1969’dan bu yana Monthly Review’nun ortak-editörlüğünü üstlenen, dünyanın kapitalizm ve emperyalizm konusundaki en önemli sosyalist ekonomik yorumcularından birisi olan Harry Magdoff, 1 Ocak 2006 tarihinde Burlington, Vermont’daki evinde öldü. Harry Magdoff, 21 Ağustos 1913’de, Bronx’da, Rus Yahudisi göçmen bir işçi ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası boyacı olarak çalışıyordu. Savaşın ve devrimin ortak tartışma konularını […]
1969’dan bu yana Monthly Review’nun ortak-editörlüğünü üstlenen, dünyanın kapitalizm ve emperyalizm konusundaki en önemli sosyalist ekonomik yorumcularından birisi olan Harry Magdoff, 1 Ocak 2006 tarihinde Burlington, Vermont’daki evinde öldü.
Harry Magdoff, 21 Ağustos 1913’de, Bronx’da, Rus Yahudisi göçmen bir işçi ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. Babası boyacı olarak çalışıyordu. Savaşın ve devrimin ortak tartışma konularını oluşturduğu bir zamanda, New York’un göçmen toplulukları içinde büyüdü. Bir keresinde, semt parkında Britanya’nın Hindistan’a “sahip olduğu”nun dile getirildiği bir tartışmaya şahit oldu. Şok geçirerek sömürgeciliğin tarihini incelemeye başladı. 1929’da, 15 yaşındayken, kullanılmış kitaplar satan bir dükkanda rastladığı Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı kopyası sayesinde, ilk kez Karl Marks’la tanıştı. Ünlü girişi bölümünü okuduğunda, alt üst olmuştu. “Zihnimi salladı” diye anımsayacaktı. Marks’ın “tarih görüşü bir tür vahiydi. Bana bir çeyreğe patlayan kitabın geri kalanını anlamamıştım, ama iktisat okumak beni sarmıştı. O zaman Bunalım’a doğru gidiyorduk ve bunun ne anlama geldiğini bilmek istiyordum.” Radikalleşmesini sağlayan “belirleyici öğe” yine de, 1930 Mart’ında Union Meydanı’nda yapılan işsizler gösterisinde tanık olduklarıydı.
“Orada bulunmuş olmam bir eğilimi, bir ilgiyi gösteriyordu. Ancak yaşadığım deneyim, eziciydi. Meydan tıklım tıklımdı, yoksulluk içindeki insanlardan bekleyebileceğiniz biçimde giyinmiş bir kalabalıkla doluydu. Zaman zaman alkışlayıp bağırarak sessizlik içinde konuşmaları dinliyorlardı. Sonra konuşmacılardan birisi tansiyonu yükseltti ve herkese City Hall’a yürüme çağrısında bulundu. Kalabalık harekete geçtiği zaman, atlı polis belirdi. Ellerindeki coplarla ulaşabildikleri herkesi dövmeye başladılar, kafaya, kollara, omuzlara… kanlar fışkırıyordu. Cehennemden kaçar gibi koştum (Phels 1999, 56).”
Magdoff, mühendislik, fizik ve matematik eğitimi görmeye başladığı New York’daki Kent Koleji’ndeyken, Newark, Elizabeth ve New Brunswick, New Jersey’deki işçi kadın ve erkeklere İbranice Marksizm dersleri vererek para kazandı. Kent Kolejinde, “Sosyal Sorunlar Klübü” olarak bilinen ilerici bir öğrenci örgütünde aktifti ve kulübün aylık Frontiers dergisinin editörü oldu. 1932’de, Savaşa ve Faşizme Karşı Ulusal Öğrenci ve Gençlik Ligi’ne katılmak üzere Şikago’yu ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında, o da Bronx’da büyümüş olan ve sendikacı annesiyle birlikte, okul öncesi yaşlardan beri grev çadırlarında dolaşmakta olan New Yorklu öğrenci arkadaşı Beatrice Greizer (arkadaşlarının deyimiyle Beadie) ile evlendi. Üç yıl önce, ilk kez karşılaştıklarında, Harry ve Beadie, diğer arkadaşlarıyla birlikte, Kültür Dostları isimli bir mahalle grubunun üyeleri olarak, klasik müzik dinlemek ve sanattan konuşmak için Beadie’nin evceğizinin çatısına tırmanacaklardı. Beadie’nin yaklaşık 70 yıl sonraki ölümüne kadar birlikte yaşadılar ve insanlık için verilen ortak mücadeleye katıldılar.
Magdoff, 1932-33’de, (ünlü şair Muriel Rukeyser ile birlikte) Ulusal Öğrenci Ligi’nin ulusal yayını olan Student Review’un editörü oldu. Sayılarından birinde, (daha sonraki görüşlerine ışık tutarak) şöyle yazacaktı:
“Çok sık, özellikle de dershanede, emperyalizm bir hükümetin yabancı toprakları fethetmeyi ya da denetlemeyi amaçlayan politikası olarak tanımlanır… Çok kapsayıcı, yabancı fetihlere yönelik tüm girişimleri kapsama iddiasında olan bu tanım, bunların her birisinin anlaşılmasındaki anahtarı dışarıda bırakıyor. Her şeyi kapsıyor ama hiçbir şeyi açıklamıyor. Piyasalar ve hammaddeler arayışı içinde olan yüksek oranda gelişmiş tekelci kapitalizm tarafından yapılan sömürgeci ilhaklarla, köleci Roma’nın sömürgeci projeleri arasında bir fark var.”
Kent Koleji’nden iki kez politik etkinlikleri yüzünden atıldı; birincisinde geri alınıp ikincisinde kovuldu ve 1936’da iktisat dalından mezun olduğu New York Üniversitesi Ticaret Okulu’na girdi.
