SSK Sağlık Kuruluşlarının Sağlık Bakanlığına Devredilmesinin I.Yılında SSK RAPORU Bilindiği üzere 19.01.2005 tarih 5283 sayılı yasayla 20.02.2005 tarihinde SSK’ ya bağlı sağlık kurumları Sağlık Bakanlığına devredildi. Sendikamız o dönemde devrin asıl amacını, sağlık ortamı, toplum ve sağlık emekçileri açısından ne tür sonuçlar yaratacağını kamuoyuyla paylaşmış ve değişik eylemlerle yasa tasarısına karşı çıkmıştı. Yıllardır ihmal edilen […]
SSK Sağlık Kuruluşlarının Sağlık Bakanlığına Devredilmesinin I.Yılında
SSK RAPORU
Bilindiği üzere 19.01.2005 tarih 5283 sayılı yasayla 20.02.2005 tarihinde SSK’ ya bağlı sağlık kurumları Sağlık Bakanlığına devredildi. Sendikamız o dönemde devrin asıl amacını, sağlık ortamı, toplum ve sağlık emekçileri açısından ne tür sonuçlar yaratacağını kamuoyuyla paylaşmış ve değişik eylemlerle yasa tasarısına karşı çıkmıştı. Yıllardır ihmal edilen ve kaynakları sömürülen SSK kuruluşlarının toplumda yarattığı hoşnutsuzluk siyasi iktidarca iyi değerlendirilmiş, tehlike toplum tarafından algılanamamıştır. Yılların biriktirdiği sorunları çözmek yerine, verili durum, mevcut sorunlar istismar edilmiştir. Böylece sağlık alanında “değişim” adına uzun erimli “yıkım” ın önemli bir aşaması kat edilmiştir.
Aradan geçen bir yıllık süre bu konuda bizleri haklı çıkardığı gibi sağlık ortamının sorunlarını derinleştirmiştir. 10 ayrı boyutuyla SSK sağlık kuruluşlarının devredilmesinin neden ve sonuçları;
1-“Sağlıkta Dönüşüm Programı” Açısından Devir:
İMF, DB, DTÖ gibi küresel sermayenin aracı kuruluşları Türkiye dahil bağımlı ülkelere birçok konuda programlar dayatıyorlar. Sağlık alanında dayatılan programın amacı; kamusal sağlık hizmeti sunumunun daraltılması(- mümkünse sıfırlanması-), yerini özel sektöre bırakması; böylece sağlık alanının ticarileşmesidir. İşte “sağlıkta dönüşüm programı” böylesi bir dayatmanın programıdır. 36 milyon nüfusun hizmet aldığı SSK’nın, tüm yetersizliklerine rağmen dışa kapalı, kendine yeter ve hizmeti kendisinin üretmesi bu kurumun yeterince sermaye sömürüsüne açılmasının önünde engel oluşturuyordu. Devirle özelden hizmet, ilaç ve tıbbi malzeme alımının önü tamamen açılmış oldu.
2-SSK Sağlık Kuruluşlarında Devir Öncesi Sorunlar ve Nedenleri:
1946 yılında kurulan SSK sağlık giderlerini azaltmak amacıyla, sağlık hizmeti sunacak yatırımlara yönelmiş, zamanla ilaç maliyetlerini azaltmak amacıyla da ilaç fabrikası kurmuştur(1979). SSK bu haliyle dünyada örneği olmayan; hem finansmanı hem de sağlık hizmeti sunumunu bir arada yapan; her tuğlasında işçilerin emeği, alın teri olan; 144 hastane, 217 dispanser ve 176 sağlık istasyonu ile devasa bir sosyal güvenlik kurumu haline gelmiştir. SSK, genel vergilerle finanse edilen devletin en asli görevi olan sağlık hizmeti sunumunu kendi olanakları ile üstlenerek, devletin yükünü büyük oranda hafifletmiştir. Ancak yıllar içinde artan nüfusa (Ülke nüfusunun yarısı) yeterli olacak yatırım yapıl-a-mamış, personel açığı gideril-e-memiş ve böylece SSK’lıların kuyruk çileleri, hoşnutsuzlukları ortaya çıkmıştır. Sorunun kaynağı kurumun özerkleşmesini, demokratikleşmesini engelleyen, siyasi arpalık olarak kullanan, kurum kaynaklarını yatırım yerine bütçe açıklarını kapatmakta kullanan veya özel sektöre faizsiz kredi olarak dağıtan siyasi iktidarlardır. Siyasiler kurumun gelişimini engellemişlerdir.
