Ankara’da öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı ( MEB ) nın açmış olduğu kariyer basamaklarında yükselme sınavının iptali için 13.10.2005 tarihinde Danıştay’a baş vurdular. Kariyer basamaklarında yükselme sınavının temelde yanlış olduğun, öğretmenleri kendi aralarında bölerek bir birine düşürerek çalışma barışını bozmaktan başka bir şeye yaramayacağı, zaten bir uzmanlık olan öğretmenliğin yeniden sınavla uzman saymanın saçma ve anlamsız […]
Ankara’da öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığı ( MEB ) nın açmış olduğu kariyer basamaklarında yükselme sınavının iptali için 13.10.2005 tarihinde Danıştay’a baş vurdular. Kariyer basamaklarında yükselme sınavının temelde yanlış olduğun, öğretmenleri kendi aralarında bölerek bir birine düşürerek çalışma barışını bozmaktan başka bir şeye yaramayacağı, zaten bir uzmanlık olan öğretmenliğin yeniden sınavla uzman saymanın saçma ve anlamsız olduğunu söylediler. Bu sınavla kazanılmış haklarının gasp edildiğini, sınav yapılmadan öğretmenlerin büyük çoğunluğunun (% 80’i aşan ) başarısız sayan yönetmeliğin de kendi içinde çelişkilerle dolu olduğunu savunan öğretmenler bu uygulamanın insan haklarına, evrensel hukuk ilkelerine ve anayasaya aykırı olduğunu belirttiler. Mahkeme ve avukatlık masraflarını karşılamak üzere aralarında para toplayan öğretmenler Danıştaya sınavın iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle baş vurdular. Öğretmenleri temsiilen bir kişi adına açılan davada davalı olan Milli Eğitim Bakanlığının kamu yararı gözetmeksizin siyasal kadrolaşmayı hedefleyen bu uygulamasının öğretmenleri telafisi mümkün olmayan zararlara uğratacağı belirtildi. Fadime Yılmazer adına açılan dava dilekçesinde öğretmenlerin zaten var olan uzmanlık haklarının ellerinden alınmasının haksızlık olduğu, öğretmenlerin bu statülendirme nedeniyle aynı işi yaptıkları halde farklı ücret tabi olmalarının ise anayasanın eşit işe eşit ücret ilkesine de aykırı olduğu belirtildi.Yine bu dava dilekçesinde uygulamanın kaynağı olan yasanın iptali istemiyle anayasa mahkemesinde olduğu, ayrıca Eğitim Sen’inde sınava kaynaklık eden yönetmeliğin iptali istemiyle Danıştay’a baş vurduğu belirtildi. Anayasa mahkemesi kararlarının geriye yürümeyeceği için davalı idarenin dayanak noktası olan 5204 sayılı yasa anayasa mahkemesi tarafından iptal edilse bile ayrıca sendikaların açmış oldukları yönetmeliğin iptal davası olumlu sonuçlansa dahi sınavın yapılması durumunda davacı ve bu konumdaki tüm öğretmenlerin telafisi mümkün olmayan zararlara, hak kayıplarına uğrayacakları vurgulandı. Bu olumsuzlukların ortaya çıkmasıyla kamu yararının göz ardı edildiği bir durumun meydana geleceği belirtilerek sınavın derhal iptal edilmesi, yürütmenin durdurulması ve davanın duruşmalı yapılması talep edildi. Şimdi gözler bütün öğretmenlerin umudu haline gelen bu davaya çevrilmiş durumda.
Not:Dava dilekçesinin metni aşağıdadır.
DANIŞTAY BAŞKANLIĞINA
Yürütmenin durdurulması ve Duruşma istemi vardır.
DAVALI: Milli Eğitim Bakanlığı – ANKARA
KONUSU: Davalı Milli Eğitim Bakanlığının yayınlamış olduğu Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Sınavı Kılavuzu (KBYS 2005)’nun 3. SINAV bölümünün Sınav Tarihi, Yeri ve Süresi başlığını taşıyan 3.2 maddesindeki: “KBYS, 27 Kasım 2005 Pazar günü, 81 il merkezinde tek oturumda uygulanacaktır. Sınav Saat 09.30’da başlayacak ve 3 saat (180 dakika) sürecektir” kuralının iptali ile dava sonuna değin yürütmenin durdurulması ve duruşma istemleridir.
SÜRE: Dava konusu düzenleme; 12.09.2005 günü davalı idarenin http://personel.meb.gov.tr internet adresinde yayımlanmış olup davamız süresi içinde açılmaktadır.