Magdoff, New York Üniversitesi’nden mezuniyeti sonrasında, Philadelphia’da kurulu olan Çalışma Geliştirme İdaresi’nin Ulusal Teknolojik İşsizlik ve Yeniden İstihdam Komitesi’ne katıldı. Başlangıçta maaşı Beadie’nin öğretmenlik mesleğini terk etmesi için çok düşük olduğundan, bir süreliğine New York’a döndü. Bir dizi imalat sanayi firması için ayrıntılı üretkenlik önlemleri geliştiren bir projeyi yönetti. Bu proje için çalışırken, Çalışma Bakanlığı tarafından hala kullanılmakta olan, tek tek imalat sanayilerindeki üretkenliği ölçen bir yöntem geliştirdi. Araştırmasının sonuçları 1939 yılında Production, Employment, and Productivity in 59 Manufacturing Industries, 1919-1936 (1939a) isimli kitap boyutlarındaki bir hükümet raporu olarak basıldı. Magdoff, üretkenlik önlemlerinin gelişimi ve hizmetler sektörünün büyümesi hakkında iki ilgili köşe taşı makale de yayınladı (1939b ve 1940)
WPA projesinin sona ermesinin ardından Magdoff, Washington D.C.’deki Ulusal Savunma ve Danışma Kurulu’nda, Askeri Gerekler Bölümü ile birlikte, savaş dönemindeki tam kapasiteye dayalı üretim halinde ortaya çıkabilecek olan darboğazları ele almak amacıyla sınai kapasite ve üretkenlik konularıyla uğraşan Sivil Gerekler Bölümü’nün yönetimini üstlendi. “Bir başka grup, konuyu askeri açıdan ele alıyordu” diye hatırlıyor. “Hissettiğimize göre işleri azımsıyorlardı. Altı as çalışan ve ben Ordu’nun yöntemleri modası geçmiş olduğu için bu konuda bir memorandum yazdık. Jön Türkler gibiydik. Memorandumumuz Pearl Harbor’un saldırıya uğradığı gün Roosevelt’in masasına ulaştı.”
Magdoff’a sanayi çalışmalarını izleyen Savaş Üretim Kurulu’nda yer alması teklif edildi. Metal işleme sanayilerindeki üretim kapasitesini değerlendiren WPB-732 aylık istatistik verilerinden sorumlu program geliştirme görevlisi olarak atandı. Bu konumuyla aynı zamanda örneğin makine aleti, zincir vs gibi şeyler sağlayan metal işleme fabrikaları için makine ve ekipman üreten fabrikaların planlama ve denetimiyle de ilgileniyordu. (Bu deneyimden çıkardığı derslerin bazılarını daha sonraki çalışmalarında, özellikle, “Creating a Just Society: Lessons from Planning in the U.S.S.R. and the U.S” [2002c] başlıklı çalışmasında ele alacaktı.)
1944’de, savaşın sonuna yaklaşılmışken, Magdoff Ticaret Bakanlığı’nın Cari İşler Analiz Bölümü’nden sorumlu baş ekonomist oldu. 1946’da girişini yazacağı Cari İşler Araştırması’nın yayınını üstlendi. Görevleri arasında Kabine toplantılarına haftalık ekonomik raporlar yazmak ve ekonomik gelişmelerle ilgili diğer analizleri hazırlamak da vardı.
Ticaret Bakanı (ve eski Başkan Yardımcısı) Henry A. Wallace, 1946’da Magdoff’tan özel yardımcısı olmasını istedi. Genel ekonomik danışman olmayı pek istemediği ve Ticaret Bakanlığındaki baş ekonomistlik rolünü tercih ettiği için, konumu tereddütle kabul etti. Kendisine Standartlar ve Sayım Bürosu’nun çalışmalarını denetleme görevi verilmişti. Aynı zamanda Wallace’ın, Başkan Truman’la yaptığı Kabine toplantıları için haftalık ekonomik durum raporları da yazıyordu.
Magdoff, 1947 ortalarından 1952’ye kadar, New Deal yanlısı bir ticaret grubu olan New Council of American Business için program yöneticisi olarak çalıştı. Programlarını yönetmenin yanı sıra, aylık raporlar ve konum raporları yazdı, ekonomi hakkında konuşmalar yaptı ve kongre sunuşları hazırladı. Bu sırada rastlantı eseri Henry Wallace’la karşılaşarak, Wallace’ın 1948’deki İlerici Parti
adayı olarak katıldığı Başkanlık yarışındaki ekonomi ve dış politika sorularını yanıtladı. Wallace’ın küçük ticaret platformunu kaleme aldı.
Dönem McCarthycilik olarak bilinen dalganın yükseliş dönemiydi. Magdoff, New Council’den ayrılmasının ardından, birden hükümet ve politika analizi işlerinin kapısının yüzüne kapandığını görecekti.
Politik geçmişi hakkında kongre oturumlarında ve büyük jüriler önünde ifade vermeye zorlandı ve Federal Araştırma Bürosu’nun sürekli tacizine uğradı. Kara listeye alındığı için ailesiyle birlikte (artık Micheal ve Fred isimli iki oğulları vardı) Washington’u terk ederek iş aramak üzere New York’a geldi. Beadie öğretmenliğe başladı. New York’ta, taciz devam etti. Magdoff bir Senato komitesi önünde ifade vermeye çağrıldığında, New York Times’ın ön sayfalarında göründü. Ev sahibi kontratlarını yenilemeyi reddetti ve aile taşınmak zorunda kaldı.