3-Niçin Karşı Çıkmıştık?
SSK sağlık kuruluşları işçilerin ve -sıklıkla çıkarılan işveren prim aflarından dolayı kısmen- işverenlerin primleriyle yaratıldı. Avrupa örneklerinin aksine devletin SSK’ya bütçeden katkısı olmadığı gibi yıllarca farklı hükümetlerce kurum kaynakları sömürüldü. Devirle bu kuruluşların türlü yöntemlerle özelleştirilmesinin önü açıldı. Bir bütün halinde kamusal sağlık hizmetlerinin terk edildiği konjoktürde SSK’lıları bekleyen sonuç; piyasanın acımasız işleyişi; pahalı sağlık hizmeti, fark ücreti, cepten ödemeler ve kaynakların özele akıtılmasından kaynaklı bunu karşılayamaz duruma gelen kurumun hizmeti finanse edememesidir. Oysa SSK geçmişte pilot uygulama olarak; SSK Elbistan Hastanesi özel sektöre kiraya verilmiş, Ankara’da Has polikliniği, İzmir’de DUSAŞ poliklinikleri ile hizmet alımı sözleşmeleri yapmıştı. Bu uygulamaların sonucunda özelden hizmet alımının, özelleştirmenin hizmet maliyetlerini katlayarak artırdığı, devasa yolsuzluklara neden olduğu görülmüştü. Devir ve hizmet alımıyla yaşanacak sonuçlar konusunda yeterince deneyim mevcuttu. Sağlık emekçilerinin yaşadığı sorunlara idari kadrolaşma, ekonomik- özlük hak kayıpları, yer değişiklikleri gibi yeni sorunlar eklenecek, hükümet gündemindeki yasa tasarılarıyla iş güvencesiz sözleşmeli çalışmanın önü açılacaktı.
4-Devir sonrası SSK’ lıların Sağlık hizmetlerinden yararlanması nasıl etkilendi?
Devirle birlikte Türkiye’nin kamu sağlık kurumlarının toplam sayısı artmamıştır. Tam tersine 37 dispanserin kapatılmasıyla azalmıştır. Bunun doğal sonucu hastane kuyruklarının, personel eksikliğinin ülke sathına yayılmasıdır. Nitekim bir yıllık dönemde hükümetin iddia ettiği gibi kuyruklar azalmadı, kuyrukların yeri değişti. Özelden hizmet alımı geçici (yapay) bir memnuniyet yaratırken; cepten ödemeler arttı, tüm özel sağlık kuruluşlarında fark ücretleri alınmaya başlandı. Bu arada hizmet alımının kuruma faturası karşılanamaz boyutlara tırmanmaktadır. Bir süre sonra karşılanamayacaktır. Daha önce hastanelerden ücretsiz karşılanan ilaç, tıbbi malzeme, protez, ortez gibi iyileştirme araç gereçleri artık hastalarca dışardan ücretli alınmaktadır. Ödeme bürolarının kapatılması sevklerin yapılmasını zorlaştırmış, yol masraflarının karşılanması neredeyse olanaksızlaşmıştır. Provizyon almaktaki güçlükler devam etmektedir. Kronik hastalık ilaçları daha önce kurumca temin edilirken devir sonrası piyasa ilişkisine bırakılmış, eczanelerin alacakları zamanında (45 gün) ödenmediği için eczaneler bu ilaçları vermekte zorlanmaktadır. Daha önce ücretsiz yararlanılan ambulans ücretleri artık ücretli karşılanmaktadır.
5-Sağlık emekçilerinin ekonomik ve özlük hakları nasıl etkilendi? Hak kayıpları.
Aşağıdaki tablo sağlık emekçilerinin devir sonrası ekonomik hak kayıplarını göstermektedir.
Ekonomik kayıpların giderilmesi için sendikamızın açtığı dava devam etmektedir.
Özlük ve Sosyal Hak Kayıplarına Örnekler :
1- Lojmanda oturanlar tahliye ettirildi.
2- Çeşitli kadro sorunları (görevde yükselme ve unvan yükselmesi sınavları yapılmadığı için bir çok kişi kadro beklemektedir.) devam etmektedir.
3- Ücretler sabit tutulduğundan, devirden sonra personelin öğrenim durumu veya sosyal durumundaki değişiklikler (öğrenim durumu nedeni ile özel hizmet tazminatı ve yan ödemenin arttırılması gibi) ücretlere yansıtılmıyor.
