Dünya Sosyal Forumu bu yılın Ocak ayında üç ayrı kıtada ve Polycentric (çok-merkezli) biçimde gerçekleştirildi. Polycentric DSF’nin 19-23 Ocak 2006 tarihinde Afrika, Mali’de (Bamako) gerçekleştirilen bölümü öncesinde 18-19 Ocak tarihlerinde, yaklaşık seksen küreselleşme karşıtı aktivist ve aydının katılımıyla DSF’den bağımsız olarak gerçekleştirilen Bamako Toplantısı, DSF’nin bir sonraki hafta Latin Amerika, Venezüella ‘da (Caracas) gerçekleştirilen bölümünde, […]
Dünya Sosyal Forumu bu yılın Ocak ayında üç ayrı kıtada ve Polycentric (çok-merkezli) biçimde gerçekleştirildi. Polycentric DSF’nin 19-23 Ocak 2006 tarihinde Afrika, Mali’de (Bamako) gerçekleştirilen bölümü öncesinde 18-19 Ocak tarihlerinde, yaklaşık seksen küreselleşme karşıtı aktivist ve aydının katılımıyla DSF’den bağımsız olarak gerçekleştirilen Bamako Toplantısı, DSF’nin bir sonraki hafta Latin Amerika, Venezüella ‘da (Caracas) gerçekleştirilen bölümünde, Başkan Chavez tarafından yapılan anti-emperyalist cephe çağrısının temelini oluşturan ve Sosyal Hareketler Meclisi tarafından onaylanan tarihsel bir belgenin, “Bamako Çağrısı”nın kabul edilmesiyle sonuçlandı. Third World Forum (Üçüncü Dünya Forumu) yöneticisi Samir Amin’in inisiyatifi ile düzenlenen ve Third World Forum, The World Forum for Alternatives ve Forum for Another Mali isimli inisiyatiflerin desteği ile gerçekleşen Bamako Toplantısı, Samir Amin tarafından, elli yıl önce Endonezya-Bandung’ta toplanan bağlantısız uluslar konferansının anısına “Halkların Bandung Konferansı” olarak adlandırıldı ve toplantı süresince oluşturulan çalışma grupları tarafından kararlaştırılan temel ilkeler, somut, anti-emperyalist ortak eylem önerilerine dönüştürüldü. Alınan kararlar ve somut öneriler yıl boyunca yapılacak çalışmalarda yeniden ele alınacak.
I. GİRİŞ
Neo-liberalizme karşı çıkan kişi ve örgütlenmelerin beş yılı aşkın bir süredir dünya çapında gerçekleştirdikleri toplantılar, yeni bir kolektif vicdanın yaratılmasına yol açan bir deneyim sağladı. Dünya, kıta ya da ulusal düzeyde yapılan sosyal forumlar ve Sosyal Hareketler Meclisleri bu vicdanın başlıca mimarları oldular. 18 Ocak 2006’da, Polycentrik Dünya Sosyal Forumu’nun açılışı öncesinde Bamako’da toplanan katılımcılar, Bandung Konferansı’nın 50. yıldönümüne ananmış olan bu gün boyunca kalkınma hedeflerine, toplumlar arasında bir dengenin yaratılmasına, sınıfsal, cinsel, ırksal ve kasta dayalı sömürünün ortadan kaldırılmasına ve Kuzey ile Güney arasında yeni bir güç ilişkileri yolunun oluşturulmasına dair alternatif hedeflerin tanımlanması ihtiyacını dile getirdiler.
Bamako Çağrısı, yeni bir popüler ve tarihsel öznenin ortaya çıkışına ve bu toplantılarda elde edilen kazanımların güçlendirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Herkes için eşitlikçi bir varoluş hakkı ilkesinin savunulmasını; barışa, adalete ve çeşitliliğe dayalı kolektif bir yaşamın teyit edilmesini; ve bu hedeflere, yerel düzeyde ve tüm insanlık için ulaşılmasını sağlayacak araçların teşvik edilmesini hedeflemektedir.