Neredeyse on yıl, ekonomik zorunluluk nedeniyle, Wall Street’te mali analist ve borsacı olarak çalıştı. Bazen sendikalara emeklilik fonları yatırımları için tavsiyede bulunan bir sigorta şirketinde mali analist olarak iş buldu. Beadie ile birlikte, çoğunu arkadaşlarına olmak üzere, sigorta poliçeleri de sattı. 1950’lerin sonunda, W.E. B. Du Bois’nın Black Reconstruction in America’sının da aralarında bulunduğu kitaplar basan Russell and Russell yayınevine katıldı. Sonra firmanın ortaklarından birisi oldu. Şirketin Athenuem’a satıldığı 1965’e kadar burada kaldı.
Magdoff 1950’lerin sonlarıyla 1960’ların başlarında, bir grup New Deal yanlısı işadamının çağrısına yanıt vererek, bazı ticari firmalarda dersler verdi. New School of Social Research başkanının bu dersleri duyması üzerinde, 1960’lar boyunca meşgul olduğu dersleri vermek üzere kuruma çağrıldı; Yale’de de bir sömestr aynı türden dersler verdi. Dersleri planlama ekonomisi, ekonomik gelişme, ekonomik düşünce tarihi, ABD iş dünyasının yapısı, emperyalizm ve Marksist ekonomiden oluşuyordu.
1965’de Atheneum tarafından satın alınmasıyla birlikte Russell and Russell’ı bıraktıktan sonra, şirketteki hisselerini satarak elde ettiğini mali bağımsızlık sayesinde uygun gördüğü entelektüel ve politik ilgilerinin peşinde koşabildiği için, artık sonunda özgürdü. Bir an İngiltere’deki Cambrigde’e ya da benzeri bir yere gidip “çalışmaya kapanmayı” hayal ettiyse de, bunun yerine davaya adanmak için daha zorlu bir yol tuttu.
Magdoff 1965’deki Socialist Register dergisindeki “Birleşik Devletler Kapitalizminin Sorunları” makalesiyle, tanınan bir Marksist entelektüel olarak yayın hayatına geri döndü. Bu makalenin önemli bir bölümü, ABD ekonomisinin nasıl giderek talebi canlandırmak için kredi/borç genişlemesine bağımlı hale geldiğini açıkladığı “Ekonomi Kredilerle Büyüyor” başlığını taşıyordu. Bu durum, çöküş tehlikesinin yanı sıra, borçlarla birlikte faizleri geri ödemek için daha yüksek karlar gerektiren bir biçimde, kar düzeyini yükseltme eğilimini yaratıyordu. Çoktan sermaye oluşumunun yavaşlaması ile karakterize olmuş olan “yarı durgun bir ekonomide” diye gözlüyordu, “daha fazla kar, daha fazla sermaye birikiminden değil, ücretler ve maaşlara giden payın azaltılmasından ileri gelir”. Yine de, ücretliler ve maaşlılar da, kendileri de borç tuzağına yakalanmış oldukları için, gelirlerini sürekli artırmak zorundadır. Borçların geri ödenmesine ayrılan kişisel gelir payının, 1951’deki yüzde 14’den, 1963’deki yüzde 21’e yükseldiğini belirtiyordu.
Magdoff ilk sayısından beri, Leo Huberman ve Paul Sweezy tarafından editörlüğü üstlenilen Bağımsız Sosyalist Dergi: Monthly Review’un sürekli bir okuruydu. Onu 42. caddedeki kütüphanenin yanındaki bir gazete bayiinde keşfetti ve hemen “üç nedenden dolayı aşık oldum: zamanın bir tabusu olan sosyalizmden söz ediyordu; herhangi bir partinin denetimi dışında bağımsız olduğunu söylüyordu; ve dili basit ve açıktı. Bunlar ona tamamen başka bir nitelik kazandırıyordu.” Standford’da ekonomi profesörü olan ve Monthly Review ile MR editörleri Sweezy ve Huberman’ın temel dayanaklarından birisi olan Paul Baran’la yakın arkadaş oldu.
Mart 1965’de dergi için ilk makalesini, Baran’ın ölümünün hemen ardından kaleme aldı; “Paul Baran’ın Kazanımı” (Türkçesi, Magdoff, Sömürgesiz Emperyalizm içinde). Aynı yıl, New York’taki ikinci Sosyalist Akademisyenler Konferansı’nda “Amerikan İmparatorluğu ve ABD Ekonomisi” konulu bir konuşma yaptı. Bu konuşma Emperyalizm Çağı: ABD Dış Siyasetinin Ekonomisi (1969) isimli kitabının bitiş bölümü haline getirildi. Emperyalizm Çağı isimli kitabın ana gövdesini oluşturan 2-5. bölümler, önce taslak olarak 1967’deki üçüncü Sosyalist Akademisyenler konferansına sunuldu ve sonra büyük oranda genişletilerek 1968’de üç parça halinde Monthly Review’da basıldı. Emperyalizm Çağı, Vietnam Savaşı’na karşı mücadele bağlamında ABD solunu muazzam ölçülerde etkiledi. 100 bin satarak 15 dile çevrildi. Baran’ın Büyümenin Ekonomi Politiği (1952), Baran ve Sweezy’nin Tekelci Sermaye ve Harry Breverman’ın Emek ve Tekelci Sermaye (1974) kitaplarıyla birlikte, ABD ekonomi politiğindeki Monthly Review geleneğinin temel eserlerinden birisi oldu.
