Ekim 2005’te ne olduysa Bush’un aleyhinde gelişti. Kimileri buna “büyük tufan” dedi. Öyle görünüyor ki, “büyük tufan” Bush’u gafil avladı ve can havliyle çabalayan ama paçayı kurtarması pek de kolay olmayan, batağa saplanmış biri gibi bıraktı. Bush’un paçayı kurtarması bundan sonrası için de pek olası görünmüyor. Bush’un politik gerilemeyle darbeler aldığı cepheleri gözden geçirelim. İlki […]
Ekim 2005’te ne olduysa Bush’un aleyhinde gelişti. Kimileri buna “büyük tufan” dedi. Öyle görünüyor ki, “büyük tufan” Bush’u gafil avladı ve can havliyle çabalayan ama paçayı kurtarması pek de kolay olmayan, batağa saplanmış biri gibi bıraktı. Bush’un paçayı kurtarması bundan sonrası için de pek olası görünmüyor. Bush’un politik gerilemeyle darbeler aldığı cepheleri gözden geçirelim.
İlki Irak. ABD’nin Irak’taki can kaybı 2000’i geçti ve bu durum önceleri savaşı desteklemiş olan orta Amerika’da dahi fark edildi. Artık çoğu kişi, yanlış yapıldığını hissediyor. Bush’u destekleyenlerin oranı % 40’ın altına düştü, ki ikinci dönemindeki bir başkan için bile çok düşük. Irak anayasasının kabulü için yapılan seçimler de gerçekte yardımcı olmadı. Anayasa kabul edildi, doğru ama yoğun bir Sünni muhalefeti altında. Hiç kimse bu anayasanın uzun-ömürlü istikrarlı, meşru bir yönetime temel oluşturabileceğine ya da ABD’nin çekilmesi durumunu kurtarabileceğine inanmıyor.
Sonra, ortada suçlamalar var. Liste kabarık. Cumhuriyetçi Partinin Temsilciler Meclisindeki lideri Tom DeLay, oy için kara-para akladığı suçlamalarıyla karşı karşıya, ve istifa etmek sorunda bırakıldı. Yakın politik müttefiki, lobici Jack Abramoff dolandırıcılıkla suçlanıyor. Ve tüm bunların üstünde, Başkan Yardımcısı Dick Cheney’in başdanışmanı, çok güçlü Lewis Libby; adaleti engellemek, yalan beyanda bulunmak ve gerçeği saptırmakla ilgili beş suçlamayla itham ediliyor. Bu suçlama elbette ki Irak Savaşıyla çok yakından ilgili, çünkü mesele, Libby’nin Foseph Wilson hakkında CIA ajanı karısını ifşa ederek güvensizlik yaratmasıydı. Wilson Nijer’e resmi bir misyon için gönderilmiş ve daha sonra Saddam Hüseyin’in oradan uranyum aldığına dair delil bulunamamasıyla alenen ilişkilendirilmişti. Karl Rove, Wilson’ı kötülemeye dönük bu planda yer aldığı için henüz suçlanmış değil ama Özel Savcı bunun gerçek bir olasılık olarak durduğunu çok net bir şekilde ortaya koydu. Cumhuriyetçi Parti liderlerinden Senatör Bill Frist içinse, hisse senedi satışlarıyla ilgili hatalı mali açıklamaları yüzünden ufukta bir gensoru belirdi. Ve aklımıza şunu getirmeliyiz ki, sonrasında bu suçlamaları mahkemeler izleyecek ve ilk propagandanın etkisi geçtikten sonra da herkes suçları hatırlayacaktır.
Ve ardından Yüksek Mahkeme’deki atama fiyaskosu geldi. Yüksek Mahkeme adaylığı üzerinden Senato’dan gelebilecek öldürücü bir darbeyi engellemek için Bush kendi savcısı Harriet Miers’i seçti. Anında Miers’in muhafazakar kimliğinden şüphe duyan en muhafazakar destekçilerinin saldırısına uğradı. Bush “bana güvenin” dedi ve onlar da “biz sana güvenmiyoruz, çünkü bizi ilgilendiren tek şey kürtaj hakkının feshedilmesi; bu, George W. Bush’u desteklemekten çok daha önemli ve Miers hakkında da emin değiliz” dediler. Miers’in çekilmesi için zorladılar, ki bu Bush için küçük düşürücüydü. Şimdi onların istediği bir başkasını Samuel Alito’yu atamak zorunda kalmıştı ve işte bu yüzden engellemek istediği Senato darbesi gelecek. Alito kabul edilse de edilmese de, temel politik çizgi eski Louisiana Senatörü John Breaux tarafından belirlendi. Çok muhafazakar bir Breaux, Kongrede Cumhuriyetçiler için şu sonucu açıklamıştı: “Bu, korku faktörünün bittiği anlamına gelir.”
Ve sonra, İran’ın Cumhurbaşkanı bu anı İsrail devletinin ortadan kalkması gerektiğini açıklayarak Birleşik Devletlere meydan okumak için kullandı. Evet, bu İran’ın 30 yıldır sürdürdüğü resmi siyasetidir ama şimdi bunu tahrik edici biçimde yeniden başlatmak çok net bir şekilde Bush’a “Hodri meydan!” demektir. Bu arada İsrail’de Filistinliler ve İsrail hükümeti arasındaki geçici ateşkes de sona erdi.
Bush vaziyeti kurtarmak için bir şey yapabilir mi? Açıkçası Alito atamasında çabalıyor. Ama Alito kabul edilse bile, bunun getirisi Bush’a gitmeyecek ki. Bush İran’a saldırabilir mi? Kesinlikle hayır. Ve BM Güvenlik Konseyi’nden Suriye’ye yaptırım için bir kara çıkarmak; tabii eğer yapabilirse, bunun da pek bir önemi olmayacak. Ekim ayındaki olumsuz gelişmeler listesindeki her konu Bush’un başına bela olmaya devam edecek : Irak’taki can kaybında tırmanma, Irak hükümetindeki istikrarsızlık, her vakası Bush hükümetiyle ilişkili olan mahkeme süreçleri, Yüksek Mahkeme üzerinden şiddetli bir sosyal darbe ve İran’ın (ve Kuzey Kore’nin) açık defansı.
Ayrıca, siyasi dostlar batan gemiyi terk ediyor. Bush’un Avrupa’daki az sayıda ateşli müttefikinden biri olan İtalya Cumhurbaşkanı Silvio Berlusconi yaklaşan seçimlerden dolayı sıkıntıda, ve bu anı, vaktiyle Bush’u Irak’a saldırmaması konusunda ikna etmeye çabaladığını cümle aleme duyurmak için kullandı. Ve eski Cumhuriyetçi Parti lideri Senatör Trent Lott, Bush’un yardımcıları ve kabine içinde acilen “yeni yüzlere” ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Cumhuriyetçi Parti içinde, seçime aday olan insanların tepkileri Bush’la aralarını açtı. Bir zamanlar, çok eski olmayan bir zamanlar herkes Bush’un kendileri için çabalamasını istiyordu. Şimdi adaylar Bush’u böylesi bir şeye davet etmemek için gayet dikkatli davranıyorlar. Bush’un ulusal ve uluslar arası alanda bir lider olabilme yeteneği ciddi biçimde, belki de onarılamaz biçimde tahrip oldu.
[fbc.binghamton.edu adresinden sendika.org tarafından çevrilmiştir]