Tarihsel bir öznenin; çeşitliliğe dayalı, çok kutuplu ve halktan oluşan bir öznenin varlık bulabilmesi için, toplumsal ve politik güçleri harekete geçirebilme yeteneğine sahip alternatiflerin tanımlanması ve teşvik edilmesi gereklidir. Hedef, kapitalist sistemin radikal bir biçimde dönüştürülmesidir. Gezegenin ve milyonlarca insanın imhası, bu sisteme eşlik eden ve onu destekleyen bireyci ve tüketimci kültür; ve onun emperyalist güçlerce dayatılması artık daha fazla hoş görülemez, çünkü tehlikede olan insan varoluşunun ta kendisidir. Kapitalizmin israfçılığına ve yıkıcılığına karşı çıkan seçenekler, güçlerini, sistemin kurbanlarının gündelik yaşamları açısından vazgeçilmez olan bütün kısa vadeli ileri adımları da kapsayan, uzun bir popüler direniş geleneğinden türetmektedirler.
Alt komitelerde tartışılmış olan kapsamlı temalar üzerine inşa edilmiş olan Bamako Çağrısı, aşağıdakilere bağlılığını ifade eder:
Güneyin ve Kuzeyin, mali piyasaların diktatörlüğünün ve ulus ötesi firmaların denetim dışı küresel konuşlanmasının neden olduğu yıkımından dolayı mağdur olan halklarını birleştiren bir enternasyonalizmin inşa edilmesi;
21. yüzyıldaki gelişmelerin yarattığı meydan okumalarla karşı karşıya kalan Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika kıtaları halklarının dayanışmasının inşa edilmesi;
Militarize edilmiş ve neo-liberal küreselleşmeye ve Birleşik Devletlerle onun müttefiklerinin hegemonyasına karşı bir alternatif sunan politik, ekonomik ve kültürel bir konsensüsün inşa edilmesi.
I. İlkeler
1. İnsanların ve halkların dayanışmasının üzerine kurulu bir dünyanın inşa edilmesi
Çağımız işçilere, uluslara ve halklara dayatılan rekabetin hakim olduğu bir çağdır. Ancak, dayanışma ilkesi tarihsel olarak, entelektüel ve maddi üretimin etkin biçimde örgütlenmesi açısından çok daha geçirgen bir rol oynamıştır. Bizler bu dayanışma ilkesini layık olduğu konuma yerleştirmek ve rekabetin rolünü azaltmak istiyoruz.
2. Yurttaşlığın ve cinsler arasındaki eşitliğin tam olarak teyit edilmesine dayalı bir dünyanın inşa edilmesi
Politik açıdan aktif yurttaş nihai olarak toplumsal, politik, ekonomik ve kültürel hayatın tüm cephelerinin yönetilmesinden sorumlu hale gelmelidir. Demokrasinin sahici biçimde teyit edilmesinin koşulu budur. Bu gerçekleşmediğinde insan, kendisine dayatılan yasalar tarafından, sadece basit bir emek gücü sunucusu, sorumluluk sahibi kişiler tarafından ele alınan kararlarla karşı karşıya kalan iktidarsız bir seyirci, en berbat israfa teşvik edilen bir tüketici haline indirgenir. Cinsler arasındaki mutlak eşitliğin, yasalarda ve gerçeklikte teyit edilmesi sahici demokrasinin bütünsel bir parçasıdır. Bu demokrasinin koşullarından bir tanesi patriarkinin açık ya da örtük tüm biçimlerinin ortadan kaldırılmasıdır.
3. Tüm alanlarda, farklılık içindeki üyelerinin tümüne, tam bir yaratıcı gelişme potansiyeli sunan evrensel bir uygarlığın inşa edilmesi
Neo-liberalizme göre, politik açıdan aktif yurttaşın değil, bireyin teyit edilmesi, en iyi insani niteliklerin yaygınlaşmasına olanak sağlar. Kapitalist sistemin bireye dayattığı, dayanılamaz nitelikteki izolasyon, kendi yanılsamalı panzehirini üretmektedir: çoğunluğu etnik ve dinsel tipte olan sözüm ona ortak kimlikler gettosuna hapis olunması. Geçmişe nostaljisiz bakan evrensel bir uygarlığı: yurttaşların politik çeşitliliğinin ve uluslarla halkların kültürel ve politik farklılıklarının bireysel yaratıcı gelişmeyi güçlendirmenin araçları haline geldiği bir uygarlığı inşa etmek istiyoruz.
