Türkiye 2005 yılında ihracat rekoru kırdı. AKP Hükümeti bu rekorla övünürken, ihracatçılar hiç de övünülecek bir durum olmadığını hemen açıkladılar. İhracatçılar, rakamlara bakılarak rekor kırıldığını ancak üreticilere bakıldığında ortada bir rekor olmadığına dikkat çekiyorlar. Rakamların bu kadar yüksek olmasının nedeni ihracatçıların ‘düzelecek’ umuduyla yaptıkları son çırpınışlar. Aslında düzelen bir durum yok. Tekstil sektörü ihracatta rekorlar […]
Türkiye 2005 yılında ihracat rekoru kırdı. AKP Hükümeti bu rekorla övünürken, ihracatçılar hiç de övünülecek bir durum olmadığını hemen açıkladılar. İhracatçılar, rakamlara bakılarak rekor kırıldığını ancak üreticilere bakıldığında ortada bir rekor olmadığına dikkat çekiyorlar.
Rakamların bu kadar yüksek olmasının nedeni ihracatçıların ‘düzelecek’ umuduyla yaptıkları son çırpınışlar. Aslında düzelen bir durum yok. Tekstil sektörü ihracatta rekorlar kırmaya devam ediyor ama ne patronu ne işçisi hiçbiri durumdan menmun değil. İşçilere zam yapılmıyor, sürekli işten atmalar yaşanıyor, patronlar cephesinden ise kâr hanelerine yazdıkları bir şey yok. Öz sermayelerini tükettiklerini ifade eden ihracatçılar, en fazla bir yıl daha dayanabileceklerini söylüyorlar.
Evrensel Gazetesi, ihracatta 2005 yılında kırılan rekorun bedelini İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkan Vekili ve Acar Tekstil’in sahibi Yaşar Acar’a sordu..
İhracatçılar bu rekoru nasıl kırdı?
Bu rekorun bedeli çok ağır oldu. Bu ihracat rekorunun yanında aynı zamanda zarar rekoru, işten atma rekoru da kırdık. Müşterilerimizi kaybetmemek için çalışıyoruz. Müşteriler bütün ülkelerden fiyat alıp gelip sana ‘bu fiyata yap’ diyor. Yani fiyatı da onlar belirliyorlar. Biz de müşteriyi kaybetmemek için bir umut düzelir diye yapıyoruz. Ama hep kötüye gidiyor. Ben bu rekoru anlamıdım desem bulunduğum mevki nedeniyle olmaz. Çünkü ortada dönen rakamları görüyorum, evet rakamlara göre rekor kırmışız, rakamlarda yanlışlık da yok ama dönüp kasama bakıyorum, rekor yok.
2006’da ihracatın yüzde 10’luk bir düşüş yaşayacağını düşünüyorum. 2005 yılında kotaların kalkmasıyla yüzde 30’luk bir kayıp olacağını tahmin etmiştik ama sivil toplum örgütlerinin müdahaleleriyle bu kayıp ortadan kaldırıldı. Rakamlarda bir kayıbımız yok ama gerçekte kaybettik.
Peki rakamlarda bir yanlışlık yoksa ihracatçılar neden kaybettiklerini söylüyor?
Birincisi dövizdeki kur, ikincisi istihdamın üzerindeki vergiler ve son olarak da enerji giderleri. Bunlar ihracatçıların kazanmasını engelliyor.
Tekstil sektöründe 2 yıldır hiçbir işçiye zam yapılmıyor. İşçilerin de böyle bir talebi yok. Çünkü sorunun ne olduğunu görüyorlar. Ben zam yapamadığım için utanıyorum, ama durumumu da bildikleri için talep etmiyorlar. Önceden her altı ayda bir yüzde 10-15 zam yapardık, şimdi yapamıyoruz. İşçiler işsiz kalmak istemiyor bunun için de zam talepleri yok. Ama artık onların da dayanacak gücü kalmadı.
Biz işçilere verdiğimiz para kadar devlete de veriyoruz. İşçiler üzerinden alınan vergi yükü çok fazla. Kurumlar vergisine yapılan yüzde 20’lik indirim işçilere yansımıyor, hükümet burada yanlış düşündü.
Hükümetin yapacağı en önemli şey istihdam üzerindeki vergileri düşürmek olacaktır. Bize teşvik bölgelerine gidin diyorlar. Şimdi firmalar zaten zorda, taşınabilecek durumda bile değiller. Bir de orda eğitimli insan yok. Gidecek oraya binayı yapacak, işçileri eğitecek, yan sanayiyi taşıyacak, bunları yaparken zaten süre bitiyor.
Kendini tamamlayana kadar teşvik süresi olan 5 yıl zaten bitmiş oluyor. Bir de yörelerin sorunu var. Mesele Karadeniz’de fındık sezonu başlayınca fabrika boşalıyor. Bu ihracata ters. İki ay ne yapacak?
Neden böyle bir politika uygulanıyor?
Tekstil sektörünü bu ülkede istiyor muyuz, istemiyor muyuz bunu sorgulamamız gerekiyor. Bence bu ülkenin tekstil sektörüne ihtiyacı var, ama AKP Hükümeti’ne göre yok. Hükümete göre bu sektör bu ülkeden gitmeli, ülkenin bu sektöre ihtiyacı yok. Hükümet sanal alemde yaşadığı için ülkenin bu sektöre olan ihtiyacını göremiyor. Uçak ihrac edeceğini, otomobil ihrac edeceğini düşünüyor. Mesela otomotiv sektörü 10 milyar dolar ihracat yapıyor, ama 12 milyar dolar da ithalat yapıyor.
