Sakın hasta olmayın, çünkü derman aramak için gidilen hastaneler, derman arayanları daha çok hasta ediyor. İstanbul’daki kamu hastanelerinde kuyruk sayısı artmış, kuyruklar düğüm olmuş, sinirler gerilmiş, her an bir kavganın içinde bulabilirsiniz kendinizi. Sağlık sisteminin sorunlarını çözdüklerini öne süren Başbakan ve Sağlık Bakanı Türkiye’nin gerçeklerinden uzak. Hastalar, ”Bu ülkenin Sağlık Bakanı yok mu, buralarda beklerken […]
Sakın hasta olmayın, çünkü derman aramak için gidilen hastaneler, derman arayanları daha çok hasta ediyor. İstanbul’daki kamu hastanelerinde kuyruk sayısı artmış, kuyruklar düğüm olmuş, sinirler gerilmiş, her an bir kavganın içinde bulabilirsiniz kendinizi. Sağlık sisteminin sorunlarını çözdüklerini öne süren Başbakan ve Sağlık Bakanı Türkiye’nin gerçeklerinden uzak. Hastalar, ”Bu ülkenin Sağlık Bakanı yok mu, buralarda beklerken ölmesek bari” diyorlar.
2002’de iktidara gelen AKP’nin ”acil planları” arasında sağlık sistemindeki sorunların çözümü de yer alıyordu. Ancak, geçen 3 yıl içinde, Türkiye’deki hastalar daha önce görmedikleri kuyruklarla karşılaştılar. Kamudan özele, Türkiye tarihinin en büyük kaynak aktarımı yapıldı ancak, alacakları bir kalemde silinen kamu hastaneleri ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Sağlıkta reform adı altında, sosyal güvenlik kurumuna bağlı hastalar özel hastanelerden belirli bir ücret ödeyerek yararlanmaya başladı. SSK’liler de ilaçlarını serbest eczaneden alma hakkını kazandı. Ancak, hasta yine ne muayene olabildi ne de ilacını alabildi.
GECE SIRAYA GİRİLİYOR
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan , çok sayıda konuşmasında, AKP’nin sağlık alanındaki başarılarını konu edindi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise sorunların çözüleceğini yineledi durdu. 80 yaşında olmasına karşın sabah, aslında gece demek daha doğru olur, saat 04.00’te hastaneye gelip kuyrukta bekleyenler; Çanakkale’den Giresun’a, Zonguldak’tan İzmit’e şehrinde tedavi olamadığı için İstanbul’daki kamu hastanelerinde derman arayanlar…
AZAR İŞİTMEK İÇİN Mİ?
Canan Satılmış ‘ın isyanı ise artık sömürülecek bir şeyi kalmamış fakirin, ölüme direniş çığlığı sanki: ”30 yıldır prim ödüyoruz, bu kuyruğu çekmek için azar işitmek için mi? Maaş alırken de aynı şey, yıllarca çalış primi öde, doktor isteme, 60 yaşında emekli ol, emekli maaşını almadan öl ya da maaş kuyruğunda öl. Devlet bize bunu söylüyor.”
BARKOT İSYANI
Kızının ameliyat öncesi işlemleri için kuyruklara giren Sevgi Erdemir ise saat 04.30’da hastaneye geldiğini anlatıyor. Erdemir, ”Mesai 08.00’de başlıyor, barkot 08.30’da bitiyor. Bu ne biçim bir sistemdir anlamadım gitti” diyor.
KANSER HASTALARININ AĞZINI BIÇAK AÇMIYOR
Hastanenin onkoloji bölümündeki hastalarınsa söylenecek bütün sözleri söyledikleri halde hâlâ aynı durumda olmanın verdiği acıyla ağızlarını bıçak açmıyor. Bu bölümde de hekime ulaşmak için en az 3 kuyruk beklemek gerekiyor. Birincisi, muayene barkodu sırası, ikincisi hasta dosyalarının arşivlendiği bölüm. Hastanın muayeneden önce, hekime gösterebilmek için kendine ait dosyayı arşiv bölümünden alması gerekiyor. Üçüncüsü ise kan tahlili sırası…
Kanser tedavisi için ekim ayında Çanakkale’den oğlu Kadir’le birlikte gelen Nefise Köktepe, kontrol amacıyla yine hastanedeydi. Önceki gece Çanakkale’den çıktılar yola ana oğul, sabah 07.30’da, İstanbul’a geldiler ve hiç dinlenmeden hastaneye gittiler. Sonra başladılar yine kuyruklarda beklemeye… Oğul Kadir Köktepe şikayetçi: ”Annem iyileşti, şimdi kontrollere gidip geliyoruz. Doktorlar çok iyi, annemi iyileştirdiler ama burada bakım çok kötü. Kuyrukları aşmak için hastaneye 3 kişi gelinmesi gerekiyor. İnsanlar üst üste, sürekli kavga ediyorlar. Bu ülkenin Sağlık Bakanı yok mu, İstanbul’da hastanelerden sorumlu bir yetkili yok mu? Bu durumu hiç mi görmüyorlar.”
İLAÇSIZ KALDI
Eşi ALS hastası (bugün tıp literatüründe kanıtlanmış bir tedavisi olmayan kas hastalığı) olan Oya Çelikkaya , eşinin sürekli kullanması gereken ilaçlar bittiği için hastanede sıra bekliyor. Eski adı ”muayene numarası” , yeni adıyla ”barkot” ise doktora ulaşmasındaki en büyük engel. Çelikkaya, barkot bittiği için 2 gün sonra gelmek zorunda olduğunu anlatıyor: ”Eşimin kullandığı 12 çeşit ilaç var, ama şimdi sadece 4 ilacı kaldı ve ben ilaçları yazdıramadığım için ilaçsız kalacak.”
Kaynak: Şule Köktürk(Cumhuriyet)