Magdoff’un kitabının hedefi ABD emperyalizminin yeniden keşfedilmesinden başka bir şey değildi. Birleşik Devletlerin, kendisini önceleyen Britanya ve Fransa’nınkilerden farklı olmakla birlikte, bir imparatorluğa sahip olduğunu ve Vietnam Savaşı’nın (Sovyetler Birliği ile olan yarışından çok) ancak bu bağlam içinde anlaşılabileceğini gösterdi. Birleşik Devletlerde dünyanın geri kalanıyla olan ilişkisinde bir anormallik olarak görülen şeye, görünürde “izolasyonist bir ekonomi”ye eşlik eden müdahaleci bir dış siyasetin varlığından doğan şeye işaret ederek, ABD ekonomisinin aslında izolasyonist olmaktan başka her şey olduğunu gösterdi. Burada, yurt dışına yapılan yabancı doğrudan yatırım akışını ve bu akışın, bir kazanç geri akışı yaratan kümülatif bir yatırım stoku meydana getirme etkisini vurguladı. Çokuluslu şirketlerin yabancı yatırımlarını ya da ihracatı GSYİH ile kıyaslayan yaygın hatayı eleştirdi. Bu ekonomik akışların önemi, daha çok, bu akışların, sermaye malı sanayileri gibi ekonominin stratejik sektörleriyle ilişkisi kurularak ya da yabancı yatırımlardan elde edilen gelirler mali olmayan yerli şirketlerin karlarıyla kıyaslanarak anlaşılabilirdi.
Magdoff bu bağlamda yabancı yatırımlardan elde edilen gelirlerin ABD’nin mali olmayan yerli şirketlerinin tüm vergi dışı karlarının, 1950’deki yüzde 10’undan, 1964’deki yüzde 22’sine tırmandığını gösteren veriler sundu. Bu çarpıcı rakamlar dikkat çekti ve ünlü akademisyenler (Robert W. Tucker, Benjamin Cohen ve Barrington Moore) Magdoff’un hesaplarının, yaptığını iddia ettikleri iki hata nedeniyle geçersiz olduğunu öne sürdüler. (1) yabancı yatırımlardan elde edilen karlılık rakamlarına, mali şirketlerin karlarını dahil ederken, yerli şirketlerin karlarıyla ilgili hesaplara mali şirketlerinkileri dahil etmemişti; (2) yabancı yatırımlar için vergi öncesi kazanç rakamlarını kullanırken, yerli şirketlerin karlarıyla ilgili verileri vergi sonrası gelirlerle hesaplamıştı.
Magdoff bu eleştirilere yanıt olarak Emperyalizm Çağı kitabının 1978 baskısına, her iki eleştirinin de hükümet istatistiklerini ve istatistik tekniklerini tanımamaya dayandığını gösterdiği “teknik bir not” ekledi. Yabancı yatırımlardan elde edilen gelirleri hesaplarken mali şirketlerin gelirlerini nasıl dikkate aldığını ve hesaplamalarının birkaç yıl sonra basılan hükümet i
statistikleri tarafından nasıl doğrulandığını açıkladı. Vergiler konusuna gelince, vergi öncesi ve sonrası gelirleri birbiriyle kıyaslamadığı gibi, tüm hesaplamaları vergi sonrası rakamlara dayanıyordu; ama gösterdi ki, hükümet verilerini tanımayan eleştirmenlerinin kendileri bu “kıyaslanamazlık tuzağına” düşmüşlerdi.
Emperyalizm Çağı, ABD sermayesinin, doların dünya ekonomisi içindeki hegemonik konumuna dayalı mali genişlemesi ve üçüncü dünyanın borç tuzağının büyümesi hakkındaki tezleriyle de önem taşıyordu. Burada ilk kez Magdoff yabancı borçlara olan sürekli bağımlılığa içsel olan “rezerv akış süreci”ni açıklıyordu ki, bu konu 1984 tarihli “Üçüncü Dünya Borçlarının İki Yüzü” isimli makalesinde geri döneceği bir konuydu: “Çok geçmeden borcun faiz ödemeleri her yıl içeri akan parayı aşacaktır”. 1000 dolarlık yüzde 5 faizli “20 yıl içinde eşit dilimler halinde geri ödenecek olan” bir yıllık kredi örneğinden yola çıkarak şunu gösterdi: beşinci yıl, yıllık kredinin neredeyse yüzde ellisi borç faizini ödemeye ayrılır; onuncu yıl, kredinin yaklaşık yüzde 90’ı faizlere gitmektedir; on beşinci yıl, faiz ve amortisman için ödenenler kredinin kendisini aşar; ve yirminci yıl, “alıcı ödünç aldığı her 1 dolar için eski borç üzerinden 1.5 dolardan daha fazla ödeme yapmaktadır.”
Magdoff herhangi bir ülkenin yıllar yılı borç almayıp, ödünç aldığı parayı borçlardan kurtulmasını sağlayacak ve hatta borcu ödeyecek bir gelir sağlayacak sanayi gelişimi için kullanarak, bu tuzaktan kurtulup kurtulamayacağı sorusunu sordu. Yanıtın önemli bir kısmı, geri ödemenin esas olarak borç veren ulusun parası cinsinden yapılması nedeniyle, borcun (büyüme oranına bakılmaksızın) yalnızca gereken dövizi sağlamaya yeterli ihracatın mevcut olması halinde ödenebilmesi gerçeğine dayanıyordu. 1969 gibi erken bir tarihte, üçüncü dünyanın borç sorunu kritik bir önem kazanmadan çok uzun zaman önce, Magdoff şu gözlemde bulunuyordu: “Azgelişmiş dünyanın borçlarının faiz ödemeleri, ihracatlarındaki artıştan daha hızla büyümektedir. Yani borç yükü daha da ezici hale gelmiş, önde gelen sanayi ulusları ile Dünya Bankası ve Uluslar arası Para Fonu gibi uluslar arası kurumlara olan mali bağımlılık buna göre ağırlaşmıştır.”
