67 işyerinin tamamen tahrip olması ve çok sayıda kişinin yaralanması ile sonuçlanan bombalama eyleminin gerçekleştiği yerin krokisinin de çıkması bu eylemin de aynı kişi ya da kişiler tarafından gerçekleştirildiği yönünde ciddi anlamda kuşku yaratmış bulunmaktadır. 9-10 KASIM 2005 ŞEMDİNLİ OLAYLARINI ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU İHD-MAZLUMDER İNSAN-DER ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ VAN ŞUBESİ HAKKARİ ESNAF VE SANATKARLAR ODASI HAKKARİ […]
67 işyerinin tamamen tahrip olması ve çok sayıda kişinin yaralanması ile sonuçlanan bombalama eyleminin gerçekleştiği yerin krokisinin de çıkması bu eylemin de aynı kişi ya da kişiler tarafından gerçekleştirildiği yönünde ciddi anlamda kuşku yaratmış bulunmaktadır.
9-10 KASIM 2005 ŞEMDİNLİ OLAYLARINI ARAŞTIRMA-İNCELEME RAPORU
İHD-MAZLUMDER
İNSAN-DER
ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ VAN ŞUBESİ
HAKKARİ ESNAF VE SANATKARLAR ODASI
HAKKARİ MEMUR SEN
KESK HAKKARİ ŞUBELER PLATFORMU
HAKKARİ ÖVDER
12.11.2005
A. OLAY :
Basında; Hakkari ili Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005 günü üç kişinin bir kitabevine bomba atması sonucu işyerinde bulunan üç kişiden birinin ölmesi, diğerinin yaralanması bir diğerinin ise bombacıyı takip etmesi sonucu bu kişinin kaçarak bir arabaya binmesi, işyerindeki kişinin ve vatandaşların takibi sonucu kaçan kişilerin araçta kıstırılması, araçta uzun namlulu silahların görülmesi sonrasında savcı tarafından yapılan keşif esnasında bu kez halkın başka bir şahıs tarafından taranması sonucu bir kişinin öldüğü 4 kişinin de yaralandığı haberleri yer almıştır.
Olaylar esnasında yaşam halkının ihlal edilmesi, Şemdinli’de toplumsal tepkilerin gelişmesi, ilçeye giriş-çıkışların yasaklanması üzerine konunun araştırılması ve bu konuda bir rapor tanzim edilmesi lüzumu doğmuştur.
B.HEYET OLUŞUMU :
Hadisenin bu şekilde basından duyulması üzerine; iddiaları araştırmak, araştırma ve incelemeler sonrasında kamuoyunun gerçek bilgiye ulaşmasını sağlamak ve çeşitli ulusal ve uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınan “yaşam hakkı”nın korunmasına katkı sunmak amacıyla;
İHD Genel Yönetim Kurulu Üyesi Av. Abdulvahap ERTAN,
MAZLUMDER Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Van Şube Başkanı Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ,
İnsan-Der Başkanı M. Yasin HASKANLI,
Çağdaş Hukukçular Derneği Van Şube Başkanı Av. Murat TİMUR,
Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Arif KOPARAN,
İHD Van Şube Başkanı Av. Cüneyt CANİŞ,
MAZLUMDER Van Şubesi Başkan Yardımcısı Abidin ENGİN,
İHD Hakkari Şube Başkanı Necibe GÜNEŞ,
KESK Şubeler Platformu adına SES Şube Başkanı Ahmet EDİŞ,
MEMUR-SEN Hakkari İl Başkanı Abdulcebbar YAKAR ve
Hakkari ÖVDER Başkanı Übeydullah DÜNDAN’ın yer aldığı “İnsan Hakları Heyeti” oluşturulmuştur.
C.İZLENİMLER :
Heyet 10 Kasım 2005 günü sabah erken saatlerde Şemdinli ilcesine gitmek için yola çıkmıştır. Yüksekova ilçesinden Şemdinli ilçesine doğru seyir halinde iken güvenlik önlemlerinin peyderpey artmakta olduğu gözlenmiştir. Şemdinli’ye 22 km kala Jandarmanın ilçe girişini kapattığı ve gelen araçlara ilçeye girişin ve çıkışın yasaklandığını bildirmesi üzerine heyetimiz kendini tanıtmış, geliş amacından mülki amirliğin haberdar olduğunu belirtmiştir. Bunun üzerine görevlilerce birtakım görüşmeler yapılmış ve yalnızca heyetimize ait üç aracın ilçeye girişine izin verilmiştir. Sonraki noktalarda sorunsuz bir şekilde ilerleyebilmemiz için plakalarımız ilerideki kontrol noktalarına bildirilmiş ve sorunsuz bir şekilde ilçe merkezine varılmıştır.
İlçeye girişte sağ tarafta bulunan polis kontrol noktasının boş olduğu ve köz haline gelmiş çokça odun yığınının halen yanmakta olduğu, hemen yanında aynı büyüklükte ikinci bir ateşin yanmakta olduğu, ateş etrafında kimsenin olmadığı, ateşin içerisinde makineli silah tablasının bulunduğu ve kısmen yanmış olduğu, yolun ortasında bir araç mazot deposunun bulunduğu gözlenmiştir.
İlçeye girişten itibaren tüm esnafın kepenklerini kapatmış olduğu, ilçe merkezinde görünürde güvenlik güçlerinin bulunmadığı, halkın büyük ve toplu bir kalabalık şeklinde ve sessizce ana cadde olan Cumhuriyet caddesi üzerinde bekleştiği, ilçeye giriş yapan araçtakilerin kim olduklarının öğrenilmesi üzerine kalabalığın heyete doğru gelip heyeti alkışladığı gözlenmiştir.
