19 Kasım’da tüm Türkiye’den Ankara’ya çağrı yapıyorsunuz. Bu yürüyüşle neyi amaçlıyorsunuz? Bu yürüyüşle yoksullar adım adım kendilerinden alınan ve de bugüne dek hiç verilmeyen haklarını isteyeceklerdir. Bu geri isteme salt bir eğitim ve sağlık hakkı talebi değil; ezilenlerin, emekçilerin; kısacası yoksulların kendi sorunları etrafında bir araya gelmeleri ve mücadele için ayağa kalkmalarıdır. Çünkü bugüne dek […]
19 Kasım’da tüm Türkiye’den Ankara’ya çağrı yapıyorsunuz. Bu yürüyüşle neyi amaçlıyorsunuz?
Bu yürüyüşle yoksullar adım adım kendilerinden alınan ve de bugüne dek hiç verilmeyen haklarını isteyeceklerdir. Bu geri isteme salt bir eğitim ve sağlık hakkı talebi değil; ezilenlerin, emekçilerin; kısacası yoksulların kendi sorunları etrafında bir araya gelmeleri ve mücadele için ayağa kalkmalarıdır. Çünkü bugüne dek sermaye güçleri ve onların programlarını uygulayan işbirlikçi hükümetler halkın eğitim, sağlık, enerji, barınma gibi temel haklarını iş güvenliği ve iş hakkı gibi sosyal haklarını ele alırken sadece kendi sömürü ve kar amacı güden bir anlayışla hareket ettiler. Altta kalanın canı çıksın mantığıyla geniş kesimleri yok saydılar. 19 Kasımda yollara düşen yoksullar, “Artık biz de varız, geleceğimizde söz ve karar sahibi olmak istiyoruz” diyecekler.
Bu yürüyüş bir yanıyla toplumsal muhalefetin alışılmış tarzını da değiştirmeyi amaçlıyor. Yeni bir muhalefet ediş tarzını geliştirmeyi içeren yöntem ve nitelikler taşıyor. Bugüne dek muhalefet, örgütlü olduğu kadarıyla, metropol merkezlerinde siyaset yapan bir görünüm arz etti. Yeni liberal sömürü politikalarının en can yakıcı biçimde kendini gösterdiği, mağdurların yaşadığı mahallelerde, işyerlerinde ve yaşam alanlarında kendini var edemedi. 19 Kasım yürüyüşümüz siyasetin zemininin neresi ve öznelerinin kimler olması gerektiğini sergileyecek bir model yaratmaya çalışıyor.
Halkevlerinin kampanya programı 5 aydır yürüyor. Bu beş aya neler sığdırabildiniz?
Halkevciler bu beş ay içerisinde -deyim yerindeyse- tam bir seferberlik içinde oldular. 2005 yazı halkevciler açısından halkla temas etme telaşı güden bir coşkunun yaşandığı aylar oldu. Gençler, ev kadınları, eğitim ve sağlık emekçileri gece gündüz, ev ev dolaştılar. Ellerinde imza listeleri ulaşabildikleri en çok insanla kampanyamızın amacını konuşup tartıştılar. Tartışmanın ötesinde okullarda ve hastanelerde sosyal devlet anlayışından geri kalan kazanımları bir bir yok eden, parayı egemen kılan kamu reformu temel kanunu çerçevesinde eğitim ve sağlık alanına getirilen düzenlemelere karşı çıkan eylemlilikler geliştirdiler. “Okullarımızı ve hastanelerimizi sattırmayacağız” dediler. Yıllardan bu yana eğitimde özelleştirmenin ilk adımını oluşturan kayıt parasının alınmasına karşı çıktılar. Yoksullar, halkevcilerin önderliğinde okul önlerinde kuyruğa girerek göğüslerini gere gere kayıt parası vermiyoruz dediler ve vermediler. Bu doğrultuda okullardaki sömürü çarkını zorlayan ve anti demokratik uygulamaları teşhir eden eylemlilikler hayata geçirdiler.