Birleşik Devletlerin temsil ettiği bu yeni emperyalizm evresinin özü tekelci sermayenin ABD hegemonyası koşulları altındaki küreselleşmesiydi. Magdoff Emperyalizm Çağı’nın bitiş paragraflarında şöyle yazmıştı:
“Tipik uluslar arası ticari firma artık dev petrol şirketiyle sınırlı değildir. O artık muhtemelen; işlemlerinin yüzde 15 ila yüzde 20’si yabancı ticaretle uğraşan ve bu payı artırmak üzere tüm çabaları gösteren bir General Motors ya da General Electric olabilir. Dünya çapında bir temelde en düşük birim üretim maliyetlerini elde etmek bu uluslar arası firmaların ilan edilmiş hedefidir. Mutlaka açıkça belirtilmiş olmamakla birlikte, Avrupa Ortak Pazarı’ndaki birleşme hareketinin tepesine kurulmak ve dünya pazarının Birleşik Devletler pazarındaki kadar büyük bir parçasını denetimleri altına almak da hedefleridir.” (1969, sf. 200)
Sadece tekelci sermayenin büyümesi hakkındaki bu eğilimler, izleyen on yıllarda doğrulanmakla kalmadı, bu eğilimler Birleşik Devletler’de yirminci yüzyılın başından bu yana ortaya çıkan en büyük birleşme dalgası içinde doruğa da vardılar. Bu dalga artık ulusal pazarların denetimini değil, dünya pazarının mümkün olan en büyük payının denetimini hedefliyordu.
Emperyalizm Çağı’nın girişi şu sözlerle sona eriyordu: “Öğrenciler sık sık emperyalizm gerekli midir? Sorusunu soruyorlar. Burada belirlemeye çalıştığım nokta… bu tür bir sorunun büyük bir yanlış olduğudur. Emperyalizm kapitalist bir toplum için bir tercih konusu değildir, bu tür bir toplum için yaşam tarzıdır.” Yine de, emperyalizmin geniş tarihi ve teorisi ile bunun kapitalizmin gelişmesi ile olan ilişkisine dair sorular doğal olarak ortaya atılıyor ve Magdoff kendisini 1970’lerde, on yılın sonunda Emperyalizm: Sömürgecilik Çağından Bugüne (1978) isimli kitapta bir araya getirilecek olan sayısız makalede bu soruları yanıtlarken buluyordu.
Bu cildin önde gelen makalesinin başlığı “1763’den Bu Yana Avrupa’nın Yayılması” başlığını taşıyor ve emperyalizmin on sekizinci yüzyılın sonlarından 1970’lere kadar geçen süredeki tarihini ele alıyordu. Makale orijinal olarak Ansiklopedi Britannica’nın on beşinci baskısının (1974) 4. cildindeki “Sömürgecilik” makalesinin ikinci bölümü olarak yayınlanmıştı. Magdoff’un yaptığı analiz hem Vietnam Savaşına kadar geçen süredeki ana tarihsel gelişmeleri ele alış tarzı hem de teorik literatürü tartışma biçimiyle; özellikle de Hobson, Lenin ve Schumpeter tarafından geliştirilen “yeni emperyalizm” yorumlarıyla dikkat çekiciydi. (Politik baskılara boyun eğen Britannica 1979 baskısında, Magdoff’un makalesini 1914 yılından itibaren keserek, yerine Berkeley profesörü Richard Webster’in ABD’nin 1954-73 arasında; Magdoff tarafından önceden bahsedilen, Vietnam’da oynadığı rolden hiç söz etmeyen ve yazıyı Fransa’nın 1954’deki Vietnam yenilgisiyle bitiren bir Soğuk Savaş ideolojik açıklaması koydu.)
Emperyalizm’deki çoğu makale emperyalizmin tarihiyle ilgili yanlış kavramaları doğrudan hedef alır. En önemlisi de Magdoff’un “Emperyalizm Gerekli midir?” sorusuna verdiği yanıttır. Kapitalizm ile emperyalizmin birbirlerinden ayrı kategoriler olduğu ve emperyalizmin birincisinin zorunlu bir sonucu olmadığı yolundaki yaygın yanılgıya karşın, Magdoff, kapitalizmin başından beri bir dünya sistemi olduğunu ve geniş anlamda emperyalist yayılmanın, tıpkı kar arayışının kendisi gibi, sistemin bir parçası olduğunu savunur. Aynı zamanda solda, emperyalizmin daha en başından beri kapitalizmin küreselleşmeci eğilimlerine içsel olduğunu kabul etmek yerine, modern emperyalizm hakkında belirli bir ekonomik kriz teorisi aracılığıyla analizler geliştirmeye çalışanlar karşısında da tezler ileri sürmüştür.
Emperyalizm hakkındaki her türlü mekanik, saf ekonomik açıklamadan kaçınılmalı; modern emperyalizmin kaynakları kapitalizmin on altıncı yüzyıldan itibaren yaşadığı tarihsel gelişimi içinde bulunmalıdır. Magdoff, “emperyalizmin ortadan kaldırılması, kapitalizmin yıkılmasını gerektirir” der.