Heyet öncelikle bombalı patlamanın olduğu yere gitmiş ancak o esnada cumhuriyet savcısının keşfini tamamlamış olması ve heyetimize olası eksikliklere karşı pasajı mühürleyeceklerini belirtmesi üzerine heyet pasaj içine girmemiş ve makul olan bu gerekçeyle oradan ayrılmıştır.
Heyetimiz buradan ayrılarak randevularını gerçekleştirmek üzere kaymakamlık, emniyet müdürlüğü ve adliye binasının bulunduğu mahalle gitmiştir. Giriş kapısında silahlı polislerin bulunduğu, bina girişindeki güvenlik kulübesinin camlarının kırık olduğu, duvarlarında taş izine benzer izlerin bulunduğu, bina bahçesinde iki adet tahrip edilmiş araç bulunduğu, kaymakamlık ve adliyenin içinde bulunduğu binanın neredeyse tüm camlarının kırılmış olduğu, yerlerde cam kırıkları ile taş parçalarının bulunduğu, Kaymakamlık binasının giriş kapısının karşısında bulunan bir binanın camlarında çok sayıda kurşun izi bulunduğu gözlenmiştir.
İlçede güvenlik güçlerinin yalnızca bitişik olan emniyet müdürlüğü, kaymakamlık ve adliye binası ile lojmanları koruduğu, bunun dışında ilçenin hiçbir yerinde güvenlik gücü görülmediği, ana cadde üzerinde toplanan halkın kontrol ve sakinleştirilmesi ile ilçede bulunan belediye başkanları ve STÖ temsilcilerinin ilgilendiği gözlenmiştir.
Heyetimiz görüşmelerini sürdürürken ilçedeki tansiyonun düşmediği, halkın dağılmayarak ilçe merkezinde toplu halde bulunmaya devam ettiği, kalabalık bir grubun ilçe merkezinde sloganlı yürüyüş yaptığı, Ak Parti ilçe merkez binası önüne gelindiğinde bazı şahısların taş atarak zaten kırık olan parti binası camlarının kalan kısımlarını da kırdığı bu arada küçük yaştaki çocukların ısrarla emniyet müdürlüğüne doğru taş attıkları, kalabalık içinde bulunan yaşça büyük vatandaşların ise taş atılmaması yönünde sürekli uyarıda bulundukları, çocukların ellerindeki taşları alıp bıraktıkları, özellikle mülki idare binalarına yönelmemeleri için kalabalığın önünü kestikleri, sloganların devam etmesi ve kalabalığın dağılmaması üzerine kalabalığın bir anda sağa sola doğru kaçıştığı, bazılarının burnunu ve gözlerini bezlerle kapatmaya çalıştığı, bu arada toplantı halinde olan ve balkona çıkarak olayları gözleyen heyet üyelerinin geniz, burun ve gözlerinin yanmaya başlaması üzerine biber gazı kullanıldığının anlaşıldığı gözlenmiştir.
YAPILAN GÖRÜŞMELER :
Heyet bir gün öncesinden resmi randevu taleplerini iletmiş bu kapsamda mülki erkanla resmi görüşmelerini yapmak istemiş ancak nizamiyenin silahlı polislerce tutuluyor olması ve heyetin içeriye girememesi nedeniyle geliş amacı bu kez güvenlik güçlerine anlatılmış, güvenlik güçleri telsizleri ile görüşmelerini yapmış ve akabinde heyetimize kaymakamın makamında bulunmadığı, C. Savcısının iş yoğunluğu nedeniyle görüşemeyeceği, vali, kaymakam, il emniyet müdürü, garnizon komutanı ve ilin diğer üst düzey yetkililerinin alayda toplantı halinde oldukları iletilmiştir. Bu kez heyetimiz ilçe emniyet müdürünün de randevu talep edilenler arasında olduğunu belirtmiş, akabinde kendisi ile ancak bina girişinde görüşebileceğimiz belirtilmiştir. İl Emniyet müdür yardımcısı ile bina girişinde ayak üstü bir görüşme gerçekleştirilmiş ve görüşmede; mülki erkanın toplantı halinde olduğu, ilçede kontrolün sağlanmaya çalışıldığını, kendisinin her hangi bir açıklama yapmaya yetkisinin olmadığını, görü
şme taleplerimizi ayrıca kendisinin de vali, kaymakam ve savcıya ileteceğini kibarca ifade edip görüşmeyi tamamlamıştır.
HURŞİT TEKİN (Şemdinli Belediye Başkanı)
Hurşit TEKİN yapılan görüşmede: “Patlama meydana geldiği zaman ilçede değildim. Taziye için bir köyde idim. Kaymakam telefonumdan arayıp ‘başkan hemen ilçeye gelmeniz gerekiyor, ilçede olaylar meydana geliyor, gelip olayları yatıştırmanız gerekiyor’ dedi. 15 dakika sonra ilçeye vardım. İlçede halkın panik içinde olduğunu gördüm. İlçenin önde gelen şahsiyetlerini yanıma alarak halkı sükunete devam ettim. Bu arada kalabalık bir grubun ilçe girişinde bulunan polis noktasına doğru yürüdüğünü ve üç polisin orada mahsur kaldığını güvenlik güçleri bana bildirdi. Benden mahsur kalan polisleri kurtarmam istendi. Bunun üzerine olay mahalline gittim. Halk ve polis arasında meydana gelen arbedede yüzümden yaralandım. Beni hastaneye götürdüler. Hastanede yarım saat kaldıktan sonra dayanamayıp insanların arasına geri geldim. İlçe emniyet müdüründen polis noktasını oradan kaldırmasını istedim. Cevaben orada ağır silahların bulunduğunu ve bu yüzden noktanın terk edilemeyeceği tarafıma bildirildi.
