1. TMMOB ve odaların tarihsel gelişimine baktığımızda 1973 Genel Kurulu ve 12 Eylül 1980 darbesi iki temel kırılma noktası olduğu bir genel kabuldür. 1980 sonrası son 25 yıllık TMMOB tarihini değerlendirdiğinizde benzer kırılma noktaları var mıdır? Varsa nasıl tarif edersiniz? Bu yıl 50 yılını dolduran TMMOB’ne örgüt olarak baktığımızda, 12 Eylül darbesini 25.yılında karşılamış olduğunu […]
1. TMMOB ve odaların tarihsel gelişimine baktığımızda 1973 Genel Kurulu ve 12 Eylül 1980 darbesi iki temel kırılma noktası olduğu bir genel kabuldür. 1980 sonrası son 25 yıllık TMMOB tarihini değerlendirdiğinizde benzer kırılma noktaları var mıdır? Varsa nasıl tarif edersiniz?
Bu yıl 50 yılını dolduran TMMOB’ne örgüt olarak baktığımızda, 12 Eylül darbesini 25.yılında karşılamış olduğunu görüyoruz. 1968 yılında Dünyada yaşanan toplumsal muhalefet hareketleri, mücadeleler özellikle gelişmekte olan ve az gelişmiş / sömürge-yarı sömürge olan ülkelerde birçok kurumun ve toplumsal yapıların devrimci mücadele içerisine sokmuştur. Bu yıllardaki gençlik hareketlerinde yer alanlar kısa süre sonra toplumsal yaşamın içerisinde kurumlarda etkin olmaya başlamışlar ve mücadelenin ivmesi yükselmeye başlamıştır. Tüm dünyada yaşanan bu gelişmelerden ülkemiz de etkilenmiş özellikle de 1968 gençlik hareketi ülke tarihinde önemli bir yer edinmiştir. 1960’lı yılların ikinci yarısında yükselen devrimci mücadeleden diğer kutrumlar gibi TMMOB’nin etkilenmemesi mümkün değildi. Tam bağımsızlık ve devrim için mücadele eden gençler özellikle 70’li yılların ilk yarısında faşizme ve emperyalizme karşı mücadelelerini yükseltmeye başladılar.
Bu mücadele ile birlikte yükselen muhalefet hareketine paralel olarak TMMOB içinde de 1973 Genel Kurulu ile Teoman Öztürk önderliğindeki yükselen devrimci anlayış, dönemin toplumsal muhalefetinden beslendiği kadar da o kanallara halk yararına mühendislik-mimarlık bilgisi sunarak bu hareketlilik içersinde özgün bir yer edinmiştir. Temel olarak bugünde TMMOB kadrolarının günün koşulları içinde sürdürmeye çalıştığı anlayış o dönemde geliştirilen mücadele içerisinde üretilerek denenen yaklaşımlardan beslenmektedir.
1980 sonrası 25 yıllık dönem değerlendirildiğinde; TMMOB 1970 darbesi sonrası kısa sürede toparlanmasına karşın bu dönemde 12 Eylül askeri darbesinin etkilerini 80’li yıllar boyunca üzerinden atamadığını görüyoruz.
Bu yıllarda sınırlı kadrolarla yürütülen faaliyetlerin ancak 90’lı yıllarla birlikte katılım kanallarını açma yollarını yaratarak toplumsallaştığını hem örgüt içinde örgüt dışındaki alanlarda etkinlik sağlandığını düşünüyorum. Ancak bu dönemde TMMOB mesleki alanını doldurmak ve toplumsal muhalefet görevini sürdürmek yolunda çabalarını yoğunlaştırabilmiştir. Tabii bu dönem için bir kırılma noktası saptayabilmek güçtür ancak TMMOB içindeki devrimci demokrat kadroların çabalarının yanı sıra 1980’li yıların ortasında başlayan ve özellikle 1988’li yıllarda yükselen demokratik öğrenci muhalefeti hareketliliği, insan hakları mücadelesini gelişimi, 1989 bahar eylemlilikleri ve gelişen kamu emekçileri hareketi bu gelişmeleri etkileyen faktörler olmuştur.
Bu dış etkenlerle birlikte TMMOB içerisinde yer alan devrimci demokrat mühendis mimarların bir araya gelerek TMMOB’nin geleceği konusunda tartışmalar yürüterek çalışmalar yürütmesi anlamlı bir çaba olup devrimcilerin TMMOB ve odalarda yönetimlere gelmesinde önemli bir rol oynamıştır. Ancak ilerleyen yıllarda bu platformun sağlıklı işlemeyişi (toplantıların periyodik olarak yapılmasını sağlıklı bir araya geliş olarak tanımlamazsak) ideolojik olarak kendini yenileyemeyişi, fiziki olarak da gençleşemeyişi TMMOB’de tekrar kırılmalar yaşatmıştır.
