Türkiye’deki başta çalışma hayatı olmak üzere yayınlanan istatistikler bugüne kadar hep tartışma konusu olmuştur. Özellikle işkolu istatistiklerinin gerçeği yansıtmadığı, düzenleniş biçiminin suiistimale açık olduğu söylenmiştir. Dolayısıyla başta toplu sözleşme yetkisinin belirlenmesi olmak üzere çalışma hayatıyla ilgili sağlıklı bilgiler vermesinin beklenemeyeceği belirtilmiştir. İşkolu düzeyinde toplu sözleşme yapılmayan bir ülkede toplu sözleşme yetkisinin neden işkolu düzeyinde belirlenmeye […]
Türkiye’deki başta çalışma hayatı olmak üzere yayınlanan istatistikler bugüne kadar hep tartışma konusu olmuştur. Özellikle işkolu istatistiklerinin gerçeği yansıtmadığı, düzenleniş biçiminin suiistimale açık olduğu söylenmiştir. Dolayısıyla başta toplu sözleşme yetkisinin belirlenmesi olmak üzere çalışma hayatıyla ilgili sağlıklı bilgiler vermesinin beklenemeyeceği belirtilmiştir. İşkolu düzeyinde toplu sözleşme yapılmayan bir ülkede toplu sözleşme yetkisinin neden işkolu düzeyinde belirlenmeye çalışıldığı gibi bir soru bile en alt düzeydeki tepki olacaktır.
Sorun yalnızca bu istatistikte değildir, çalışma hayatıyla ilgili tüm verilerde bir karmaşa vardır. Örneğin aynı Bakanlığın iki ayrı birimi çalışanlarla ilgili verilerde farklı sayılar verebilmektedir. Dolayısıyla çalışma hayatıyla ilgili bir tablo çıkarmaya çalıştığımızda birbiriyle çelişen, üstelik resmi kurumlar eliyle üretilmiş verilerle karşılaşıyoruz.
Bu yazı baştan belirtelim, birçok kişi için fazla sıkıcı ve hatta uzun gelebilir. Çok sayıda sayı, karşılaştırma, kıyaslama ve örneklemelerle bir parça da karışık gelebilir. Bunun için peşinen okurlarımızın affına ve sabrına sığınmak gereği duyuyoruz. Gelin görün ki anlamadan, yorum yapmak mümkün değil. Herkes gibi neyiz, ne durumdayız sorusuna bir yanıt aramak için yola çıkıyoruz. Umarız sağlıklı bir yanıta ulaşırız.
ÜCRETLİLERİN SAYISI
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın istatistiğine göre toplam çalışan sayısı 5.088.515 kişidir. Sosyal Sigortalar Kurumu’na göre sigortalı çalışanların sayısı ise Ekim 2005 itibariyle 6.787.549 kişidir. Buna çıraklar dahil değildir, onların sayısı ise 270.238’dir.
Konuya daha geniş boyutla yaklaştığımızda Türkiye İstatistik Kurumu (eski adıyla DİE) ücretli çalışanların sayısını 10.690.000 kişi olarak göstermektedir. Bu sayının içinde 657 sayılı Yasaya tabi olarak çalışan memurlar da bulunmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın toplu görüşmeye yetkili konfederasyon ve sendikaları belirlemek için yayınladığı Mayıs 2005 istatistiğine göre memurların sayısı da 1.584.490 kişidir. Bakanlık bu sayıyı kendisine yanıt veren kurumlara göre belirlediğini söylemektedir. Bu nedenle daha kapsamlı bir sayıya ulaşmak için Emekli Sandığı kayıtlarına bakılması gerekmektedir. Emekli Sandığı kayıtlarına göre 2005 yılında “Sandık İştirakçileri”nin sayısı 2.402.409 kişidir.
Basit bir hesapla TÜİK kayıtlarına göre toplam ücretli sayısı içinden memur sayısını düştüğümüzde 8.287.591 kişinin işçi statüsünde çalıştığı sonucuna ulaşılacaktır.