O L A Y L A R :
1.Öğretmenlerin yükselebilecekleri kariyer basamaklarını oluşturmak ve bu basamaklarda yükselmelerini sağlamak amacıyla bir yasal düzenleme yapılmış, 657 ve 1739 Sayılı Yasalarda değişiklik yapılmasını öngören 5204 Sayılı Yasa yürürlüğe konulmuştur.
CHP, Anayasaya aykırılığını ileri sürmek suretiyle; anayasa Mahkemesinden 5204 Sayılı Yasanın iptalini istemiştir.
2. Söz konusu Yasanın 1. maddesi: “… uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik sayıları, yükselmeye ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Maliye Bakanlığı ve Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşleri alınarak Millî Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” kuralına yer vermiştir.
3. Yasa uyarınca yapılan düzenleme, Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği adıyla 13.8.2005 gün ve 25905 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konmuştur.
EĞİTİM SEN (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası): Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliğinin; a) 4. maddesinde yer alan “uzman öğretmen” ve “başöğretmen” tanımlarındaki “…lisans öğrenimi veya…”, 8. maddesinin ilk tümcesindeki “…lisans mezunu…”, 17. maddesinin 5. (son) fıkrasındaki “…iki yıl süreyle…” sözcüklerinin, b) 28. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinin, c) ilköğretim müfettişleri ile müfettiş yardımcıları yönünden, 29. maddesinin birinci fıkrasındaki “…kazanmış oldukları unvanlara göre öğretmenlikte, uzman öğretmenlikte veya…” ibaresinin, d) 30. maddesindeki “…ve ilgili mevzuat çerçevesinde haklarında yasal işlem yapılır” tümcesinin, e) 31. maddesinin iptali ve yürütmenin durdurulması istemleriyle 05.09.2005 tarihinde Danıştay 2. Dairesinde E. 2005/2528 no ile dava açmıştır.
4. Dava konusu KBYS-2005 Kılavuzundaki: “KBYS, 27 Kasım 2005 Pazar günü, 81 il merkezinde tek oturumda uygulanacaktır. Sınav Saat 09.30’da başlayacak ve 3 saat (180 dakika) sürecektir” kuralının uygulanması durumunda; yani sınavın yapılmasından sonra; 5204 Sayılı Yasanın, Anayasa Mahkemesince; anılan yönetmeliğin; Danıştay’ca iptaline karar verilse bile; davacının ve aynı konumdaki birçok öğretmenin giderilmesi güç ve olanaksız zararları oluşacaktır.
Anayasa m. 153/2 (son tümce) “İptal kararları geriye yürümez” amir hükmü uyarınca; dava konusu işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmediği takdirde; Yasa ve Yönetmelik hukuka aykırı olduğu için iptal edilmiş olsa da sınav sonuçları uygulamada kalmış olacaktır.
Bu nedenle işlemin yürütülmesinin durdurulması istemini de içeren bir iptal davası açma zorunluluğu doğmuş bulunmaktadır.
HUKUKSAL DURUM :
1. Dava konusu KBYS-2005’in: “KBYS, 27 Kasım 2005 Pazar günü, 81 il merkezinde tek oturumda uygulanacaktır. Sınav Saat 09.30’da başlayacak ve 3 saat (180 dakika) sürecektir” kuralı hukuka, yasal düzenlemeye ve insan hakları sözleşmelerine aykırıdır (1/1-14).
2. Davacı, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümünü 9.7.1986 tarihinde bitirmiş (ek. 2), 1986 yılında; alan bilgisini, pedagojik formasyonunu ve genel kültürünü ölçmeye yönelik olarak hazırlanmış olan öğretmenlik sınavına katılarak sınavda başarılı olmuş (ek. 3) ve aynı yıl ataması yapılmıştı. Davacı, dava konusu işlemle yapılması planlanan KBYS’nın kapsamından daha kapsamlı bir sınavdan geçtiği gibi; Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlığı tarafından kendisine Psikolog Unvanı (alanında uzman) (ek. 4); Sosyal Bilimler Fakültesi tarafından öğretmenlik formasyonu sertifikası verilmiş (ek. 5), 20 yıllık başarılı meslek yaşamında eğitim formasyonu yönünden bilgi, beceri, önemli alışkanlıklar ve deneyimler kazanmış, bu başarılarından ötürü kendisine dört adet teşekkür belgesi verilmiş, 29.09.2004 tarihi itibariyle altı yıllık sicil notu ortalaması puanı 90 ve üzerinde olduğundan 657 sayılı Devlet Memurları Yasasının 64. maddesi uyarınca; bir kademe ilerlemesi yaptırılmıştır (ek. 6/1-5).
Uzun bir eğitim sürecinden geçen; mesleğinde başarı olan davacıya; bu sınava gireceksin demek; davalı idarenin üniversite gibi bilim kurumlarına güvensizliğini; kendi eğitim denetimi sistemine güvenmediğini göstermektedir.
