Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni Sendikalar Yasası Tasarısı Taslağı sendikalara sunuldu. Taslak, 2821 sayılı mevcut Sendikalar Yasasının köklü bir biçimde değiştirilmesini öngörüyor. Tasarı, çok sayıda olumlu düzenleme içermesine karşın, önemli sorunlar ve kısıtlamalar devam ediyor. Yeni tasarının teknik ayrıntısına girmeden ilke düzeyinde bazı sorunların altını çizmeye çalışacağız. Öncelikle iki temel noktanın altını […]
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan yeni Sendikalar Yasası Tasarısı Taslağı sendikalara sunuldu. Taslak, 2821 sayılı mevcut Sendikalar Yasasının köklü bir biçimde değiştirilmesini öngörüyor. Tasarı, çok sayıda olumlu düzenleme içermesine karşın, önemli sorunlar ve kısıtlamalar devam ediyor. Yeni tasarının teknik ayrıntısına girmeden ilke düzeyinde bazı sorunların altını çizmeye çalışacağız.
Öncelikle iki temel noktanın altını çizmek istiyoruz. Birincisi, Sendikalar Yasası ile Toplu İş Sözleşmesi ve Grev Yasası bir bütündür ve birlikte ele alınmalıdır. Dahası 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları yasası da birlikte değerlendirilmelidir. İkincisi, sendikal haklarla ilgili sadece yasa değişikliği yetmez, öncelikle Anayasa değişikliği gereklidir. Anayasa’da var olan pek çok düzenleme yasal düzenlemelerin alanını sınırlamaktadır.
Bilindiği gibi şu an çalışanların sendikal haklarını düzenleyen üç yasa vardır. 2821 sayılı Sendikalar Yasası, 2821 sayılı Toplu İş Sözleşmesi grev ve Lokavt Yasası (TİSGLK) ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası. İlk iki yasa 12 Eylül döneminde ve bizzat Milli Güvenlik Konseyi tarafından yasalaştırılmıştır. Anayasa bu üç kanunun alanına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler içermektedir. 4688 ise bir yasaklar yasasıdır.
Önce Anayasa Değişikliği
Bakanlık sadece 2821 sayılı Sendikalar Yasası’nı değiştiren bir taslak hazırlamıştır. TİSGLK ve 4688 ile ilgili bir değişiklik şu anda sendikalara sunulmamıştır. Bu son derece önemli bir eksikliktir. Bu üç yasa eş zamanlı olarak tartışmaya açılmalı ve birlikte ele alınmalıdır. Özellikle 2821 ve 2822 iç içe girmiş yasalardır. Hatta üç ayrı yasal düzenlemeye ihtiyaç yoktur. 2821 ve 2822 sayılı yasalar yeni bir yasa ile birleştirilmeli; bunun da ötesinde işçilerin ve kamu çalışanlarının ayrı örgütlenmesini öngören düzenleme değiştirilerek 2821, 2822 ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası tek bir yasa haline getirilmelidir. Bu nedenle öncelikle Anayasanın Sendika kurma hakkı ile ilgili 51, Toplu iş sözleşmesi hakkı ile ilgili 53 ve grev hakkı ve lokavt başlığını taşıyan 54. maddeleri yeniden ele alınarak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Avrupa Sosyal Şartı standartlarına uygun hale getirilmelidir. Bu değişiklikler yapılmadan yasalarda yapılacak değişiklikler yetersiz kalacaktır. Çünkü Anayasada ön görülen açık sınırlamalar vardır bunları yasayla aşılması olanaksızdır.
Yeni tasarı olumlu pek çok hükme rağmen açıkça Anayasanın gölgesini ve kısıtlarını taşımaktadır. Bunların em önemlisi, işçilerin ve kamu görevlilerinin ayrı örgütlenmesinin kalıcılaştırılmasıdır. Çünkü Anayasa toplu iş sözleşmesi ve grev hakkı açısından işçilerle kamu çalışanlarını açıkça ayırmaktadır. Anayasadan kaynaklanan başka ciddi engeller de söz konusudur:
51. Madde, “Aynı zamanda ve aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunamaz” hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm tasarıda aynen yer almıştır. Oysa bu düzenleme sendika özgürlüğüne aykırıdır. Ayrıca “İşçi niteliği taşımayan kamu görevlilerinin bu alandaki haklarının kapsam, istisna ve sınırları gördükleri hizmetin niteliğine uygun olarak kanunla düzenlenir” hükmünü içermektedir.
52. madde ile toplu iş sözleşmesi hakkını sadece işçilere tanımaktadır. Kamu görevlileri için “toplu görüşme öngörülmektedir” Madde ayrıca “Aynı işyerinde, aynı dönem için, birden fazla toplu iş sözleşmesi yapılamaz ve uygulanamaz” hükmünü içermektedir. Bu hüküm de ILO sendika özgürlüğüne aykırıdır.
Grev hakkı ve lokavt ile ilgili 54. madde çok ciddi kısıtlamalar içeriyor. Bu madde grev hakkını sadece işçilere ve sadece toplu iş sözleşmesinin yapılması sırasında, uyuşmazlık çıkması halinde tanıyor. Lokavtı bir hak olarak tanımasa da anayasal bir kurum haline getiriyor ve şu yasakları içeriyor:
“Grev hakkı ve lokavt iyi niyet kurallarına aykırı tarzda, toplum zararına ve milli serveti tahrip edecek şekilde kullanılamaz. Grev esnasında greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu, grev uygulanan işyerinde sebep oldukları maddi zarardan sendika sorumludur. Grev ve lokavtın yasaklanabileceği veya ertelenebileceği haller ve işyerleri kanunla düzenlenir.
