Luis Suárez Salazar – tarih ve siyasal bilimler profesörü, Havana Üniversitesi, Küba Küba’nın İspanya’dan bağımsızlığını kazanmasının kahramanı Jose Marti meşhur bir yazısında ABD emperyalizmi karşısında (yahut onun dediği sekliyle “La Roma Americana”-Amerikan Roma’sı) “Amerika’mız için ikinci bağımsızlık” gerekiyor dedi. Bu durum Küba’nın devrimci hükümeti için Küba ve ABD arasında ezici güç eşitsizliğine rağmen kafa tutabilmesi […]
Luis Suárez Salazar – tarih ve siyasal bilimler profesörü, Havana Üniversitesi, Küba
Küba’nın İspanya’dan bağımsızlığını kazanmasının kahramanı Jose Marti meşhur bir yazısında ABD emperyalizmi karşısında (yahut onun dediği sekliyle “La Roma Americana”-Amerikan Roma’sı) “Amerika’mız için ikinci bağımsızlık” gerekiyor dedi. Bu durum Küba’nın devrimci hükümeti için Küba ve ABD arasında ezici güç eşitsizliğine rağmen kafa tutabilmesi için aktif, çok yönlü bir dış politika yaratmasını gerektirdi (ve hala gerektiriyor).
2 Eylül 1960’da ABD’nin genç Devrim’e karşı gittikçe artan saldırganlığına ve Amerikan Devletleri Örgütü’nün- ADÖ (Organisation of American States) bunda bir gün önce kabul ettiği bir önergeye karşılık olarak, Küba Ulusal Meclisi “Birinci Havana Bildirisi”ni onayladı. Küba dış politikasının hala temeli olan bu bildiri, Küba’nın “bütün dünya halklarıyla dost” olduğunu açıkladı ve isteyen her ülke ile -Sovyetler Birliği, Çin ve “sosyalist kamp” diye adlandırılan diğer ülkeler dahil- resmi ilişkiler kurmaya hakkı olduğunu belirti. Bildirinin ikinci maddesi, “bütün Latin Amerika ülkelerine karşı yüzyıldan beri devam eden Kuzey Amerika emperyalizminin açık ve yasa dışı saldırı ve müdahaleciliğini” kınadı.(1)
Benim düşünceme göre, Küba’nın dış politikası o zamandan beri temel düşünceleri, katıldığı bölgesel ve uluslararası toplulukların seçimi, çeşitli uluslararası birlikleri pekiştirmesinin gösterdiği gibi tutarlı bir yol izliyor. Örneğin, ABD’nin yönlendirdiği Pan-Amerikancılık yerine, Devrim her zaman, Küba’nın 1976 anayasasında yer alan, “Dış bağımlılıktan ve iç baskılardan özgürlüğüne kavuşmuş bütün Latin Amerika ve Karayip Devletlerini, sömürgeciliğe, yeni sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı mücadele geçmişleri olan bir kardeş ülkeler topluluğu”(2), Latin Amerikancı doktrinini öne sürdü. Ama, bu şartlar gerçekleşmediği için Kübalı yetkililerin, var olan bölgesel hükümetler arası topluluklara -ister politik koalisyonlar, işbirliği anlaşmaları veya ekonomik bütünleşme çabaları olsun- yaklaşımı eleştirel oldu.
Küba’nın sadece kendi politik sistemine karşı çıkmayan ve ABD’nin katılmadığı veya veto yetkisi olmadığı bölgesel uluslararası kuruluşlarla birleşmesi şaşırtıcı değil: bu kuruluşlardan bazıları Pan-Amerikan Sağlık Örgütü (Pan American Health Organization-PAHO), Latin Amerikan Enerji Örgütü (Latin American Energy Organization-OLADE), Latin Amerikan Ekonomik Sistemi(Latin American Economic System-SELA), İbero-Amerikan Konferansları (Ibero-American Conferences) ve Karayip Devletleri Birliği (Association of Caribean States-ACS-AES). Küba ekonomisinin temeli sosyalist olduğu için, yeni liberal matrise göre çalışan bölgesel bütünleşme projelerine katılmıyor: Bunlardan bazıları: Orta Amerika Ekonomik Entegrasyon Sistemi (Central American Economic Integration System-SIECA), Karayip Devletleri Topluluğu ( the Caribbean Association of Caribean States-ACS-AES), And Topluluğu (the Andean Community-CAN) ve Güney Ortak Pazar (Southern Common Market-Mercasur).