Bizim sektörün yan madde ithalatı yüzde 10’u geçmiyor, ama otomotiv yüzde 100’ün üzerinde ithalat yapıyor. Ayrıca bizim sektör emeğe dayalı bir sektör, bunu gözardı etmemeliyiz. Bu ülkedeki insaların bu sektöre ihtiyacı var. Bu sektöre çok paralar yatırıldı, çok emekler verildi. Bu sektöre yan gözle bakan nankördür. Türkiye’deki diğer sektörler buradan biriken paralarla oluşmuştur. Türkiye, ihracatı bu sektörlerle öğrenmiştir.
Bu durum çalışanlara nasıl yansıyor?
Ben iki yıl içinde 200’ün üzerinde işçi çıkarttım. Yeni yıla girerken 60 işçi daha çıkarttım. İstemesem de daralmaya gidiyorum. Önceden bu işçiler başka fabrikalarda iş buluyordu, ama şimdi bulamıyorlar. Esenyurt’ta benim gibi yüzlerce firma var. Hepsi de işçi çıkartıyor. Buna rağmen nasıl ihracat artıyor bunu anlamış değilim. Zararına mal yapılıyor. İhracatçılara çalışan atölyelerin çok büyük sorunları var. Hemen hemen hepsi ya kapandı ya kapatmanın planlarını yapıyor. Son çırpınışları aslında. İşçi çıkartıyorlar. Bence 2006 yılında tekstil sektöründe işten çıkartılan işçilerin başlatacağı sosyal bir kriz olacak. 2005’te 100 bin işçinin çıkartıldığını düşünüyoruz ve bu rakam bu yıl kat kat artacak.
Bazı firmalar yurtdışına kaymaya başladı. Artık öz sermayelerini bile bitirmek üzereler. Öz sermayelerini kullanmalarında insani duyguların da etkisi var. Fabrikamı nasıl kapatayım, bu kadar işçiyi nasıl kapının önüne koyayım diyorlar. Tekstil işçisi ile patron iç içe çalışır. Yüz yüze bakarlar. Atamıyorsun. O zaman ‘belki önümüzdeki ay düzelir, belki kurlar artar, belki vergi kaldırılır, belki enerji fiyatları düşer’ diye bekliyoruz. Firmalar yurtdışana çıkınca şimdi az da olsa çalışan işçiler de işsiz kalacak.
İŞSİZLERİN KRİZİ YAŞANACAK
AKP’nin 2005 yılındaki politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce 2006 yılı nasıl geçer?
AKP’nin ithalata dayalı bir büyüme modeli var. Bunun sonu uçurumdur, bunun sonu sosyal patlamadır. Bundan sonra olacak kriz parasal değil işsizlerin krizi olacaktır. Sanal bir büyüme modeli var.Yabancı sermaye deniyor ama bu sadece arap sermayesidir. Dubai kulelerini yatırım olarak görmüyorum. Arsayı bedeva vereceksin, adam daha kuleyi yapmadan katları satacak parasını çıkartıp gidecek. Bu yatırım değil Türkiye’den giden paradır. Türkiye’de böyle bir binayı yapacak müthait yok mu? Bu nasıl 5 milyarlık sermaye girişi anlamış değilim.
Ayrıca her sermaye beraberinde kültürünü getirir. Bu da tehlikeli. Araya birkaç tane Avrupalı sıkıştırıyorlar ama asıl gelen Arap sermayesidir. Bize kültürlerini dayatacaklar. Yerde yemek yemeye başlarsak şaşırmayın. 2006 yılında işsizlik krizi görüyorum. Bu kriz parayla, dengelerle düzelmez. Kriz sokaktan başlayacak. İşsizler sokaklara çıkacaklar. Biz hükümeti bu konuda uyarıyoruz ama hükümet bizim sektörümüzü gözden çıkartmış. Belki bir yıl daha belkleriz ama daha fazla bekleyemeyiz. Tekstil çalışanlarına bu yıl iyi mesajlar vermek isterdim ama yerlerini koruyabilirlerse bu başarıdır.
İHRACAT ARTTI AMA KAZANÇ DÜŞTÜ
Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (DETKİB) Başkanı Raşit Güntaş, ihracatın arttığını, ancak kazançlarında düşüş olduğunu söyledi. Güntaş, 2004’te 930 milyon dolar olan ihracatın geçen yıl 1 milyar doları aştığına dikkati çekerek, 2005’in her ayının rekorlarla geçtiğini belirtti. Dünya koşullarına ayak uydurablmek için fedakarca çalışmaya devam ettiklerini bildiren Güntaş, “Elimizdeki pazarı korumak için düşük kârlara razı olmak zorunda kaldık. Ülke zenginliğimizin yurtdışına değe
rinin çok altında çıkmasına rağmen ihracat yaptık. Bir başka ifadeyle ihracatımız artarken, kazancımız düşmüştür” dedi. Uzakdoğu ülkelerinin yarattığı haksız rekabet ortamı, KDV, düşük döviz kuru, girdi maliyetlerinin yüksekliği gibi sorunların 2006’ya devrettiğini ifade eden Güntaş şöyle konuştu: “2006’da sorunlarımıza çözüm bulunmadığında, ihracata devam edemeyeceğimiz apaçık ortadadır. 2006’nın hüsranla sona ermemesi için, acil eylem planı çerçevesinde çözümler uygulamaya konulmalıdır. Yüksek girdi maliyetleri, döviz kuru, istihdam üzerindeki vergi yükü, enerji ve KDV oranlarının düşürülmesi, acil çözüm bekleyen problemlerimizdir.”
Kaynak: Evrensel Gazetesi / Gökhan Durmuş