İlk bakışta Evo Morales’in Bolivya’da devlet başkanı seçilmesi sol için büyük bir zafer gibi görünebilir -Domino taşı gibi dizilmiş Latin Amerika ülkelerinden bir tanesi daha Washington’un ekonomide kesin uyum birliği politikasından ayrılıp kendi başına bir yol çizmeğe çalışıyor. Ama asıl soru Bolivya Meclisi veya uluslararası mali ve siyasi sistem, Bolivya tarihinde ilk kez Bolivya yerlisi […]
İlk bakışta Evo Morales’in Bolivya’da devlet başkanı seçilmesi sol için büyük bir zafer gibi görünebilir -Domino taşı gibi dizilmiş Latin Amerika ülkelerinden bir tanesi daha Washington’un ekonomide kesin uyum birliği politikasından ayrılıp kendi başına bir yol çizmeğe çalışıyor. Ama asıl soru Bolivya Meclisi veya uluslararası mali ve siyasi sistem, Bolivya tarihinde ilk kez Bolivya yerlisi olan devlet başkanına seçmenlerine verdiği sözleri tutup beklentilerini karşılamasına izin verecek mi? Cevap olumsuzsa Bolivya’da gelecek şimdikinden çok daha kararsız ve karışık olabilir.
Morales zaferinin sembolik değeri abartılamaz. Bolivya’da semboller 500 yıldan beri devam eden devlet baskısını yenmek için harekete geçen bir halkın tutkusunu temsil ediyor. Wiphala (yerli halkın direniş hareketinin renkli kareli bayrağı) Morales kampanyasına katılan her araçtan dalgalandı; doğalgaz endüstrisinin nasıl yönetileceği üzerine teknokratik ekonomik öneriler Bolivya’nın “bağımsız”lık ve “kendi kendini yönetme” sembollerine döndü; politikacılar Tabiat Ana’nın (Pachamama) korunması çağrısında bulunurken doğal kaynak zengini para fakiri bu ülkenin kurtarılması için ürettikleri çözümleri açıkladılar, Kuzey Amerikalı kapitalistlerin kovulmasını istediler.
Kapitalistlerin kovulması için yoğun destek geçen yıl yüz binlerce Bolivyalının El Alto ve La Paz’da yollara döküldüğü, yolları kesti, lastik yaktığı, dinamit patlattığı protestolara yol açtı. Başkan Carlos Mesa istifa etmek zorunda kaldı -iki yıl içinde görevini bırakmak zorunda kalan ikinci cumhurbaşkanı. Koka üreticileri sendikasının popüler eski başkanının sıkı denetlenen bir seçimi açık farkla kazanması, Bolivya demokrasisinin canlılığını ve Latin Amerika’da gelişmekte olan düşünce uyumluluğunu gösteriyor.
Ama Evo Morales verdiği sözleri tutabilecek mi?
Evo’nun seçim kampanyasındaki sloganlarında petrol ve doğal gaz kaynaklarının “ulusallaştırılması”, Bolivyalıların doğal kaynakları “geri kazanması” ve bütün ülkede campesinos (köylüler) ve işçilerin yeniden itibar kazanmasını sağlayacağını vaat etti. Karizmatik aday Cliza şehrinin meydanında toplanan, kendisine konfeti atan, boynuna yerli ürünlerden ve çiçeklerden yapılmış halkalar asan yüzlerce Quechua üreticisine, “Bolivya’nın bütün doğal kaynaklarını kamulaştıracağız. Pachamama’nın bize verdiğini başkasına veremeyiz” dedi.
Kadınların 18. yüzyıl modasına benzer renkli köylü eteklikleri ve şalları içinde, geniş kenarlı hasır şapkalarını sallayarak nerdeyse sokaklarında dans ettikleri küçük çiftçi köylerinde (puebos), Morales’in seçim konvoyu geçerken bol miktarda seçim broşürü kapışıldı. Evo’yu destekleyenlerin -yerel pazarlarda mallarını yok pahasına satan yerel çiftçiler ve işçiler ülkenin nüfusunun %40’ını oluşturuyor ve Dünya Bankasının “aşırı yoksul” diye tanımladığı kesimler- başka bir umutları yok.
İlk olarak 1980’li yılların ortasına doğru kabul edilen ve “şok terapisi” diye adlandırılan ve 1990’lı yılların ortasına doğru Bolivya’nın fueloil, elektrik ve diğer büyük işletmelerinin özelleştirilmesiyle kapsamı genişleyen Washington’un ekonomik uyum politikası halka bir yarar sağlamadı. Yıllar boyu süren uygulamadan sonra Bolivya halkının %65’i hala yoksulluk sınırının altında. İşin doğrusu son yirmi yıldır neo-liberal ekonomi politikasının deneme tahtası olarak kullanılmasına rağmen, vasat bir Bolivyalı bugün 50 yıl önceki dedelerinden daha yoksul. Özelleştirme düzenlemeleri söylenen refah yerine, halkta uluslararası mali kuruluşlara ve ABD’ye karşı kızgınlık getirdi. Bu da devlet başkanlığı seçiminde açıkça belli oluyordu.