Bu bütünleşme çabaları,”Washington Konsensüsü” (Washinton Concensus) denilen, devletin sosyal ve ekonomik alanlarda yetkisini azaltan, kısıtlamaları kaldıran, iş esnekliği ve özelleştirme zorlayan anlaşmaları ortaya çıktığı zaman hızlandı.
Bütün bu bloklar oluşurken Küba, kısıtlı ama karşılıklı benimsenen işbirliği anlaşmaları imzalamayı başardı -2002’de karşılıklı pazar açma ve ticaret, turizm ve diğer alanlarda işbirliğine olanak tanıyan Caricom ve Batı Karayip sağlık personelini HIV/AIDS tedavisinde eğitmek üzere bir okulun açılması gibi.(3) 1980 yılında kurulan ve Küba’nın 1996 yılında katıldığı Latin Amerika Entegrasyon Birliğinde (Latin American Association for Integratıon- ALADI) olduğu gibi , hükümet birkaç “kısmi alan” (üye 12 ülkeden bir kısmını kapsayan) tamamlayıcı ekonomi anlaşmaları imzaladı. 2002’den beri Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay’da olan olumlu değişiklikler sonucu Küba Mercosur ile 4+1 anlaşması (tam üye olmadan ticaret) yapmak istiyor. Mercosur Venezüella’yı yakında tam üye yapmaya hazırlanıyor.
Aynı zamanda, Küba Devleti Amerikan Devletleri Örgütü (OAS), Amerikalar Arası Savunma Kurulu (Inter-American Defense Board) ve son yıllarda Amerikalar Arası Savunma Zirvesi (the Summit of the Americas Process) dahil, ABD’nin egemen olduğu Inter-Amerikan sisteme ve desteklediği Amerikalar Serbest Ticaret Bölgesine (FTAA) sürekli olarak karşı çıktı. Küba’nın en şiddetli eleştirileri bu kuruluşların OAS’ın “Amerikalar-arası Demokrasi Tüzüğüne” dayanarak ülkelerin iç işlerine “toplu demokratik müdahale”sine zemin hazırlamasına karşı oldu. Aynı şekilde, OAS’ın onayladığı “Terörizme Karşı Amerikalar-arası Uzlaşma” imzalayanların ABD hükümeti ve destekçilerinin sinsi anlayışına göre “yarıküre güvenliği”ne katılmalarını gerektiriyor.
Bu nedenlerle, (1962’de yasalara aykırı olarak çıkartıldığı) OAS’ye yeniden üye olmak ve (hiç bir zaman davet edilmediği) Amerikalar arası Savunma Zirvesine katılmak Küba’nın dış politika hedefleri arasında değil. Küba kategorik olarak komşularına veya kendi iç işlerine, dolaylı veya dolaysız, tek bir ülke veya “topluluk” tarafından, ABD’nin önayak olduğu (ve OAS’ın açık veya sessiz kalarak destek olduğu) yabancı müdahaleye karşı çıkmıştır.
