Metal Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS) yeni yıla girerken üyesi olan tüm işyerlerinde işçilere kitap hediye etmiş. MESS bu alanda çok uzman. Daha öncede çıkardığı birçok yayın epey tartışılmıştı. 4857 sayılı İş Yasası’nın çıkmasıyla, işyerlerinde yasanın tüm nimetlerini ortaya koyan “Akıllı kitap”ı çıkardı. MESS, bu sefer de işçilere görgü kurallarını öğretmek için kolları sıvadı! “Eğrisi Doğrusu […]
Metal Eşya Sanayicileri Sendikası (MESS) yeni yıla girerken üyesi olan tüm işyerlerinde işçilere kitap hediye etmiş. MESS bu alanda çok uzman. Daha öncede çıkardığı birçok yayın epey tartışılmıştı.
4857 sayılı İş Yasası’nın çıkmasıyla, işyerlerinde yasanın tüm nimetlerini ortaya koyan “Akıllı kitap”ı çıkardı. MESS, bu sefer de işçilere görgü kurallarını öğretmek için kolları sıvadı! “Eğrisi Doğrusu Görgülü Ol, Hoş Yaşa” kitabını yeni yıl hediyesi olarak tüm işçilere dağıtmış. MESS’in internet sitesinde kitabın tanıtımı şöyle yapılıyor: “Sokakta, sinemada, tatilde, hastanede, okulda, misafirlikte, davetlerde kısacası ev ve işyeri dışındaki ortamlarda da başkalarıyla birlikte oluruz. Dolayısıyla birlikte yaşamakla ilgili kurallar son derece önemlidir. Görgünün temeli; her zaman, her yerde, herkese karşı güler yüzlü, tatlı dilli olmak, haddini bilmek, eliyle ve diliyle hiç kimseyi incitmemektir.”
Evet, MESS, yememiş, içmemiş işçilere görgü kurallarını öğretmeye karar vermiş. Onlara göre işçiler kaba ve görgüsüz insanlar. Madem para verip çalıştırıyoruz, görgü kurallarını öğrenip buna göre çalışsınlar diyerek kendisine vazife çıkartmış. Milliyet gazetesinde çıkan haberde, çorbanın nasıl içileceği, çatal-bıçağın nasıl tutulacağı, ekmeğin peçete niyetine kullanılamayacağı, açık büfede yemeklere saldırılamayacağı, incitmeden nasıl el sıkılacağı, karı değil eş denilmesi gerektiği gibi birçok şey sıralanmış.
Bütün bunları söyleyene bakmak lazım. Örneğin, sinemada davranış biçimleri diye bir bölüm var. Kendi fabrikalarınızda işçiyi günde kaç saat çalıştırdığınızdan haberiniz yokmuş gibi davranmayın. İşçiler, sinemaya gidecek zaman kaldığında nasıl davranacaklarını bilirler.
İş, karın guruldamasına gelince, o iş çok zor, insanın karnı niye guruldar? Tokluktan olmasa gerek, verdiğiniz üç beş kuruş ücretle, işçi karnını ancak bu kadar doyurabiliyor ve karın gurultusu maalesef kesilmiyor. Belli ki siz bundan rahatsız oluyorsunuz, fakat bunun çaresi insanca çalışma koşulları ve yeterli bir ücret. Eğer işçilerin karnı yeterince doyarsa karınları guruldamayacak ve siz de kitap çıkarmak zorunda kalmayacaksınız.
Ekmeği peçete niyetine kullanmayın diyorsunuz. Ben yıllarca fabrikalarda çalıştım, iyi bilirim. Hangi fabrikanın yemekhanesine peçete konuyor? Yemeklerin yendiği yerleri bilmezsiniz. Fabrikanın en izbe yerinde, masalar derme çatma, tavanlar akar, yemekler buz gibidir. Cam bardak yerine metal bardak verilir, çünkü camlar kırılır. Zarar edersiniz diye cam bardak vermezsiniz.
Sanki işçiler her gün davetlere gidiyorlar, önlerinde açık büfeler varmış gibi, “açık büfelerde yemeklere karşı saldırgan olmayın, para vermiyorsunuz diye durmadan yemeyin” uyarısı yapıyorsunuz. Herhalde kendinizle karıştırıyorsunuz işçileri. Çünkü her gün otel ve benzeri yerlere sizler gidiyorsunuz. İşçiler tatile gidecek olanak bulamıyor, en fazla kendi akrabalarına gidip gelirler. Bunun için de sizin görgü kurallarınıza ihtiyaçları yoktur.
Eşinize, “karı” veya “koca” demeyin. Sizlerin, “eşim” ve “hanımefendi” deyişinizin altında kimbilir neler yatmaktadır. Kadınlara nasıl baktığınız ve onları bir meta veya mal olarak nasıl gördüğünüzü sisteminiz çok iyi anlatıyor. Bunun için işçilere ve emekçilere söyleyeceğiniz hiçbir şey olamaz.
Bir de karşıdaki insanın elini sıkarken nazik davranın diye uyarı var. Üzgünüz, ne yazık ki elimiz nasırlı ve kaba, ama ellerimiz sevecen ve şefkatli. Tezgahın başında günlük onlarca ton metal işliyoruz. Gücümüz buradan geliyor. Ellerimizin sayesinde bu kadar rahat ve bolluk içinde yaşıyorsunuz. Bunlar öpülesi eller, hakaret edilecek eller değil.
Kısacası, MEES kitabı aslında görgü kurallarını öğretmek bir yana, işçilere hakaret belgesi olarak çıkmıştır. İşçilerin yapacağı tek şey bunları toplu olarak geri iade etmek ve MESS’in özür dilemesini sağlamaktır. Bugün işçilerin yaşadıkları koşulların ve sefaletin tek sorumlusu onların düzeni ve sistemleridir. Bursa ve İstanbul’da çıkan yangınlarda kavrulan ve kömürleşen işçilerin hayatına kasteden patronların bizlere görgü kurallarını öğretecek bir yanları yoktur ve olamaz. Patronların sistemine ihtiyaç duyulmayan, ne insanların, ne de kuşların öldüğü, adalet, eşitlik ve kardeşlik içinde yaşadığımız nice bayramlara.
e-posta: [email protected]