Dünyanın tek kutuplu hale gelmesinden bu yana ciddi hamleler yapan Küresel Sermaye, ulusal düzeydeki “sosyal devlet” anlayışlarını yıkmak ve sermayenin serbest dolaşım sınırlarını genişletmek için önemli adımlar atmaktadır. Sosyal devlet anlayışının temel prensiplerinden biri olan Eğitim, Sağlık ve Sosyal Güvenliğin eşit, ücretsiz, nitelikli bir şekilde sunumuna olanak sağlayan “Kamusal Hizmet”in tasfiyesi de sermayenin saldırı alanı […]
Dünyanın tek kutuplu hale gelmesinden bu yana ciddi hamleler yapan Küresel Sermaye, ulusal düzeydeki “sosyal devlet” anlayışlarını yıkmak ve sermayenin serbest dolaşım sınırlarını genişletmek için önemli adımlar atmaktadır.
Sosyal devlet anlayışının temel prensiplerinden biri olan Eğitim, Sağlık ve Sosyal Güvenliğin eşit, ücretsiz, nitelikli bir şekilde sunumuna olanak sağlayan “Kamusal Hizmet”in tasfiyesi de sermayenin saldırı alanı içerisine böylelikle girmiştir.
Kamusal Hizmeti tasfiyeye yönelik en önemli adım, hizmet alanla hizmet sunan arasında ayrımı derinleştirmek bunun için de öncelikle hizmeti sunanlar arasında farklılıklar yaratmak ve böylelikle aynı iş kolunda, aynı hizmeti üretmeye çalışanlara farklı kadrolar tahsis etmek ve çalışma yaşamını bölüp parçalamak, iş barışını ortadan kaldırmaktır.
Aynı iş kolunda, aynı hizmeti üreten kişi ve gruplara farklı çalışma ortamları, farklı maaşlar, farklı özlük ve sosyal haklar verilmeye, iş güvencesini ortadan kaldırmaya, kadrolu, kadrosuz eleman ayırımı yapmaya ve böylelikle farklı kadrolar yaratmaya çalışan yönetenler bu işi öylesine abarttılar ki, sağlık ve sosyal hizmet iş kolunda 10 civarında farklı kadro elemanı (statü) ortaya çıktı.
657 sayılı yasa ile çalışan kamu çalışanları, 2547 sayılı yasa ile çalışan öğretim elemanları, maliye vizeli çalışan sözleşmeliler, doğrudan taşerona bağlı çalışan işçiler bunlardan bir kaçı.
Aslında sermayenin kısa vadedeki amacı Kamu Yönetimi Temel Yasası ve Personel Rejim Yasası’nı en kısa sürede yürürlüğe koyarak tüm kamu çalışanlarını, iş güvencesiz, sosyal ve özlük haklarından mahkum, sözleşmeli köle olarak bir potada eritebilmektir. Ancak bunun için öncelikle çalışma yaşamı ile ilgili farklı statüler ortaya çıkarmak, iş barışını bozmak, çalışanların birlikte örgütlenmesini önlemek, güçsüzleşen örgütleri sindirip, yok etmek gerekmektedir.
Genelde tüm çalışanların, özelde de Sağlık ve Sosyal Hizmet çalışanlarının bu oyunu görmesi ve başka bir Türkiye iddiası ile ortak örgütlenmeyi savunmaları gerekmektedir.
Ortak örgütlenme anlayışı, farklı şekillerde algılanmalara ve uygulamalara neden olabilecek, geriye dönülemez hatalar yapılabilecek çok kritik bir gündemdir. İşin yanlış ama en kolay yanı, şu an farklı konfederasyonlarda örgütlenen farklı işçi ve memur kesimini aynı konfederasyon çatısı altında birleştirmek ve böylece 2+2=4, hatta 5 yapmaya çalışmaktır. Bir bu kadar yanlış olan diğer örgütlenme modeli, farklı statülerdeki çalışan 3-5 arkadaşımızı kendi sendikamıza üye edip onlar adına bir şeyler yapmaya çalışmaktır. Bu iki yanlış model bizleri çok ciddi hayal kırıklıklarına uğratabilecek, farklı statüde çalışan arkadaşlarımızın iş akitlerinin feshedilmesine yol açıp, kaş yapayım derken göz çıkartabilecek modellerdir.