4- Nöbet ek ödemeleri artık verilmiyor.
5- Özlük dosyaları Sağlık Bakanlığı bilgi işlem merkezine tam olarak geçirilmediğinden, Temmuz 2005 döneminde tayin isteyemediler. Halen bu sorun nedeni ile tayin isteyemeyenler var.
6-Personel hareketleri, Hastanelerinin Birleştirilmesi, kapatılması:
SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığına devriyle birçok ilde hastanelerinin yapısı ve hizmet kapsamı değişti. Bir kısmı Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesine dönüştürüldü.(Kırşehir, Bartın, Siirt…). Diyarbakır SSK Hastanesi kapatıldı.Bazı illerde hastaneler birleştirildi (Kayseri, Kırklareli…). Bütün bunlara bağlı çalışanların görev yerleri değiştirildi. Hastane içi yer değişiklikleri yaşandı. Kapatılan Dispanserlerde çalışanlar bağlı oldukları hastaneler
e kaydırıldı. Provizyon merkezleri oluşturularak bir kısım çalışan sağlık işkolundan çıkarıldı ve Çalışma Bakanlığında istihdam edildi.
7-Sağlık kurumlarının yönetim yapısı nasıl değişti? Hastane geleneği, hastane adlarının değiştirilmesi:
Devirle birlikte AKP Hükümetinin Sağlık Bakanlığındaki kadrolaşma harekatından SSK hastaneleri de nasibini aldı. İdari yapılar değiştirildi. Basına yansıyan eski Dışkapı SSK Hastanesinde 36 Başhekim Yardımcısının bulunması kadrolaşma hırsının geldiği aşamayı göstermektedir. Bu dönemde hükümetin tercihi sağlık hizmeti üretmek yerine, kendi siyasi akranlarına yer açmak, “suyun başını tutmak” olmuştur. Keza bu hastaneye bu dönemde atanan başhekim ve 15 başhekim yardımcısının iktidar yandaşı olduğu bilinmektedir.
Eğitim hastanelerine hukuka aykırı sınavsız şef, şef yardımcıları atamalarından bu hastaneler de nasibini almıştır.
Bütün bu yaşananlar hastanelerin iş barışını bozmakta, kendine özgü değerlerini zedelemektedir. Oysa SSK Hastanelerinde çalışan sağlık emekçileri iş barışı, dostluk, arkadaşlık gibi temel değerlerle yıllardır özveriyle çalışmış ve personel açığından kaynaklı adeta 3-4 kişilik işi bir kişi yapmıştır.
Onlarca yıllık hastane gelenekleri, kültürel olgular ve işyeri ortamının özgünlüğü deforme edilmektedir. Hastane isimlerinin dahi değiştirilmesi bu deformasyonun başka bir boyutudur. (SSK Dışkapı Hastanesinin Yıldırım Beyazıt, İstanbul Vakıf Gureba’ nin Bezm-i Alem Valide Sultan V.G. Hastanesine dönüştürülmesi gibi.)
8- İlaç ve sarf malzemelerinin temini, fiziki yapı nasıl etkilendi?
SSK’ nın ilaç tekelleri, küresel sermaye için en iştah kabartıcı yanı, 36 milyon nüfusun tedavi-ilaç ihtiyacını sağlamasıydı. Bir kısmını kendi fabrikalarında çok düşük maliyetle bir kısmını da piyasadan toplu alımın avantajıyla %30’lara kadar inen kırımlarla temin eden SSK sermayenin fazlaca sömüremediği, piyasaya önemli ölçüde kapalı bir işleyişe sahipti. İşte devirle (belki de en çok bu özelliğinden kaynaklı devredildi) bu özellik ortadan kaldırıldı, ilaç tekellerinin, piyasanın acımasız saldırısına açık hale getirildi. Artık ilaç ve sarf malzemelerinin temini piyasadan ve Sağlık Bakanlığının bilimsellikten uzak belirleyiciliğine terkedilmiş durumdadır. Hastanelerin fiziki yapısı ihtiyaçlara ve deneyimlere göre değil idarecilerin, kasaba siyasetçilerinin tercihlerine göre şekillenmektedir. Bu hastanelerin gerçek sahipleri, işçiler daha bir yıl geçmeden unutulmuş durumda. Sağlık hizmeti maliyetlerinin artmasıyla birçok hastanede hizmetin yürütülmesi zorlaşmakta, yakıt alınamadığı için kaloriferler dahi yanmamaktadır.