İmza stantları açıldı ve bu stantlar özelleştirme karşıtı kürsülere dönüştürüldü. Sokaklarda büyük kentlerin kalabalık yerlerinde 50-100 kişilik gruplar halinde imza toplama eylemleri gerçekleştirildi. Stantlarımız büyük ilgi gördü, imza toplama yürüyüşlerimiz esnafla ve halkla buluşma şenliklerine dönüştü. Söyleşiler, paneller, değişik kültür sanat etkinlikleri, bildiri ve afişlerle bu kampanyada yaptığımız çalışmalar halkta bir özgüven yarattı.
Kampanyamız finali yaklaştığında ürettiğimiz değerleri dostlarımızla paylaşmak istedik. Bu amaçla KESK’ten başlayarak tüm emekten yana sendika, oda, dernek, parti gibi kurum ve kuruluşlarla görüşmeler yapıldı. Randevu alınarak, kampanyamızı içeren dosyalarla gerçekleşen bu görüşmeler bizim için büyük moral değer oluşturdu. Tüm dostlarımız çalışmalarımızdan övgüyle söz ettiler, destek vereceklerini, bir biçimiyle kendilerinin de böyle bir çalışma içerisinde yer almak istediklerini belirttiler. İllerde ve bölgelerde de arkadaşlarımız aynı görüşmeleri gerçekleştirildiler.
Bugün geldiğiniz noktada hedeflerinize ulaştığınızı söyleyebilir misiniz?
Biz Halkevciler olarak III. Diriliş dönemimizin başlangıcı olan 1988 yılından bu yana çok canlı tartışmalar yaşadık. 2000’li yıllarda tüm emekçilerin emperyalizm tarafından teslim alınmaya çalışıldığı, saz çalmamıza bile yasaklama getirildiği ülkemizde yeni sömürü ve baskı politikalarına karşı nasıl siyaset yapacağımızı belirlemeye çalıştık. “Parasız Eğitim Parasız Sağlık İstiyoruz” kampanyası bizim yönümüzü ve yolumuzu bulmamıza hizmet etti. Halkevciler her dönemde halkın sorunlarına çözüm bulma ve halkı bilinçlendirme içerisinde kendi kimliklerini de kazanmışlardır. Bu kez de öyle oldu, yoksulların sorunları gündeme gelince herkes adres olarak halkevlerini ve halkevcileri aramaya başladı. Toplumsal sorunlarda bizim kapımız çalınıyor. Her muhalif kurumun bir temel uğraşı ve buna uygun toplumda bıraktığı bir iz var. Parasız eğitim parasız sağlık kampanyası ile halkevleri yoksulların gönlünde yer edindi. Bu anlamda işimizin zor, yürüyecek yolumuzun uzun olmasına karşın hedeflediğimiz noktaya geldiğimizi düşünüyorum.
Kampanyamızın ulaştığı zeminler ve insan sayısı açısından da hedeflediğimiz başarıyı yakaladığımızı düşünüyorum. Toplanan 600 bin imzanın üretildiği süreçte en az 10 katı insana ulaşıldı. Bir evde tek kişi imzalarken, hane halkının tümü çalışmanın kapsamı içine alındı. Yine bir apartmanda tek daire imzalarken, apartmanın tümü çalışmadan bilgili kılındı. Bu yönüyle düşünüldüğünde ülke nüfusunun %20’ye yakınını etkileyen bir çalışma başarıldı.
Halkevleri neden bu talebi önemsiyor ve tüm olanaklarını seferber ediyor?
Emperyalizmin içine düştüğü krizi aşmak için yeni kar alanlarına yöneldiğini biliyoruz. Bu yeni kar alanları içerisinde eğitim ve sağlık sektörü sermaye açısından özel bir anlam taşıyor. Eğitim ve sağlık her bireyin vazgeçilmez, alması gereken hizmetlerdir. Okulların ve hastanelerin özelleştirilmesiyle sermaye açısından devasa bir kaynak ortaya çıkacaktır. Bu ise yoksullaşan halkın eğitim olanaklarından yoksun kılınması cahil kalması ve hastane kapılarında ölmesi demektir. Bu bizim kendi geleceğimizle de yakından ilgilidir. Cahil ve hasta bir toplum her türlü yozlaşmaya, acıya ve üzüntüye adaydır. Zaten son derece elverişsiz koşullar altında olan ülkemizin geleceği ve esenliği daha da tehlikeye sokuluyor. Biz Halkevciler buna seyirci kalamazdık.