2. Türkiye’deki İş süreçlerinin ve sosyal profildeki değişimlerin doğal bir yansıması değişen mühendis-mimar profilinin TMMOB örgütlülüğüne ne tür yansımaları olmuştur?
Tabii bu mühendis-mimarların cumhuriyet tarihi içinde sınıfsal konumları irdelendiğinde yapılan çalışmalar genel olarak bu kesimlerin sürekli konum ve itibar kaydettiğini göstermektedir. Ancak bu geri gidişin toplumsal muhalefetten ayırmak haksızlık olur diye düşünüyorum. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde uygulanan kalkınmacı politikaların önce ithal ikameciliğe ardında da ihracata dayalı liberal politikalara terki ile mühendis-mimarların Kalkınmacı dönemdeki ayrıcalıklı konumları yerini ithal ikameci dönemlerde ağırlıkla kamuda çalışan bir profil, ardından da 80’li yıllarla birlikte devletin üretimden vazgeçmesine ve piyasalara esnek üretim tiplerinin egemen olmasına paralel olarak küçük girişimcilerin ağırlığının artmasına terk etmiştir. Tabii bunu bir gözlem olarak söylüyorum bunun ekonomik politik detay değerlendirmesini daha sonra ayrı bir başlıkta tartışmak gerekir diye düşünüyorum. Mühendis mimarlar üzerinde yapılan 1978 ve 1998 araştırmalarından sonra TMMOB’nin çalışma programı içinde yer alan profil çalışması daha ışık tutacaktır. Ancak örgüt yöneticileri açısından bakıldığında gözlemlerin geçerliliği belki daha artacaktır. Orada görülen ise ücretliliğin ve kamu çalışanlarının yoğunlaştığı büyük kentler dışında küçük girişimci mühendis-mimarların örgüt içinde ağırlıklarının artması aynı zamanda üye profilinin de bu şekilde değiştiği şeklinde yorumlanabilir. 1980 sonrası kamu çalışanlarının da üyeliğinin zorunlu olmaktan çıkması da bu süreci iyice hızlandırmış gözükmektedir. Ancak asıl sorunun ideolojik yenilenme sağlanamayıştır diye düşünüyorum. Sadece iktidarlarda var olmanın yetmediği bugün açıkça ortadadır.
TMMOB içinde kendisini solda ifade eden yapıların son yıllarda çeşitli şekillerde ortaya koyduğu mühendis-mimar kesimi içinde ücretliliğin arttığı ve bu kesimin taleplerine ağırlık vermek gerektirdiği, bir sol argüman olarak geçerlidir ancak bu kesimlerin örgüt içindeki ağırlılığının arttırılması basit bir ideolojik söylem de kalmayıp ancak sınıf örgütleriyle orta çabaların geliştirilmesi sürecinde aşılabilecek bir sorundur.
Çünkü TMMOB üyelik oranının azalması sürecinde örgüt dışında kalan kesimler bu kesimlerdir. Bu kesimlerin örgüt dışında kalması örgüt yöneticilerinin siyasi yaklaşımlarından da bağımsız olarak TMMOB’yi ideolojik düzlemde mutlaka etkilemektedir. Örneğin 1980 sonrası ortaya çıkan Odalar arası mesleki çatışmalar ağırlıkla bu kesimlerin Odalar sürecinde devre dışı kalmasının bir sonucu olarak, piyasa kaygılarının Odalarda yansımasını bulması ile ilgilidir. Bu kaygılar Odaların kamu yararına olan etkinliklerinde de bir engel olma noktasına ulaşmaya başlamıştır.
3. Bugün TMMOB’un ve odaların temel mücadele alanını nasıl tarif ediyorsunuz? AB ile uyum sürecinin getirdiği mesleki tanınırlık, sertifikasyon, “Ulusal Mesleki Yeterlilik Kurumu” vb gelişmelerin TMMOB’nin işlevlerini ve politikalarını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
AB’ye giriş sürecinde gündeme gelen mesleki alanların düzenlemesi ve AB ile uyumlu hale getirilmesi TMMOB’nin bu alanda rolünü değişikliğe uğratmakta, zaman zamanda yeni roller yüklemektedir. Bu kaçınılmaz bir süreç olarak işlemektedir. TMMOB’nin bu süreçte belirleyici bir konumu bulunmamakta, yasa koyucunun devrettiği bazı misyonları gerçekleştirmektedir. TMMOB içinde bu süreçten gelen tüm araçları sorgulamadan kullanarak mesleki bir avantaj elde eğilimi ile bu sürecin getirdiği her şeyi reddetme eğilimi bir arada varolmaktadır.
