www.sendika.org’da, 18 Ekim 2005 tarihinde, ayımlanan “Gecekonduları niçin yıkmalıyız?” yazım üzerine bazı değerlendirmeler, eleştiriler ve “küfürler” yapıldı. Bunları biraz değil, çokça gecikmeli olarak yanıtlayabildiğim için, bu konuda vereceğim cevabı merak edenlerden, bu gecikme nedeni ile özür dilerim. Bu yazıyı değerlendiren, benim görebildiğim, üç “uzun”, bir de ayrıntılarını izleyen bölümlerde göreceğiniz bir internet sitesindeki “kısa” eleştiri-öneri-değerlendirme […]
www.sendika.org’da, 18 Ekim 2005 tarihinde, ayımlanan “Gecekonduları niçin yıkmalıyız?” yazım üzerine bazı değerlendirmeler, eleştiriler ve “küfürler” yapıldı. Bunları biraz değil, çokça gecikmeli olarak yanıtlayabildiğim için, bu konuda vereceğim cevabı merak edenlerden, bu gecikme nedeni ile özür dilerim.
Bu yazıyı değerlendiren, benim görebildiğim, üç “uzun”, bir de ayrıntılarını izleyen bölümlerde göreceğiniz bir internet sitesindeki “kısa” eleştiri-öneri-değerlendirme ve küfürler var. Önce daha önemli bulduğum üç uzun değerlendirmeden hareket edeceğim. Daha sonra bir parça tekrar olsa da kısa “değerlendirmelere” uzunca yer vereceğim. Zira, bu yazının yazılmasının temel kaygısını o kısa değerlendirmeleri yapacak olanların düşünceleri ve tutumları oluşturuyordu. Bu kısa değerlendirmeler de bu kaygının ne kadar “doğru/haklı” olduğunu ortaya koymuş bulunuyor.
“Gecekonduları niçin yıkmalıyız?” yazısına ilk yanıt “Gecekonduları Yıkmak Mı? Önce Plazaları Sonra da Kapitalizmi Yıksak Yetmez Mi?” başlıklı yazı ile Gürşat Özdamar’dan geldi. Doğrusu, sevgili Gürşat’ın yanıt adına yazdıkları ile benim bir sorunum yok. Ancak, sevgili Gürşat, benim muradım ile kendi muradını karıştırmış! Bir, kapitalizmi yıkmadan plazaları yıkmak zor olsa da imkansız değildir. Ancak, plazaları yıktığımızda gecekondularda yaşayanları o kötü yaşam koşullarından kurtarmış olamayız. Bu nedenle, öncelikli sorun plazaları yıkmak değil, emekçilere, kent yoksullarına kötü yaşam koşulları sunan, hatta bu kötü yaşam koşulları sunan evler üzerinde kira adında rant edinenlerin gecekondularını “yıkmaktır”. “Yıkmak”! Ne yazık ki, bir soyutlama olarak ileri sürülen, ama tam anlaşılmayan, bir oluşumu ortadan kaldırmak isteyen “yıkmak” ile gecekonduları fiili olarak “yıkmak” istemi birbirine karıştırılmıştır. Yazıda murad edilen yıkmak, soyut bir yıkmaktır ve gecekondu adı verilen bu konutlarda yaşayanların bu ortamda, bu koşullarda yaşamayı hak etmediklerine yönelik bir istemi, dileği ve bunun bir gereği olan bir eylemi dile getirir. Yoksa, daha sonra “sıkı” örnekleri verilecek olan “sıkı” gecekonducuların anladığı gibi “hemen, bugün ne kadar gecekondu varsa onları yıkalımı” dile getirmez! Gecekondu denilen yerde yaşanan tüm olumsuzlukların ortadan kaldırılmasını isteyen bir soyut taleptir bu “yıkım” istemi. Bu soyut “yıkım” sonucunda talep edilen ve pek sıkı “devrimci”, “sosyalist”, “anarşist” yorumcuların görmek istemedikleri ise şudur (Sevgili Faruk Alpkaya’nın da yerinde uyarısı ile “yıkmak” istediğimiz yerine kurmak istediğimizdir de bu. Tabii bir de “yıktın, yerine ne koyacaksın” diye soranlara da yanıttır bu.): Yıkılacak olan bu gecekondularda yaşayanlara en çok üç katlı binalardan oluşan, farklı büyüklüklerde alternatifler sunan, merkezi ısıtma sistemi olan, sıcak ve soğuk suyu kesintisiz akan, bahçesi, parkları, inanmayacaksınız ama yüzme havuzları olan, spor alanları bulunan, kreşleri ve ana okulları olan gettolaşmamış, insanca yaşanacak, kültür ve sanat etkinliklerine herkesin katılacağı olanaklar yaratan bir “mahalle”. Bir ütopya mı bu? Hayır! Bir mücadele ve kararlı bir gücün ortaya konulmasına bağlı olarak, pekala gecekonduları, bu gün benim söylediğim soyut anlamın dışında, somut olarak yıkmak isteyenlere karşı herkesin çok iyi savunabileceği iyi bir barınma hakkıdır bu. Öyle sıradan, her rüzgarda soba zehirlenmesine yol açan, ilk yağmurlarla evi su içinde kalan, banyoda oksijen yetmezliği nedeni ile şofben zehirlenmesinden ölenlerin olmadığı bir barınma hakkı öneriyorum ben. Ama, siz devrimcilik sosyalistlik adına her ne pahasına olursa olsun “bu gecekonduları yıktırmayız, kamu arazisi halkın arazisidir, böyle yaşasınlar, ilk rüzgarda soba zehirlenmesinden, banyoda oksijensizlikten ölsünler, ilk yağmurlarla evi su bassın ve bu gecekondularda da barınma hakkı kutsaldır” diyorsanız benim devrimcilik ve sosyalistlik adına söyleyecek tek sözcüğüm yoktur. Da, Gürşat’ın gecekondu konusunda şu yazdıkları, bütün yazdıklarını bir parça (tamamen, genellikle değil!) ters yüz ediyor. Bu nedenle buraya yorumsuz olarak aktarıyorum, ama köylülük ile devrim arasındaki ilişkiyi sorgulamayı da göz ardı etmeden: “Aslında köyden gelen bir mirastır. Köyün şehire taşınmasıdır bir bakıma. bir kültür gizlidir o basit karmaşıklıklarında. Oraları korunmasız birer mahalledir. Komşuluklar vardır her şeye rağmen. Zaten devrimcilerin oralarda barınabilmelerinin ve faaliyet yürütebilmelerinin nedeni bu sıcak ilişkiler değilse nedir? Yıkacaksak herhangi bir kültürleri olmayan, soğuk, çirkin, yapay, yüksek güvenlik duvarlı, gözetleme kameralı plazaları, gökdelenleri yıkalım. Oralarda yaşamayı ne şimdi(!) ne de hiçbir zaman haketmiyoruz.