Bu gün işçi sendikalarının gerek niteliksel ve gerekse de niceliksel olarak çok ciddi kayıplara uğradıkları bir gerçektir. Kitlesellik sorunu olmayan Türk-İş’in, çalışanların hak alma mücadelesine önderlik etmesi bir yana, mevcut hakların gaspına bile engel olmaya çalış(a)madığı, hak alma mücadelesinde bir şeyler yapmaya çalışan DİSK’in yeterli kitleselliğe ulaşamadığı, aksine gittikçe eridiği ortadadır. Bu iki konfederasyon ile birleşen bir KESK’in onlardan farklı bir duruma düşmesi mümkün değildir ve muhtemelen böyle bir yönelime giren KESK, mevcut örgütlülüğünden çok şey kaybedecektir.
Farklı statüde çalışan ve özellikle de iş güvencesiz, taşeron firmalar aracılığı ile aynı iş yerlerimizde birlikte görev yaptığımız arkadaşlarımızı üçer, beşer SES’e üye etmemiz de ortak örgütlenmenin temel kriterlerinden biri değildir. İşçilerin kendi sorunları için örgütlenmesini sağlamaktan ziyade onlar adına bizlerin bir şeyler yapmaya çalışması demek olan böylesi bir yola başvurmak, iş güvencesiz çalışan bu arkadaşlarımızın her an iş akidlerinin feshedilmesine ve böylelikle diğer çalışanlara ciddi gözdağı verilmesine, örgütlülüğü geliştirmek yerine, gerilemesine yol açacak bir yöntemdir.
Tüm bunlara karşın ortak örgütlenme başarılabilecek bir modeldir ve bunun için şimdiden ciddi adımlar atabilecek gücümüz vardır. Yeter ki doğru seçimler yapalım, doğru zamanda hareket edelim ve haklı olanın bizler olduğumuzu, kararlılık gösterirsek başaramayacağımız hiçbir şey olmadığı bilincine varalım.
Bizlerin önerdiği ve son birkaç ay içerisinde çok ciddi adımların atıldığı “Balcalı Modeli”nde yaptıklarımıza geçmeden önce birkaç noktanın altının çizilmesi gerekiyor. KESK ya da SES tarafından yaşama geçirilecek bir ortak örgütlenme, hiçbir zaman için birileri adına bir şeyler yapma modeli değildir. Özü de; çalışanların kendi sorunlarına duyarlı hale getirilmesinde aktif görev almaktır. Bu modelin işleyebilmesi için örgütlülüğün yaratılmaya çalışıldığı iş yerinde SES mutlaka yetkili sendika olmalıdır, çok güçlü bir işyeri temsilciliği işleyişi olmalıdır, gerek üyelerle, gerek üye olmayan kamu çalışanları ile ve gerekse de farklı statüdeki çalışanlarla diyalog eksikliği yaşamayan bir SES örgütlülüğü olmalıdır, yerel Tabip Odası ile ilişkilerin gelişmesine azami dikkat edilmelidir ve örgütlenmede Tabip Odası’nın desteğini almak temel kriterlerden biri olmalıdır. Örgütlenme için somut adımların atılmasından önce KİK görüşmelerinde taşeron tarafından çalıştırılanların da sorunlarına değinilmeli, öncelikle buralarda somut kazanımlar sağlayıp çalışanların güveni kazanılmaya çalışılmalıdır. 657 sayılı yasa ile çalışan kendi üyemiz olan ya da olmayan Kamu Çalışanları’nın, ortak örgütlenme konusunda bilinçlendirilmesi unutulmamalıdır.
Yanıbaşımızda bizlerle aynı işi üreten fakat çok daha az ekonomik, sosyal ve özlük haklara sahip olanların örgütlenmesinin, güçlenmesinin, iş güvencesine sahip olmasının, bizlerle aynı maaşları almasının, bizlere zarar vermeyeceği, bizlere ödenen paraların onlara aktarılması gibi algılamaların yanlış olduğu tüm SES üyeleri tarafından bilince çıkarılmalıdır. Ancak böylelikle ortak örgütlenme sırasında yaşanacak sorunlara SES üyeleri kendi sorunlarıymış gibi sahip çıkabileceklerdir.