Bir süre sonra ilçe Jandarmaya Hakkari milletvekili Esat CANAN, Hakkari Belediye başkanı Metin TEKÇE, Yüksekova Belediye Başkanı Salih YILDIZ, ilçede bulunan Yüksekovalı Avukatlar ile birlikte durum değerlendirmesi için çağrıldım. Toplantıda mülki erkandan Vali, Kaymakam ve üst düzey yetkililer ve C. Savcısı vardı. Toplantıda bu gerilimin nasıl dindirileceği tartışıldı ve emniyete teslim edilen üç kişinin göz altında olduğunun teyit edilmesi, olayda kullanılan aracın emniyet müdürlüğüne ait olduğunun teyidi istendi. Emniyet müdürü söze girip aracın kendilerine değil jandarmaya ait olduğunu belirtti. Vali’de müdürü teyit etti. Teslim edilen üç kişinin ise üç değil tek kişi olduğu belirtildi.”
Zeydan ÖZEL (Esnaf-görgü tanığı)
Zeydan ÖZEL yapılan görüşmede: “Benim dükkanım patlamanın meydana geldiği pasajın tam karşısındadır. Ben olaydan 15 dakika önce o üç kişinin pasajı araç içerisinden gözlemlediklerini gördüm. Bunlardan kuşkulandım. Çaktırmadan amcam oğlunun dükkanına girip gözetlemeye devam ettim. Onlar da pasaja bakıyorlardı. Arabanın içinde üç kişi bulunuyordu. İkisi önde biri arkada oturuyordu. Arkada oturan sarıya çalan montlu kişinin elindeki siyah poşetle arabadan çıkıp pasaja doğru yürüdüğünü gördüm. Ben de dükkandan çıkıp arabanın yanına gittim. Elimi cebime koyup hiç görmüyormuş gibi orada beklemeye başladım. Top sakallı olan beni gördü. Bu arada sürücü arabayı çalıştırıp yavaşça oradan uzaklaştı. Bu arada aracın plakasını aldım. Plaka 30.AK.933 idi. Beyaz renkli bir Renault 19 marka araç idi. Tekrar kendi dükkanıma gittim. Birkaç dakika sonra pasajın içinden büyük bir patlama sesi geldi. Halk patlama yerine koşarken ben de oraya doğru yöneldim. Sarıya çalan montlu kişi pasajın aşağısına doğru telaşlı bir şekilde telefonu elinde konuşarak “neredesiniz şu an” diyerek hızlı adımlarla ilerliyordu. Ben de o adamın arkasından hızlı bir şekilde yürüdüm. Bu adam dükkan önünde bekleyen aynı araca bindi. Ben de halka ‘bombayı patlatan bu adamdır’ dedim. Halkta aracın önünü keserek onları tartaklamaya başladı. Sonrasında resmi polisler gelerek havaya ateş etmeye başladı. Aynı zamanda polisler bu üç kişiyi ablukaya alıp iki kişiyi arabaya bindirerek götürdü. Bu arada top sakallı olan kişi olay yerinden uzaklaşmaya başladı. Ben de kendisini tanıdığım için takip ettim. İleride yarbay ve askerler vardı. Ben de yarbaya yanaşarak ‘yarbayım olaya karışan kişilerden bir tanesi de budur’ dedim. Yarbay’da ‘tamam oğlum yakaladık.’ Dedi. Üç asker koluna girerek şahsı ilçe jandarmaya götürdü.” Şeklinde beyanda bulunmuştur.
Muharrem TEKİN (Şemdinli Esnaf ve Sanatkarlar Odası Başkanı)
Muharrem TEKİN beyanında: “Olay tam büromuzun karşısında meydana geldi. Araba odanın hemen önündeydi. Üç kişi gelip arabaya binmek istedi. Araba da odanın hemen önündeydi. Bende aşağı indim. Bu arada halk toplanmıştı. O üç kişiden biri pişkin bir tavırla ‘noluyor’ dedi. Bu şahıslar kaçmaya çalıştılar. 10-15 kişilik grup bunları engelledi. Vatandaşlar; “bombayı bırakan kişi aracın arkasında oturan kişidir. Onu bize teslim etmelisiniz” dedi. Halk bombanın patladığı dükkanda ölü olduğunu hala bilmiyordu. Arabanın arka camı vatandaşlar tarafından kırıldı ve şahıs darp edildi. Aracın önünde oturan şoför de darp edildi. Önde oturan kişi aniden araçtan çıkıp arka bagajı açtı ve içinden bir adet kaleşnikof marka silah çakardı. Ben bu arada bagajı gözetliyordum. İçinde 3 adet kaleşnikof vardı. Şerit halinde keleş mermileri vardı. Bir iki tane kapalı poşet vardı. Bu şahıs silaha mermiyi sürmek istedi. Vatandaş ise keleşi şahsın elinden alıp bagaja koydu ve bagaj kapağını kilitledi. Peşinden bu şahıs da vatandaşlar tarafından dövüldü. Bu esnada otuza yakın resmi polis gelip arabayı ve şahısları çembere aldı. Polislere rağmen vatandaşlar aracın içindeki şahsı tekrar dövüyordu. Sonra bir panzer aracın yanına gelerek içerdeki tek kişiyi çıkarıp panzere aldı. Sonrasında halk arabayı tahrip etti. Arabanın içinden bir ajanda, bir kroki ve isim listesi çıktı. Sonra kaymakam olay yerine geldi. Av. Mehmet EKİCİ ile birlikte aracın üzerine çıkıp açıklama yapmak istediler. Bu arada pasajda ölen şahsın cenazesi el üstünde getiriliyordu. Grup cenazeyi fark edip kaymakama yönelmeye başlayınca kaymakam açıklama yapamadan aracına binip olay yerinden ayrıldı. Bu