınlar Kapıda
Böylece parası olanların çocukları hijyenik tuvaletleri olan, temiz okullarda okuyabilecek ancak daha temel eğitim ve gıda ihtiyaçlarının karşılanamadığı ya da zor koşullarda sağlandığı milyonlarca emekçinin çocuğunun okuduğu okullarda “ucuz olacağı” için daha az eleman, denetimsiz firmalar tarafından yapılacak “temizlikle” mevcut durumdan daha da sağlıksız koşullar doğacak. Bir çok yoksul semtinde ise böyle bir temizlik elemanı hizmeti satın alınamayacak ve bir çok salgın hastalığa davet çıkarılacak. Okullardaki sağlık dolaplarının bile sağlığın piyasalaştırılması kapsamında uygulamadan kalktığı bir eğitim ortamının geleceği hiç parlak gözükmüyor.
Eğitim ve Sağlık Haktır Satılamaz
Eğitim ve sağlık alınındaki özelleştirme uygulamalarına karşı eylem ve çalışmalar yapan Halkevleri’nin, yapılan son değişikliği nasıl değerlendirdiğini sorduk. Sorularımızı yanıtlayan İstanbul Halkevi Başkanı Oya Ersoy, bu yasanın böyle çıkacağını bildiklerini söyledi. Eğitim ve sağlık alanındaki bu piyasalaştırmanın, yani devletin kamu hizmetlerinden çekilerek buraları sermayeye kar alanı olarak bırakmasının dünya çapındaki kamusal yıkım programlarının hedefi olduğunu, İMF ve Dünya Bankası programlarının bir bir ülkelere uygulandığını söyledi.
Yıllardır adım adım yaşanan özelleştirme uygulamalarının yıkıcı sonuçlarının artık daha net görülmeye başlandığını söyleyen Ersoy, “devlet eğitim vermez”, “devlet sağlık hizmeti sunmaz”, “devlet elektrik dağıtımı yapmaz”, “devlet toplu ulaşım sağlamaz”, “devlet üretim yapmaz” gibi sıralanabilecek bir fikirle halkın edinmesi gereken tüm hizmetlerin tasfiye edildiğini söylüyor. Devletin yurttaşlarının eğitim, sağlık, ulaşım, barınma, su, gaz ve elektrik gibi temel yaşamlsal ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olduğunu belirten Ersoy, halkın müşterileştirilmek istendiğini söyledi. Bu ülkenin müşterisi olmadıkları
Bu kapsamlı saldırının ancak haklarına ve geleceğine sahip çıkan bir halk direnişiyle püskürtülebileceğini söyleyen Ersoy, özelleştirme uygulamalarının yarattığı tahribatın olduğu her yerin kendileri için bir örgütlenme ve eylem alanı olduğunu söyledi. Bugüne kadar pek çok mahallede velilerin sorunlarına sahip çıkmalarını sağlayarak zorla kayıt ve “bağış” parası alınmasını önlediklerini, halkevi şubelerinde kitap ve okul malzemeleri kampanyaları yaparak emekçilerin haklarını ararken dayanışmayı da geliştirmelerini sağladıklarını aktardı.
Eğitim ve sağlık başta olmak üzere halkın temel yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması mücadelesinde önemli olanın sorunun tüm madurlarını bir özne olarak örgütlenmesinden geçtiğini vurgulayan Ersoy, kadrolu hizmetliler, taşeron hizmetliler, veliler, öğrenciler, öğretmenler ve sözleşmeli öğretmenlerin birlikte hareket etmeleri gerektiğini, bunun sağlandığı yerlerin başarılı olup kazanımlar elde ettiği anlattı.
Oya Ersoy, önümüzdeki dönemde de suyu akmayan, temizliği yapılamayan her okulun önünde olacaklarını, veliler, öğretmenler ve çalışanlarla birlikte bu uygulamalara karşı, insanca bir yaşam talebiyle direnişte olacaklarını söyledi.
Sendika.Org