Gecekonduları yıkmak mı? Önce plazaları sonra da kapitalizmi yıksak bu yetmez mi?”
“Gecekonduları Niçin Yıkmalıyız” yazısına ilişkin bir başka “uzun” eleştiri de www.sendikanet.org’da yayınlanmış Birlikte Umut Derneği Üyesi olan Özcan Işık-Gökhan Güzel’in yazısıdır. Yazının ilk paragrafındaki not bir parça muratlarını da ortaya koymaktadır: “Not: Bu yazı,Yüksel Akkaya’nın Kızılbayrak dergisine yazmış olduğu “Gecekonduları Niçin Yıkmalıyız?” başlıklı yazısının vermiş olduğu “ilham”la kaleme alınmıştır”. Güzel, bu yazıyı yazanlar, Kızıl Bayrak’ın alıntılayarak yayınladığı www.sendika.org’daki yazıyı görselerdi, belki başka bir şey yazacaklardı. Yazıyı yazana olduğu kadar yayınlandığı yere de bir gönderme yapmış olmaları böyle düşünmemize yol açıyor, umarım bu konuda yanılıyorumdur!
Aslında bu yazı ilk paragrafı ile kendisini tasnif dışı tutuyor. Ancak, bir sarf edilmiş emek olarak da “ciddiye” alınmayı hak ediyor. İlk paragraf şöyle: “İşçi sınıfının mülksüzleştirilmesi, onun otomatik olarak sınıf bilincine erişmesine ve mücadeleye tutuşmasına yol açmaz. Akkaya; Engels’ten alıntı yaparak başladığı yazısında, kendi yanlış görüsüne dayanak bulduğunu düşünmektedir”. Eh, bir yazıya, bu kadar okumak ve anlamak arasındaki farkı görmeden, böylesine katı ve sert bir yorumla başlayan bir yazıya, bizim de bakış açımız daha dikkatli olmayı gerektirecek. Ama söylemediğimiz bir şeyi bize söyleten, sonra da buna dayanak olarak Engels’i örnek gösterdiğimizi ileri süren böyle bir başlangıç için, aslında “pes” diyip geçmek gerekirdi. Ancak, her yazının, notun önemli olduğunu düşündüğümüz için bu yazıya da cevap vermemiz bizim ahlakımız açısından kaçınılmaz.
Bu eleştiriyi yapanlar ne Engels’in soyutlayarak yazmak istediğini anlamış,ne de benim soyutlayarak anlatmak istediklerimi. Aslında sorun bir algılama isteğinden çok, bulunulan pozisyon ile ilgilidir. Bu pozisyondan bağımsız düşünseler Engels’in o büyük soyutlamasının bütün kapitalist toplumlar/ülkeler için her zaman geçerli olacağını da göreceklerdir. İş, o kadar basit, “bu dünde kaldı cancağızım” diyecek kadar tarihsel değildir. Bu nedenle bu eleştiri yazısı başından hatalı bir kurgu olduğu için sonunda varılan sonuç da ne devrimcidir ne de sosyalisttir. Sadece günlük bir politikadır. O kadar. Bu nedenle de üzerine uzun uzun durmaya değmez. Zira bu yazıdaki başka anlatımlarla bu yaklaşımın ne kadar devrim ve sosyalist tutum dışı olduğu anlatılmaktadır.
Ancak, şu ifade bu yazıyı yazan arkadaşların ruh hallerini gösterdiği için önemlidir. Bu nedenle bir parça cevap vermeyi, kişisel olarak, gerektirir. Önce alıntı: “Akkaya gibi arkadaşlar, akademik düşünüşün sınırları dışında d
üşünmeye özel çaba gösterirler. Bu çabanın kendisi onlara akademi içinde ve dışında ayrı bir itibar kazandırır. Ancak bizzat bu itibarın kendisi akademik düşünüşün tekrar yöntemlerine sirayet etmesini göremez kılar”. Ben bu cümleyi anlayamadığım için buraya aldım. Bir akademisyen olarak “akademik düşünüşün dışında düşünmeye özel çaba” gösterdiğim belirtiliyor, ki bundan mutluluk duyarım. Ama, bu taltiften sonra “Bu çabanın kendisi onlara akademi içinde ve dışında ayrı bir itibar kazandırır” ifadesi ile nereye konulduğumu anlayabilmiş değilim. Övgüden sonra “sövgü” (daha yumuşak bir ifade ile eleştiri diyelim) başlıyor gibi. .”Ancak bizzat bu itibarın kendisi akademik düşünüşün tekrar yöntemlerine sirayet etmesini göremez kılar” cümlesi ile ne denildiğini, ne anlatılmak istendiğini tam da anlayabilmiş değilim!… Benim için anlamak çok önemli değil de, bu güzide eleştirmenlere söyleyeceğim tek bir şey var: Kusura bakmayın, akademik bir sıfata sahip olan, bu sıfatlarından ve kimlikten yoksun olarak bir devrimci ve sosyalist kimliği ile tek bir satır yazamaz mı? Acaba, eleştiri konusu yaptığınız bu yazı bir akademik yazı mıdır, yoksa bir akademi dışı yazı mıdır? Ciddi bir sıkıntı yaşadığınızı fark ettiğm için söyleyeyim, akademik bir yazı yazdığımda akademik sıfatımı kullanırım, örneğin hiç çekinmeden, bu kadro bana verilmediği için de inatla, Doç. Dr. Yüksel Akkaya diye yazarım. Akademik olmayan tüm yazılarımda, bir devrimci, bir sosyalist kimliğimi ifade eden sade adımı kullanırım: Yüksel Akkaya. Böyle olduğu için de akademik sıfatım vs. ye yönelik yapmış olduğunuz değerlendirmeleri anlamsız bulurum. Bunun üzerine yaptığınız kurgunun değerinin de çok büyük anlamı olmadığını düşünürüm. Bütün bunlara rağmen bu yazıdaki ve benim yazımdaki uyuşmazlıkları göstermeyi bir yazar ahlakı olarak görürüm.