arada onbeşe yakın maskeli polis gelip havaya ateş açmasına rağmen halk dağılmadı. Bunun üzerine alay komutanı da olay yerine geldi. Halk komutana rica edince komutan emniyet müdürüne “silah atılmasın” dedi. Silahlar susunca halk tekrar arabaya yöneldi ve bu kez araç tamamen tahrip edildi. Bu arada 40-50 ye yakın asker de olay yerine geldi. Askerlerin başında bulunan yüzbaşı beni iterek ‘tarayın bunları, biz yirmi kişi bunlara yeteriz’ diye emir verdi. Yüzbaşı bu sözleri söylerken alay komutanı da oradaydı. Bunu duyan bir astsubay cadde ortasındaki demirlerin üstüne çıktı ve silahını halkın üstüne yöneltti. Benle bir arkadaş silahın namlusunu tutup yukarı kaldırdıktan sonra silah ateş aldı. Bunu gören askerler de havaya ateş açtı. Alay komutanı tekrar müdahale edince silah atışları durdu ve askerler geri çekildi. Sonra polis ve askerlerin tamamı emniyet müdürlüğünün önüne çekilip barikat kurdu. Aracın başında bekleyen halk grup grup çıkıp emniyet müdürlüğünün önüne doğru gidiyordu. Burada bir grup da aracın başında bekliyordu. Askerler emniyet müdürlüğünün önünde camlı kalkanlarla barikat kurmuştu. Bu askerler, emniyet müdürlüğü ve hükümet konağı halk tarafından taşlandı. Barikatların önünde biri emniyete ikisi askeriyeye mensup üç adet panzer vardı. Panzerler havaya askerler halkın üstüne doğru ateş açtı. Bu esnada iki vatandaş kurşun yarasıyla yaralandı. Bunun üzerine aracı bekleyen vatandaşlar da emniyet müdürlüğünün önüne gelince biber gazı kullanıldığı için halk dağıldı. Bu arada Altınsu köylüleri ilçeye doğru akmaya başladı. Polis köylüleri engellemeye başlayınca bu kez halk oraya doğru yürümeye başladı. Halk ile polis arasında arbede yaşandı. Halk polisi taşladı poliste havaya ateş açtı. Burada yaşanan 10 dakikalık gerginlikten sonra tekrar şehre yürüyüş yaşandı. Herkes meydanda toplanmaya başladı. Artık ortalıkta polis ve asker kalmamıştı. Saat 15:00 olmuştu. Bu arada bir uzman çavuşa
ait araç çarşı içinde ateşe verildi. Saat 16:00-17:00 arası aniden beyaz renkli doğan marka bir araç hızla halkın üzerine doğru gelmeye başladı. Aracı süren Tanju ÇAVUŞ adlı, hepimizin tanıdığı bir uzman çavuş idi. Ziraat Bankasının önünde aracının ön camını açtı ve kendisine karşı hiçbir tepki yokken kurşunu bitinceye kadar halkın üzerine ateş açtı. Bu ateş üzerine 5 kişi yaralanmıştı. Yaralılardan Ali YILMAZ adlı kişi sonradan öldü. Tanju uzman çavuş halkı taradıktan sonra aynı hızla kaçarak Jandarmaya sığındı. Bu esnada savcı keşif yapmaktaydı. Uzman çavuşun halkı taraması üzerine keşif yarıda kaldı. Bu keşif ancak saat 22.00 gibi yapılabildi.”şeklinde konuşmuştur.
Seferi YILMAZ (Umut Kitabevi Sahibi)
Seferi YILMAZ beyanında : “9.11.2005 tarihinde Cumhuriyet caddesi Öz İpek Pasajı Umut Kitabevi adlı işyerimde üç kişi oturuyorduk. Öğlen saatleriydi. Bu saatlerde genelde yemeğimizi kendimiz yapar ve kitabevinin arka kısmında arkadaşlarımızla yerdik. Aynı gün yemeğimizi yapmıştık ve yemek üzereydik. Yanımda aynı pasajda kundura satıcısı olan Metin KORKMAZ ve onun amcasının oğlu Mehmet Zahir KORKMAZ vardı. Ben pasajdaki diğer esnafı yemek yemek için çağırmak üzere arka bölümden öne geçiyordum ki camların kırılma sesini duydum. Perdeyi aralayınca kendi camım olduğunu fark ettim. O esnada yerde dönmekte olan el bombasını gördüm. Kendimi can havliyle dışarı attım. Pasaj içinde benden başka kimse yoktu. Benim kapımın merdiveninden kaçarak uzaklaşan kumral, sarıya çalan montlu, orta boylu, sakalsız bir kişinin kaçtığını gördüm. Kaçarken henüz bomba patlamamıştı. Ben tam iç merdivenlerde idim. Önce “yakalayın! Bomba attı, montluyu yakalayın” diye bağırdım. Bu esnada içeride patlama meydana geldi. Patlama meydana geldiğinde ben halen dükkanın dışında fakat pasajın içinde idim. Kaçan şahsı caddeye kadar kovaladım. Ben kovalarken patlama sesini duyan vatandaşlar da pasaja doğru geliyordu. Ardından yine kaçan montluyu yakalayın diye bağırıyordum. Halk bu şahsı kovalamaya başlayınca ben patlama yerine döndüm. İnsanlar benden önce patlama yerine-dükkana gelmişlerdi. Dükkanım toz duman içindeydi. Yaralı olan Metin KORKMAZ’ı Bedri YALÇIN dışarı çıkardı. İçerde bir kişi daha kalmıştı. Seslendim. Ancak ses gelmedi. Çıkmış olduğunu düşünerek kalabalığın yanına gittim. Sağdan soldan Mehmet ZAHİR’i sordum. “O da içerdeydi. Hastaneye mi götürdüler ona ne oldu?” diye sordum. Etrafıma baktım. Göremedim. Akrabalarına dönerek Mehmet ZAHİR’de içerdeydi diye söyledim. 