İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Filistin Otoritesi Yasama Konseyi seçimlerindeki sürpriz zaferi, Filistin sorunu ve Ortadoğu topraklarının geneli açısından yeni bir hareket noktası oluşturdu. Bununla birlikte, seçim sonuçlarının, sorunun temel yönlerinde (Filistin topraklarının işgali, yahudi yerleşimlerinin artışı, Utanç Duvarının yayılması, binlerce politik tutuklu, Filistinlilerin mali açıdan nefes alamaz hale getirilmesi, 5 milyona ulaşan Filistinli göçmenin sorunları […]
İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Filistin Otoritesi Yasama Konseyi seçimlerindeki sürpriz zaferi, Filistin sorunu ve Ortadoğu topraklarının geneli açısından yeni bir hareket noktası oluşturdu. Bununla birlikte, seçim sonuçlarının, sorunun temel yönlerinde (Filistin topraklarının işgali, yahudi yerleşimlerinin artışı, Utanç Duvarının yayılması, binlerce politik tutuklu, Filistinlilerin mali açıdan nefes alamaz hale getirilmesi, 5 milyona ulaşan Filistinli göçmenin sorunları için herhangi bir çözüm umudunun bulunmayışı) herhangi bir değişiklik yaratmadığını görmezlikten gelmemeliyiz.
Seçim sonuçlarını yorumlarken, aşağıdaki noktalara dikkat etmemiz gerekir:
1. İlk defa bir Arap ülkesinde gerçekten özgür çok partili bir seçimin yapılmış olması gerçeği, belki de seçim sonuçlarının kendisinden de önemlidir. (Devlet terimini kullanmamamız bir “kaza” değil: Filistin Otoritesi hiçbir biçimde bağımsız, egemen bir devletin hükümeti değildir; aynı şekilde, yasama konseyi de genel bir meclis otoritesini temsil etmiyor. Seçimlerin başarısı, bütün uluslararası gözlemcilerin kabul ettiği gibi, yalnızca Filistin halkının politik olgunluğunu ve demokrasi kültürünü kanıtlamakla sınırlı değildir. Seçimler aynı zamanda otoriter Arap rejimlerini oldukça güç bir konuma sokacak bir örnek sağlamıştır. Bu nedenle seçimler, öteden beri ileri sürülen, Filistin halkının ulusal bağımsızlığının bütün Arap dünyasında geniş bir değişim dalgasını provoke edeceği düşüncesinin doğruluğunu kanıtlamıştır.
2. Hamas’ın seçim zaferinin nedenleri esas olarak üç noktada odaklanmaktadır: a) El Fetih’in liderliğindeki Filistin Otoritesini sarmış olan çürümenin şaşırtıcı genişliği. Çürüme, Filistin halkının giderek daha büyük çoğunluğunu etkisi altına alan trajik mali durumdan dolayı çok daha provokatif bir hal almıştır; b) Hamas’ın hazırladığı toplumsal destek projeleri; c) İsrail’in ihlal etmesi nedeniyle barış sürecinin gerilemesi. El Fetih, Oslo’dan başlayarak Yol Haritası’na uzanan sürecin açık iflasının politik sorumlusu olmakla itham ediliyordu. Küresel düzeyde islami akımın genel gelişmesinin ayrı bir önem taşıdığı kabul edilmelidir. Bununla birlikte, Filistinde politik gelişmeyi belirleyen en önemli konunun işgal olduğunu unutmamalıyız. Filistin sorunu, daima kendi özgünlüğünün damgasını taşısa da, Ortadoğu’daki ve İslam dünyasındaki genel gidişatla iç içedir.
3. Aşırı kutuplaşmış olmalarına karşın Filistin toplumunun ilerici güçlerinin oluşturduğu üç ayrı listenin (Filistinin Özgürlüğü için Demokratik Cephe, Filistinin Özgürlüğü için Demokratik Cephe Koalisyonu-FIDA-Halk Partisi ve Mustafa Barguti’nin Bağımsız Filistin’i) parlamentoda temsilcilik kazanmasını çok önemli bir olumluluk olarak kabul ediyoruz. Bu başarı, Filistin hareketi için üçüncü bir yolun, hem ulusal kurtuluşa hem de sosyal adalete yönelen bir yolun olanaklı olduğu umudunu yaratıyor.
4. Hamas’ın (ideolojisi ve pratiği bakımından) anti demokratik bir konumda olduğu ileri sürülerek seçim sonuçlarının yasallığını ve geçerliliğini kabul etmeyen görüşler ciddiye alınamaz. Bu tip görüşler gerçekte, Filistin halkını, politik tercihinin ABD ve AB ile çelişmesi nedeniyle ekonomik olarak boğmakla tehdit eden provokatif görüşlerdir. (İsrail blokajının Filistin ekenomisini tümüyle çökertmiş olması nedeniyle, dış yardım olanaklı biricik girdi kalemidir.) Kendi devlet terörünü dinselleştiren İsrail (yalnızca “hedeflenmiş cinayetler”i hatırlayalım) “barış tarafı” olarak kabul edilirken, Hamas’ın terör örgütü olarak tanımlanması gerçeği, provokasyonun şiddetini daha da artırmaktadır.
Filistin sorununun bu kritik dönüm noktasında uluslararası dayanışma her zamankinden daha önemlidir. Yalnızca Filistin halkının mali olarak boğulmasına karşı harekete geçmekle yetinmemeliyiz. Bütün belirtilerin gösterdiği gibi, önümüzdeki seçimlerden sonra, Batı Yakası’ndaki Utanç Duvarı’nın tamamlanmasıyla birlikte İsrail, işgal altındaki toprakların büyük bir bölümüne çift taraflı sınır çekmeye kalkışacak. (Gerçekte İsrail’in peşinde olduğu sınır hattı, Duvar’ın güzergahıyla çakışıyor). Karşımızda, devlet terörü ve etnik arındırma bir oldu bittinin nihai diktatörlüğe dönüşümü dehşetengiz bir potansiyel olarak duruyor. Sessizlik suçortaklığıdır.
İntifada/Filistin Halkıyla Dayanışma İnisiyatifi
Atina 5 Şubat 2006