Benim belli başlı tezlerim ile sizin ileri sürdükleriniz arasındaki çelişkiyi bir kez daha özetlemek gerekiyor: ben, gecekonduların sağlıklı barınaklar olmadığını, bu nedenle “soyut” olarak yıkılması gerektiğini, felsefi olarak red edilmesi gerektiğini ileri sürüyorum, siz günü kurtarmak adına “kalsınlar ne zararı var” diyorsunuz, barınma hakkı adına. Kusura bakmayın barınma hakkını bu kadar geri noktada kurmak hiçbir devrimciye, sosyaliste yakışmaz. Ben uzun vadede bunların yerine daha sağlıklı konutlar mücadelesini öneriyorum, ancak o zamana kadar da mevcut durumun korunmasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyorum. İki seçeneği sunsanız, eminim “gecekonducu” yukarda sunduğum seçeneği baskın olarak seçecek. Ama daha vahim olan öneri şudur: “Devrimciler, meseleye barınma sorunu çerçevesinden yaklaşmalıdır”. Hayır, devrimciler, sosyalistler meseleye, soruna basit bir barınma hakkı açısından değil, bunu da içeren sınıf eksenli ve bunun mücadelesi çerçevesinde bakmalıdır. Barınma sorununu kökten çözmek kapitalist bir sistemde devrimcilerin sorunu değildir. Devrimciler ve sosyalistler en iyi koşullarda barınma hakkını talep ederek, kapitalizmin kendi yasalarına aykırı olarak, buradan bir siyasal bilinç yaratmalı, siyasal mücadele geliştirmelidir. Bu barınma hakkı, sosyalist sistemdeki bir barınma hakkı olarak dile getirilmelidir (yüzme havuzundan kreşe, merkezi ısıtmadan kültür merkezlerine kadar).
“Gecekonduları niçin yıkmalıyız?” yazısına yönelik üçüncü uzun değerlendirme, benim görebildiğim, Yol dergisinin 8. sayısında çıktı. Bahadır Ekinci imzalı “Neden Yıkımlara Karşı Mücadele” başlıklı yazı “Gecekonduların sağlıksız olduğu ve er ya da geç yıkılması gerektiği doğrudur” tespiti ile bize destek vermekte, ama can alıcı bir soru ile tartışmayı sürdürmektedir: “Ama ne zaman ve hangi koşullarda?”. Bizim kısa, sivri, köşeli yazımızın hiçbir yerinde gecekondular hemen yıkılmalıdır diye bir şey yok! Tersine, daha önce de ifade edildiği gibi, yeni ve uygun koşullar oluşturuluncaya kadar bunların korunması gerektiği kısa ve özce ifade edilmiştir. Bu nedenle, ne zaman, sorusu çok önemli değildir. Zira yanıtı bellidir. Sorun, soyut olarak ifade edilen “gecekonduya” ve yarattığı bazı olumsuz sonuçlara bakmak ve görmektir. Biz “gecekonduları yıkmalıyız” derken soyut olarak oralarda yaşanan olumsuz yaşam koşuluna dikkat çekip, bu soyutlama üzerinden bir durum değerlendirmesi yapmak istiyoruz. Hepsi bu. Yoksa derdimiz, şimdi, ne kadar gecekondu varsa yıkalım değil. Bu kısaca yazılmış yazıda da buna ters bir değerlendirme yok (idi).
Soyut olarak da olsa gecekonduları yıkma talebinin zamanlaması iyi mi? Evet iyi. Hayır, iyi değil diyenlerin temel gerekçesi,”Ya şehr-istanbul’da Kentsel Dönüşüm Projesi hayata geçirilmeye çalışılırken bunun sırası mı?” sorusudur. Evet, tam da bunun sırasıdır! Evet, bir dönüşüm projesi hayata geçirelim, ama bir avuç rantistin çıkarları doğrultusunda değil, emekçilerin, kent yoksulların istedikleri doğrultuda, bir değişim projesini, kavgasını vererek, sınıf eksenli mücadeleyi yükselterek verelim. Sermayeye karşı, bu, soyut olarak yıkılası gecekonduları değil, sosyalist toplumun kuracağı barınma hakkının nüvelerini içeren projeleri savunalım. Evet, plazalar yerine iki, en çok üç katlı evlerden oluşan, parkı, bahçesi, yüzme havuzu, kreşi, ana okulu, kültürel ve sportif mekanları olan, merkezi sistemle ısıtılan, insanca yaşanan mekanlar talep edelim.
Bütün bu nedenlerle, gecekonduları soyut ve felsefi anlamda yıkmalıyız. Gecekondular emekçilerin, kent yoksullarının hak ettiği barınma yerleri değildir. Barınma hakkı adına bu kadar geri yerleri savunmak devrimcilik değildir, sosyalistlik değildir. Zira, ne devrimcilerin ne de sosyalistlerin barınma hakkı adına ufukları bu kadar geri ve dar değildir.
Devrimciler ve sosyalistler, önce daha insanca yaşanır konutlar ve barınma hakkı talep etmeli, bunu bir olmazsa olmaz olarak kabul edip, mücadelesini bu eksende yükselterek gecekondularda yaşayanları politikleştirmeli, devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir kaldıracı yapmalıdır. Bugünkü mücadele biçimi ile bu kötü/”iyi” gecekondularda barınma hakkı talep ederek onları bu kötü yaşama mahkum etmek ne devrimciliğe ne de sosyalistliğe sığar. Mülkiyet hakkı gibi kapitalist bir yaklaşımı ve her zaman kapitalizmin gübreliği olacak bir durumu meşrulaştırmadan devrimci ve sosyalist bir barınma hakkını savunmak mümkündür. Gecekondular, soyut bir kavram ve ifade olarak, bu devrimci, sosyalist barınma hakkının düşmanıdır. Böyle olduğu için de ifade ettiği soyut anlamda gecekondular mutlaka yıkılmalıdır.
EK Yerine
“Gecekonduları niçin yıkmalıyız?” yazısını çok önemsediğim için “köşeli, sivri” cümlelerle ve çok kısa olarak yazdım. Muradım bir bu konuda bir tartışma açmak, devrimci ve sosyalist hareketin bu konudaki politikalarını doğrusu ve yanlışı ile tartışmaktı. Bir de bir kaygı ile “yanlış” giden bir “şey”e bir parça “müdahale” etmekti, haddim olmayarak elbet (edilen küfürler nedeni ile).