9- SSK sağlık harcamaları nasıl etkilendi?
AKP iktidarıyla birlikte “sağlıkta dönüşüm” programı çerçevesinde SSK’da tüm hizmetlerin özel sağlık kuruluşlarından alınması süreci hızlandırılmıştır. 2001 yılından buyana sağlık harcamaları katlanarak artmış, 2.257 milyar YTL’den 2004 yılı sonu itibarıyla 6.405 milyar YTL’ye ve devir sonrası (2005 yılı) yaklaşık 8.5 milyar YTL’ye ulaşmıştır. Devirden sonra SSK adeta sağlık üretimini bırakarak hizmet satın alır hale gelmiştir.
İlaç harcamaları 2001 yılı sonu itibariyle 992.616 milyon YTL iken 2004 yılı sonu itibariyle 2.471.528 milyarYTL’ ye, Sağlık Bakanlığına devirden sonra ilaç harcamaları tahmini 3.7 milyar YTL’ ye çıkmıştır.(2001-2005 yılları arasında 3.5- 4 kat artış)
Hükümet devrin SSK’ ya maliyetinin 1.7 milyar YTL olacağını öngörmesine rağmen maliyet tahmin edilenin en az 3 katı olmuştur. (2006 yılı bütçe görüşmelerinde sosyal güvenlik kurumlarının kamu hastanelerine olan borçlarının silinen miktarı ve bu konudaki olası gelişmeler tahmini olarak hesaplamaya dahil edilmiştir).
Yukarıdaki tabloda da görüldüğü gibi SSK hastanelerinin devriyle sağlık-ilaç harcamalarında “tasarruf” değil tam tersine zarar edilmiştir. Bu kadar yüksek sağlık ve ilaç harcamalarına rağmen alınan sağlık hizmetlerinin kapsamında daralma, cepten ödemeler ve niteliğinde düşme görülmüştür. Bu durum SSK açısından sürdürülebilir bir durum değildir.
10-Önümüzdeki dönem toplumu ve bizleri bekleyen sorunlar, önerilerimiz:
AKP Hükümetinin İMF, DB direktifleri ile uygulamaya koyduğu “sağlıkta dönüşüm programı” toplumun sağlık hakkını yok etmeği sağlık emekçilerinin iş güvencesini gasp etmeyi amaçlamaktadır. Ödediğimiz vergilere rağmen, kamunun sağlık hizmeti sunumundan çekilerek, mevcut hastanelerin özele devredildiği, özelden hizmet alımının yaygınlaştırılarak sosyal güvenlik kurumlarının çökertildiği ve sağlık hizmetlerini parası olanların parası kadar yararlandığı bir ticari alana dönüştürülmek istenmektedir.Daha şimdiden koruyucu sağlık hizmetlerinin ihmal edilmesi sonucu ortaya çıkan salgın hastalıklar; bütçeden yeterli pay ayrılmamasından kaynaklı yetersizlikler, sağlık emekçilerinin iş güvencesiz düşük ücretlerle çalıştırılması, hak kayıpları yaşanmaktadır. “Dönüşüm”ün şu ana kadarki uygulamaları bile toplumsal bazda yeterince dramatik sonuçlar yaratmaktadır. Genel Sağlık Sigortasıyla 127 YTL.’nin üzerinde geliri olanların prim yükümlüsü olması ve prim ödemeyenlerin sağlık hizmetlerinden yararlanamayacağı bir gelecek dayatılmaktadır.
“Sağlıkta dönüşüm programı” tamamlanmadan iflas etmiş bir programdır. Tamamlanmasını beklemek tıpkı Rusya’da Ukrayna’da olduğu gibi- paralı ve pahalı sağlık hizmetlerine ulaşamadıkları için- milyonlarca insanın ölümünü beklemek anlamına gelmektedir.
Beklemek Aile Hekimliği ve Kamu Personeli Yasa Tasarısıyla dayatılan iş güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma, düşük ücret ve sözleşmeli köle olmayı kabul etmek demektir.
Oysa bizler herkese, eşit, ücretsiz, ulaşılabilir, nitelikli; başka bir sağlık sisteminin “mümkün ” olduğunu biliyoruz. İnsanca yaşayacağımız ücret, iş güvenceli çalışma, grevli toplu-iş sözleşmeli sendika hakkı tüm devirlerde asla vazgeçmeyeceğimiz taleplerimiz olmaya devam edecek.
17.02.2006