On değişik ABD yönetiminin amansız saldırılarına karşı koymasının yanı sıra, Küba Devrimi, Amerikalarda ve diğer bölgelerde demokrasi ve ulusal, toplumsal kurtuluş mücadelelerine uluslararası dayanışma göstermeyi başardı. Bu dayanışmayı yardımına koştuklarının sosyal durumlarına, politik tutumlarına; çatışmanın çeşidine (silahlı veya silahsız); sosyalizm idealine ne kadar inandıklarına bakmadan verdi. Küba’nın yaptığı uluslararası yardımlar iyi biliniyor ve uzun uzun tekrarlamaya gerek yok ama kısaca: 1960’lı yıllarda Guyana’nın Halkın İlerici Partisi (People’s Progressive Party-PPP); Şili’de Allende’nin Unitad Popular (Popular Unity-PU); Ekvador, Peru ve Panama’da askeri yurtsever reformcular; 1970’lerde Jamaika ve Guyana’daki ilerlemeler; Grenada ve Nikaragua’da halkçı devrimler ve Venezüella’da şimdilerde sürmekte olan “Bolivarcı Devrim”. Yardımın şekli, diğer faktörlerle beraber, yardımı alan politik aktörlerin istekliliğine, onların güvenirliliğine (Küba’nın gözünde) ve dış ilişkilerde bağlılıklarına (ve Küba’yla olan ilişkilerine) dayanıyordu.
Küba’nın halkçı, demokratik ve emperyalizme karşı mücadelelerle dayanışması; aynı zamanda, adanın iç ve dış işlerine karışmayan bölge devletlerinin hükümetleriyle karşılıklı saygıya dayanan ilişkiler kurmasını ve devam ettirmesini engellemedi. Arada sırada, Latin Amerika hükümetlerinin BM İnsan Hakları Komisyon’unda ABD’nin Küba karşıtı önergelerini desteklediği zaman olduğu gibi, gergin durumlar, hatta diplomatik krizler yaşanıyor. Ama son zamanlarda Küba ve Latin Amerika hükümetleri (Meksika, Panama ve Uruguay) arasında çıkan diplomatik çatışmalar çözümlendi ve görece dostane ilişkiler kuruldu.(4) Küba şimdi El Salvador (1959 yılında resmi temasların kesildiğinden beri) ve Kosta Rica (karşılıklı temaslar konsolosluk düzeyinde) dışında 32 Latin Amerika Devletinden 30’u ile diplomatik ilişkiler içinde.
Hükümet düzeyinde diplomatik ve ekonomik ilişkilerinden bağımsız olarak, iyi niyet gösterisi olarak, Küba her zaman doğal felakete -kasırga, deprem, yanardağ patlaması gibi- uğrayan bölge devletlerine y
ardım elini uzattı. Bazı durumlarda, ABD’de Katrina kasırgasında olduğu gibi, Küba’nın yardım ve doktor gönderme önerisi reddedildi. Ada’nın tıptaki uzmanlığı bölgede sivrisinekten bulaşan dengue hastalığı gibi salgınları durdurmakta yardımcı oldu. Bu projeleri yürütmek için Küba her hükümetle yaptığı ülkelerarası anlaşmaya göre doktor ve sağlık hizmetlileri sağlıyor. Bu tip programların devamlı olması için Küba hükümeti 1999 yılında Havana’da Latin Amerika Tıp Bilimleri Okulunu kurdu. Halihazırda okulda Batı Yarıküresinden 27 ülkeden 8,922 öğrenci (ABD’den 71) eğitim görüyor. Bu öğrenciler mezun olunca, Küba’dan burs alıp eğitimde orta ve yüksek diploma kazanan 120 ülkeden 43,000 eğitimci arasına katılacak; diploma alan bu öğrencilerin %20’den fazlası Latin Amerika ve Karayipler’den.(5)
2000 yılında Venezüella ile imzaladığı çok yönlü işbirliği anlaşmasına göre Küba, 17 milyon yoksul Venezüellalıya bedava sağlık hizmeti götürmeyi amaçlayan Barrio Adentro (yoksul mahalleler için) programlarında çalışmak üzere 20,000 doktor ve sağlık görevlisini Venezüella’ya, gönderdi. Başkan Chavez, geçen yıl Havana’da Karl Marks Tiyatrosunda yaptığı bir konuşmada o zamana kadar 90,000 Venezüellalının Küba’da tedavi gördüğünü ve bunlardan 20,000’inin “mucize operasyon” denen bir tedavi ile tekrar görmeğe başladığını söyledi. Ve Chavez, hükümetinin Küba’nın yardımıyla yürüttüğü Mission Robinson eğitim programları ile yoksul mahallelerde 1.4 milyon kişinin okuma yazma öğrenmesini bekliyor.(6) Venezüella geçen ekim ayında artık ülkenin “cehaletsiz” olduğunu ilan etti ve UNESCO da bu beyanı onayladı.