Yazı kendi içinde sorunlu gibi görünse de, kurgusu ve amacı itibari ile böyle değil. Özellikle kısa tutuldu, asıl düşünceler bir sonraki yazıya bırakıldı, bir de gecekondular üzerinden devrimcilik ve sosyalistlik yapanlara tahrik edici düzeyde bir polemik malzemesi sunmak istedi, ki bu sorun biraz daha farklı noktalardan tartışılabilsin. Ancak, böyle bir tercihin sunacağı bazı avantajlar kadar dezavantajları da vardı. Ne yazık ki bu yazının tartışmaları, istenilen yerde tartışmayı sürdürmekten çok, olabileceği düşünülen dezavantajlardan üzerinden sürdü. Bu nedenle yazı ile ilgili değerlendirmeler uzun bir
süre “dinlendirilmeye” terk edildi, daha iyi bir tartışma yaratabilmek için.
Tartışma konusu olan yazının temel kaygılarından biri devrimciliğin gecekondu mücadelesine indirgenmesiydi. Nitekim bu yazıya tepki göstermekten çok “küfretmeyi” tercih edenler de bu kaygıyı doğrulamış görünmektedir. Bu nedenle bu eleştiri kokmayan “küfürlerden” bir demet sunmak, yazının muradını ortaya koymak açısından yararlı olacaktır.
http://istanbul.indymedia.org/news/2005/10/76987_comment.php#77541’ta tartışılan bu yazıya yönelik olarak devrimci, sosyalist, anarşist olduğunu düşünen “yorumcular” tarafından aşağıdaki “yorum ve düşünceler” dile getirilmiştir (Bu düşünceler, www.sendika.org’da yayınlan bu yazıyı Kızıl Bayrak dergisinden yukarıda adı geçen siteye aktaran bir okuyucu üzerine yapılmıştır. Yani sorun, bu yorumcu devrimci, sosyalist, anarşist olarak kendisini nitelendirenler tarafından bir parça da Kızıl Bayrak politikası olarak değerlendirilmiştir. İnternetten yararlanan bu muhterem yorumcular, belli ki bu yazının www.sendika.org da daha önce yayınlandığını bilmiyorlar. Bilselerdi, aynı “güzel” düşüncelerini www.sendika.org’a da yöneltmekten kaçınmazlardı. Ancak asıl sorun da burada. Zira bu yazıyı yazan ne Kızıl Bayrak ile organik bir örgütsel ilişki içindedir, ne de www.sendika.org ile. Ancak yazıyı okuyanlar, “burada yazıyor, öyleyse buradandır” diye hafiyece bir iş yapıyorlar, bu nedenle de düşüncelerini, yorumlarını yazıdan çok bu örgütsel alan üzerinden yapıyorlar. Bu nedenle de “açık” veriyorlar!). Bu açıklar ise aşağıdaki alıntıların kimisinde kendisini şöyle ortaya koyuyor: (Bu alıntılarda, gecikmeli de olsa bu değerli düşüncelerini dile getirenlere cevap verilecektir).
“Zeka
gönderen:Zeka Sunday October 30, 2005 at 12:35 PM
Ya arkadas senin zekana hayran kaldim!!!
Hadi bizahmet siz ‘merkezi yönetim ile yerel yönetimler üzerinde bir baskı uygulayarak düşük kiralık konutlar üretmeleri savunulmalıdır.’i uygulayin?
Ama biz, siz ‘merkezi yönetim ile yerel yönetimler üzerinde bir baskı uygulayarak düşük kiralık konutlar’ elde edene kadar gece kondulari savunalim tamammi ‘baski uygulayici’ arkadas?
hem bize ogretin bu isler nasil oluyor diye!”
NE DEMELİ? OKUMAK İLE ANLAMAK ARASINDA BİR FARK VARSA YAZIMIZDAN BİR TEK CÜMLELİK ALINTI İLEYORUM YAPMA YETENEĞİ GÖSTEREN BU “ZEKA” KODLU KARDEŞİMİZE CEVABI ŞÖYLE VEREBİLİRİZ: Biz yazımızda şöyle bir şey de önermiştik, acaba görmediniz mi? “Kuşkusuz, yeni bir olanak sunmadan gecekonduların yıkılmasını savunmak mümkün değildir. Zira, bu durumda iyi kötü başını sokacak bir yeri olanlar tamamen açıkta kalacaktır”. “Zeka “kodlu kardeşimiz, aynı zekayı yazıyı okurken gösterememiş! Evet, biz daha insanca yaşanacak konutlar yapılması için mücadele ederken ve bu konutlar yapılıncaya kadar, aynı zamanda bu gecekonduları da savunalım diyoruz. Öğrenmek için ise önce okuduğunu anlamak, sonra sakince yorumlamak gerekiyor, “Zeka” kodlu “zeki” kardeşim.
“zoraki teori
gönderen: gece konduda yaşamış biri Sunday October 30, 2005 at 11:20 PM
gecekondu egemenlerin çözemediği konut sorununa
ezilenlerin yaşamak için buldukları bir çözümdür
bu durumda egemenler için büyük sorun olmuştur çünkü çıkış itibari ile onların insiyatifi dışında komu arazilerinin işgali ile ortaya çıkmıştır.emekçilerin konut sorununa bu geri müdahaleleri konut sorununu çözemeyeceğine göre bunu işlemek sosyalizme evirmek bu sorununa sahip çıkan tapkili kitlelerin aydınlanmasına bağlıdır yani sosyalist aydınlanma ya da örgütlemenye.tabi başkalarına küfür ederek yaşayan kızıl bayrak eşrafından böyle bir hamle beklemek yanlış olur. bıl polemik yaparak bizde varız demek yerine birşeyler yapında biz görelim
unutmayın sizin dışınızda herkes sizin devrimciliğinizi tartışmaya başladı”
NE DEMELİ? “ZORAKİ TEORİ” BAŞLIKLI YAZININ “GECE KONDUDA YAŞAMIŞ BİRİ” KODLU SIKI DEVRİMCİ KARDEŞİMİZ KIZIL BAYRAKÇILARA OLAN ÖFKESİ ÜZERİNDEN, REKABETİ ÜZERİNDEN MESELEYİ TARTIŞMAYI TERCİH ETMİŞ! Bu sıkı devrimci kardeşimize söyleyeceğimiz şudur: gecekondu ezilenlerden çok kapitalistlerin ucuz emek olarak benimsedikleri bir çözümdür. 150 yıl önce de bugün de. Öyle olduğu için 150 yıl öncesini yansıtan bir durumu gösteren Engels’ten alıntı yaptık. Ama bu alıntı ile bugünü bile karşılaştırmada aciz olarak böyle bir akıl yürüttüğünüze göre, bizim gecekonduları niçin yıkmak istediğimiz daha büyük anlam kazanıyor.
