ABD, geçen hafta Tunus’ta toplanan Dünya Bilişim Toplumu Zirvesi ‘nde, internetin yönetiminin Birleşmiş Milletler’e devredilerek uluslararasılaştırılması taleplerine ”başarıyla” direndi. Ancak bu talepler, ”Teknoloji alanında da liderliği aşınmaya başlayan ABD, çağın en önemli teknolojik aracının denetimini daha ne kadar tekelinde tutabilir” sorusunu da gündeme getirdi. Teknolojik liderlik aşındı Hollywood, dijital oyunlarla gözlerimizi kamaştırmaya çalışıyor ama, gerçek […]
ABD, geçen hafta Tunus’ta toplanan Dünya Bilişim Toplumu Zirvesi ‘nde, internetin yönetiminin Birleşmiş Milletler’e devredilerek uluslararasılaştırılması taleplerine ”başarıyla” direndi. Ancak bu talepler, ”Teknoloji alanında da liderliği aşınmaya başlayan ABD, çağın en önemli teknolojik aracının denetimini daha ne kadar tekelinde tutabilir” sorusunu da gündeme getirdi.
Teknolojik liderlik aşındı
Hollywood, dijital oyunlarla gözlerimizi kamaştırmaya çalışıyor ama, gerçek şu ki, ABD bilim ve teknolojide giderek Asya ülkelerinin gerisinde kalıyor. ABD’nin Ulusal Bilimler Akademisi tarafından geçen ay yayımlanan bir rapora göre, ABD’de ”ekonomik liderliğin birçok bilimsel ve teknolojik temel taşları, diğer ülkelerde gelişmenin hızlandığı bir dönemde giderek aşınıyor” (sf.2). ” Yaklaşan fırtınanın üzerine nasıl çıkılır” başlıklı rapor, ”Birçok insan, ABD’nin, bilim ve teknolojide dünya liderliğini her zaman elinde tutacağına inanıyor ama tutamayabilir” diyor, bilimsel ve teknolojik alanlarda liderliğin nasıl hızla kaybedilebileceğine bir kez kayıp edildikten sonra da bir daha kolay kolay ele geçirilemeyeceğine dikkat çekiyor. (www. nap.edu/books/ 0309100399/html)
International Herald Tribune’e göre rapor, ABD seçkinleri arasında gittikçe yoğunlaşan bir kaygıyı dile getirdi. Kimi yorumculara, örneğin ABD’nin en etkili dış politika kurumlarından, Council on Foreign Relations’ın dergisi Foreign Affaires’de (Mayıs/Haziran 2005) yayımlanan Thomas Bleha imzalı yazıya göre de, bu gerilemenin sorumluluğu Bush yönetimine ait. Çağın iletişim, ticaret ve askeri alanlarındaki etkileri açısından en önemli teknolojik oluşumu internetin kullanımı üzerinde yoğunlaşan yazısında, Bleha ”Bush yönetiminin ilk üç yılında, ABD, dünya hızlı internet (Boradband) kullanımı klasmanında 4. sıradan 13 sıraya düştü” diyor ve yazı boyunca ”ABD’de internet olan evlerin çoğu, ancak en temel Boradband hizmetinden faydalanabiliyor. Bu dünyadaki en yavaş, en pahalı, en az güvenilir hizmetlerinden biri” saptamasını verilerle destekliyor. Örneğin, ABD yönetimi, ülkedeki Boradband yayılma hızını 200 kilobit gibi bir düzeyle ölçerken Japonya bundan 16 kez yüksek bir hızı ölçü alıyor, halkına benzer bir maliyetle sunabiliyor. Bugün, ABD’de tipik bağlantı hızı 1.5 megabit iken Japonya’da 12 ile 40 megabit arasında değişiyor, Japonya 22 megabitlik hızı, 22 dolara sunabiliyor. Bush yönetimi, halkının yüzde 75’ini yüksek hızlı Boradband’a bağlamayı, ancak 2010 yılına kadar gerçekleştirebileceğini düşünüyor, o da 30-35 dolar bir maliyetle. Bleha yazısında, ABD’nin cep telefonu kullanımı yoluyla internete bağlanma kapasitesinde de çok geride kaldığını söylüyor. Dünyada Boradband kullanımına ilişkin, geçenlerde The Economist’de verilen bir tabloda, ABD’nin 100 kişiye 12-13 hatla, Güney Kore (25), Hong-Kong (23), Tayvan (17-18), Japonya (16), Singapur (13/14) gibi Asya ülkelerinin gerisinde kaldığı görülüyordu (30/07/05).