Magdoff, 1968’de ölen Leo Huberman’ın yerini alarak, Mayıs 1969’da Monthly Review ortak-editörü olarak Paul Sweezy’ye katıldı. Magdoff’un, dünya çapında güçlü bir etkisi de olan Birleşik Devletlerin önde gelen Marksist dergisinin editörü olarak kazandığı yeni rol, Yeni Sol içinde gelişen yeni bir radikaller kuşağının mayalanmasında da daha büyük bir rol oynamasını sağladı. 1960’lar ve 70’lerde, genellikle Beadie ile birlikte, Avrupa, Meksika, Japonya, Hindistan, Venezüella, Mısır ve daha birçok yere gitti. Harry’nin de hatırladığı gibi, “başkanlarla, hükümetlerin başlarıyla güzel arkadaşlıklar kurduk.” Her yerde Monthly Review’daki analizlere yönelik bir ilgi vardı. Paul Sweezy ve Paul Baran örneğinde olduğu gibi, Küba’da Che Guevara ile bir arkadaşlık yakaladı. Che ile olan hatıraları (orijinal olarak bir arkadaşa yazılan mektuplar) daha sonra “Che ile Karşılaşmalar” adını taşıyan bir kitapta toplandı. Che ve Harry Küba ve New York’ta birçok fırsatta ekonomi ve planlama hakkında sohbetler yaptılar. Magdoff son karşılaşmalarına atıfla şöyle yazdı: “Beni ayrılırkenki sözlerimizi bildirmeye zorlayan bir kibirle yazıyorum. Hoş, arkadaş canlısı birisi olduğunu söyledikten sonra ‘Küba’ya ilgili hislerimi
biliyorsun. Ne yapmalıyım? Diye sordum. Che ‘beni eğitmeye devam et’ diye yanıtladı.”
1970’ler ve 80’ler boyunca Magdoff ve Sweezy ABD ekonomisi ve onun küresel rolü hakkında sürekli yorumlarda bulunan, The Dynamics of US Capitalism (ABD Kapitalizminin Dinamikleri) (1970), The End of Prosperity (Refahın Sonu) (1977), The Deepening Crisis of US Capitalism (ABD Kapitalizminin Derinleşen Krizi) (1980), Stagnation and the Financial Explosion (Durgunluk ve Mali Patlama) (1987) ve The Irreversible Crisis (Geri Dönüşü Olmayan Kriz) (1988) isimli beş makale koleksiyonu halinde toplanan bir dizi makalenin yazımında işbirliği yaptılar. Bu çalışmalar Baran ve Sweezy’nin Tekelci Sermaye ve Magdoff’un Emperyalizm Çağı’ndaki analitik modellerini genişletmekle kalmadı, yapılan analiz mali patlama ve üretkenlik, yatırım, tasarruflar, enflasyon, işsizlik, ABD hegemonyasının zayıflaması ve ekonomik durgunluğun yeniden ortaya çıkışı gibi sorunlar bakımından derinleştirilip genişletildi. Magdoff, Sweezy ile birlikte, Marks, Lüksemburg, Kalecki, Hansen ve Schumpeter’ın öngörülerini biraraya getirip sentezleyen bir ekonomik yaklaşımı geliştirdi.
Magdoff, Sweezy’den bile daha çok, durgunluğun, kapitalizmin sadece tekelci evresiyle sınırlı olmayıp, kapitalizmin türe dair bir eğilimi olduğunu vurguluyordu. Magdoff’un ekonomik istatistikleri beceriyle ele alış biçimi Monthly Review’un ekonomi politiğine açıklık ve öteki sol yayınlarda neredeyse tamamen eksik olan ampirik bir zemin kazandırdı. 1979 ve 1980’de, (Sweezy ile birlikte) üretkenlik istatistikleri ve ekonomik büyüme ve kriz yaklaşımı hakkında iki kilit makale yazdı; “Productivity Slowdown: A False Alarm” (Üretkenlik Yavaşlaması: Yanlış Alarm) ve “The Uses and Abuses of Measuring Productivity” (Üretkenlik Ölçümlerinin Kullanım ve Kötüye Kullanımları) (1980’de yeniden basım). Burada 1930’larda üretkenlik ölçümü tekniklerinin formülasyonunda geliştirmiş olduğu bilgiyi, üretkenlik verilerinin anlam ve sınırlılıklarını kavrama eksikliğinden kaynaklanan yaygın ekonomik yorum hatalarını açıklamak için kullandı.
1990’ların başında, Magdoff’un kapitalizmin gelişimi ve emperyalizm konusundaki kaygısı onu küreselleşme sorusunu ele almaya yöneltti ve 1992’de Socialist Register için, “Globalization — To What End?” (Küreselleşme-Ne Amaçla?) isimli uzunca bir makaleyi kaleme almaya yöneltti. Küreselleşmenin uzun bir tarihsel özetini sunan Magdoff, ortaya çıkmakta olan şeyin, “uluslar arası ilişkilerin kurallarını belirleyecek ve pekiştirecek olan ‘yeni bir” sermaye enternasyonali” olduğu yolundaki yaygın görüşle tartıştı. Mali küreselleşme ve diğer gelişmeler karşısında uluslar arası kurumları güçlendirme girişimlerinin olduğu doğruydu.
Ama bütün bu yapıların arkasında yatan ulus devletler ve onların birbirleriyle olan, yatışmak yerine, daha da yoğunlaşma belirtileri gösteren yoğun rekabetleriydi. Kapitalist sistemin merkezindeki ulusların arasında bile yeni gerilim, uyumsuzluk ve uluslar arası rekabet kaynakları ortaya çıkıyordu. Aynı zamanda, tekelci sermayenin küreselleşmesi, “merkezle çevre uluslar arasındaki toplam uçurum”un genişlemesinde belirginlik kazanıyordu. Magdoff’un küreselleşmeyle ilgili ampirik analizi ABD yabancı doğrudan yatırımlarının doğasında, imalattan finansa doğru gerçekleşen dramatik kaymayı vurguluyordu; ki mali yatırımlar imalat yatırımlarını 1990 itibarıyla üç kat aşmıştı. En önemlisi de Magdoff’un çevredeki ülkelerin dünya ihracatındaki paylarının azalmasının eşlik ettiği uzun vadeli borçlarının hızlı artışı ile birlikte, (“dört kaplan”: Güney Kore, Tayvan, Singapur ve Hong Kong hariç) bu ülkelerin göreli ekonomik konumlarının toplam çöküşü hakkındaki tanımlamasıydı.