30-40 dakika sonra akrabaları dükkana girip Mehmet ZAHİR’in cansız bedenini elleri üzerinde hastaneye götürdüler. Ben ise beyaz aracın yanına gittim. Aracın ablukaya alındığını gördüm. Ayrıca montlu şahıs aracın içinde arka koltukta oturmaktaydı. Aracın dışında onun arkadaşları olan iki kişi daha vardı. Halk içeridekine öfkeliydi. Dışarıdakiler de içerdekini korumaya, insanları ikna etmeye çalışıyorlardı. Dışarıdaki bu iki kişi halka dönerek ‘biz güvenlik güçlerindeniz’ diyerek halkı yatıştırmaya çalışıyorlardı. Halktan da aracı ve bunları korumaya çalışanlar vardı. İnsanlar aracı aramak istediler. Gelen resmi polisler ise bunu engellemeye çalışıyordu. Sonra halk aracın camlarını kırdı. Bir ara arka bagaj açıldı. Bagaj içinde üç adet kaleşnikof silah, kütüklerde iki tane el bombası, 10 adet dolu şarjör ve mermiler vardı. Yazılı belgeler ile işyerime ait kroki mevcuttu. Halk; kroki, harita vesaireyi basına gösteriyordu. Ardından polisler, özel timler ve askerler gelip halkı dağıtma amaçlı havaya ateş açtı. Emniyet müdürü ve üniformalı polisler panzerlerle geldiler. Araç dışında bulunan iki şahıs kendileri panzere bindiler. Araçta bulunan kişi ise halk tarafından polise teslim edildi ve polisçe panzere bindirildi. Teslimden sonra üzerinde adidas çizgili mont olan, top sakallı, beyaz tenli, 1,75 boylarında ince yüzlü olan şahıs olaydan haberi yokmuş gibi halkın arasından sıyrılıp olay yerinden uzaklaşmaya başladı. Ancak halktan birileri tanıdı ve onun arkasından hızla yürümeye başladı. Biraz ilerde Prestij Pastanesi önünde halk onu yakalamak isterken “çekilin üzerime gelmeyin, üzerimde bomba var” diyerek gelenleri tehdit etti. O ara yarbay ve askerler o kişinin yakınındaydı. Halktan birileri “yarbayım, bu şahıs ta araç içinde olanlardan biridir” dedi. Bunun üzerine şahıs askerler tarafından yakalanıp askeriyeye götürüldü.”şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tahir ERBAŞ (Şemdinli-Esnaf)
Tahir ERBAŞ beyanında : “Olay esnasında işyerimde idim. Patlama sesi duyup çıkarı çıktım. Saat 12:00 civarı idi. Patlamanın olduğu yerden aşağıya doğru üzerinde açık kahverengi mont olan kumral, 1.70 boylarında, 75-80 kg civarında olan bir şahıs koşuyordu. Elindeki telefonla birileriyle konuşuyordu. Ben şahsın arkasından gitmedim. Yaralı olabilir endişesiyle patlamanın olduğu yere yöneldim. Orada bir yaralı vardı. Bunu hastaneye götürdüler. Tekrar ilçe merkezine döndüm. Halk içinde bir kişinin bulunduğu araca saldırıyordu. Ayrıca aracın dışında da iki kişi vardı ve içerdekini koruyorlardı. Dışarıdakilerden biri halkı engellemek için aracın bagajından keleş çıkardı. Ancak halk silahı onun elinden aldı. Halktan bir kısmı da şahısların dövülmesini engellemeye çalışıyordu. Ardından polis ve jandarmalar panzerlerle geldiler. Dışarıdaki iki şahıs kendileri panzere bindi. Araçtaki şahıs ise polis tarafından panzere bindirildi.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Mustafa Cihat FESLİHAN (Şemdinli Kaymakamı)
Mustafa Cihat FESLİHAN beyanında; “Bir buçuk yıldır burada görev yapmaktayım. Bildiğiniz gibi ilçemizde çeşitli patlamalar oldu. Bu son olaya gelince; dün öğlen vakti bir patlama sesi duydum. Ne olduğunu sorduğumda pasajda bomba patlamış dediler. Olayı yapan şahıs da vatandaşlarca alınmış ancak toplumsal kargaşa var dendi. Akabinde silah sesleri geldi. Vatandaşın araç çevresinde toplandığı ve kaymakamla görüşmek istediği talebi bana ulaştı. Olay yerine tek başıma gittim. Güvenlik güçlerini olay yerinden uzaklaştırıp aracın üzerine çıktım ve ‘savcı işini yapabilsin diye ortalığı boşaltın’ diyecektim. Bana karşı da protesto başladı. Zaten her şey bir anda oldu. Halk keşfin geç yapılması konusunda şikayetçi idi ve herhalde mülki idarenin keşif yapma yetkisi olduğunu düşünüyordu. Bu durumda mecburen olay mahallini terk etmek zorunda kaldım. Ancak savcıya keşfi yapması konusunda telkinde bulundum. Bilahare savcı keşfi yapmaya gitti. Ancak keşif yapılırken bir araçtan silah atıldı bilgisi bana ulaştı. Burada da yaralılar olmuş. Savcı keşfi yarım bırakmak zorunda kalmış. Bunun üzerine tekrar STÖ’lerle ilişki kurdum. Aynı gece halka keşfin yapılacağını anlattım.
