Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Gülçubuk’un “GAP Öncesi ve Sonrasında Toprak Mülkiyet Yapısı ve Bölüşüm İlişkilerinde Değişimler” başlıklı araştırması GAP’ın 30 yıllık gelişimini ele alırken, bölge halkı için toprak ve sosyal gelişme açısından bir getirisinin olmadığını ortaya koydu. Araştırmaya göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde toplumsal ilişkiler ve kalkınma dinamikleri açısından en belirleyici […]
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Bülent Gülçubuk’un “GAP Öncesi ve Sonrasında Toprak Mülkiyet Yapısı ve Bölüşüm İlişkilerinde Değişimler” başlıklı araştırması GAP’ın 30 yıllık gelişimini ele alırken, bölge halkı için toprak ve sosyal gelişme açısından bir getirisinin olmadığını ortaya koydu. Araştırmaya göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde toplumsal ilişkiler ve kalkınma dinamikleri açısından en belirleyici parametre olan toprak mülkiyet yapısında 1973’ten bu yana neredeyse hiçbir değişiklik olmadı.
Neler değişti?
1973 yılında bölgede yaklaşık 240 bin tarım işletmesi bulunuyordu. Bu işletmelerin yarısından fazlası 50 dekardan daha küçüktü. 500 dekardan büyük işletmelerin oranı ise yüzde 1 bile değilken, toplam alanın üçte biri bu işletmelerin elindeydi.
GAP’ın devreye girmesinden 10-12 yıl sonra, 2001 Yılı Genel Tarım Sayımına göre; bölge, 248 bin tarım işletmesine sahipti. Bu işletmelerin yarısı, 50 dekardan daha küçüktü. 500 dekardan büyük işletmelere sahip olanlar küçük bir azınlığı oluşturmasına rağmen toplam alanın yüzde 25’ine sahiptiler.
Doç. Dr. Gülçubuk bu durumu “Bölgede toprak mülkiyet yapısında yaklaşık 30 yıllık bir zaman diliminde (1973-2001) önemli değişimler olmamıştır. Dikkate alınması gereken ise, kırda yaşayan yüzde 30-40 oranındaki topraksızların halen topraksız konumda ve işçi konumlarını devam ettirmeleridir” şeklinde yorumluyor.
Topraksızlar artıyor
Araştırmanın bir diğer önemli noktası, toprak mülkiyeti ve tarımsal işletme sayısında bir değişiklik görülmezken, bölge nüfusunun yüzde 85.2 oranında, köy bucak nüfusunun da yüzde 29.4 oranında artmış olması. Bu duruma rağmen tarımsal işletme sayısında yaklaşık yüzde 10 oranında azalma meydana geldi.
“Artan nüfus ne yapıyor?” diye soran Gülçubuk şu tespitte bulunuyor: “Bir yanda GAP’ın nimetlerinden yararlanan ve giderek varsıllaşan bir büyük mülkiyet yapısı, diğer yanda sayısı giderek artan fakat topraksızlaşan bir nüfus yapısı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, küçük işletme sahiplerinin de çoğunluğu sulama yatırımlarından ya az ya da hiç yararlanamayacaktır. Çünkü bölgede sulamaya açılacak alanlarda toprak sahibi işletmelerin yüzde 61.4’ü sulanacak arazinin ancak yüzde 10.5’ini işleyebilecektir. Buna karşılık işletmelerin yüzde 6.2’si ise sulanacak arazinin yarısını işleyecektir. Bölgede toprak mülkiyet yapısı sulamayla büyük işletmeler lehine daha da gelişme gösterebilecektir.”
Bölgede GAP’tan sonra sosyo-ekonomik durumda da bir gerileme görülüyor. 1996 yılında 858 ilçe arasında 170’inci sırada bulunan Adıyaman-Merkez ilçe, 2004 yılında 175’inciliğe, 68’inci sırada bulunan Diyarbakır-Merkez ilçe 70’inciliğe, 105’inci sırada bulunan Şanlıurfa-Merkez ilçe ise 146’ncı sıraya geriledi.
Olumsuza gidiliyor
“Bölge, göstergeler açısından daha olumsuz bir süreçtedir. Burada dezavantajlı grupların (topraksızlar, az topraklılar, marabalar, sosyal güvenceden yoksun olanlar…) bölüşüm ilişkileri açısından belki de daha olumsuza doğru gittiği ifade edilebilir” diyen Gülçubuk, 2002 yılı verilerine göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde mutlak yoksulluk oranının ise yüzde 17.5 olduğunu belirtiyor. Bu rakam ise, olumsuz açıdan ikinci sırada bulunan Karadeniz Bölgesin’deki mutlak yoksulluk oranının iki katından bile fazla!
GAP büyük toprak sahiplerine yaradı
Doç. Dr. Bülent Gülçubuk GAP projesiyle birlikte bölgede ortaya çıkan durumu şöyle özetliyor:
*Bölge kır nüfusunun yaklaşık 1/3’ü topraksızdır.
*Topraklı nüfusun büyük çoğunluğu küçük işletme ölçeğinde araziye sahiptir.
*”Kalkınma”nın ekonomik nimetlerinden az sayıdaki geniş işletmeler yararlanmaktadır.
*Kalkınmanın nimetlerinden yararlanan büyük toprak sahipleri buna karşılık herhangi bir “külfet”e katlanmamaktadırlar.
Bu durum ise var olan sosyal yapıyı daha da olumsuz yönde etkiliyor. *Gelecekte işçi-işveren, tarımsal işgücü-emek piyasalarını işveren lehine etkileyebilecektir.
*Bölgede mülkiyet ilişkilerindeki sistem devam ettikçe ve kalkınmanın nimetleri belirli kesimleri kapsadığı sürece bölüşüm ilişkileri var olan koşulların daha da olumsuz hale gelmesine neden olabilecektir.
Haber: Elif Görgü
İstanbul/EVRENSEL