Bu temel kriterlere sahip olan bir SES işyeri örgütlülüğü, çıkabilecek sorunlara anında refleks gösterebilecek bir yapıya da sahiptir demektir.
İlk yapılması gerekenlerden birisi de işyeri komitelerinin oluşturulmasıdır. Bunun için SES üyesi olan – olmayan ayırımı yapmamak, özellikle farklı statüde çalışanları bu komitelere ortak etmek, birlikte mücadele süreçlerini belli bir süre yaşadıktan sonra sendikalaşma yolunda somut adımlar atmaya da dikkat etmek gerekmektedir.
Yine önemli ilkelerden birisi, sağlık hizmeti verdiğimiz kitleyi bize destek vermesi konusunda bilinçlendirme çabasıdır. Hizmet sunduğumuz kesimin bizi desteklemesi (ki “Balcalı Modeli”nde bu çok belirgin olarak bulunmaktadır). Bu destek sadece eylemlerde bizimle birlikte olmasından ziyade, süregenliği olan, sağlık sistemindeki yanlışlıkları onlara aktardığımız, örgütlenme çalışmaları ile ilgili sohbetler edebildiğimiz bir diyalogun geliştirilmesi gerekmektedir. Tüm çalışanlar bir şeyin bilincine varmalıdırlar ki; sermayenin saldırısı hizmeti alanlarla, hizmeti verenleri birbirinden koparmanın mücadelesidir. Bunun en kolay yolu ise öncelikle hizmeti verenleri birbirinden ayırmaktır.
Hizmet sunduğumuz halk bizim sağlık politikamızı içselle
ştirmelidir. İnsan sağlığının alınıp satılacak bir “mal” olmadığın, bu hizmetin özel bilgi ve ekip halinde, etkili bir ortak çalıştırmayı gerektirdiğini insanlara anlatmamız gerekiyor. Sağlık çalışanını “niteliksizleştiren”, birbirine düşüren çalıştırma biçimleri sağlık hizmetinin de doğasına aykırıdır. Sağlık hizmeti herkese eşit, parasız, nitelikli, kamusal araçlarla iletilmelidir. Sağlık çalışanlarının insanca yaşayabilecekleri bir ücretle, bu zorlu işin yapılabileceği makul saatlerde ve iş güvencesi ile çalışması gerektiği konusunda hizmeti alanlarda bir tereddüt oluşmamalıdır.
Tüm bu anlatılanların yaşama geçirilmeye çalışıldığı “Balcalı Modeli” ile ilgili olarak aşağıya yazdıklarımızda çeşitli eksiklikler, yanlışlıklar olabilir. Amacımız bir modeli tartışmaya açmak ve böylelikle daha iyiye, daha güzel ve doğruya ulaşmaktır.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi’nde 657 sayılı yasaya bağlı olarak çalışan 1050, 2547 sayılı yasaya bağlı çalışan (öğretim elemanları) 350 olmak üzere toplam 1400 kadrolu eleman bulunmaktadır. Kadrosuz olarak da 930 işçi taşerona bağlı olarak çalışmaktadır ki bunlardan 330’u temizlik ve mutfak, 600’ü de doğrudan sağlık hizmeti vermektedir (hemşirelik, hastabakıcılık, laboratuar ve radyoloji teknisyenliği, otomasyon memurluğu, hizmetli vs.)
Sağlıkta, kadro olarak Türkiye’nin profilini tam olarak ortaya koyan bir birim olan Balcalı Hastanesi, 500’ü aşan üyesi ile SES’in ciddi örgütlülüğü olan, İşyeri temsilciliğinin çalışanlarla diyalogunda ve sorunların birlikte çözümünde örnek gösterilebilecek bir birim. Yetkili sendika olduğumuz için yılda iki kez yapılan KİK görüşmelerinde özellikle üyelerine ve diğer çalışanlara ciddi kazanımlar sağlanmış, her KİK görüşmesinin önemli maddelerinden biri de işçi konumunda çalışan insanların ekonomik, özlük ve örgütlenme ile ilgili sorunlar olmuştur.