Şu anda bir kişi gözaltındadır. Diğer iki kişinin olaya karıştığına dair tanıklar henüz savcı tarafından dinlenmedi. Gözaltındaki şahsın kimliği tespit edildi. Bizim polis memurumuz değil. Hakkari nüfusuna kayıtlı biridir.
Heyet kaymakama bu kişiler kimdir ve neden ilçenizdedir? Sizin personeliniz midir? Sorusunu yöneltmiş, kaymakam cevaben; “bu kişiler benim personelim değil, kim olduklarını bilmiyorum, neden ilçede bulunduklarını da bilmiyorum” demiştir.
Heyet kaymakama ikinci olay diye tabir ettiğimiz ve savcının keşif yapması esnasında aracı ile gelip halkın üzerine ateş açtığı, bir kişinin ölümüne ve dört kişinin de yaralanmasına neden olduğu iddia edilen, isminin Tanju ÇAVUŞ olduğu ve görevinin ise ilçede uzman çavuş olarak bilindiği iddia edilen şüpheli ile ilgili b
ilgisini sormuş; Cevaben “kimliğini bilmiyoruz, bu konular savcılığın görevidir” demekle yetinmiştir.
Heyet üçüncü olarak “Bu olaylar kamu personeli olmakla birlikte kontrolsüz veya hukuk dışı yöntemleri seçen güçler tarafından gerçekleştirilmiş olabilir mi? “sorusunu yöneltmiştir. Kaymakam cevaben “bize gelen bilgi eylemin PKK tarafından yapıldığıdır. Bu açıklamaları yapacak makam savcılık makamıdır.” şeklinde konuşmuştur.
Harun AYIK ( ŞEMDİNLİ C. SAVCISI)
Harun AYIK anlatımında; “Halk sakinleşirse dışarı çıkıp çalışabilir, tanıkları belki olay yerinde dahi dinleyebiliriz. İlk başta güvenliğin sağlanmasını bekliyoruz. Pasaj içinde ve araç üzerinde inceleme yaptık. Araç jandarmaya aittir. Bombalı patlamaya sebep oldukları iddia edilen 3 kişi jandarma istihbarat görevlisidir ve görev amaçlı Şemdinli’ye gelmişlerdir. Henüz ifadelerini almış değiliz. Bu şahıslardan gözaltında olanın bombayı atıp atmadığı dahi henüz belli değildir. Araç pasajdan 70 m uzaktadır. Muhtemelen bunlar atmadılar. Nasıl tutuklayalım. Şahsın bombayı attığını gören yok. İkinci saldırıyı yapanın kimliği ise bellidir. Üç kişiden ikisinin kimliği hakkında ise bir bilgim olmadığı gibi bu kişilerin görevlendirildiğine dair de bilgim yok. Bu konu zaten acil de değil. İleride bakarız. Bu üç şahsın üçü de şüpheli konumundadır. Sadece biri göz altındadır. Aslında bu olayda yoğunlaşmış bir şüphe de yoktur. Şüpheli bile denemez aslında. Vatandaşın çok ufak bir iddiası var. Kaldı ki dosyada da bir delil yok.” şeklinde konuşmuştur.
Heyetimiz; ikinci olayı gerçekleştiren Tanju ÇAVUŞ adlı uzman çavuşun ifadesinin niçin alınmadığını sormuş ve savcı cevaben: “Biz ikinci olayı gerçekleştiren kişinin kimliğini bilmiyoruz.” Şeklinde çelişkili beyanda bulununca bu kez heyetimiz; “Az önce bu şahsın kimliğini bildiğinizi söylediniz. Bu çelişki değil midir?” demiş, bunun üzerine savcı “bu halkın iddialarıdır” şeklinde cevap vermiştir.
Heyetimizce bayramdan bir gün önce meydana gelen şiddetli patlamanın da aynı kişilerce gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği sorulmuş ve cevaben: “Bu tür olayların aydınlatılması neredeyse imkansızdır. Dolayısıyla faillerinin bulunması zor görünmektedir” demiştir.
İSMİNİN RAPORDA AÇIKLANMASINI İSTEMEYEN ŞAHIS :
İsmini açıklamamızı istemeyen ancak bilgi ve görgüsünü heyetimizle paylaşmak isteyen bir kişi ise anlatımında : “Ben patlamayı gerçekleştirdiği iddia edilen kişilerin aracının yanında idim. Bagaj açıldığında içinden silah ve patlayıcı maddelerin dışında bir dosya çıktı. Bu dosya patlamanın meydana geldiği işyerinin sahibi olan Seferi YILMAZ’ın eskiden yargılandığı dosyanın fotokopilerini, şahsın önden, arkadan ve profilden çekilmiş fotoğraflarını, o gün meydana gelen patlamanın yerini gösteren bir krokiyi ve bayramdan bir gün önce ilçemizde meydana gelen patlamanın yer ve çevresini gösteren başka bir krokiyi de içeriyordu. Gördüğüm kadarıyla savcı bunları tesbit etti. Zaten tesbit esnasında kamera çekimi de yapılıyordu.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Kerim KAÇAR (Silahlı tarama olayında yaralanıp Y.Ova Devlet Hastanesi’nde yatan şahıs) :
Heyetimiz Şemdinli dönüşünde Yüksekova Devlet Hastanesine uğrayarak yaralanan 4 kişiyle görüşme imkanı bulmuştur. Bu şahıslardan Kerim KAÇAR beyanında: “Ben 9 kasım da meydana gelen olayda çenemden ve karaciğerimden yaralandım ve bu yüzden hastanede yatıyorum. Ancak sizlerle paylaşmak istediğim çok önemli bir izlenimim daha var. Bayramdan önce meydana gelen ve 67 işyerinin zarar gördüğü ve çok sayıda kişinin yaralandığı gece ben çarşı içinde Fenerbahçe Schalke-04 maçını izlemekteydim. Dakika 63 idi. Çok şiddetli bir patlama sesi geldi. Çıktığımızda o korkunç patlamanın meydana geldiğini gördüm. Ancak daha maç başlamadan önce patlamanın meydana geldiği caddeden geçerken askeri gazinonun bomboş olduğunu görmüştüm. Oysa bu gazino her zaman için bu saatlerde, hele hele maç günlerinde tıklım tıklım olurdu. Kaldı ki gazinoda dev ekran bir televizyon da bulunmaktaydı. Aklıma askeri kesimin bu patlamadan haberdar olabileceği kuşkusu geldi. Aynı zamanda patlama yerinin görüş alanında olan evlerde ikamet eden askeri personelin de o gece aileleriyle birlikte başka yerlere misafir gitmiş olmalarını da manidar buldum. Dolayısıyla ben bayram öncesi gerçekleştirilen eylemin de bu şahıslar tarafından gerçekleştirildiğini düşünüyorum” şeklinde konuşmuştur.