SSK kayıtlarına göre 1.5 milyon, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı kayıtlarına göre ise yaklaşık 3 milyon 200 bin kişinin kayıt dışı çalıştırıldığı ileri sürülebilecektir.
Kesin bir ifade kullanmaktan özenle kaçınıyoruz, çünkü bu verilerin ne kadar doğru olduğu da ayrı bir tartışma konusudur. Bir yorum yapmak gerekirse kayıtdışı çalıştırılanlarla ilgili sayıların en iyimser düzeyde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmeliyiz.
Bu arada bir başka notu daha eklemek gerekir ki bu da SSK üyesi ücretlilerin bir kısmı aslında işveren, işveren vekili, yönetici yani ne kadar işçi sayılacakları şüpheli olanlardır. Elimizde bunları sınıflandıracak bir veri olamadığı için doğal olarak işveren veya işveren temsilcisi SSK’liler ve yönetici olan “memurlar”da toplam sayıların arasında yerini almaktadır.
TÜİK ve Emekli Sandığı verilerini dikkate aldığımızda;
– İşçi statüsünde çalışanların sayısı 8.287.591
– Memur statüsünde çalışanların sayısı ise 2.402.409 olarak verilebilecektir.
SENDİKALI VE TOPLU SÖZLEŞME KAPSAMINDAKİ ÇALIŞANLARIN SAYISI
Sendikalı ve toplu sözleşme kapsamına giren işçilerin sayısını bulmak için bakılacak iki temel kayıt var, birisi Bakanlık diğeri ise sendikalar. Sendikalardaki kayıtları da ikiye ayırmak gerekiyor, Bakanlığa gönderilen listeler ve aidat alınan listeler. Bu ikincisine ulaşmak için ancak sendika yöneticisi olmanız gerektiğini söylememiz gereksiz bir ayrıntı sayılır herhalde. Belki bizim dünyamızın dışından birileri okur diye yine de bu notu eklemiş olalım.
Bu durum daha çok işçi sendikaları için geçerli, çünkü memur sendikalarımızın üye listeleri de aidat listeleri de resmi makamların elinden geçiyor. Yani nispeten daha sağlıklı diye düşünülebilir. Gerçi sendika üyeliklerinden bazılarının gönülsüz, hatta zoraki yapıldığı,. sahte üye yazımına gidildiği konusunda bir dönem yaşanan tartışmaları hatırlarsak bu istatistiklere de ihtiyatlı yaklaşılması gereği ortaya çıkıyor.
İşçiler açısından örgütlenme ve toplu sözleşme verileri
Yukarıda belirtmiş olduğumuz işkolu istatistiklerine göre Ocak 2006 itibariyle ülkemizdeki sendikalı işçi sayısı 2.987.431 kişidir. Bunların büyük çoğunluğu üç konfederasyona üye sendikalarda toplanmakta, 115.972 işçi ise bağımsız sendikalar içinde gösterilmektedir.
İstatistik verilerine göre ülkemizdeki çalışanların yarısından fazlası (yüzde 58,7) sendikalıdır. Eğer TÜİK’in ücretliler verisi üzerinden hareket edersek memurlar dışındaki ücretlilerin sendikalılaşma oranı ise yaklaşık yüzde 36 çıkmaktadır.
Rakamları doğru olarak kabul edecek herhangi bir kişi Avrupa ile bir karşılaştırmaya giderse, bu alanda ne kadar gelişkin olduğumuz kanaatine varacaktır. DİSK-AR tarafından yayınlanan bir araştırmadan ekonomik ve demografik olarak büyük diye nitelenebilecek birkaç ülkeyi örnek verirsek meramızı anlatmakta yararı olacaktır. Araştırmanın sendikal haklar başlığı altında yer alan tablosunda Fransa’da sendikalılaşma oranı yüzde 9,1, Almanya yüzde 29,7; İngiltere yüzde 29 olarak gösterilmektedir (sayfa 54).