Son SES kongresinde ortak örgütlenme ile ilgili alınan karar gereği işçilerin sorunlarına kendilerinin sahip çıkmasını sağlamak için neler yapılabileceği tartışılmış ve bu anlamda son KİK görüşmesinin önemli gündemlerinden biri ortak örgütlenme olmuştur.
Hastanede aynı işi yapanların çok ciddi ekonomik, özlük, sosyal farklılıklar taşıması birlikte örgütlenme ihtiyacını da açığa çıkarmıştır. Mevcut 4688 sayılı yasadaki açıklardan yararlanılarak bu kişilerden duyarlı olanlarının SES’e üye edilmesi yoluna da gidilebilirdi, ancak bunun sorunu çözmekten çok yeni sorunlar yaratacağı bilinci ile ve çalışanların kendi sorunlarına sahip çıkmalarının önünün açılması mantığı ile hareket eden SES, KİK görüşmelerinden sonra Devrimci Sağlık İş ile irtibata geçmiş, hastanede SES, Tabip Odası ve Devrimci Sağlık İş defalarca toplantı yapmış, işçi arkadaşlarla yapılan birim toplantılarından sonra hastane konferans salonunda yaklaşık 300 kişinin katıldığı bir toplantı yapılarak sendikalılaşma kararı hep birlikte alınmıştır.
SES, Tabip Odası ile birlikte, gerek temsilcilerinin doğrudan örgütlenmeye katılması ve gerekse yapılan toplantılarda şube yönetimi olarak bulunması ile, işçilere moral ve motivasyon konusunda da ciddi katkılarda bulunmuştur.
Örgütlenmenin noter kanalı ile yazılı bir hale getirilmesinden hemen Taşeron firmanın isteği ve Rektörlüğe bağlı İnsan Kaynakları Müdürlüğü’nün onayı ile işçilerin örgütlenmesinde etkin rol oynayan 5 işçinin işten çıkarıldığı öğrenilmiştir. Haberin alınmasından iki saat sonra 300’ü aşan çalışanın katıldığı uyarı eylemi yapılmış, bunu izleyen günde de yine 300’ü aşan çalışanın katıldığı uyarı eylemi ve basın açıklaması yapılmış ve işten atılanların geri alınması istenmiştir. 2. gün yapılan bu eylemin hemen ardından, atılan işçilerin işe geri alınacağı Rektörlük tarafından bildirilmiş, ancak o gün buna dair somut adım atılmadığı için ertesi güne yönelik eylem kararı alınarak eylem bitirilmiştir. 3. gün “yanlış anlaşılma nedeniyle işten çıkarıldıkları” atılan işçilere tebliğ edilmiş ve işe geri dönme çağrısı yapılmış ve bunun üzerine o gün saat 12.00’deki eylem, bir kutlamaya dönüşmüştür.
Çok hızlı gelişen bir süreç gibi görünse de buradaki örgütlenmenin SES’in bu işyerinde gerek Tabip Odası ile ilişkilerinin çok iyi olması ve gerekse yıllardır işçilerle sürdürdüğü diyalogun doğru temellerde yürütülmesinin ve ayrıca işyerinden kopmayan bir sendikal örgütlenme perspektifini tutturmasının çok önemli bir rol oynadığın düşünüyoruz. Bir saat gibi çok kısa bir süreç içerisinde 300’ü aşan kişi ile eylem yapma refleksine sahip olmanın başka bir açıklaması olamaz.
Bu anlamda Türkiye’nin dört bir yanında örgütlenen SES üyelerini, yanıbaşında kendisi ile aynı işi yapan ancak aynı çalışma koşullarına sahip olmayan “sağlıkçılar” ile birlikte örgütlenmeye, onların kendi sorunlarına sahip çıkmalarında etkin rol almaya, böylelikle “başka bir Türkiye” mücadelesinde gerekli duyarlılığı göstermeye çağırıyoruz.
* SES Adana Şubesi’nin bu Tebliği, Sağlık Kurultayı’na sunulmuştur.