3. Davalı idare, eğitimdeki kendi başarısızlığının faturasını öğretmenlere kesme çabasına girmiştir.
Şöyle ki:
a) Her yıl bütçeden eğitime ayrılan pay bilinçli bir biçimde davalı idarece azaltılması sonucu; Milli Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumlarında fiziksel durum bozulmuş, personel yetersizliği ortaya çıkmış, nüfus artışına (öğrenci artışına) oranlı yeni okullar açılmamış, öğretmenin statüsü tavsiyesinde, hatta norm kadro yönetmeliğinde 30 öğrenciye göre öğretmen norm kadrosu belirlenmesi yapılacağı kurala bağlanmasına karşın; dersliklerde öğrenci sayısı 60-70’den aşağıya düşürülememiş, gerekli araç gerek sağlayamamış, eğitim çalışanını geçimini tasa etmeyecek bir ücrete kavuşturamamış, eğitim kurumlarında; 6.12.1974 günlü ve 209.0 (12) 199947 sayılı, ayrıca 10.07.1983 tarihli müdürler kurulu kararıyla; yardımcı hizmetlilerin kurumlardaki birimlere göre kontenjan belirlemesi yapmasına karşın (ek: 7/1-3); yardımcı hizmetlilerin sayıları ile ilgili personel eksikliğini giderememiş, bu yetersizliğini ört bas etmek üzere öğretmenleri; kariyer basamaklarında yükselme adıyla bir sınava tabi tutarak hukuka aykırı uygulama içerisine girmiştir.
Davalı idarenin eğitimdeki başarısızlığı konusunda kamuoyunun şüphesi olmadığı gibi; başarısızlığı ulusal ve uluslar arası düzeyde Türk Eğitimi ile ilgili yapılan araştırmalarla da sabittir. Davalı idare, herhangi bir araştırmada öğretmenlerin başarısız olduğuna ilişkin bir bulgu ileri sürebilir mi? Süremez. Araştırmaların tamamındaki bulgular; eğitimdeki başarısızlığın nedeni olarak bütçeden ayrılan payı, eğitim kurumlarının fiziksel yapısındaki yetersizliği, sınıfların kalabalıklığını, eğitim çalışanların ücretlerinin yetersizliğini vb hususlara parmak basmaktadır.
Davalı idarenin OECD uzmanlarına 2003 yılında yaptırmış olduğu araştırma sonuçları da aynı sorunların üzerinde durmaktadır.
b) Davalı idarenin yapmayı planladığı KBYS ile öğretmenlerin gerçek başarısını saptaması mümkün değildir. Çünkü; büyük eğitim düşünürü J.J. Russo: “Eğitimin sırrı çocuğa sevgi ve saygı ile başlar” savını yıllarca yıl önce söylemişti. Bir öğretmen bu savı bilgi olarak öğrenmiş olsa bile; acaba sınıfında bu davranışı gösteriyor mu? Okula, öğretmene, sınıf arkadaşlarına uyum sağlayamayan bir öğrencinin kazanılması; öğrenci psikolojisini bilen, bildiğini uygulayan iyi bir öğretmenin en az iki ayını alırken; en uyumlu öğrenciler bile bir fiske ile birkaç saniye ile kaybedilebilmektedir. İyi bir öğretmen, öğrencilerle açık, özgür-serbest ve demokratik bir iletişim kanalı kuran öğretmendir. İyi bir öğretmen, öğrencilerine bilgi yükleyen değil; onlara öğrenme yollarını gösteren, yeteneklerini ve yaratıcılıklarını geliştiren öğretmendir. Eğitimdeki benzer pedagojik konuların listesini uzatmak dilekçemizin boyutlarını aşacağı kuskusuz olduğu gibi davalının bu sınavla öğretmendeki bu nitelikleri belirlemesi de söz konusu değildir.
c) Eğitimde moral de önemlidir. Edinilen bilgilere göre bu sınava en az 400.000 öğretmen başvurması gerekirken; 126.500 öğretmen başvurmuştur. Sınav sonucu; toplam öğretmenlerin %20’si aday uzman öğretmen olarak belirlenecekmiş. Yani 25.000 öğretmen başarılı sayılırken; en az 375.000 öğretmen başarısız sayılacakmış. Hiçbir ülkenin eğitim sisteminde; dava konusu sınavın örneği bulunmamaktadır. Hiçbir ülkede de öğretmenlerin başarısızlık oranı; sınav yapılmadan önce bu kadar yüksek gösterilmemiştir. Eğitimde Ölçme Değerlendirme yöntemlerinin hiçbirinde böyle bir baraj da söz konusu değildir. İlk, orta, yüksek öğrenim aşamalarını başarıyla tamamlamış, yeterlilik sınavıyla öğretmenliğe atanmış, meslek yaşamındaki çalışmalarıyla başarılı olduğu denetimlerle saptanmış davacı ve aynı konumdaki öğretmenlerin %90’ine “sınav öncesinden başarısız olacaksın” demek anlamına gelen sınavın önceden belirlenmiş sonucu; davacıyı olduğu kadar öğretmenlerin %90’nını da aşağılamaktan, rencide etmekten ve moralini bozmaktan başka anlama gelmemektedir.