HEYETİMİZİN YAPMIŞ OLDUĞU TESBİTLER :
Heyetimiz yapmış bulunduğu ayrıntılı araştırma ve inceleme sonucunda aşağıda belirtilen tesbitlere ulaşmıştır.
Şemdinli’de 9 kasım günü meydana gelen olaylarda; 3 ayrı olayda ölüm ve yaralanma meydana gelmiştir. İlkin; pasaj içindeki kitabevine yapılan bombalı saldırı olayında bir kişi ölmüş, bir kişi de yaralanmıştır. İkinci olarak; Araçta yakalanan şahısların emniyete götürülmesi sonrası emniyet önünde toplanan halkın üzerine ateş açılması sonucu iki kişi yaralanmıştır. Üçüncü olarak; savcı tarafından yapılan olay yeri incelemesi esnasında hızla halkın üzerine aracını süren ve Tanju ÇAVUŞ isimli uzman çavuş olduğu iddia edilen kişinin silahlı saldırısı sonucu 4 kişi yaralanmış, bir kişi de ölmüştür.
Savcının beyanına göre; 30.AK.933 plakalı araç Jandarma tarafından kullanılan bir araç olup bu araçta bulunan ve şüpheli konumunda olan üç kişi JİT ise görevlisidir.
Sonradan halkın üzerine ateş açan şahsın kim olduğu halk tarafından ismen, ev adresi ve resmi ünvanı ile birlikte bilinmesine rağmen savcı bu kişinin kimliğini bilmediğini beyan etmiştir. Ancak savcının bu konudaki çelişkili beyanları heyetin dikkatinden kaçmamıştır.
Her iki olayın hiçbir şüphelisinin ifadesini savcı alamamıştır.
Şemdinli halkı olaylar akabinde güvenlik güçlerinin sanıkları serbest bırakması ve yakalamaması üzerine kamu otoritesine olan güvenini yitirmiş olup infial halindedir.
AYDINLATILMASI GEREKEN HUSUSLAR :
Araçta yakalanan ve JİT görevlisi olduğu iddia edilen bu kişiler kendi iradeleriyle mi Şemdinli’ye gitmişlerdir? Araç ve jandarma personeli hangi amaçla Şemdinli’ye gönderilmiştir? Kaç kişi görevlendirilmiştir? Görevlendirmeyi kim yapmıştır?
Bir örneği de tesbitte hazır bulunan bir avukata verilen ‘araç tesbit tutanağı’na geçirildiği gibi bagajda saldırı düzenlenen işyerinin krokisi hangi amaçla bu JİT görevlileri tarafından kullanılmıştır? Aynı şekilde Seferi YILMAZ’ın yarglandığı eski dosyası ile fotoğraflarının araç bagajında bulunmasının sebebi nedir? Madem ki bu üç şahıs sadece oradan geçiyor idiyseler neden araçlarında bombalanan işyerinin krokisini, Seferi YILMAZ’ın önden arkadan ve yandan çekilmiş fotoğraflarını ve eski dosyasını taşıyorlardı?
Delil karartma ihtimali kuvvetle muhtemel bulunmasına rağmen savcı neden şüphelileri derhal dinlememiştir? Savcının bu şüphelileri derdest etmesine engel nedenler var mıdır? Askeri güçlerin savcıya şüphelileri teslim etmediği iddiaları doğru mudur?
İsmi bizde saklı olan şahsa dayanarak almış olduğumuz bilgilere göre; savcı tarafından tutulan Araç Arama Tesbit Tutanağı’nda yer alan, bayramdan bir gün önce meydana gelen ve 67 işyerinin tahribi ile çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan bombalı eylemin yapıldığı yerin krokisi ile son bombalama olayının gerçekleştiği işyerinin krokisinin aynı araçta yer alması tamamen bir tesadüf eseri midir? Bun
un izahı nedir?
Araçta yakalanan iki kişi ile sonradan halkın üzerine ateş açtığı iddia edilen kişi neden henüz göz altına alınmamıştır? Olaylar nedeniyle neredeyse tüm güvenlik güçleri ve savcı olay yerinde iken neden ateş eden bu kişi derhal yakalanmamış, takip edilmemiş kim olduğu bugüne kadar tesbit edilmemiş veya savcıya bildirilmemiştir?
Bayramdan bir gün önce meydana gelen çok şiddetli patlamayı da mı aynı kişi ya da kişiler gerçekleştirmiştir? Bunun yanında uzun süreden beri meydana gelen benzer patlamalarda mı aynı kişi ya da kişilerce gerçekleştirilmiştir?