Magdoff, Sovyetler Birliği’ndeki ekonomik durgunluk ve Gorbaçov dönemindeki perestroika sırasındaki ekonomik yeniden yapılandırma stratejileri karşısında, Sweezy ile birlikte, 1990 Bahar’ında “Perestroika ve Sosyalizmin Geleceği” konulu iki bölümlü bir değerlendirme yaptı. Bu tez Sovyet planlamasının başarısızlığının ve durgunluğun ortaya çıkışının nedeninin merkezi ekonomik planlamanın kendisine atfedilebilir içsel başarısızlıklar olmayıp, Sovyet gelişmesindeki özgünlüklerle açıklanabilir olduğunu belirtiyordu. Özellikle de, Sovyetler Birliği’nin emeğin ve hammaddelerin cebri kullanımına dayanan kendisine özgü bir savaş ekonomisi olduğunu vurguluyordu.
Üstelik, Sovyetlerin büyüme oranları konusundaki kaygısı ve Birleşik Devletlerle olan rekabeti, tüketime kıyasla üretim ve ağır sanayi yatırımları üzerinde aşırı vurguda bulunulmasına yol açmıştı. Bu öğeler maddi girdilerin kullanımındaki anormal israf ve etkinlik yoksunluğu ve mevcut plan ve ekipmanları yenileme ve koruma başarısızlığı ile birleşerek işleri daha da karmaşıklaştırmıştı. Nihayet, merkezi planlama ve kitlesel sanayileşmenin (Buharin tarafından savunulan daha temkinli bir yaklaşımı kuvvetle reddeden) Stalin tarafından başlatıldığı koşullardan doğan aşırı bürokratikleşmeye yönelik Sovyet bağımlılığı, toplam durgunluğa katkıda bulunarak sistemin reformunu zorlaştırmıştı. Magdoff ve Sweezy, perestroika sürecinde yapılabilecek en büyük yanlışın bu koşullar altında merkezi planlama ilkesinin kendisinin yanlış olduğu sonucuna varmak ve eleştirel olmayan bir biçimde piyasaya yüzünü dönmek olduğunu ileri sürdüler.
Piyasalar genel olarak üç görevle kullanılıyordu: (1) tüketicilere mal ve hizmetlerin dağıtımı; (2) üretken kaynakların ve yatırımların sektörler arasında dağılımı; ve (3) bireylerin ve grupların emekleri ve sahip oldukları mallar için ne kadar ödeme alacaklarının belirlenmesi. Merkezi planlama piyasaları bu görevlerin birincisi için kullanıyordu. Sosyalist bir ekonomi için, ikinci ve üçüncü görevleri çözmenin temel aracı olarak piyasaya başvurmak ölümcül bir hataydı. Ve kapıları açıp, daha zayıf Sovyet-tarzı ekonomileri daha güçlü ileri kapitalist ekonomiyle bütünleştirmeye yönelik her türlü girişim, birincisinin felaketiyle sonuçlanacaktı.
Magdoff’un sosyalizm ve planlama sorusuna yaklaşımı her zaman somut tarihsel koşulların temel alınması gerektiğini vurgular; belirli bir formül yoktur, daha çok değişen tarihsel koşullarla bağlantılı olarak ele alınabilecek olan deneme yapılma yöntemleri mevcuttur. Sovyetler Birliği ve Çin gibi devrim-sonrası toplumların en büyük hatası, (planlamanın esas erdemini oluşturan) en ezici insan ihtiyaçlarına yanıt vermekte başarısız olurken, planlama mekanizmasına ve bürokratikleşmeye tapınmasıydı. Sosyalizmin kendisi, birincisi, “insanın insan tarafından ezilmesi ve sömürülmesine son verilmesi” olan, kendi temel hedeflerinden asla ayrılamazdı.
Eşitlikçi bir toplumun inşa edilmesi hakkındaki bu analiz ve eleştiri (oğlu Fred ile birlikte yazdığı) “Yaklaşan Sosyalizm” isimli 2005 tarihli makalesinde sistematik olarak ilerletildi. (Türkçe MR Ocak sayısı). Bu makalede diğer öğelerin yanı sıra doğal çevrenin korunması ihtiyacı da vurgulanmıştı. 2003 yılında Magdoff (MR ortak-editörü John Bellamy Foster ile birlikte) Martin Hart-Landsberg ve Paul Burkett tarafından yazılan, (önce MR’nin kitap boyutundaki bir özel sayısı olarak basılıp bir sonraki yıl gerçek bir kitap olarak basılan) Çin ve Sosyalizm’e Bir Önsöz yazdı. Burada şöyle deniyordu:
“Devrim-sonrası bir toplum bir kez kapitalist gelişme yoluna adım attığında; özellikle de çok hızlı büyüme elde etmeye çalışırken, tüm adımlar kapitalist sistemin tüm zararlı ve yıkıcı nitelikleri nihayet yeniden ortaya çıkana kadar birbirini izler. Bugün Çin’i farkl
ılaştıran şey, “piyasa sosyalizmi”nin vaatkar yeni dünyasından çok, geçmişteki eşitlikçi kazanımları silip süpürmede ve muazzam eşitsizliklerle insani ve çevresel yıkımı yaratmada sergilediği hızdır.”