Belçika, İsveç, Norveç, Danimarka, Lüksemburg’u hariç tutarsak kalanların ortalaması yüzde 30’lar dolayındadır. TÜİK verilerini dikkate alarak yaptığımız hesaplama ile bulduğumuz sendikalı işçi oranı (yüzde 36) bu ortalamaya daha yakındır. Durumu kurtaracak bir oran olduğu söylenebilir.
Burada bir konuya değinmeden geçmek istemiyorum. Küçük bir eleştiri veya dikkat çekme diyelim. Keşke diğer bölümlerde olduğu gibi bu bölümde de bilgilerin derlendiği kaynakları belirtmiş olsalardı. Kaynakların ne kadar önem kazandığını, araştırmayı yapan arkadaşlarım benden daha iyi bilirler. Bu araştırmanın büyük bir özverinin ürünü olduğunu bilen bir kişi olarak sözlerimi yanlış anlamayacaklarına da eminim. Biliyorum ki DİSK-AR’ı ayakta tutmaya çalışan arkadaşlarıma hak ettiği desteği veren birileri çıksa hepimiz daha güzel ürünleri görebilme ve yararlanabilme olanağına kavuşacağız.
Bu kısa aradan sonra konumuza geri dönelim. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yayınlamış olduğu istatistikler gerçek mi, yanlış olamaz mı? Sendikalarla az biraz ilgilenmiş her kim olursa olsun böylesi bir soruya tebessümle karşılık verir. Zaten biz de bunları onlar için, yani üç aşağı, beş yukarı gerçek tabloyu bilenler için yazmıyoruz.
Sendikalılaşma oranlarının bu kadar yüksek olmasının tek bir nedeni var, yüzde 10 barajının aşılması, yetkili sendika(!) olmak çabası.
Peki doğruya en yakın sayılara veya oranlara nasıl ulaşırız. Bunun için sendikaların aidat aldıkları üyelerin listesini görmemiz gerektiğini belirtmiştim. Bu sayıları hiçbir sendikacı açıklamaz, gerçek durumunun ortaya çıkmasını istemez. Bu
bir yasal engel çıkaracağından değil, sonuçta aidat almak ayrı, üyelik ayrı. Yasa üyelik ile aidat ödeme arasında zorunlu bir ilişki kurmuyor.
Mantığın kırıldığı yer; üye sayısı bakımından toplu sözleşme yetkisi alan bir sendikanın ne kadar üye için toplu sözleşme yapabildiği noktasıdır.
Şimdi bir karşılaştırma için yeniden DİSK-AR’ın araştırmasına dönelim. Örneğin Fransa’da sendikalıların toplam çalışanlara oranı yüzde 9,1 demiştik. Peki toplu sözleşmeli işçilerin toplam çalışanlara oranı nedir diye baktığımızda yüzde 90 gibi bir sayı karşımıza çıkıyor. Bu tablo hemen tüm Avrupa ülkelerinde böyle yani toplu sözleşmeli işçi sayısı sendika üyesi işçilerden fazladır. Fransa için bu bir uç örnek denileceği için birkaç tane daha ekleyeyim. Yukarıdaki örneklemelere uyması için aynı ülkeleri belirtelim: Almanya’da toplu sözleşme kapsamındaki işçilerin oranı yüzde 67, İngiltere’de ise yüzde 36’dir.
Peki biz Türkiye’deki toplu sözleşme kapsamındaki işçilerin oranını nasıl bulacağız, sendikalar bilgi vermiyor, Bakanlık bu konu ile ilgili raporları artık yayınlamıyor, eldeki veriler ise sağlıklı değil. İşveren sendikaları toplu sözleşme kapsamındaki tüm işçileri kapsamıyor, bu nedenle buradan da tatmin edici bir veriye ulaşılamıyor.