Bombayı attığı iddia edilen kişinin kaymakam tarafından Hakkari ili nüfusuna kayıtlı bir şahıs olduğu iddia edilmiştir. Bu şahsın ayrıca itirafçı olduğu yönünde basında haberler yer almıştır. Bu husus doğru mudur? Doğruysa bu şahıs böyle işler için kullanılmakta mıdır? Bundan önce başkaca eylemlerde de kullanılmış mıdır?
Görgü tanıklarının hemen tamamının benzer anlatımlarında geçtiği üzere patlamanın ardından halktan insanlar patlamanın olduğu yere yönelirken kamu görevlisi olan bu kişiler neden olay yerinden uzaklaşmaya çalışmışlardır? Bu ve benzeri olaylar karşısında kamu görevlisinden beklenen tutum bu mudur?
Halkın yakalayıp polise teslim ettiği bu üç kişiden ikisi nasıl ve ne şekilde polisin elinden kurtulmuştur? Bu kişilerin JİT elemanı olması polisin onları serbest bırakmasını bir şekilde etkilemiş midir? Polisin bu kişileri savcıya götürmeden serbest bırakma yetkisi var mıdır? Yoksa bu yetkiyi savcıdan mı almıştır?
Araç bagajında bulunan el bombaları ve uzun namlulu silahlar JİT envanterinde kayıtlı mıdır? Bu kişilere teslim edildiği zimmet defterlerinde kayıtlı mıdır?
KANAAT :
Heyetimiz yapmış bulunduğu inceleme, araştırma ve etraflı görüşmeler sonucunda aşağıdaki kanaatlere ulaşmıştır :
Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005 günü meydana gelen patlama sonrası JİT görevlilerinin olay yerine gitmeleri gerekirken olay yerinden kaçmaya çalışmaları, görgü tanıkları Seferi YILMAZ, Muharrem TEKİN, Zeydan ÖZEL ve Tahir ERBAŞ’ın birbirini tamamlayan beyanları, araç bagajında el bombası, bol miktarda mermi ve üç adet kaleşnikof bulunması, şüphelilerden birinin polis ile birlikte gitmek yerine kaçmayı tercih etmesi, işyerine saldırı düzenlenen kişinin PKK üyeliğinden hapis yatmış biri olması, savcı tarafından tutulan araç tesbit tutanağına geçirildiği gibi bagajda Seferi YILMAZ’ın işyerinin krokisinin bulunması bütün şüpheleri bu üç görevli üzerinde yoğunlaştırmaktadır.
Araç Tesbit tutanağına da geçirildiği gibi; araçta bayramdan bir gün önce meydana gelen ve 67 işyerinin tamamen tahrip olması ve çok sayıda kişinin yaralanması ile sonuçlanan bombalama eyleminin gerçekleştiği yerin krokisinin de çıkması bu eylemin de aynı kişi ya da kişiler tarafından gerçekleştirildiği yönünde ciddi anlamda kuşku yaratmış bulunmaktadır.
Bu olay devlet içinde hukuk dışı hareket eden bir grubun halen aktif olduğu kanaatini doğurmuştur.
JİT görevlileri bu tür faaliyetlerinde daha önce suça karışmış itirafçı tabir edilen şahısları halen kullanmaktadırlar.
SONUÇ :
Heyetimiz sivillere yapılan saldırı sonucu meydana gelen olaylarda yaşam hakkı’nın ihlal edildiği, vücut bütünlüğüne saldırıların olduğu, mülkiyet hakkının zarar gördüğü sonucuna varmıştır.
Şemdinli halkı olaylar akabinde güvenlik güçlerinin sanıkları serbest bırakması ve yakalamaması üzerine kamu otoritesine olan güvenini yitirmiş olup infial halindedir. Bunun giderimi ve güvenin yeniden tesisi için mümkün olan mekanizmalar ivedilikle harekete geçirilmelidir.
Bu sebeple heyetimiz raporun sonuç kısmında iki önemli çağrı yapmayı uygun bulmuştur:
Bu olayı araştırmakla ilgili olarak TBMM tarafından derhal bir Meclis Araştırma Komisyonu oluşturulmalıdır. Aksi taktirde olayın niteliği itibariyle delillerin karartılması ihtimali oldukça yüksek görünmektedir.
Şemdinli C. Başsavcısının tek başına bu olayın üstesinden gelemeyeceği kanaati hasıl olduğundan Adalet Bakanlığının bu olayla ilgili ayrı bir savcı görevlendirmesi önerilir.
Başbakan, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı’nın olayın ciddi şekilde araştırılacağı yönlü kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapması gerekmektedir.
İHD Genel Yönetim Kurulu Üyesi Av. Abdulvahap ERTAN,
MAZLUMDER Genel Yönetim Kurulu Üyesi ve Van Şube Başkanı Av. Abdulbasit BİLDİRİCİ,
İNSAN-DER Başkanı M. Yasin HASKANLI,
Çağdaş Hukukçular Derneği Van Şube Başkanı Av. Murat TİMUR,
Hakkari Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Arif KOPARAN,
İHD Van Şube Başkanı Av. Cüneyt CANİŞ,
MAZLUMDER Van Şubesi Başkan Yardımcısı Abidin ENGİN,
İHD Hakkari Şube Başkanı Necibe GÜNEŞ,
KESK Şubeler Platformu adına SES Şube Başkanı Ahmet EDİŞ,
MEMUR-SEN Hakkari İl Başkanı Abdulcebbar YAKAR ve Hakkari ÖVDER Başkanı Übeydullah DÜNDAN
diyarbekir.net den alinmistir