Davalı idare, yeni eğitim-öğretim yılına öğretmenleri böyle bir moralle başlatmıştır. Olan eğitimimize olacak, olan çocuklarımıza olacak, olan geleceğimize olacak demekten başka bir şey kalmıyor.
Yeni eğitim gelişmelerini ortaya koyan büyük eğitim düşünürleri; çok bilenin değil; neyi, niçin, ne zaman, nerede, nasıl öğretileceğinin bilen öğretmenin daha başarılı olacağında birleşmektedirler.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunun VII. Bölümü Devlet Memurlarının Yetiştirilmesi başlığını taşımaktadır. Bölümdeki 214-225 maddeleri kapsamındaki kurallar; memurların yetiştirilmesi hususunda davalıya önemli sorumluluklar yüklemiştir. Davalı sorumluluklarını yerine getirmeyip memuruna: Sen kendini yetiştir, ben senin yetişip yetişmediğini sınavla belirleyeceğim” diyemez.
4. Dava konusu işlem hukuka açıkça aykırı olduğundan, uygulanması durumunda davacı ile aynı konumdaki öğretmenlerin ileride giderilmesi olanaksız zararlara uğrayacaklarını gösteren ve bu nedenle yürütmenin durdurulması kararı verilmesini gerektiren başlıca nedenler şunlardır:
a) KBYS-2005′ dava konusu kuralı; yasanın çizdiği sınırın aşılmasına yol açmakta, kazanılmış hakları ortadan kaldırmakta, öğretmenlikte deneyimin ve yerinde başarının önemini göz ardı etmektedir.
Dava konusu işlem; anayasanın kazanılmış hakların korunmasını sağlayan kurallarıyla çelişir. Yine aynı düzenlemeler, “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” ile de bağdaştırılamaz. Bilindiği gibi bu “tavsiye”, ILO/UNESCO ortak belgesidir. 5 Ekim 1966’da Paris’te yapılan hükümetler arası özel konferansta oybirliği ile kabul edilerek karara dönüştürülmüştür. Türkiye; başka ülkelerle birlikte, tüm dünyaya “öğretmenlik deneyimi”ni yükseltmenin başlıca ölçütü olarak kullanmasını “tavsiye” ederken, kendisi tam tersini yapıyor konumuna düşürülemez. Uygar dünyanın önemini kavradığı, meslekte ilerleme ve yükselmenin başlıca ölçütü olarak yararlandığı “iş deneyimi”ni bakanlığın görmezlikten gelmesi, uluslararası yükümlülüklerle bağdaştırılamaz.
b) Dava konusu işlemin uygulanması durumunda çalışma barışı bozulacağı gibi eşit işe eşit ücret öngören Evrensel Hukukla belirlenen ve Anayasamızca benimsenen bu ilke de ihlal edilmiş olacaktır. Anayasaya uluslararası yükümlülüklere açıkça aykırı olan dava konusu işlem uyarınca başlatılacak uygulama ile davacı, zarar görecektir. %20 ile %40 arasında değişen eğitim ve öğretim tazminatından yoksun kalacaktır. Mesleki onuru kırıldığı gibi, belki de daha başarılı olduğu meslektaşlarının yanında küçümsenecek, örselenecek; manevi zararlara uğrayacaktır. Bu zararların ileride giderilmesi olanaksızdır.
c) Dava konusu işlemin uygulanması; görünebilen nedeni, siyasal kadrolaşmada düğümlenmektedir. Yönetim; yeterli puanı alan öğretmenlerden yükseltilmelerini istemediklerinin, siyasal yandaş saymadıklarının atamalarını değişik gerekçeler göstererek bir süre erteleyecek, o süre geçtikten sonra da (sınav sonuçları geçersiz sayılacağı için) atama yükümlülüğünden kurtulacaktır. Böylece, uzman öğretmenlik ile başöğretmenlik kadrolarına atanmanın sağlayacağı parasal olanaklardan (olabildiği ölçüde) yandaşlarını daha çok yararlandırmış olacaktır. Davalı bakanlığın bugüne değin kamuoyunun yakından tanık olduğu uygulamaları, bu değerlendirmenin dayanaksız olmadığ