Beyaz Saray’ın Küba’yı bölge istikrarı ve güvenliği için tehlikeli bir ülke olarak kabul ettirme çabalarına rağmen, adanın, Batı yarıküresi devletleri (Kanada dahil) ile ekonomik ve ticari ilişkileri son 15 yıldır iyileşmekte. Küba’nın Venezüella ile yakın ekonomik ve politik ilişkilerin derinleşmesiyle bu eğilim daha da gelişecek.
Küba’nın Latin Amerika ve Karayipler ile daha önce başlayan temasları, henüz oluşmaya başlayan Amerikalar’ın Bolivarcı Alternatifi (Bolivarian Alternative of the Americas – ALBA) ile devam ediyor. 2001 yılından beri Venezüella Başkanı Chavez’in geliştirmeye çalıştığı ALBA, ABD hükümetinin öngördüğü Pan-Amerikan düzenin tam tersi. Tasarı çok yeni oluşmasına rağmen Latin Amerika ve Karayipler’in çok uluslu bütünleşmesi için cesur bir model. Aralık 2004’te Küba ve Venezüella hükümetleri “ALBA’yı yönlendirecek temel prensipler”i belirleyen on iki maddelik bir ortak bildiri yayınladı. Chavez ve Castro radikal, anti-emperyalist bir görüşle -Arjantin, Brezilya ve Uruguay’daki benzerlerinden farklı olarak- ABD’nin desteklediği FTAA’yı (Amerikalar Serbest Ticaret Bölgesi) “bölgeyi kontrol etmek isteyen ABD aç gözlüğünün en anlamsız ifadesi” olarak kınadı. Aynı zamanda bölgede başlamış olan bütünleşme işlemlerinin “bağımsız gelişme ve ekonomik tamamlama yerine dış bağımlılığı ve egemenliğini arttırmaya yardığını” kabul ettiler.(7)
Chavez’in “yeni çağın şafağı” dediği ALBA her üye devletin gelişmişlik durumuna göre özel ve değişik düzeylerde koşullar içeriyor. Böylece “her ülkenin bütünleşmenin yararlarından kendine düşen adil payı alması garanti ediliyor.” Bildiri aynı zamanda ALBA üyelerinin “ülkeler arası ve üretim için rekabet yerine işbirliği yapmasını ve tamamlayıcı olmasını” istiyor.
ALBA’nın başka bir önemli yönü Latin Amerika ve Karayipleri yabancı ve bölge dışı yatırımcılara aşırı bağımlılıktan kurtarma girişimi. Bunun için iki başkan Latin Amerikan Yatırım Fonu (Latin American Investment Fund), Güneyin Kalkınma Bankası (Development Bank of the South) ve Latin Amerikan Kredi Bankası’nın (Latin American Credit Union) kuruluşunu açıkladı. Belgeye göre, bu projeler “ticaret ve yatırımın bir amaç olmadığını ama adil ve sürdürülebilir kalkınma için araç olduğunu” varsayıyor. Gerçek bütünleşme pazar ekonomisinin eline bırakılamaz ve sadece dış pazarlara açılmak ve ticareti geliştirmek stratejisine dayandıramaz. Bütünleşme devletin ekonomik işlerde düzenleyici ve koordinatör olarak ilgilenmesini gerektirir.
Diplomatik alanda, ALBA üyelerin iş bölümü yaparak üye olmayan ülkeler ve bölgesel bloklarla çok yönlü görüşmeler yapmasını istiyor. Bu konuda, bildiri uluslararası örgütlerde ve özellikle Birleşmiş Milletler ve bölümlerinde demokrasi ve şeffaflık sağlamak için çalışmalar yapılmasını vurguluyor.