ABD hükümeti Morales’in başkanlığı hakkında duyduğu derin endişeyi dile getiriyorsa da, birçok bakımdan onu bugünkü durumuna getiren kendisi. ABD Bolivya’da yalnız yabancı sermayenin değil, aynı zamanda Bolivya’ya zorla kabul ettirilen acı “uyuşturucuya karşı savaş”ın simgesi. ABD’nin finanse ettiği, koka bitkilerini kökünden yok etme kampanyası, Dünya Bankası’nın da kabul ettiği gibi, Bolivya’da devam eden yoksulluğun ana sorumlusu. Bolivya’da koka yaprağı, birçok şey gibi, bir sembol -yerel yetiştirilen, dini törenlerde yeri olan, köylülerin zor yaşam şartlarına dayanmasını sağlayan (acı yaprakları çiğnenince enerji veren, açlığı gideren, 300 yıl boyunca İspanyolların gümüş ve kalay madenlerinde köle olarak korkunç şartlar altında ve bugün de tehlikeli durumlarda çalışırken) bir bitki.
Bolivya’da yerli kültürü gittikçe utanç damgası olmaktan çıkıp gurur kaynağı olmaya başlayınca, bütün Latin Amerika’da koka yaprağının önemi artmağa başladı ve ABD’nin devam eden koka savaşı Morales’in popülerliğini arttırdı. Ama seçimlerde en etkili sembol, uluslararası piyasalarda petrolün değeri yükseldikçe daha çok aranan, göz dikilen doğalgaz oldu. Doğalgazı çıkartan yabancı şirketler -yerlilerin tükürür gibi isimlendirdiği şekliyle transnacionales- birçoklarına Bolivya ve halkının yabancılar tarafından sömürülmesinin son şeklini temsil ediyor. Bu nedenle seçimde her aday doğalgazı “kamulaştırma” sözü verdi- özel şirket mülklerinin geri alınacağını ima eden ve yabancı şirketleri alarma geçiren, ama aslında değişik ideolojilerden oluşan bu politik kültür içinde çok değişik anlamları olan bir söz.
Sağ kanat adayı Jorge Quiroga göre “kamulaştırma” var olan petrol ve doğal gaz anlaşmalarını korumak ama işletmelerin “kârını kamulaştırmak” -yani gelirlerinin birazını halkı yatıştırmak için harcamak. Morales’in düşüncesi ise kontratları zorla değiştirerek kârın %50’sini ve doğal gazın nasıl, kime ve kaça satılacağı karar yetkisini devlete vermek. Bu tam anlamında kamulaştırma demek değil ama yine de yabancı enerji şirketlerini ürkütüyor. Yürürlükte olan kontratlar ve 1996’da kabul edilen hidrokarbonları özelleştirme yasası üretim ve satış yetkisini yabancı şirketlere bırakıyor. Devlet şirketlerin kazançlarından %18 pay alıyor ama şirketler vergiden muaf tutuluyor. Yasayı yazan ve kontratların pazarlığını yapan devlet adamları ve sanayiciler bile şimdi özel konuşmalarda kontratların Bolivya’nın aleyhine olduğunu kabul ediyor.
Büyük petrol şirketlerinin hemen hemen hepsi -İspanyol Repsol, İngiliz BP, ExxonMobil, Texas-merkezli Vintage Oil dahil- Bolivya’yı uluslararası tahkime başvurmakla tehdit ediyor. Eğer Morales endüstriyi kamulaştırırsa, şirketlerin ana ülkeleri Bolivya ile karşılıklı imzaladığı yatırım anlaşmalarına dayanarak kapalı kapılar ardında (uluslararası mahkemede resmen atanan yargıç güvencesi olmadan) özel uzlaşma davası açabilir ve sadece yatırım için harcadıkları yaklaşık 3.5 milyar doların değil, gelecekte yapmayı umdukları milyarlarca dolar kârın da tazmin edilmesini isteyebilir. Yıllık geliri 2 milyar doları biraz aşan Bolivya gibi yoksul bir ülke için bu korkunç bir tehdit. İşte bu nedenle ve ABD’nin, Dünya Bankası, IMF ve Inter-Amerika Kalkınma Bankası’nın gırtlağına kadar borca batmış Bolivya’yı sıkıştıracağı diğer yollardan dolayı Evo Morales’in devlet başkanlığı sembolik kalabilir.