“Teorik hata var yazıda
gönderen: powerfull Monday October 31, 2005 at 08:00 AM
Teorik bir hata var yazı da.Gecekondu burjuvazinin buldugu bir çözüm değildir. Burjuvazinin daha doğrusu kapitalizmin proletarya ya ” dayattığı ” barınma biçimidir.Bunu çözüm gibi düşünmek yanlış , sanki burjuvazi proletaryanın elinden tutumuş evsizsen hazır gecekondular var git barın dermiş gibi bir yanılsama ortaya çıkmakta.Oysa kapitalizmi doğru tahlil edememek ya da üstün körü bir tanımlama yapmakla doğru sonuçlara ulaşılamaz.Proletarya sadece emeğini satarak varolabilirse , ki bu emeğinin karşılığında sadece yaşayacağı kadar ücret alabilirse ki kabaca ” ücretli kölelik düzeni ” denieln kavram varoldugu sürece gecekondu bir zorunluluktur.Eğer burjuvazinin çözümü gecekondular olsa gidip yıktırmazdı heralde..Önce kapitalizm yıkılmalı ücretli kölelik düzeni sona ermeli”
NE DEMELİ? “TEORİK HATA VAR YAZIDA” BAŞLIKLI DEĞERLENDİRMEYİ YAPAN “POWERFULL” KODLU KARDEŞİMİZ TEORİK HATA ÜSTÜNE TEORİK HATA YAPIYOR! Bu nedenle bu “hata” uyarısı notunu, yazımızla baş başa bırakmak gerekiyor.
“şaşırdım
gönderen: SAFAK Monday October 31, 2005 at 08:03 AM
Bu yazı gerçekten Kızıl Bayrak’tan mı geliyor? Böyle garip garip açılımlar geliştirip bir de Marksizm’le bağdaştırmaya çalışmanın sonu TKP gibi sınıf-kitle dışı bir “parti” olmaktır.”
NE DEMELİ? “ŞAŞIRDIM” BAŞLIKLI NOTU YAZAN SIKI DEVRİMCİ “ŞAFAK” KOD ADLI KARDEŞİMİZ YAZI YERİNE KIZIL BAYRAK İLE TKP’Yİ BENZETME İŞİNE SOYUNMUŞ, DA NE İLGİSİ VAR BE KARDEŞİM! HANİ HİÇ DEĞİLSE BİR İKİ ÖRNEKLE BUNU BİZE GÖSTER, DE, BİZ DE ANLAYALIM NEDİR BU BENZERLİK?
ZIRVALAMANIN TEORİSİ
gönderen: Hz. Engels Monday October 31, 2005 at 08:33 AM
Hz. Engels in birkaç sözünü alıp genel teori üretince gerçeklere hiç mi hiç yaklaşılmış olmuyor bana kalırsa. Merkezi ve Yerel yönetimlere emekçilerin bugün böyle bir dayatmada bulunması saflık değilse dangalaklıktır! Emekçilerin yaşantısını bilmeyen onlardan öğrenemyen tarz, kaçınılmaz olarak onlardan kopuk ve tepeden inmeci formülasyonlarda bulur kendini.
Bir kere en baştaki tarz yanlış. Marx ın E ngels in bir lafını alıp besmele çeker gibi ondan sonra emekçilere ‘ayetler indirme’ alışkanlığından ne zaman vazgececez? Engels öyle derken meselenin bir yönüne bakıyordu ya da tümden yanlıştı! Olamaz mı yani?Adamlar şaşıramaz mı? Adamlar allah mı yahuı?
Sonuç olarak somut politika herşeye rağmen gecekondu yıkımlarına karşı barikat olmaktır. Evet belki zaman zaman savunulan yerlerden devrimciler kovulacaktır ama devrimcilerin gör3evi tutkal gibi kovulsalar da emekçilere yaşamın her alanında (/ sadece gecekondular değil) yapışmak olmalıdır.Vew her daim yüzümüz onlara dönük ve onlardan da öğrenir bir tazr da olmalı bana göre
Saygılarımla…”
NE DEMELİ? BU YAZIYA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME YAPAN HİÇ BİR ANARŞİSTE BU YAZI ÜZERİNDEN BURADA YANIT VERMEYİ DÜŞÜNMÜYORUM. ZİRA, BU YAZI DEVRİMCİLERİ VE SOSYALİSTLERİ GECEKONDU POLİTİKALARI AÇISINDAN DEĞERLENDİREN BİR YAZIDIR. BU
NEDENLE ANARŞİSTLERİ DOLAYLI KAPSAR. ZİRA ONLARA YÖNELİK DAHA BAŞKA BİR YERDEN BİRŞEYLER ANLATMAK GEREKİR. BU NEDENLE KUSURA BAKMASINLAR (GÜRŞAT ÖZDAMAR’IN YAZISI HARİÇ, BU TÜRDEN YAZILARA BURADA YANIT VERİLMEYECEKTİR. ANCAK İSTENİRSE BAŞKA BİR PLATFORMDA BU TARTIŞMAYA ANARŞİSTLERLE DEVAM EDİLEBİLİR. BU YAZI VE BU TARTIŞMA İTİBARİ İLE, ÖZNEL BİR KARARLA BEN ŞİMDİLİK, ANARŞİSTLERİ TARTIŞMA DIŞI TUTUYORUM). ANCAK YUKARIIDAKİ NOTU DA BİR İFADE OLARAK AKTARMAK İSTEDİM.
“KOMİKSİNİZ
gönderen: HANCI Monday October 31, 2005 at 09:15 AM
PES DOĞRUSU.İNSANLARIN İKİ GÖZ KONDUSUNU YIKACAKLARMIŞ.MİLLET KİRACI OLACAKMIŞ VE “A BAKIN BİZİM ASKARİ ÜCRETİMİZ YETERLİ DEĞİL,YILLARDIR EVİMİZ VARDI ONUN İÇİN BU GERÇEĞİ FARK EDEMEDİK HADİ ARKADAŞLAR ÖNCE BİLİNÇLENELİM,SONRA DA PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜNÜ KURALIM”DİYECEK.bURASI iNGİLTERE DEĞİL Kİ ENGELS’TEN ALINTILARLA( İNGİLTERE’DE EMEKÇİ SINIFLARIN DURUMU) SORUNLARI GİDERESİNİZ.PEKİ MİLYONLARCA İŞSİZ İÇİN NE DİYECEKSİNİZ ONLAR ASKARİ ÜCRET DE ALMIYORLAR NİÇİN BİLİNÇLENİP ALANLARI İNLETMİYORLAR ONLAR İÇİN DE BİR TEORİNİZ VAR MI?hAYATA UYMAYAN TEORİNİN YERİÇÖPLÜKTÜR.SAYENİZDE ÇÖPÇÜLER İŞSİZ KALMIYOR.”