4. Toplumsallaştırmanın demokrasi aracılığıyla inşa edilmesi
Neo-liberal politikalar toplumsallaştırmayı gerçekleştirmenin tek yöntemi olarak, insanlığın çoğunluğu üzerindeki yıkıcı etkilerinin artık işaret edilmesine bile gerek olmayan piyasanın gücünü dayatmayı amaçlamaktadır. Bizim istediğimiz dünya, toplumsallığı, sınır tanımayan bir demokratikleşmenin temel ürünlerinden birisi olarak görür. Piyasanın da egemen olmayan belirli bir konuma sahip olduğu bu çerçeve içinde, ekonomi ve maliye, toplumsal bir programın hizmetine sunulmalı; küçük bir azınlığın özel çıkarlarına hizmet eden hakim sermayenin emirlerine tabi kılınmamalıdır. Savunmak istediğimiz radikal demokrasi politik yenilenmenin yaratıcı gücünü temel bir insani özellik olarak yeniden tesis eder. Toplumsal hayatı, tüm anlamlı tartışmaları ortadan kaldıran ve muhalifleri zayıflatarak onları gettoların içine hapseden, maniple edilmiş bir konsensüs üzerine değil, tüketilemez bir çeşitliliğin üretimi ve yeniden üretimi üzerine inşa eder.
5. Doğanın ve gezegenin tüm kaynaklarıyla tarım topraklarının piyasa-dışından türeyen yasalarının kabulüne dayalı bir dünyanın inşa edilmesi
Kapitalist neo-liberal model, toplumsal hayatın tüm cephelerini, neredeyse ist
isnasız bir biçimde, meta statüsüne tabi kılmayı amaçlamaktadır. Nihai derecelere kadar zorlanan özelleştirme ve piyasalaştırma süreçlerine, insanlık tarihinde görülmemiş derecede yıkıcı sonuçlar eşlik etmektedir; gezegenin temel biyokimyasal süreçlerine yönelik tehdit; biyo-çeşitliliğin ekosistemlerin zayıflatılması yoluyla yıkıma uğratılması; yaşamsal kaynakların (özellikle de petrolün ve suyun) israfı; topraklarından kitlesel biçimde sürülmekle tehdit edilen köylü toplumlarının imha edilmesi. Toplum-doğa metabolizmasının tüm bu alanları ortak bir zenginlik olarak ve tüm insanlığın temel ihtiyaçlarına uygun biçimde yönetilmelidir. Bu alanlarda alınan kararlar piyasaya değil, ulusların ve halkların politik iktidarlarına dayandırılmalıdır.
6. Kültürel ürünlerin ve bilimsel kazanımların, eğitim ve sağlık bakımının piyasa-dışından türeyen statülerinin kabulüne dayalı bir dünyanın inşa edilmesi
Neo-liberal politikalar kültürel ürünlerin metaya dönüştürülmesine ve en önemlileri sağlık ve eğitim olmak üzere, birçok önemli toplumsal hizmetin özelleştirilmesine neden olmaktadır. Bu seçeneğe, düşük nitelikli kültürel ürünlerin kitlesel biçimde üretilmesi, araştırmanın kısa-vadeli karların dışlayıcı önceliğine tabi kılınması, eğitimin ve sağlık bakımının halkın en yoksul kesimleri açısından bozulması ve hatta bu kesimlerin bu hizmetlerden tamamen dışlanması eşlik etmektedir. Bu kamusal hizmetlerin yeniden tesis edilmesi ve yaygınlaştırılması eğitim, sağlık bakımı ve gıda sunumu bakımından yaşamsal olan ihtiyaçların ve hakların tatmin edilmesini sağlamalıdır.
