İşveren sendikalarının toplu sözleşmeleri etkisiz kılabilmek için sürekli yeni çabalar ve çalışmalar içinde gerek ‘hükümetler’ vasıtasıyla, gerek kendi örgütleriyle, ücretleri ve çalışma hayatını sürekli baskı altında tutarak, performans değerlendirmesi ve ‘insan kaynakları’ adı altında hızla sendikal alanı zehirlerken, işçi sendikalarının içine düştüğü yapısal kriz çalışanları korumasız bırakıyor. Sürekli güç kaybeden ve ne yapacağı belli olmayan […]
İşveren sendikalarının toplu sözleşmeleri etkisiz kılabilmek için sürekli yeni çabalar ve çalışmalar içinde gerek ‘hükümetler’ vasıtasıyla, gerek kendi örgütleriyle, ücretleri ve çalışma hayatını sürekli baskı altında tutarak, performans değerlendirmesi ve ‘insan kaynakları’ adı altında hızla sendikal alanı zehirlerken, işçi sendikalarının içine düştüğü yapısal kriz çalışanları korumasız bırakıyor.
Sürekli güç kaybeden ve ne yapacağı belli olmayan bugünkü yapı ve sendikacılığı bir geçim kapısı olarak gören anlayıştan başka ne beklenir? Ya da şöyle dersek; bu kadar maaş+ödenek+harcırah+yetki ve konfor ile başka ne yapılabilir ki?
Sendikal mücadelenin yerine koltuğunu koruma anlayışının kaçınılmaz sonucu olarak bugün ülkemizde ve dünyada yapılan tartışmalarda yeni dönemin (emperyalist küreselleşme) ancak yeni bir anlayış ve örgütlenmelerle karşılanması gerektiği kaçınılmaz bir zorunluluk olarak vurgulanıyor.
‘Yeni sömürgecilik’ temelinde IMF ve Dünya Bankası destekli bu saldırılar karşısında günü kurtarmaya çalışan anlayışların rengi zaten bellidir. Bunun en çarpıcı örneklerini yakın zamanda özelleştirmelere karşı verdiler. Ülke genelinde oluşan muhalefeti nasıl dağıttıklarının bir emsali yok. SEKA ve benzeri örnekleri hatırlayalım. Mücadelenin önünde sermaye çıkarları için nasıl dalgakıran oldukları ortada…
Sermaye örgütlerinin sendikasızlaştırma kapsamında yürüttükleri çabaya bile gerek kalmayan bir döneme girmiş bulunuyoruz. Çünkü gerek esnek üretim biçimlerinin yaygınlık kazanması, gerek toplu sözleşme yapma gücü ve güvenini yitiren bugünkü sendikal hareket, çalışanlar nazarında kendisini zaten tasfiye etmiştir. İşyerlerinde sendikalı olmakla olmamak arasında bir fark görmediklerini belirtiyor çalışanlar.
Mevcut yapılardan medet ummak hiçbir şey yapmamakla eş anlamlıdır. Sendika başkanlarını yan -yana getirmeyi sınıf mücadelesi sananlar, ülkemizin son on yıllarına baktıklarında yanlış ve hatalarını daha net görecekler. Bu yapıların amaçları bugünkü rollerini yerine getirmektedir. Yoksa özelleştirmelere, işsizliğe, yoksulluğa, sendikasızlaştırmalara ve hukuksuzluğa karşı çıkmak gibi bir dertleri de yok, programları da…
Dünyada sol yeniden umut ve geleceğin adı olurken .Saldırıları göğüsleyecek, işsizliğe ve yoksulluğa karşı tüm ezilen ve dışlanan kesimleri hedefleyen, var olan statükoyu parçalayıp yerine işçi (işsiz) emekçi ve yoksul kesimlerin mücadelesini birleştiren, Yerelden-Evrensel’e sosyal bir program ortaya koymalıdır. Yeni bir anlayış ve yeni kadrolarla… Mevcuttan memnun olmayan alternatif tüm kesimleri de katarak..Savaşa, yoksulluğa, ırkçılığa, ekolojik dengenin bozulmasına ve her türlü ayrımcılığa karşı bugün dünyada solun zamanı.
Tekrar başa dönersek, sendikalar yasası değişirken noter şartını (üyelikte-istifada) baraj ve işkolu ayrımını ortadan kaldıracak, sendikaların ekonomik denetimini ilgili kurumlara yaptıracak, kadınların yönetimde eşit şekilde dağılımına ve temsil edilmesine olanak sağlayacak düzenlemeler içinde barındırmalı. Gene sendika yöneticilerinin en çok iki defa seçilecek olmasını, maaşlarının işçi ücreti üzerinden hesaplanması, işçi temsilcilerinin iş güvencesini eski yasadaki gibi düzenlenerek korunması, tüzüklerle değil seçimle göreve gelmesi,genel merkezin şube üzerindeki hegemonyasına mutlaka son verecek,yasal düzenlemeler olarak yasada yer alması için gerekli çalışma ve çabaları göstermek zorundayız.
Sendika bünyesinde üyeleriyle ilişkileri sürekli kılacak (şubede) atölye ve okul tarzı örgütlenmeler oluşturulmalıdır. Komisyonlar-komiteler-çalışma grupları olmalı. İşçiler meclisi şeklinde çalışmalar örgütlenmeli. Bütün üyeleri hedefleyen ücretsiz aylık bültenler (bilişim hizmetleri www ağlar) ve sosyal etkinlikler düzenlenmeli. Donanımlı uzmanlar tarafından verilecek eğitimle işçinin örgütüyle bağını ve denetimini sağlayacak tarzı da içermelidir. Sendika üzerinde ,işçi denetimini sağlayacak bir yapılanma olmalıdır.
Çalışan temsilci-delege ve seçilmiş arasındaki zincirin anahtarı işyerlerinde olmalıdır. Seçilmişleri geri çağırma yetkisiyle donanmış bir anlayış kurumsallaşmalıdır.
Sermaye saldırılarının küreselleştiği bir çağda sendikaların da mutlaka uluslar arası bir üst yapıya kavuşturulması gerekir. Enternasyonal vb. yapılar.. Çıkmış ve çıkmakta olan kölelik yasalarına karşı sendika bünyesinde araştırma merkezi oluşturulmalıdır. Bu merkezlerde öğretim elemanı, avukat, sendika uzmanı vb. kişiler istihdam edilerek sendikal mücadele desteklenmelidir.
Emeğin temsilcileri yeni dönemi ancak yeni bir sendikacılık anlayışıyla, tüm saldırılara cevap verecek tarzda yeni örgütlenmeler oluşturarak karşılayabilir ve bu sorumluluğu çalışanlara yayabilirler…