Otuz büyük petrol şirketinin dava açma tehdidi yeni hükümetin (kim olursa olsun) yürürlükte olan sistemde önemli değişiklikler yapmasını engeller. Aynı şekilde koka üreticilerinin kötü durumunu düzeltmek için Morales’in yapabileceği fazla bir şey yok. Uluslararası alanda koka üretimini suç olmaktan çıkarmaya çalışacağına söz verdiyse de, ülkede sistemi değiştirmek elin
den gelmez. Eğer koka bitkisini kökünden kurutmak kampanyasını durdurursa, ABD yasaları Bolivya’nın Dünya Bankası, IMF, Inter-Amerika Bankası gibi kuruluşlardan ekonomisi ve borç ödemesi için önemli olan borç veya tahsisat başvurularının reddi için oy kullanmayı gerektiriyor. Gerçekte, Morales seçilme nedenlerini, Bolivyalıların istediklerini yerine getirmeğe kalkarsa, Bolivya hükümeti uluslararası finansman güçleriyle karşı karşıya kalacak ve ülkenin zaten sallantıda olan mali durumu felakete sürüklenecek.
Seçimden önce, seçim kampanya turunda kısa bir mola sırasında Morales bana, “Zararı yok, bize yardım etmeye razı Çin gibi ülkeler var” dedi. Yardım için Çin ve Venezüella’ya başvurabilir. Ama Bolivya solu arasında birçokları Morales’in ABD ve uluslararası baskıya karşı koyamayacağını ve var olan durumu önemsiz bazı iyileştirmeyle yetineceğini düşünüyor. Bu Bolivya’nın yerli halkının inançlarını yaşatmaya kararlı olan radikal Aymara eylemcilerini tatmin etmez.
El Alto ve La Paz kamu üniversitelerinde ders veren sosyolog Pablo Mamani, “Halkın ve toplulukların kimliği ülkede çok önemli bir konu haline geldi” dedi. “Aymaraların hepsi Evo’ya oy verecek çünkü bir Aymara’nın cumhurbaşkanı olmasını istiyoruz. Ama eğer ülkeyi gerçekten yönetmesine izin verilmezse, militan sivil örgütler halk ve devlet arasında son derece ciddi çatışma çıkartabilir.
Ülkenin sağ kanat hareketleri, özellikle enerji ve tarım ihracat işletmelerinin toplandığı Bolivya’nın en zengin bölgesi Santa Cruz’da bulunanlar, çatışma çıkmasını destekleyebilir. Tarım Üreticileri Derneği Başkanı Carlos Rojas’la Santa Cruz’daki ofisinde konuşurken, bana, “Bolivya büyük bir sorunla karşı karşıya,” ve Morales’in Santa Cruz’daki çok sayıdaki işletilmeyen çiftliklerin yeniden dağıtılması politikasını savunmasını eleştirerek, “Morales’in toprak politikasını kabul etmiyoruz. Aramızda çatışma çıkacak… Ülkenin yükselmesi, yoksulluktan kurtuluşu çalışmaya, devamlı ve çok çalışmaya bağlı. Eğer toplumsal hareketler yolları kapatırlarsa çalışamayız. Morales’e bu ülkeye hizmet etme fırsatını vermenin önemli olduğuna inanıyoruz. Ama etkili değilse, süresi dolmadan görevini bırakmak zorunda kalabilir” dedi.
Bazı Bolivyalılar plan yapmaya başladılar bile. Son iki devlet başkanını deviren yoğun protestoları örgütlemeye yardım eden, 28 yaşındaki hukuk öğrencisi Aymara yerlisi Abraham Delgado Mancilla, El Alto yollarında dolaşırken, bana, “MAS’ın (Sosyalizme Doğru Hareket) herhangi bir değişiklik getireceğine inanmıyoruz” dedi. “Devlet bu sistem içinde bize yardımcı olmuyor. İleri yürüyen biz olmalıyız. Bolivya’da 20 senedir reform yapılıyor ama değişen bir şey yok. Hala yoksuluz. Yoksulluğu yenmenin yegane yolu kamulaştırma ve toprağın yeniden dağıtılması” dedi ve heyecanla devam etti, “Evo dediklerini yapamayacak. Programları hiçbir değişiklik getirmeyecek. Başarısız olmasını bekliyoruz. Eğer başaramazsa, halk daha büyük bir güçle yollara dökülecek.” O zaman ne olacak diye sordum. “Zannedersem o zaman iç savaş çıkacak” dedi.
The Nation Online, 21 Aralık 2005
*yazının orijinal başlığı “Bolivya’nın Yerli Malı Başkanı”dır. “Kaçınılmaz Bir Savaşın Öngününde” tarafımızdan eklenmiştir -Latinbilgi.Net
[The Nation Online’dan Latinbilgi.Net tarafından çevrilmiştir]