İki açık kanal var, oturup Ajans TÜBA’nın yayınladığı bültenleri inceleyeceğiz. İki veya üç yıllık bir dönemi kapsayacak biçimde bu incelemeyi yapan sabırlı bir arkadaşımız çıkarsa, kaç işyerinde, kaç kişi için toplu sözleşme yapıldığını bulacaktır. Kolay bir iş olmadığını daha başından kabul ediyorum.
Geriye arada yapılmış kimi açıklamalardan giderek çıkarsama yoluyla bir takım tahminlerde bulunmak kalıyor. Bir ipucu olması bakımından konfederasyon başkanlarının Brüksel dönüşü uçakta gazeteci Taki Doğan ile yaptıkları söyleşiden yararlanacağız. Doğan bir ara başkanlara üye sayılarını sordu. Türk-İş Genel Başkanı Salih Kılıç, “kamuda 370 bin üyemiz var, 320 bin de özel sektörde” diye yanıtladı. Aynı soru Hak-İş Genel Başkanı Salim Uslu’ya ve DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’ye sorulduğunda her iki başkan resmi istatistiklerdeki sayıları tekrarladılar.
Şimdi zorunlu olarak Türk-İş üzerinden giderek bir hesaplama yapma gereği doğmaktadır. Salih Kılıç’ın açıklamayı yaptığı dönemde Temmuz 2005 istatistiklerindeki veriler geçerli idi. Buna göre o dönem için Türk-İş’in resmi istatistikteki üye sayısı, kendisi söyleşi sırasında 1 milyon 900 bin olarak vermiş olmasına karşın, 2.067.884 idi. Bir oranlamaya gidersek gerçek üyeler, görünenin yüzde 33’ü kadardır. Diğer bir ifade ile istatistiklerde yer alan her üç üyeden biri gerçek üyedir. Kılıç’ın aslında kastettiğinin toplu sözleşme kapsamındaki üye sayıları olduğunu söylersek pek yanlış yapmış olmayız sanırım.
Bu oranı, her üç konfederasyon için geçerli kabul edersek ve Ocak 2006 istatistiklerine uygularsak: Yaklaşık olarak Türk-İş’in 691 bin, DİSK’in 132 bin ve Hak-İş’in 125 bin toplu sözleşme kapsamında üyelerinin olma olasılığı vardır. Üzülerek belirtmek gerekir ki bu sayıların bile gerçeğin üzerinde olduğu söylenebilir.
Üç konfederasyon için yaptığımız tahmini hesaplamaya göre Türkiye’de toplu sözleşme kapsamına girebilen işçi sayısı yaklaşık 948 bindir. Bunu Bakanlığın yayınladığı istatistiğe uyarlarsak çalışanların yüzde 18’inin toplu sözleşme kapsamında olduğu sonucu çıkar. Yüzde 58 düzeyinde sendikalılaşmanın olduğu söylenen bir ülkede bu oldukça ters bir durumdur.
Eğer oranlamayı TÜİK verilerine göre yaparsak olay daha vahim hale gelmektedir. Bu halde toplu sözleşme kapsamındaki işçilerin oranı yüzde 11 olacaktır.
Görüldüğü gibi neresinden tutsanız elinizde kalan bir tablo ile karşı karşıyayız. Ve bu saçmalık ısrarla korunmaya, değişiklik yapılmasından kaçınılmaya çalışılıyor.
Toplu sözleşme kapsamındaki işçi sayısını sendikalı işçi sayısı olarak kabul etmemizin çok da yanıltıcı olmayacağını söyleyebiliriz.
Başlığa uygun bir özet çıkarırsak;
– Sendika üyesi ve toplu sözleşme kapsamında olan işçilerin sayısı yaklaşık 948 bin,
– Sendikalılaşma ve toplu sözleşmeden yararlanma oranı ise yüzde 11’dir.