Magdoff’un düşüncesinin eleştirel yapısı ve yaygın bir yelpazeye yayılan doğası, 1982 tarihli “Çalışmanın Anlamı: Marksist Bir Perspektif” başlıklı klasik makalesiyle özetlenebilir. Bu makale Edward Bellamy’nin, Looking Backward (Geriye Bakmak) ismini taşıyan ve (Smithçi anlamda bir fedakarlık olarak ele alınan) çalışmanın yerine, mümkün olduğunca aylaklığı koyan, sosyalist topluma dair ütopyacı yaklaşımına yönelik eleştirel bir tutumla başlar. Willam Morris’in, Bellamy’nin ütopyasını, (ilhamını Marks’tan alan) çalışmanın bir ıstırap olarak değil, yabancılaşmamış haliyle kendi başına bir şey; yararlı ve genellikle de eğlenceli amaçlara yönelik enerjik bir yaşam faaliyeti olarak görüldüğü sosyalist bakış açısıyla reddetmesini onaylayan bir sonla biter. Magdoff bütün tezi boyunca, kırla kent, kafayla kol arasındaki (Antik Yunan’a kadar uzanan) ayrım ve emeğin modern sanayideki aşağılanması üzerine odaklanarak, işbölümünün insan evriminin uzun seyri boyunca geçirdiği evrelerin şaşırtıcı bir özetini sunar.
Monthly Review 1990’larda bir dizi dönüşüme uğradı. Seksenli yaşlarındayken yazı yazma ve yorucu editörlük görevini sürdürmeleri zorlaşan Magdoff ve Sweezy, Marksist akademisyen Ellen Meiksins Wood’u, 1997 Mart’ından 2000 Mart’ına kadar yerine getirdiği ortak-editörlük görevine çağırdılar. 2000’den itibaren derginin editörlüğünü, Sweezy’nin 2004 Şubat’ındaki ölümüne ve McChesney’in o Haziran’daki ayrılışına; ve dergiyi yeniden yalnızca iki ortak-editörlü bırakmasına kadar, John Bellamy Foster ve Robert W. McChesney, Magdoff ve Sweezy ile birlikte yürüttüler. Bütün bu değişimlere karşın, Monthly Review dünyanın önde gelen bağımsız sosyalist dergisi olarak kimliğini korudu.
Beadie’nin 2002 Haziran’ındaki ölümünden sonra, Harry oğlu Fred ve gelini Amy Demarest ile birlikte yaşamak üzere Burlington, Vermont’a taşındı. Bu yıllarda, kalemi yeniden canlandı. 2001-2004 arasındaki birbirini izleyen dört nisan ayı boyunca Monthly Review’daki ekonomi konulu özel sayılar Magdoff ve MR ortak editörleri tarafından (oğlu Fred Magdoff’un yardımıyla) üretildi. 2003’de, emperyalizm konusundaki bazı eski çalışmaları, Sömürgesiz Emperyalizm başlığı altında bir araya toplandı ve Burlington’da, 90. yaş günü kutlaması için, Hindistan’dan bile konuşmacıların katıldığı, “Bugün Emperyalizm” konulu bir konferans düzenlendi. Katılımcıların kendisine gösterdikleri saygıyı en iyi özetleyen, konferanstaki ABD temsilcisi Bernie Sanders’in sözleri oldu:
“Yakın zaman önce, Amerika’nın en büyük kuşağı hakkında çok şey duyduk. Harry Magdoff, Monthly Review topluluğu içindeki birçoklarıyla birlikte, Amerikalıların en büyük kuşağının gerçek kalbidir. Bunalımda işsizliğe karşı mücadele etti; faşizme karşı savaşta yaşamsal bir rol oynadı; sağcılar Amerika’nın ilerici seslerini boğmaya çalışırken cesurca buna karşı koydu.
Genç bir Amerikalılar kuşağı Birleşik Devletlerin Vietnam kadar uzak bir ulusla savaşmasının nasıl olup da mümkün olduğunu bilmek istediklerinde, Harry onlara emperyalizmin, sömürgeci dönemin sona ermesine rağmen, uluslar arasındaki ilişkilere hala egemen olan güç olduğunu öğretti. Yoksulların, dışlananların ve yoksun bırakılanların ihtiyaçlarını dile getirmeye her zaman hazır olan Harry, ekonomik adaletin, uğrunda savaşılmaya değer bir şey olduğuna inananlar için her zaman bir destek direği oldu. Harry’nin bilgisi, dünyanın lanetlilerine olan sadakati, zor zamanlardaki sürekli cesareti, bunların tümü biz daha sonraki kuşaklar için paha biçilmez bir örnektir.”
2003-2005’de, Fred ile birlikte işsizlik (“Kullanılıp Atılan İşçiler”) ve sosyalizm hakkında önemli makaleler yazdı ve dünya ekonomisi ve planlama hakkında arkadaşı Huck Gutman’ın sorularını yanıtladı.
Bütün bu çalışmalarında ve tüm yaşamında, Magdoff nadir görülen bir niteliği sergiledi; genellikle mevcut kurumların en acımasız eleştirisine maruz kalarak yürütülen en araştırmacı entelektüel incelemeleri, insan sevgisinin ve kavrayışının en derin düzeyleriyle birleştirme yeteneğini. Bir zamanlar (Gramsci’nin ünlü sözünü değiştirerek): “Zihnen karamsar ama yürekten iyimser olmak gerekir” diyordu. Harry Magdoff’u en iyi tanıyanlar onun olağanüstü “yürekten iyimserliği”; taviz vermez sosyalist dünya görüşünün nihai temelini oluşturan bu iyimserlik karşısında şaşakalırlardı. Onu özleyeceğiz.
* Bu el yazması yazar tarafından yazılıp, Biographical Dictionary of Dissenting Economists (Muhalif İktisatçılar Biyografik Sözlüğü) (Northamption, MA: Edward Elgar, 2000), 385-94’de yer alan bir makalenin genişletilmiş ve gözden geçirilmiş halidir.
Kaynak: www.monthlyreview.org’den sendika.org tarafından çevrilmiştir