İnternet ve ABD
Aslında internet, ABD’nin ”bebeği” , onun elinde doğdu, iletişimde, ticarette ve mali işlemlerde, ”internet devrimi” 1990’larda orada başladı. Bu ”devrim” ABD’nin teknolojik üstünlüğünün ve liderliğinin simgesiydi. Ama, sonra bir şeyler değişti. 2000 başında Japon yönetimi, Teknoloji Stratejisi Konseyi kurarak ülkesindeki bilimsel gelişmelere büyük kaynak ayırmaya ve yönlendirmeye başlarken ABD’de, Bush yönetimi, elindeki kaynakları savaşa ayırıyor, Clinton-Gore yönetiminin aksine, silah teknolojisi dışındaki bilimsel gelişmelerle internetle ilgilenmiyordu. Şimdi, iktidarda, ”evrim teorisinin” yanı sıra ”akıllı tasarım” tezinin de bilimsel bir statüyle okullarda okutulması gerektiğine inanan bir başkan vardı (Time, 22/08/05). ABD, böyle bir ortamda 3-4 yıl içinde internet kullanımında önderliği kaybetmeye başladı.
Bugün interneti bir milyar insan kullanıyor, adres sayısı iki milyara, e-ticaret hacmi de dünya ticaretinin yüzde 9’una ulaştı (Der Spiegel, 14/11). ABD ile diğer ülkeler arasında ekonomik, siyasi çelişkilerin giderek arttığı bir ortamda, bu kadar kritik bir önem kazanmış olan bir aracın denetimi üzerindeki ABD tekelinin kaygı yaratması kaçınılmaz. Bu ülkelerin başında, kendilerini ABD’nin hedefi olarak gören, Çin ve İran ‘ın geliyor olması olağan. Ancak yakın zaman kadar, internetin ABD denetiminde kalmasını kabul eder görünen Avrupa Birliği’nin de, şimdi denetimin Birleşmiş Milletler’e devredilmesini isteyen bu koroya katılmış olması anlamlı. Tüm bu isteklerin arkasında, ABD dış politikasına olan güvensizlik yatıyor.
”Tunus Zirvesi” sırasında yayımlanan bir Le Monde başyazısı bu güvensizliği şöyle dile getiriyordu: ”ABD internet üzerinde neredeyse kesin bir denetim hakkını elinde tutuyor; isterse bir ülkeyi ağ dışı bırakabilir, örneğin ‘.fr’ ( Fransa) ile biten tüm noktaları ulaşılmaz kılabilir. Bunun için de (interneti yöneten -E. Y)12 kök bilgisayarı denetleyen ana bilgisayarı kullanması yeterli. Yeri gizli tutulan bu bilgisayar, ICANN adlı, kâr amacı gütmeyen, özel, ancak Ticaret Bakanlığı’na bağlı bir şirket tarafından yönetiliyor” (16/11).
”Tunus Zirvesi” nde ABD bu taleplere direndi, internetin denetimi üzerindeki tekelini korudu. Ancak, ABD, diğer ülkelerin temsilcilerinin katılacağı bir üst, danışma/tartışma kurulu oluşturulmasını da kabul etmek zorunda kaldı. 2006’da toplanacak olan bu kurulun hiçbir hukuki yetkisi yok ama, internetin geleceğine ilişkin tartışmaları ve eleştirileri canlı tutacak bir uluslararası platform sunmuş olacak. Bu yüzden de bu oluşum, ABD’nin internet yönetimi tekeli açısından, sonun başlangıcı olarak görülebilir. ABD, internet politikası koordinatörü David Gross , ”güvenilirlik ve istikrar konusunda ABD yönetiminin biricik rolünü korumuş” olduğunu söylüyor ama, ABD Kongresi, verilen tavizlerden hoşnutsuz olduğunu göstermek için hemen, ”ABD’nin internetin günlük denetimini asla bırakmayacağına” ilişkin bir karar çıkardı (InformationWeek 16/11). AB ise sonuçtan memnun. AB Bilişim Temsilcisi Viviane Reding ”AB’nin Tunus’ta tek bir sesle konuşması, davasının arkasında durması, bu olumlu sonucun elde edilmesine yardımcı oldu” diyor (EuObserver, 18/11).
Bundan sonrası için, şimdi iki mesele var diyebiliriz, malum fıkrayı anımsayarak. Birincisi, ABD genelde dış politikada, özelde de bu alanda dayatmacılıktan vazgeçerek internetin bir uluslararası yönetim altına alınmasını kabul eder. O zaman mesele yok. Yok, ABD, ekonomik, siyasi ve teknolojik liderliğinin geriliyor olmasına rağmen internetin denetimini elinde tutmaya devam etmekte ısrar ederse, Ignacio Ramonet ‘in de işaret ettiği gibi, Dünya Çapında Ağ’ın (www) parçalanarak, ulusal düzeyde denetlenen yerel ağların toplamına dönüşmesi olasılığı gündeme gelebilir (Le Monde Diplomatique, Kasım, 2005). Böylece, ”küreselleşmeden çözülmeye” geçiş sürecine, çözülme yönünde bir dinamik daha eklenmiş olur.
Bu yazı Cumhuriyet Gazetesi’nin 21.11.2005 tarihli sayısında yayınlanmıştır.