Memurlar açısından örgütlenme verileri
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 4688 sayılı Yasa uyarınca yayınladığı bir liste ile “kamu görevlileri sendikaları ve konfederasyonları”nın sayısını ilan etmektedir.
İlan edilen listede daha öncede vurguladığımız gibi yanıt veren kurumların bildirimleri, üyesi olan sendikalar yer alabilmektedir. Üyesi olmayan veya üye bildirmeyen sendikalar bu listeye alınmamaktadır.
Listenin hazırlanış amacı da tıpkı işçi sendikalarıyla ilgili yüzde 10 barajı gibi bir sistemin kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Ama farklılık memurlar örgütlerinin toplu sözleşme değil toplu görüşme yapabilmelerindedir.
Bu gülünecek bir durumdan başka bir şey değildir; yani adamlar sorunları hakkında görüşme yapmak için örgüt kuruyorlar, üstüne bir de yasa çıkarıyorlar.
Kabaca Yasa ile belirlenmiş hizmet kollarındaki sendikaların hangilerinin toplu görüşmeye katılma yetkisine sahip sendika ve konfederasyon olduğu bu listeye göre belirleniyor. En çok üyeye sahip sendika ve bu sendikaların üyesi oldukları konfederasyonlar görüşme yapmak için hükümetin masasına oturuyor.
Söz konusu Bakanlık listesine göre sendikalı memurların sayısı 747.617 kişidir.
Bakanlık listesinde gösterilen sendikalılaşma oranı yüzde 47,18’dir.
Emekli Sandığı verilerini kullanarak yapılacak bir hesaplamayla memurların sendikalılaşma oranı ise yüzde 31’dir.
Bölüm için sonuç
Türkiye’deki (memurlar + işçiler) sendikalı ücretlilerin sayısı; 1.695.307 kişidir. Yuvarlak hesapla 1 milyon 700 bin olarak kabul edilebilir.
Bu durumda tüm ücretlilerin sendikalaşma oranı ise yüzde 15,9 dolayındadır. Memurlardaki örgütlülük düzeyinin yüksekliği doğal olarak toplamı etkilemektedir.
Tüm çalışanların ne kadarının toplu sözleşme kapsamında olduğuna ilişkin hesaplama ise ancak memurların da toplu sözleşme ile haklarını düzenleyebildikleri zaman yapılabilecektir. Mevcut halde memurların ancak bir kısmı bu hakkı kullanmaktadırlar.
KONFEDERASYONLAR VE SENDİKALARIN DAĞILIMI
İşçi sendikaları ve konfederasyonları
İstatistiklerde 28 işkolunda, 35’i bağımsız toplam 94 sendika görülmektedir. Üç konfederasyona üye sendikaların dağılımı ise şöyledir; Türk-İş’e üye sendikalar 33, DİSK’e üye sendikalar 19 (DİSK üyesi Emekli-Sen listede yer almamaktadır) ve Hak-İş’e üye sendikalar ise 7 tanedir.
Bağımsız sendikaların en çok yoğunlaştığı işkolları 6 sendika ile 6 numaralı Dokuma İşkolu, 4 sendika ile 13 numaralı Metal İşkolu ve 5 sendika ile 28 numaralı Genel İşler İşkoludur.
Barajın uygulanmadığı Tarım ve Ormancılık, Avcılık ve Balıkçılık İşkolu hariç tutulursa işkolu barajını aşan tek bağımsız sendika BANKSİS’tir.
Üç konfederasyon içinde tüm işkollarında örgütlü olan tek konfederasyon Türk-İş’tir. Türk-İş’in kimi işkollarında birden fazla üye sendikası bulunmaktadır. DİSK ve Hak-İş’in ise birer işkolunda iki üye sendikası yer almaktadır.
DİSK’in 28 işkolundan 18’inde üye sendikası bulunmaktadır. Hak-İş’in ise 6 işkolunda üye sendikası faaliyet göstermektedir.
Üç konfederasyona üye sendikaların yer aldı