NE DEMELİ? “HANCI” KOD ADI İLE YAZAN KARDEŞİMİZ BİZİ CİDDİ BULMAMIŞ, KOMİK BULMUŞ. NE GÜZEL! OKUMAYI ANLAMAYA DÖNÜŞTÜREMEMEK BÜYÜK BİR YETENEK. BU “KOMİK” NOT DA BU YETENEĞİN İYİ BİRİ ÖRNEĞİ. YAZI, MÜLKSÜZLEŞİN, EVSİZLEŞİN BU DA DEVRİMİN YOLUDUR DEMİYOR. YAZI, MÜLKİYET SAHİBİ OLMANIN, EV SAHİBİ OLMANIN SINIF MÜCADELESİNDE ÖNEMLİ SORUNLARA TIKANIKLARA YOL AÇTIĞINI İLERİ SÜRÜYOR. BU KADAR, DAHA FAZLA DEĞİL! DAHA FAZLASINI DEVRİMCİ, SOSYALİST OLDUĞUNU DÜŞÜNENLERE BIRAKIYOR BİR MÜCADELENİN GEREĞİ OLARAK.
“kizilbayrakcilara
gönderen: taraftar Monday October 31, 2005 at 09:44 AM
aslinda,nufus,cokluguda-ucretleri,dusuruyor,su,70,milliyonun,enaz,35,sinin,oldurmek.lazim,boylelikle,patronlar,calistiracak,insan,bulamadilarmi,ucretlerdeyukselmis,olur,”
NE DEMELİ? KIZILBAYRAKÇILARA SATAŞACAĞIM DİYE YAZIYI BİLE ANLAMA İHTİYACI DUYMAMIŞ BİR “TARAFTAR” KARŞIMIZDA. BELLİ Kİ TARAFTARI OLDUĞU YERDEN MALTHUS DİYE BİRİNDEN SÖZ ETMEMİŞLER ONA. ONUN İÇİN ÖNCE MALTHUS’U SONRA FIRSAT BULURSA HAYEK’İ OKUYUP BİZİM YAZDIKLARIMIZI ONLARLA BİRLİKTE DEĞERLENDİRMESİNİ ÖNERECEĞİZ. EH BU ARADA FIRSATI OLURSA BİRAZ DA ENGELS VE MARX OKUSUN.
“mülkiyet
gönderen: kamo Monday October 31, 2005 at 11:11 AM
mülkiyete karşı olmak yada sosyalizm
yüksel akkaya’nın yazısında her ne kadar doğruluk payı olsada sınıf indirgemeci anlayışı; zaten çokda kitap okumayıp bilimsel araştırma yapmayan, yoksulluk, halk gibi kavramları fetişize edip ve “yoksul” insanların bölgelerinde-ki gecekondu oluyor bunlar- siyaset üretememenin siyasetini yapan solcularda yazı yanlış anlaşılır. yazıyı yazanı da kızılbayrağıda tanımam ama bir solcu olarak olayın nasıl bir denklem içerisinde olduğunu açmaya çalışayım:
sosyalistler mülkiyet’i savunmazlar. herhalde bu konuda kimsenin bir diyeceği olmaz. yerel yönetim anlayışı içerisinde sosyalistlerin savunacağı şey barınma hakkıdır. bugün gecekondu yıkımlarında da veya kirada oturanlarda bunu savunmalıdır. sorunun temeli sadece gecekondularda oturanlarlada mı kapsamlıdır. ya gecekondu yapacak olanakları(siz buna gecekondu maliyeti, yer bulamama vb.şeyleride katabilirsiniz) bulamayanların hakları ne olacak onlarda fahiş fiyatlarla kirada oturuyorlar sizce hangisi fazladır????
sosyalistler gecekondu, halk gibi kavramları fetişize ederek ağzında sakız gibi çiğneyerek politika yapmazlar. yeniden yaratacakları dünyanın tasarrufu içerisinde inşaa edecekleri dünya üzerinden politika yaparlar. BEN GECEKONDULARIN YIKILMASINI YADA YIKILMAMASINI DEĞİL BARINMA HAKKINI SAVUNUYORUM!!!
milyonlarca insan çok ağır şartlarda kiralar ödeyerek yaşıyor bu mülkiyet hırsı ne yazıkki o savunulası gecekondulardada var ben bir işçiyim ve şu an bir gecekondu da 400 milyon kira ile oturuyorum.
SAYIN AZ KİTAP OKUMUŞ ÇOK BİLMİŞ SOLCULARIMIZ BENİM SORUNUMU DA ÇÖZERMİSİNİZ EVİME KİRA VERMEMEMİ SAĞLAMAK İÇİN BİLDİRİ AFİŞ BASARMISINIZ!!
Ben insanca yaşamak istiyorum bu gecekondu sahibi benden mülk rantı alıyo ne olacak???
birde soruyorum size siz solcular che nin dediği gibi “sosyalizmi kuracak gibi yaşamalı “diyosunuz değilmi peki yarın iktidara geldiğinizde toplu konnutlar yapmak istediğinizde bu mülklere el koymayacakmısınız yıkmayacakmısınız???
gecekonduların oluşumuna gelince burjuvazi her zaman çıkarı doğrultusunda hareket eder Benim sevgili aristocuklarım şimdi burjuvazi yıkıyor diye onun çıkarına olmadığı kaanatine nasıl vardınız anlayamadım
“a” a değilse b dir devri çok eskilerde kaldı
Burjuvazi işine geldiğinde yani kar ettiğinde yıkmaz işine gelmediğinde yıkar o zamanlar işine geliyodu ve bu “çözüme” karışmadı hatta destekledi. nasıl şu an eğitimi göstermelik desteklesede onun bütün maaliyetini devletin maali yükümlülüklerine yüklemiştir değilmi? yani kendisi masraftan kaçmış ama eğitimli işçi ve tüketici daha fazla ona rant sağlamıştır.
işte barınma sorununuda işçinin üzerine yıkmıştır işçide bunu kabullenmiştir. ama ne zaman burjuvazi için alan yetmemeiştir buraları işçinin kabullendiği dönemlerki gibi elinden kolayca almıştır .
oysa barınma sorununu tüm konut “sahibi” olmayan barınmayı bir masraf haline getiren insanlarla birlikte örgütleseydi gecekonduda olna insanlar bu kadar zorlanmaz ve burjuvazi zorlanır bunun karşılığında ücretleri arttımak gibi bir çıkış yolu bulurdu.