Eğitim ve sağlıkta oynanan oyunlara müdahale etmemizin bir başka nedeni de eğitim ve sağlığın toplumu kesen ortak konular olmasıdır. Yediden yetmişe, her meslekten insan eğitim ve sağlık sorunuyla karşı karşıyadır. Bu alanda örgütlü sendikalar ağırlıklı olarak hizmet üretenlerin sorunlarıyla ilgilenmektedirler. Hizmeti alan geniş yığınları örgütleyen bir yapı bulunmamaktadır. Oldukça zengin bir üye profili olan Halkevleri her dönemde olduğu gibi örgütsüz kesimlerin örgütlenmesini önemsiyor. Bu nedenle eğitim ve sağlık alanında olup bitenleri öncelikli gündem yapmaya çaba gösterdik.
Yürüyüşe çok az bir süre kaldı. 19 Kasım’da nasıl bir manzara bekliyorsunuz?
19 Kasım eylemine her şeyden önce halkevlerinin örgütlü gücünü ve mücadele birliğini ortaya koyacak 3000 dolayında bir katılım bekliyoruz. 19 Kasım yürüyüşü bizim için önemli bir dönemeç olacak. Halkevleri gerekli mi, Halkevleri geçmişte ne kadar iyiydi, Halkevleri ne yapıyor tartışması tüketilecek. Halkevlerinin yaşayan, diri ve kararlı bir örgüt olduğu ve bugün her zamankinden çok toplum için gereksinim duyulduğu gözler önüne serilecek.
Bu eylemle Halkevleri, geri dönüşü olmayan bir biçimde yoksulların örgütü olacak. Bu ey
lem aynı zamanda Halkevlerini dostlarıyla buluşturacak. Toplumsal muhalefetin zenginliği içerisinde Halkevlerini olması gereken onurlu yerine oturtacak. Bizler bu eylemden buna benzer sonuçlar bekliyoruz.
Peki 19 Kasım bittiğinde 20 Kasım sabahı ne olacak? Önümüzdeki dönem bu çalışmayı ne şekilde sürdürmeyi planlıyorsunuz?
20 Kasım sabahı Halkevciler başları dik ve alnı ak bir biçimde, umutla kentlerine, köylerine dönecekler. Neyi nasıl yapacaklarını bilen kadrolar olarak işlerine güçlerine daha bir coşkuyla sarılacaklar. Ülkemizdeki devrim sorununun sadece devrimcilerin sorunu olmadığını, ezilenlerin ve emekçilerin bu onurlu yolda tarih sahnesine çıkarılmaları gereğini daha yakıcı bir biçimde hissedeceklerdir.
20 Kasım sabahı zeminlerimiz son derece gelişmiş olacaktır. Son günlere ülke gündemine damgasını vuran yeni liberal politikalar, özelleştirmeler ve Avrupa Birliği tartışmalarında 20 Kasım sonrası resmi görüşün dışında, yaşananların bir kader olmadığı ve üstesinden gelinebilecek bir durumun bize dayatıldığı sınıf eksenli bir bakış açısı ezilenler cephesinde cüretkar bir biçimde dillendirilecektir.
Halkevcileri 20 Kasım sabahı dünden daha anlamlı bir ortam bekliyor. Hizmet üretenlerle hizmeti alacak olan yoksulların dayanışma ve mücadele birliğini yaratmakta önümüz açıldı. Öğrenci veli komitelerinin kurulması, sağlık haktır komitelerinin kurulması, bundan sonra daha kolay olacaktır. Çünkü kampanyamız bunu yaratacak birikimi yarattı ve deneyim aktarımını sağladı.
Halkevciler okullarda ve hastanelerdeki sömürü çarkını parçalamaya dönük çalışmalar içerisine gireceklerdir. Kamusal alanın yeniden inşası için kendi deneyimlerini ülkemizin ve dünya emekçilerinin deneyimleriyle biriktirerek yollarına yürüyeceklerdir. Biz Halkevleri Genel Merkez yöneticileri olarak arkadaşlarımızı bu yolculuklarında meşru ve demokratik bir anlayışla gücümüz ölçüsünde örgütsel desteğimizi sunacağız.
Teşekkür ederiz.. 19 Kasım sonrasını da umutla izleyeceğiz