Tecavüze uğramış bir çocuk geldi yeni yılın ilk günlerinde polikliniğimize. Resmi yazıyla gönderilmişti. Ürkek, boynu bükük bir ailenin içinde, onlardan da boynu bükük bir kız çocuğu. Bir yıl önce evinden kaçırılmıştı. Şiddetin her yüzü ile karşılaşmıştı günler boyunca. Muayene için onam verip vermediğini sorduğumuzda şaşırdı önce. Muayenenin nasıl yapılacağını, hangi incelemeleri yapacağımızı anlattım. Muayene olmak […]
Tecavüze uğramış bir çocuk geldi yeni yılın ilk günlerinde polikliniğimize. Resmi yazıyla gönderilmişti. Ürkek, boynu bükük bir ailenin içinde, onlardan da boynu bükük bir kız çocuğu. Bir yıl önce evinden kaçırılmıştı. Şiddetin her yüzü ile karşılaşmıştı günler boyunca. Muayene için onam verip vermediğini sorduğumuzda şaşırdı önce. Muayenenin nasıl yapılacağını, hangi incelemeleri yapacağımızı anlattım. Muayene olmak için gönderilmişti. Başka seçeneği yoktu. O ana kadar. Sonra düşündü. Muayene olmaya karar verdi. Boynu biraz dikleşti sanki. Öyküsünü anlattı, muayenesini tamamladık. Sonra kaydını yapmak, işin bürokrasi ve para bölümü ile ilgilenmek gerekti. Laboratuvarda bazı incelemeler de gerekiyordu. Aile yeşil kartlıydı. Üniversite hastaneleri ise, yeşil kartlılara bir devlet hastanesinden sevki olmadan işlem yapamıyordu. Yakındaki devlet hastanelerinden sevk veya laboratuvar incelemelerini bu birimlerde yaptırmalarını önererek gönderdik.
Birkaç saat sonra geri geldiler. Boyunları biraz daha bükülmüştü. O gün içinde işlemleri tamamlanamayacaktı. Ertesi gün gelmeleri gerekiyordu. İstanbul’un bir ucundan, birkaç araç değiştirerek. Gelemeyeceklerini söylediler. Biraz mahçup. Belli ki o gün gelebilmek, varsa bütün kaynaklarını tüketmelerine yol açmıştı. Gözlerini yere indirişlerinden anlaşılıyordu yaşadıkları. Yedi çocuklu bu ailede, iş kazaları, meslek hastalıkları, sigortasız çalıştırılma öyküleri, hastanın bize gönderilme nedeni olan tıbbi öyküsüne katıldı. Ertesi gün gelmelerini sağladık ama, bürokratik duvarları aşamadık. Sağlıkta dönüşümün bütün ayrıntıları titizlikle seçilmiş, bu hastayı sayısız pek çok hasta ile birlikte örnek olgu olarak önümüze sürmüştü.
Ücretsiz sağlık hizmeti için, yeşil kartlı hastalardan bir de fakir kağıdı isteniyordu. Kaymakamlığa gidilecek ve bu kağıt alınacaktı. Yeşil kart çıkartılabilmesi için de benzer bir belge gerekiyordu. Dolayısıyla yeşil kartlı hastaların fakir oldukları, o kartı alırken zaten belgelenmiş oluyordu. Her işlemde bir kez daha boynunu bükmek, acıyı iliklerinde hissetmek zorunda bırakılan, sigortalı çalışmak, iş kazasından sakat kalıp çalışamadıklarında tazminat almak, malulen emekli olmak gibi en doğal haklarından yoksun bırakılan bu insanlar, iş güvenliği hakları sağlanamadığı için bir lutfa maruz kaldıklarına inandırılıyorlardı.
Sonunda laboratuvar incelemesi yapıldı, kayıttan geçirildi ve işlemler tamamlanıp hasta belgeleri ile birlikte gönderildi. Bir hastanın sorunu bireysel yöntemlerle çözülmüştü. Ağzımızda acı bir tat bırakarak. Çeyrek yüzyıla yaklaşan meslek yaşamımda, örnekleri çok ürettiğim benzer çözümlerin. Ancak bu çözümün gerçekte karşılığı olmadığını, asıl çözümün haklarımızı elde edecek, koruyup güvence altına alacak mekanizmaları işler hale getirmek olduğunu da anlatmam gerekti asistanlarıma. Sürece başından sonuna tanıklık etmişlerdi. Tıpta uzmanlık eğitimlerinin önemli bir parçası olmuştu bu olgu başından sonuna. Yalnız tıbbi verilerin toplanması, değerlendirilmesi ve sonuca ulaşılmasıyla değil, bu tıbbi ortamın aksaklıklarından, ekonomik ve sosyal sorunların çözümüne kadar her aşaması hekim kimliklerine katılmıştı.
Meslek örgütümüz Türk Tabipleri Birliği ve Tabip Odaları’nın en sık işlediği iddia edilen suçlardan birisi politika yapmaktır. Yaşamanın politika üretmek anlamına geldiği düşünüldüğünde, gülünç gelebilir elbette. Ancak ayrıntılarda uzmanlaştırıldığımız, o ayrıntılarda boğulmaya çalışıldığımız bir çağda hastalarımızın yalnız; örneğin karaciğerini görüp, gözlerindeki acıyı hissedemeyince, karaciğerini görmemiz için bize ulaşmaları, ulaşabilmeleri için kat ettikleri yolda yaşananları fark etmemiz mümkün olamamaktadır. O yolu görmeyince de, yolun görünür kılınması için, insanların sağlık hizmetine ulaşabilmesi için söylenenlerin her biri suç kapsamında değerlendirilmektedir.
Oysa tıbbı politika yapmadan uygulayabilmek de mümkün görünmemektedir. Kuş gribi nedeniyle ucuzlayan tavukları alan, bir liraya o tavukların tüylerini temizleyen insanların gribini iyileştirmek yeterli olur mu sizce?