İstanbul Üniversitesi’nde faşist saldırılardan sonra saldırıya uğrayan 7 öğrenci hakkında çıkan ihtiyati tedbir (okula alınmama) kararı sonrası daha önceden de haklarında atılma ve bir dönem uzaklaştırma cezası olan öğrenciler biraraya gelerek sayılarının bir sınıf oluşturabilecek kadar çoğaldığını dile getirip 26 Aralık Pazartesi günü İ.Ü. Merkez Kampus kapısı önünde kurdukları çadırla” İ.Ü.’de Barınamayanlar Sınıfı”nı açtılar. Üzerine […]
İstanbul Üniversitesi’nde faşist saldırılardan sonra saldırıya uğrayan 7 öğrenci hakkında çıkan ihtiyati tedbir (okula alınmama) kararı sonrası daha önceden de haklarında atılma ve bir dönem uzaklaştırma cezası olan öğrenciler biraraya gelerek sayılarının bir sınıf oluşturabilecek kadar çoğaldığını dile getirip 26 Aralık Pazartesi günü İ.Ü. Merkez Kampus kapısı önünde kurdukları çadırla” İ.Ü.’de Barınamayanlar Sınıfı”nı açtılar. Üzerine “İ.Ü’de Barınamayanlar Sınıfı” yazdıkları çadırı kuran öğrenciler yönetimi ve rektör Mesut Parlak’ı protesto ettikleri eylemde “Cezalar Geri Alınsın”, “Rektör İstifa Etsin” dövizlerini açtılar.
Kaynak: devrimcigenclik.org
Öğrencilerin basına dağıttıkları metin aşağıda yer alıyor:
İ.Ü.’DE BARINAMAYANLAR SINIFI
Bugün(26 Aralık Pazartesi)İ.Ü’de yeni bir sınıf kuruluyor. “İ.Ü.’de barınamayanlar sınıfı.” İstanbul Üniversitesi’nin Mesut Parlak rektörlüğündeki yeni yönetimi göreve geldiğinden beri öğrenci ile uğraşmayı kendine vazife edindi. Önce 14 öğrenciyi okuldan attı. Ardından 100’ün üzeride öğrenciye birer ay uzaklaştırma verdi. Dönem başında 2 öğrenciye atılma, 8 öğrenciye birer dönem uzaklaştırma cezası ve 1 öğrenci hakkında da ihtiyati tedbir kararı verdi. Son olarak Hukuk fakültesinde faşistlerin saldırısına uğrayan 7 arkadaşımız, hakkında ihtiyati tedbir (yükseköğrenim kurumlarına girememe) kararı verildi. Göreve geldiğinde bu okulda siyaseti bitireceğim diye program açıklayan Mesut Parlak üniversitede çıkan her muhalif sesi okul dışına atarak, öğrencilerden kurtulmanın yolunu bulmuş.
İstanbul Üniversitesi daha önce de öğrenciler üzerindeki baskılar ile gündeme gelirdi. O dönemin rektörü Alemdaroğlu’nun bu baskıcı yönünü eleştirerek iktidar olan Mesut Parlak Alemdaroğlu’ndan daha hızlı çıktı. Yalnızca öğrenciler değil akademisyenlerde aynı baskıya maruz kalmaktadır. Örneğin rektöre kapılardaki aramalardan rahatsız olduğunu söyleyen bir hocamız, “gerekirse sizin arabanızı da aratırım, işime karışmayın” yanıtını almıştır.
İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olmak gerçekten zor. Öyle ya içişleri bakanlığı bile bu okuldaki öğrenci örgütlerinin kadro sayılarını hesaplamayı kendine vazife etmiştir. Çünkü burası 1950’lerden beri bu ülkedeki aydınlanmacı, ilerici, devrimci fikirlerin mekanı olmuştur. Bunu bildiğimiz için üniversitemizi terk etmiyoruz. Disiplin cezalarıyla üniversitemizden uzaklaştırılsak da öğrenmeye, üretmeye, tartışmaya devam ediyoruz.
Bu sene başında başka bir nedenle Boğaziçi üniversitesinden 300 civarında öğrenci yurtlarından atıldı. Sebep hazırlık sınıfını geçememekti. Yurtlarda kalamayan arkadaşlarımız, üniversitenin içinde çadır kurup, yurt taleplerini dile getirdi. Ve sonunda yurt hakkı kazandılar. Biz de okulumuzdan dışlanıyoruz. Üniversitenin içinde olsalar da bugün üniversite öğrencilerinin tamamı üniversitesinden dışlanıyor. Bizim için okul dört duvarla çevrili bir yer değil. Bu yüzden eğitim hayatımıza İ.Ü.’de yeni bir sınıf açarak devam ediyoruz. İ.Ü.’de barınamayanlar sınıfı. Bu sınıf bir daha hiç olmasın diye buradayız.
İstanbul Üniversitesi yönetimi bu sesi duysun diye buradayız.
ÜNİVERSİTEMİZDE HAKLARINDA İHTİYATİ TEDBİR VE CEZA KARARI BULUNAN BÜTÜN ÖĞRENCİLER ÜNİVERSİTEYE GERİ ALINSIN.
AÇILAN SORUŞTURMALAR GERİ ALINSIN.
DİSİPLİN YÖNETMELİĞİ KALDIRILSIN
MESUT PARLAK İSTİFA ETSİN