Koç, Zorlu kazanıyor,emekçiler kaybediyor Zengin sunumlara ve tartışmalara sahne olan TMMOB Sanayi Kongresi, önceki gün sona erdi. İhracata yönelik sanayileşme modelinin de masaya yatırıldığı kongrede, Koç, Zorlu ve Boyner grupları dünya pazarlarına girerken, Türkiye’de işsizliğin arttığı, küçük firmaların kapandığı, işçi ve mühendislerin daha ucuza çalıştırıldığı ve cari acığın tırmandığına dikkat çekildi. Kongrede “Türkiye’de firma temelli […]
Koç, Zorlu kazanıyor,emekçiler kaybediyor
Zengin sunumlara ve tartışmalara sahne olan TMMOB Sanayi Kongresi, önceki gün sona erdi. İhracata yönelik sanayileşme modelinin de masaya yatırıldığı kongrede, Koç, Zorlu ve Boyner grupları dünya pazarlarına girerken, Türkiye’de işsizliğin arttığı, küçük firmaların kapandığı, işçi ve mühendislerin daha ucuza çalıştırıldığı ve cari acığın tırmandığına dikkat çekildi.
Kongrede “Türkiye’de firma temelli faaliyet yükseltimi/indirimi” başlıklı bir sunum yapan Doç. Dr. Ahmet Alpay Dikmen, çok ülkeli şirketlerin az gelişmiş ülke firmalarını taşeronlaştırdığını kaydetti. Az gelişmiş ülkelerin çok ülkeli şirketlere rakip olmasının tek yolunun “küresel markalar üretmeleri ve gelişmiş ülke pazarlarında kendi markalarıyla tutunmaya çalışmak” olduğunu belirten Dikmen, bu sürece “faaliyet yükseltimi” denildiğini ifade etti. “1994 yılından bu yana Türkiye’deki Koç, Zorlu, Boyner Grubu, Mavi Jeans gibi belli başlı firmalar faaliyet yükseltimi olanağına kavuşmuş, dünya pazarlarına girmeyi ve gelişmiş ülke pazarlarında satış rekorları kırmayı başarmışlardır” diyen Dikmen, bu firmaların finansal rant elde etme ve sıcak para hareketlerinden yararlanma yoluna gittiğini kaydetti.
Şirket evlilikleri
Faaliyet artırımına giden firmaların dünya pazarlarındaki yerlerini korumak için dünya devleriyle şirket evlilikleri yaptığını ya da diğer firmaları ele geçirdiğini söyleyen Dikmen, Koç Grubu’nun Ford, Fiat, Siemens gibi şirketlerle kurduğu ilişkileri örnek gösterdi. Bu firmaların üretimlerini dünyadaki ucuz işgücü merkezlerine doğru yaydığına dikkat çeken Dikmen, Türk firmalarının Rusya, Çin ve Romanya’da birçok yatırım yaptığını ifade etti. Türkiye’de mühendis işsizliğinde görülen artıştan yararlanan bu grupların vasıflı elemanları çok daha ucuza çalıştırma olanağı yakaladığını belirten Dikmen, ülke genelinde işsizliğin arttığını, birçok küçük firmanın kapandığını ve küçük üreticilerin zora düştüğünü bildirdi. Dikmen, Koç, Zorlu ve Boyner grupları kazanırken, Türkiye ekonomisinin kayba uğradığına dikkat çekti.
FATURA İŞÇİYE ÇIKIYOR
Doç. Dr. Cem Somel ise çevre ülkelerine önerilen kalkınma modelinin “çok uluslu şirketlerle işbirliğine giderek, ihracata yönelmek” olduğuna dikkat çekerek, “Meta zincirlerine girme, çok uluslu şirketlerden sipariş kapma yarışı çevre ülkelerdeki işçi ücretleri üzerinde baskı yapmaktadır. Türkiye’de asgari ücreti ayarlamak bahis konusu olduğunda sanayicilerin Çin rekabetini hatırlatması bu baskının örneğidir” dedi.
Birleşik Metal-İş Sendikası Adnan Serdaroğlu ise sanayileşme ve sendikalaşma ilişkisini ele aldığı sunumunda sermaye uluslararası bir nitelik kazanırken, emeğin ulusal sınırlara sıkıştığını ifade etti. Sermaye küresel hukuk kuralları oluştururken, emeğin ulusal hukuk sistemlerine hapsedildiğini belirten Serdaroğlu, sendikal hak ve özgürlüklerin en az olduğu ülkelerin sermaye açısından en cazip ülkeler haline geldiğini kaydetti. Serdaroğlu, küresel ölçekte örgütlenen sermaye karşısında ulusal ölçekteki sendika yapısının da çaresiz kaldığını belirterek, “Çok uluslu şirketler bir ülkedeki işletmesinde sendikal örgütlenme ya da direniş başladığında, üretimini bir diğer ülkedeki tesislerine kaydırabilmektedir” diye konuştu.
İHRACAT DİĞER ÜLKELERİ BÜYÜTÜYOR
İktisatçı Mustafa Sönmez ise, 2000-2004 yılları arasında ihracatın nasıl ithalata bağımlı hale geldiğini anlattı. İhracatın son yıllarda artış gösterdiğini anımsatan Sönmez, ihraç edilen ürünlerde kullanılan girdilerin çoğunun ithal edildiğini söyledi. Hazır giyimde ithal girdi oranının yüzde 50, elektronikte yüzde 72, sanayinin genelinde ise yüzde 66 olduğuna dikkat çeken Sönmez, “Böylece ihracat artışları ulusal ekonomiye değil, Türkiye’ye girdi satan dış dünyaya bir büyüme ivmesi taşıyor” dedi. Bu süreçte “dahilde işletme rejimi” politikasının önemli rol oynadığını kaydeden Sönmez, ihracat yapan firmalara gümrük vergisi olmaksızın girdi ithal etmeleri olanağının sağlandığını dile getirdi.
2000 yılında milli gelirin yüzde 13’ünü oluşturan ihracatın 2004’te yüzde 27’ye çıktığını ancak aynı dönemde ithalatın da yüzde 21’den yüzde 32’ye yükseldiğini belirten Sönmez, “Türkiye dünya ekonomisiyle daha çok bütünleşmiş görünürken, dış ticaret açığı ve cari açık büyüyor. Bu açığın finansmanı için de sıcak para hareketleri kullanılıyor, faturasını da halk ödüyor. İhracattaki büyüme sanayide büyümeye yol açmıyor. Çünkü kullanılan bizim sanayimizin ürünü değildir, yapılan bir tür aracılıktır. Sanayicilik görüntüsü altında bezirganlık yapılıyor. İşsizlik artarken, KOBİ’ler kapanıyor. Ülkenin dış ticaret politikası ve üretim yapısı sakatlanıyor” dedi.
Haber: Evrensel