Grev ve lokavtın yasaklandığı hallerde veya ertelendiği durumlarda ertelemenin sonunda, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Uyuşmazlığın her safhasında taraflar da anlaşarak Yüksek Hakem Kuruluna başvurabilir. Yüksek Hakem Kurulunun kararları kesindir ve toplu iş sözleşmesi hükmündedir. Yüksek Hakem Kurulunun kuruluş ve görevleri kanunla düzenlenir.
Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt, işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişler yapılamaz. Greve katılmayanların işyerinde çalışmaları, greve katılanlar tarafından hiçbir şekilde engellenemez”.
54. madde grev hakkını değil, grev hakkının kullanımının nasıl sınırlanacağını düzenlemektedir. Bu nedenle köklü bir biçimde değiştirilmesi zorunludur.
Sendikal Yasalar Birlikte Ele Alınmalıdır
Yeni sendikalar yasa taslağında bir dizi olumlu değişiklik yer almasına karşın sendikal yasalar (2821, 2822 ve 4688) birlikte ele alınmadığında sendikal haklara ilişkin ciddi aykırılıklar devam edecek ve yeni yeni sorunlar çıkabilecektir. Sendikal hak ve özgürlüklerle ilgili köklü bir demokratikleşme için sendikal yasalar parça parça değil birlikte müzakere edilmelidir. Sendikalar Yasası ayrı ele alındığında işçi ve kamu görevlilerinin ayrı örgütlenmesi ve kamu görevlilerinin sendikal haklardan yoksun kalması devam edecektir.
Öte yandan ilk bakışta yeni tasarıda yer alan bazı olumlu hükümler Toplu Sözleşme Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılmazsa anlamsız kalacaktır. Örneğin yeni Sendikalar Yasa önerisinde sendika üyeliğinde noter şartının kalkması son derece önemli bir düzenleme olarak göze çarpmakla birlikte mevcut yetki prosedürü değişip, sendikal barajlar kaldırılıp referandum yasalaşmazsa bu değişikliğin olumlu etkisi son derece sınırlı olacaktır. Yine işkolu birleştirmeler olumlu bir gelişme olmakla birlikte yüzde 10 barajı kaldırılmadığı sürece, bu durum pek çok sendikanın ortadan kalkmasına yol açabilecektir.
TASARIYA İLİŞKİN KİMİ DÜŞÜNCELER
Yukarıda kayıtlarla tasarıdaki somut bazı düzenlemeleri ele alırsak şunları söylemek mümkün:
Tasarı işkolu esasına sendika kurulmasını öngörmekte ve işyeri ve meslek sendikalarını yasaklamaktadır. Bu hüküm sendika özgürlüğüne aykırıdır.
Kuruculularda aranan niteliklerle ilgili hüküm demokratikleştirilmiştir.
Sendikaların faaliyetlerine ve tüzüklerine ilişkin hükümler demokratikleştirilmiştir.
Sendikaya üyeliği ve delegeliği için yaş sınırı 15’e indirilmiştir.
Üyelik sırasında Noter şartı kaldırılmıştır. Bu tasarının en önemli düzenlemelerinden biridir. Ancak istifa sırasında noter şartı korunmuş ve istifanın geçerli olabilmesi için gerekli süre ise bir aydan üç aya çıkarılmıştır. Bu hüküm özellikle sendika değiştirmeyi imkânsız hale getirmekte ve zorlaştırmaktadır.
Üyelik aidatının sendika tüzükleriyle belirlenmesi öngörülmüştür.
İşsiz kalan işçinin bir yıl sonra üyeliğin düşmesi öngörülmüştür. Bu hüküm sendikaların iç işlerine
müdahaledir. İşsizlerin ve emeklilerin sendika üyeliğin devamı sağlanmalıdır.
İşyeri sendika temsilcisinin iş güvencesi geri getirilmiştir. Bu son derece önemli bir olumlu adımdır. İşyeri temsilcisinin daha önce var olan iş güvencesi ile ilgili yasal düzenleme yapılırken kaldırılmıştı.
Sendika yöneticilerin yerel ve genel seçimlerde aday olup seçilmeleri durumunda görevlerinin son bulması ön görülüyor. Anayasa’da yer alan bu yasak korunmuştur. Bu yasak kaldırılmalıdır.
Tasarı ile işçi sendika ve konfederasyonlarının işverenlerden ve işveren kuruluşlarından para almalarına ilişkin yasak kaldırılmaktadır. Bu değişiklik çeşitli sorunlara yol açabilir ve işveren güdümlü sendikacılığın/sarı sendikacılığı teşvik edebilir.
Tasarı sendikal faaliyete ilişkin iyileştirmeler getirmekle birlikte, tasarı bütünlüklü bir anlayıştan, uluslararası standartları karşılamaktan ve sendikal hakları güvence altına alma kaygısından uzak bir zihniyete sahiptir. Palyatif/parça başı değişiklikler değil, Anayasa ve sendikal yasaları, ILO ve Avrupa Sosyal Şartı standartlarına uygun olarak, bir bütün olarak ele alan bir yaklaşım gereklidir.