yorum gelirse daha detaylı devam edeceğiz…”
NE DEMELİ? ASLINDA BİZİM VURGU YAPMADIĞIMIZ BİR ALANA, ÇOK İYİ VURGU YAPAN BİR DEĞERLENDİRME. EVET, GECEKONDU SAHİPLERİNİN GECEKONDULARDA YAŞAYAN EMEKÇİLERE REVA GÖRDÜĞÜ BU “KİRA” DERDİNE BİZİM SIKI DEVRİMCİ VE SOSYALİSTLERİMİZ NE DİYOR? BU GÜZEL SORUNUN YANITINI BEN DE MERAK EDİYORUM. BUNDAN SONRA, BU YAZIYI MUHATAP ALAN HERKESİN GECEKONDU SAHİPLARİNİN BARINMA HAKKI ÖTESİNDEKİ BU RANTİYECİ ANLAYIŞI, BU RANTİYECİ GECEKONDUCULARI NEREYE KOYDUKLARINI MERAK EDİYORUM.
BU KATKIYI SUNAN YORUM İÇİN “KAMO” KODLU YORUMCUYA TEŞEKKÜR BORCUM VAR. ZİRA BEN İŞİN BU BOYUTUNU PEK DÜŞÜNMEMİŞTİM! AMA “BARINMA HAKKI” DİYE ORTALIKTA DOLAŞANLAR DA DÜŞÜNMEMİŞ GİBİ.
EVET, NE OLACAK? BARINMA HAKKI ÖTESİNDE, BİR DE BÖYLE İSTANBUL’DA 400 YTL YE (ASGARİÜCRETİN 380 YTL OLDUĞU BİR ÜLKEDE) KİRA VEREN GECEKONDU SAHİBİ “KARDEŞLERİMİZİN” DURUMU?
AŞAĞIDAKİ “YORUM” İSE GECEKONDUCU DEVRİMCİLİK İLE SINIF DEVRİMCİLİĞİNİN NE KADAR KARİKATÜRİZE EDİLDİĞİNİ GÖSTEREN İYİ BİR ÖRNEK. BU NEDENLE HİÇ BİR YORUM YAPMAYA GEREK YOK. ZİRA BİZİM TAM DA DEVRİMCİLERİN VE SOSYALİSTLERİN GECEKONDU “MÜCADELESİNDE” NEREDE DURMASINI, NEREDE DURMAMASI GEREKTİĞİNİ GÖSTEREN BİR ANLAYIŞI TEMSİL EDİYOR.
“mulkiyet’e
gönderen: kamo’ya Tuesday November 01, 2005 at 01:01 PM
“BEN GECEKONDULARIN YIKILMASINI YADA YIKILMAMASINI DEĞİL BARINMA HAKKINI SAVUNUYORUM!!!”
Zaten bugun barinma hakkini savunmak ‘gecekondulari savunmaktan’ geciyor!
Sorunu karikaturize ederek isin icinden cikamayiz!
Devrimciler nasil kucuk-burjuva mulk sahiplerinin taleplerine sirtini donmeyip, ortaya cikardigi devrimci enerjiyi devrim ve sosyalizm mucadelesinin cikarlari dogrultusunda kullaniyorlarsa ayni sekilde emekci halkin gecekondu yikimlarina karsi mucadelesinide sahiplenmesi dogrudur!
Kaldiki her gecekondu sahibi esittir burjuva, kucuk-burjuva degildir! Gecekondu sahibi iscilerinde sayisida az degildir!?
Icinde bulundugumu
z sartlarda devrimcilerin elinde ne “merkezi yonetimler” nede “yerel yonetimler” vardir!
(Eger boyle bir durum ortaya cikarsa bunu o zaman tartisiriz!)
Devrimin on adiminda yapacagimizda zaten mulk sahibi siniflarin tumunu mulksuzlestirmek degildir!
(Kaldiki sorun kabaca mulkiyet sorunu degil uretim araclarinin ozel mulkiyeti sorunudur!)
Kucuk-burjuvazi veya kucuk ‘mulk’ sahipleri devrimin ilerleyen asamalarinda pratiginde yardimiyla sosyalist insaya cekilecektir!…
Kaldiki bugun acisindan soruna bakisin bir tarafinida icinde bulundugumuz sartlar ve devrimin ilk adimi ile baglantilidir!
“yaziyi yazani da kizilbayragida tanimam” diyorsun bizde ah keske taniyipta yazsaydin diyoruz!!!
Aslinda arkadas buyuk laflar edip, onceden yaziyi okuyacaklari ve cevap verecekleri kucumsesede birdizi kavrami ve icinde bulundugumuz sureci kavramamistir! Ve kendi bilinc bulanikligini ‘barinma hakki, sosyalistler mulkiyet’i savunmazlar’ vb sloganlari mekan ve zamandan kopararak edebi dogrular ilan ederek ortaya koyuyor!!!”
“tesadufen
gönderen: ibo Tuesday November 01, 2005 at 02:25 PM
turkiyede,tesadufen-kizilbayrak,iktidari.ele,gecirse,birakin,ulkeyi,yonetmesini,bir,ili-yonetecek,kadrosu,vegucu,yok,bol,keseden,atarlar,iste.atmaya,devam.kolay,gelsin.”
NE DEMELİ? HİÇ BİR ŞEY DEMEMELİ…
“Turnusol kağıdı
gönderen: Seyit Tuesday November 01, 2005 at 03:25 PM
Bu siteye koyduğum Kızıl Bayrak’ta yayınlanan yazılar, dolayısıyla Kızıl Bayrak gazetesi, siyaset lümpenlerinin turnusol kağıdı olmaya devam ediyor. Bu yazılara değen, değinenler zerre kadar akla ve bilgiye, sınıf aidiyetine, dolayısıyla devrimci bir tartışma ahlakına sahip olmadıkları için derhal yavşıyor, küfür etmekten başka bir çıkar yol bulamıyorlar. Bu, proleter teori ve eylemin gücü karşısındaki acizlikten başka bir şey değil. Her biriniz Gayya kuyusuna atılmış birer atıktan başka bir şey değilsiniz. Orada kalın; orada kalmanızdan sınıf mücadelesi zerre kadar zarar görmeyecektir!”
NE DEMELİ? SEYİT BU TARTIŞMAYI BAŞLATANLARDAN BİRİ OLARAK SAKİNLİĞİNİ KORUYABİLİRDİ. KORUMALI DA.