Genel olarak sürecin getirdiği eğilimler ne olursa olsun bu araçları TMMOB’nin son 35 yılına damgasını vuran anlayış çerçevesinde bilimi ve mesleki bilgiyi halkın yararına kullanma anlayışı noktasından yaklaşılması durumunda bu sürecin getirdiği yapılanmaların basit bir ta
mamlayıcısı durumuna düşmemek mümkündür. AB sürecinin dayattığı bu yeni mesleki ortamın öğrenilecek mesleki hayatı halk yararına geliştirecek yani araçları oluşturacak olanakları olduğu gibi, mesleki alanda sermayenin belirleyiciliğini dayatan kurumsallaşmalarda yeni bir mücadele alanı sunmaktadır.
4. TMMOB Odalarının geldikleri bu noktada doğrudan üye aidat ve mesleki denetim gelirleri hizmet üretimi yaparak elde ettikleri gelirlerin Odaların gelirlerindeki payının yükselmesi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bu konu TMMOB içinde çokça tartışılmış ancak ortak politikaların birkaç argümanla sınırlandığı bir alan olmuştur. Şu anda TMMOB bünyesinde odaların bu kaynaklarının önemli bir kısmı bu gelirlere dayanmaktadır. Üyelere dönük hizmetleri bir yana bırakırsak, özellikle kamu kuruluşları ile yapılan protokollerle doğrudan meslektaşların ürettiği hizmetlerin denetiminden çıkıp hizmet sürecinin tamamını denetlemeye doğru gittikçe ticarileşme eğilimi göstermektedir.
Bu hizmetlerin protokoller devralındığı kamu kuruluşları ile bir bağımlılık yaratılması da bu sürecin doğal sonuçlarındandır. Bu nedenle yürütülecek hizmetlerin TMMOB politikaları uyumu hizmeti yürütecek birimin üstünde yer alan birimin denetimine mutlaka sunulmalıdır.
5.TMMOB’nin yakın dönemden geriye baktığımızda savaş karşıtı etkinlikler gibi birçok toplumsal muhalefet hareketinde etkin bir rol aldığını biliyoruz. Sizce TMMOB’nin toplumsal muhalefet hareketi içerisindeki konumunu belirleyen politikası neler olmalıdır ?
Toplumsal muhalefet hareketi içersinde geçmişten bugüne TMMOB’nin özgün bir yeri vardır. Bu yer onun bu hareketlere kitlesel katılımının ötesinde, kitlesel reflekslerin oluşumunda katalizör görevi görmesindendir. TMMOB’nin, bu aydın misyonunu kararlıkla sürdürmesi toplumsal muhalefete karşı kaçınılmaz bir görevidir. Tabii bu misyon kendi örgüt içi sorumluluklarını zaafa uğratmayacak bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
6. TMMOB’nin içinde yer aldığı Emek Platformu gibi toplumsal muhalefet örgütlenmeleri ile ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
TMMOB, görüşleri, ilkeleri, programı, politikaları ve mücadelesi ile örtüşen tüm ortamlarda örgütsel bağımsızlığını koruyarak üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme anlayışı ile hareket etmelidir. Emek Platformu’nun ortak talep ve beklentilerini ortaya koyarak tek seçenek olarak halka dayatılan IMF ve Dünya Bankası programlarına karşı emekçilerin yeni başka bir yol ve seçeneğinin mevcut olduğunu topluma göstermek noktasındaki çabalara TMMOB diğer sınıf örgütleri ile birlikte katılmalıdır. Bu süreçte daha öne platform tarafından tespiti yapılan “Öncelikle, siyasi iradenin uluslararası sermayeye değil; halka hizmet yönünde belirmesi gerekmektedir. Bu nedenle de sorun, emekten yana politikaları yaşama geçirecek siyasi iradenin iktidara taşınması sorunu haline gelmiştir.” temel saptamasının etrafında platform dışında kalan toplumsal kesimlerin taleplerini kendi ilke ve politikaları ile uyduğu ölçüde bu ortama taşımalıdır.
Serdar Karaduman Şehir Plancıları Odasında çeşitli dönemlerde genel merkez ve şube yönetciliği görevlerinde bulunan Serdar Karaduman, TMMOB’de 36 Dönemde yedek yönetim kurulu üyesi ve 36, 37 dönemlerde ise genel sekreter yardımcılığı görevlerinde bulundu. Halen Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi II.Başkanlığı görevini yürütmektedir.