8 yaşındaydım. Galileo’nin hayatının anlatıldığı bir oyunu ne anlattığını tam olarak anlamasam da, uykuma ve çocukluğuma karşın gözümü kırpmadan izlediğimi hatırlıyorum. Galileo artık benim kahramanımdı. Aradan yıllar geçti, tiyatro dekorunu bolca izleme şansı elde etmiş, birazda tarih öğrenmiştim ve ilk pişmanlıkta peşi sıra geldi. Kahramanım ölmüştü…Dünyanın yuvarlaklığını bilmiş, ama söylemesi gerekeni değil, dünya gibi yuvarlak […]
8 yaşındaydım. Galileo’nin hayatının anlatıldığı bir oyunu ne anlattığını tam olarak anlamasam da, uykuma ve çocukluğuma karşın gözümü kırpmadan izlediğimi hatırlıyorum. Galileo artık benim kahramanımdı. Aradan yıllar geçti, tiyatro dekorunu bolca izleme şansı elde etmiş, birazda tarih öğrenmiştim ve ilk pişmanlıkta peşi sıra geldi. Kahramanım ölmüştü…Dünyanın yuvarlaklığını bilmiş, ama söylemesi gerekeni değil, dünya gibi yuvarlak laflar etmiş…”ben desem de demesem de dünya yuvarlaktır ve kendi ekseni etrafında döner “demiş ve ölümüne karar veren engizisyonun elinden kurtulmuş.Sonra Bruno…”Dünya yuvarlaktır ve kendi ekseni etrafında döner” demiş ve atmış kendisini ateşin kollarına…Cellatlarına inat…
Eğitim Sen’in olağanüstü genel kurulunda Galile’ler ve Bruno’lar geçip durdu önümüzden. Bir yanda “anadilde eğitim evrensel bir haktır” ama bugünün engizisyonu başka şeyler söylememizi istiyor diyenler, diğer tarafta hak olanı olanca haklılığı ile haykırmak gerektiğini söyleyenler…Sonuç hepimizce malum. Yetkili ama etkisiz, açık kalmış, ama teslim olmuş bir Eğitim Sen …
Bugün açısından sorulması gereken soruların başında sanırım “bize ne oldu” geliyor. Biz bizi, bugüne nerelerden geldiğimizi unuttuk arkadaşlar! Yabancılaştık! Tarihimize, ilkelerimize, bizi biz yapan tüm değerlere yabancılaştık…Herkes albümlerini, -genç arkadaşlar açısından da arşivleri- karıştırsın. 17-18 Haziran’da Kızılay’ı işgal eden binler, 4-5 Mart’ta Kızılay’ı direniş meydanına çevirenler gökten mi inmişti? Bugün kitleler hazır değil diyenler, o günleri nasıl açıklayacak. Ya da tarihin geriye akışına nasıl bir kılıf bulacak. Baştan söyleyeyim toplumsal muhalefet bütün dünya da dibe vurmuş, neoliberal politikalar, küreselleşme…vs. açıklamaları beni kesmez. Adama sorarlar; benden olsun ne olursa olsun, ben iktidarım gerisi yalan demediniz mi? Yıllardır yöneticisi olduğunuz örgütten çok, mensubu olduğunuz gruplara karşı sorumlu davranmadınız mı? Eleştiri ya da özeleştiriyi sadece kendinizden olanlara vermediniz mi? Tüm bunları yapmamış gibi, sonra da dönüp örgüt disiplininden bahseden siz değil misiniz? Bu Demirel tavrına ancak Erbakan’dan yanıt gelir “Hadi oradan, hadi oradan!!!”
Geminin pusulası şaşalı çok zaman oldu. Geminin kaptanı olmak demek, bütün mürettebatla birlikte, yolcuyu gideceği yere sağ salim ve zamanında götürmek demektir. Öyle istediğim limanda dururum, istediğim rotada ilerlerimle olmaz. Tayfan sayesinde gemini yürütecek, sonrada her şeyi ben yaptım diyeceksin. İşine geldi mi o tayfanın emeğiyle kaptan köşkünden etrafa caka satacaksın, işine gelmedi mi tayfayı yok sayacaksın. Şimdi dönecek ve yönetici arkadaşlarımız hepimizden basiretsizlikleri için özür dileyecek. Nasıl mı?
*Biz yıllardır hepimizin emeği olan bu örgütleri siyasetlerimize arka bahçe yaptık,
*Biz değişen dünyanın değişen dengelerini kavrayıp, örgütlerimizi ona göre şekillendiremedik, o yüzden çuvalladık,
*Biz fiili, meşru ve militan bir gelenekle yarattığımız örgütlerimizi devletin biçtiği yasal kefene soktuk, o yüzden devlet dairesi gibi işler olduk,
*Biz medya önünde, hepimizin işçi sınıfı tarihine onurla yazdırdığı direnişlerle siyasal iktidarlara kafa tuttuk, sonra önümüzü göremediğimizden, o siyasal iktidarların bizden beklediği uslu çocuk rolü için gereğini yaptık
*Biz sendikal mücadelemizdeki yoldaşlarımıza uslu çocuk imajımız bozulmasın diye badi gardlar aracılığı ile engel koyduk,
*Biz ayağa kalkmak için eylem kararı aldık, ama oturduğumuz yerden hallederiz diye düşündük,
*Biz her şeye rağmen örgüt geleneğine sahip çıkanları aç, susuz ve uykusuz bıraktık, yetmedi provakatör dedik, o da yetmedi azarlamaya, itip kakmaya kalkıştık
* AB’den beklediğimiz haber gelmeyince CE-E olduk,
*Biz eylemde kararlılıktan korktuk, yine her şeye rağmen alanlara gelenleri kendi grupdaşlarımızı alandan yavaş yavaş çekerek yalnız bıraktık ve eylemin sona ermesine zemin hazırladık,
*Biz size rağmen karar aldık ve “kendi irademizi” medya önünde sizinmiş gibi yansıttık,
*Biz, biz, biz…
Ne çok şey için özür bekleyen, özeleştiri bekleyen ne çok insan var. Geri kalmış ülkenin ertelenmiş solcularını oynamaktan vazgeçip, iddiamızın kendisi gibi bilimsel ve evrensel davransak, bizi biz eden şeylere sarılsak, o zaman sorun olmaktan çıkıp, sorun çözen durumuna gelebileceğiz…O zaman adı gibi “büyük” işler yapabileceğiz. O zaman parasız, alternatif eğitimin savunucusu ve adresi olabileceğiz.
“Dünya yuvarlaktır ve kendi ekseni etrafında döner ”
HADİ YAPALIM VE ATEŞE ATLAYALIM!!!
Serpil Açıl Özer-Zonguldak Eğitim-Sen Yönetim Kurulu Üyesi
26 Aralık 2005