“kerro seyide
gönderen: anti kerro Wednesday November 02, 2005 at 01:59 AM
Kerro seyit sen ne desen doğrudur herşeyin doğrusunu iyisini kerro seyit bilir”
NE DEMELİ? “KERRO” KÜRTÇEDE, BİLEBİLDİĞİM KADARI İLE “EŞŞEKÇİK” ANLAMINA GELİYOR. “ANTİ KERRO” KODLU BU KÜRDE DAHA İYİ “ANTİ KERRO”LUKTAN BAŞKA DİLEYECK BİR ŞEY YOK.
“seyit’e
gönderen: seyit’e Wednesday November 02, 2005 at 09:23 AM
“Bu siteye koyduğum Kızıl Bayrak’ta yayınlanan yazılar, dolayısıyla Kızıl Bayrak gazetesi, siyaset lümpenlerinin turnusol kağıdı olmaya devam ediyor. Bu yazılara değen, değinenler zerre kadar akla ve bilgiye, sınıf aidiyetine, dolayısıyla devrimci bir tartışma ahlakına sahip olmadıkları için derhal yavşıyor, küfür etmekten başka bir çıkar yol bulamıyorlar. Bu, proleter teori ve eylemin gücü karşısındaki acizlikten başka bir şey değil. Her biriniz Gayya kuyusuna atılmış birer atıktan başka bir şey değilsiniz. Orada kalın; orada kalmanızdan sınıf mücadelesi zerre kadar zarar görmeyecektir!”
Kurban olayim az cok duzgun yazanlara cevap ver!!!
Biz “devrimci bir tartışma ahlakına sahip olmadıkları için derhal yavşıyor, küfür etmekten başka bir çıkar yol” bulamayan naciz kullarina bu islerin nasil yapildigini bir “goster”!?
Yoksa senin baska birseyi “gordugune” inanacaz!!!
(Biraz mustehcen oldu ama capin (pardon capimiz) bu oldugu icin idare edersin, nede olsa alisiksindir!)”
NE DEMELİ? BU DA DEVRİMCİ SOSYALİST BİR ARKADAŞIMIZIN TARTIŞMA ÇAPINI GÖSTERİYOR. ÖYLE KALMASINDA YARAR VAR (MI?).
“bunu halka soylesene birde
gönderen: onemli diil Thursday November 03, 2005 at 02:45 AM
ya arkadasım bunu halka kondu halklarına soylesene birde…
sen halka çık hakkını ara kapitaizmle faşizmle savaş derken faşizmin yaptığı birşeye ses çıkarılmamasını istiyorsun bu nasıl bir çelişkidir…
insaları evsiz bırakmamak için çalışmak nasıl bir yanlış olur….
bugun git ve ege mahallesine bir bak anlarsın hallkın durumunu
bence yazan arkadaş hayatında hiç halkla kaynaşmamış(gerçek halka ezilen halkla yoksullarla)
o zaman anlarsın
kendi sivriltmek için saçma sapan konuşmayalım yaaa
aşın bunları artık ….”
NE DEMELİ? İŞTE GECEKONDU DEVRİMCİLİĞİNİN SOSYALİSTLİĞİNİN ULAŞACAĞI İYİ BİR ÖRNEK. BU DÜŞÜNCEYE SAHİP OLMAMAK İÇİN BİR NEDEN YOK. ANCAK, BU DÜŞÜNCE, SADECE GECEKONDU DEVRİMCİLİĞİ VE SOSYALİSTLİĞİDİR DAHA FAZLASI DEĞİL.
EH “ÖNEMLİ DİİL” KODLU KARDEŞİM ŞUNU DA İYİ BİL Kİ BU YAZIYI YAZANIN HAYATININ DÖRTTE ÜÇÜ SENİN YAŞADIĞIN GECEKONDULARDA GEÇTİ (GERİ KALANIN BİR KISMI YURT DIŞINDA BİR KISMI DA MERSİN, ANKARA GİBİ KENTLERİN GECEKONDU SAYILMAYACAK SEMTLERİNDE), BU NEDENLE BU GECEKONDULARI YIKMAK İSTİYOR. ANLADIN MI? SEN DE GİT, ETİLER’DE VS BİR YER DE YAŞAMASAN DA, GEZİN , BUNU DAHA İYİ ANLARSIN (ŞUNU DA BİL Kİ BEN ETİLER’İ HAYATIMDA GÖRMEDİM. AMA BİR ŞEYİN NİYE KÖTÜ DİĞERİNİN NİYE İYİ OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN ÖNCE KARŞILAŞTIRMAK LAZIM. NAÇİZANE ÖNERİM BU. KÖTÜYÜ DEĞİL DAHA İYİYİ İSTEMEK DEVRİMCİLİĞİN VE SOSYALİSTİĞİN GEREĞİDİR. YOKSULLUĞUN DEVRİMCİLİĞİ OLMAZ!…
“Buradaki “soru”ların cevabı daha önce verilmişti. Ama anlaş&
gönderen: Seyit Saturday November 05, 2005 at 07:02 AM
Buradaki “soru”ların cevabı daha önce verilmişti. Ama anlaşılan, inkarcı zihniyet bir akla sahip olmadığı gibi bir hafızaya da sahip değil!”
NE DEMELİ? www.sendika.org’da yayınLanan bir yazıyı yayınlayan Kızıl Bayrak dergisinden yazıyı http://istanbul.indymedia.org/news/2005/10/76987_comment.php#77541 ortamına taşıyan “seyit kodlu arkadaşa, bana, Kızıl Bayrak’a, dolayısıyla aynı yazıyı ilk yayınlayan www.sendika.org’a yönelik yapılmış “devrimci”, “sosyalist” arkadaşların yorumu böyle. Bu yorumlar, bu yazının ne kadar “anlamlı ya da anlamsız” olduğunu da gösteriyor. Yazıyı yazan, yazının bir gerçeği göstermede bu yazının iyi bir turnusol kağıdı işlevi üstlendiğini düşünüyor. Sorun, şimdi, sınıf mücadelesini sürdürenlerin bu yorumlardan hareketle bir kez daha gecekondu politikalarını gözden geçirip geçirmemesine bağlı olarak ortada duruyor, barınma hakkı ile gecekonduları savunmayı birbirine karıştırmadan.
Gecekonduları Niçin Yıkmalıyız – Yüksel Akkaya 18 Ekim 2005
‘Amuda’ Kalkmış Bir Halde Gecekondulara Bakmak – Özcan Işık-Gökhan Güzel – 25 Ekim 2005
“Amuda” Kalkmış Halde Gecekondulara Bakmak-2 – Özcan Işık-Gökhan Güzel – 1 Şubat 2006