7. Önceden belirlenmemiş sınırlara sahip olan demokrasi ile toplumsal ilerleme ve uluslarla halkların özerkliğinin teyit edilmesini yan yana götüren politikaların teşvik edilmesi
Neo-liberal politikalar, toplumsal ilerlemenin, bazılarının piyasanın kendiliğinden bir ürünü olduğunu iddia ettikleri ve eşitsizliklerin düzeltilmesi için gerekli olan, ulusların ve halkların özerkliği gibi önkoşullarını inkar etmektedirler. Piyasa hegemonyası rejimi altında demokrasi, tüm etkin içeriğinden boşaltılmış, kırılganlaştırılmış ve en aşırı biçimlerde teslim alınmıştır. Sahici bir demokrasinin teyit edilmesi için toplumsal ilerlemeye, toplumsal, politik, ekonomik ve kültürel hayatın tüm cephelerinin yönetilmesindeki belirleyici konumunun kazandırılması gereklidir. Ulusların ve halkların tarih tarafından üretilmiş olan çeşitliliği, bunlara eşlik eden eşitsizliklerin yanı sıra tüm pozitif yönleriyle birlikte, halkların ve ulusların özerkliğinin teyit edilmesini gerekli kılmaktadır. Politik ya da ekonomik alanlarda, bu özerkliğin herhangi bir biçimde üstünden atlanmasına izin verecek tek bir evrensel reçete mevcut değildir. Eşitliğin inşa edilmesi görevi mutlaka onu ilerletecek araçların çeşitliliğini de gerekli kılar.
8. Kuzey ve Güney halkları arasındaki dayanışmanın anti-emperyalist temeldeki bir enternasyonalizmin inşası içinde teyit edilmesi
Evrensel bir uygarlığın inşası içinde, tüm halklar; Kuzeyli ve Güneyli halklar arasındaki dayanışma, gerçek dünyayı oluşturan sınıfları ve ulusları birbirlerinden ayıran çıkar çatışmalarının basitçe görmezlikten gelinmesinin mümkün olduğunu ileri süren yanılsamalı bakış açısı üzerine inşa edilemez. Böylesine sahici bir dayanışma kapitalizme ve emperyalizme içsel olan uzlaşmaz çelişkileri mutlaka aşmalıdır. Alternatif küreselleşme hareketinin arkasında duran bölgesel örgütlenmeler beş kıta üzerindeki ulusların ve halkların özerkliğini ve dayanışmasını güçlendirmeyi amaçlamalıdır. Bu bakış açısı, basitçe neo-liberal küreselleşme bloklarının inşa edilmesinden ibaret olduğu düşünülen mevcut hakim bölgeselleşme modeli ile tezat içindedir. Bamako Çağrısı, Bandung’tan elli yıl sonra, Güneyin, gerçekten varolan kapitalizmin kurbanları olan halklarının Bandung’u için ve hem hakim ekonomik güçlerin emperyalizmini, hem de ABD askeri hegemonyasını hizada tutma gücüne sahip bir Güneyli halklar cephesinin yeniden inşa edilmesi için çağrıda bulunmaktadır. Böyle bir anti-emperyalist cephe, Güneyin halklarını Kuzeyinkilerin karşısına çıkarmamalıdır. Tersine, hepsini kendi çeşitliliği içinde ortak bir uygarlığın inşası içinde birleştiren küresel bir enternasyonalizmin temelini oluşturmalıdır.
II. UZUN VADELİ HEDEFLER VE ACİL EYLEM ÖNERİLERİ
Kolektif bir vicdandan kolektif, popüler, çoğulcu ve çok kutuplu öznelerin inşasına doğru ilerlemek üzere, stratejilerin ve somut önerilerin formüle edileceği kesin temaların belirlenmesi her zaman için gerekli olmuştur. Bamako Çağrısı’nın temaları hem uzun vadeli hedefleri hem de acil eylem önerilerini içeren aşağıdaki 10 alanı ele almaktadır: Küreselleşmenin politik örgütlenmesi; dünya sisteminin ekonomik örgütlenmesi; köylü toplumlarının geleceği; birleşik bir işçi cephesinin inşa edilmesi; halkların yararına bölgeselleşme; toplumların demokratik yönetimi; cinsel eşitlik; gezegenin kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi; medyanın ve kültürel çeşitliliğin demokratik yönetimi; uluslararası örgütlenmelerin demokratikleştirilmesi.
Bamako Çağrısı kürenin işçi sınıflarını oluşturan büyük çoğunlukların mücadele içindeki tüm temsili örgütlenmelerine, neo-liberal kapitalist sistemden dışlanan herkese, bu ilkeleri destekleyen tüm halklara ve politik güçlere; mevcut eşitsizlik ve yıkım sistemine karşı bir alternatif olarak yeni bir kolektif vicdanı hayata geçirmek üzere, birlikte çalışmak için yapılmış olan bir çağrıdır.
(mrzine.org sitesinden sendika.org tarafından çevrilmiştir)