14 Aralık 2004 anlaşması ALBA’nın hedeflerini ve uygulamasını somutlaştırdı ve Küba ve Venezüella arasında 2000’de imzalanan ikili Çok Yönlü İşbirliği Anlaşmasının kapsamını genişletti. Bu anlaşma Küba Devriminin dışa açılmasında bir dönüm noktası, çünkü Küba tarihinde ilk defa bir başka Latin Amerika ülkesiyle çok kapsamlı bir bütünleşme anlaşması kabul etti. Anlaşmanın ardından iki hükümet Nisan 2005’te stratejik uygulama planı ve altı ay sonra da 800 milyon dolarlık bütçesi Küba ve Venezüella tarafından finanse edilen, 192 adet ortak projeyi onayladı.(8)
Bu projelerin arasında, Küba yardım olarak Venezüella’nın 600 sağlık kliniği, 600 rehabilitasyon ve fiziksel terapi merkezi ve 35 tane en son tıbbi teknoloji ile tam donatımlı hastane kurmasına yardımcı olacak. Küba bu projede çalışmak üzere iyi eğitilmiş profesyonel elemanları bedava sağlayacak. İyi niyet gösterisine kanıt olarak Küba, kendi tıbbi hizmetlerini zorladığı halde, 30,000 sağlık görevlisi ve doktoru bu sağlık merkezlerinde ve Barrio Adentro(Yoksul mahallelerde sağlık) programında çalışmak üzere Venezüella’ya göndermeye başladı bile. Bu profesyonellerden bir kısmı 40,000 yeni kadro doktor ve 5,000 hemşireyi de eğitecek. Aynı zamanda, 10,000 Venezüellalı doktor ve hemşire namzedi Küba’da eğitilecek ve tahmini 100,000 Venezüellalı göz hastalıkları tedavisi görecek. Küba aynı zamanda ilk eğitimde altıncı sınıfın sonuna kadar yardıma devam edecek ve lise eğitim programlarının iyileştirilmesine destek olacak.
Karşılık olarak Venezüella hükümeti Küba’ya günde yaklaşık 90,000 varil petrol ve yanında bazı sanayi ürünleri, teknolojik bilgiler ve Kübalı öğrencilere enerji sektöründe uzmanlık eğitimi için burs verecek. Venezüella aynı zamanda Küba’ya kredi vermeyi ve her iki ülke için stratejik önemi olan alanlarda (nikel, demir, liman tesislerini geliştirme, deniz taşımacılığı, bilgi iletişim teknolojisi, elektrik üretimi, petrol depolama ve arıtma gibi) ortak yatırım yapmayı kabul etti.(9)
Venezüella’nın yardımı Küba’nın yeni kurulan -son zamanlarda birkaç yabancı firma ile petrol araştırma çalışmalarına başlayan- enerji sektörünün gelişmesini sağlayacak. Aynı zamanda Venezüella’nın kamu petrol şirketi PDVSA’nın Küba’ya ve oradan diğer Karayip ülkelerine petrol taşıma maliyetini azaltacak. Bu Chavez’in devlet kamu kuruluşlarının bölgesel enerji kümesi kurduğu, stratejik düşü PetroAmerica’nın bir parçası.
Venezüella, Küba, Dominik Cumhuriyeti ve Caricom’un on bir üyesi Eylül 2005’te Jamaika’da toplanan İkinci Karayip Enerji Zirvesinde Enerji İşbirliği Anlaşmasını onayladı.(10) Bu anlaşma PetroCaribe’yi üye ülkelerin enerji politikasını düzenlemekten sorumlu bir kuruluş olarak hayata geçiriyor. Venezüella anlaşmayı imzalayan ülkelere petrol ve petrol ürünlerini dolaysız, ayrıcalıklı şartlarla satacak. Ödeme uzun vadeli (17-25 yıl arası) ve %01 faizli olacak. Anlaşmaya göre, vadeli ödemelerde, “ne kadarının ne oranda (ayrıcalıklı) mal ve hizmet olarak