Sosyal güvenlik sistemini tasfiye etmek isteyen hükümet, sosyal harcamaları yüksek göstermek için fahiş iç borç faiz oranlarını esas aldı. Devletin sosyal rolünün bir gereği olan primleri bile açık olarak ele alınıyor. 2006 yılı Bütçe Gerekçesinde Maliye Bakanlığı, son 10 yılda sosyal güvenlik kuruluşlarının açıkları için Hazine’den 2004 yılı fiyatlarıyla 474.8 katrilyon liranın (474.8 milyar YTL) […]
Sosyal güvenlik sistemini tasfiye etmek isteyen hükümet, sosyal harcamaları yüksek göstermek için fahiş iç borç faiz oranlarını esas aldı. Devletin sosyal rolünün bir gereği olan primleri bile açık olarak ele alınıyor.
2006 yılı Bütçe Gerekçesinde Maliye Bakanlığı, son 10 yılda sosyal güvenlik kuruluşlarının açıkları için Hazine’den 2004 yılı fiyatlarıyla 474.8 katrilyon liranın (474.8 milyar YTL) çıktığını iddia etti. Maliye Bakanlığı’nın 2006 Yılı Bütçe Gerekçesi’nde, SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı’nın 1994-2004 yılları arasındaki açıklarının Hazine borçlanma faiziyle güncel değeri, 474.8 katrilyon lira olarak açıklandı. Açıklamada gerçek yükün faiz harcamaları olduğu gerçeği gizlendi.
Kara delik faiz harcamaları
Devletin sosyal rolünün bir gereği olan sosyal güvenlik transferleri, bir yük olarak görünürken, yıllardır rant kesimlerine para aktarma mekanizması olarak çalışan faiz ödemelerinin bütçedeki en büyük harcama kalemi olduğu görmezden geliniyor. Yıllardır faiz harcamaları bütçede birinciliği kimseye vermezken, son 10 yılda bu kaleme 454 katrilyon harcandı. Sosyal güvenlik kurumlarına yapılan transfer ise bu değerin yarısından az.
Sosyal Güvenlik açığının sorumlusu kayıtdışı ekonomi
Türkiye Avrupa ile karşılaştırıldığında genç nüfusu ile sosyal güvenlik konusunda en az sorun yaşaması gereken ülke konumunda. Sosyal güvenlik alanında yaşanan sıkıntının temelinde hükümetlerin kayıt dışına karşı etkin bir mücadele yürütmemesi yatıyor. DİE verilerine göre Türkiye’de çalışan nüfusun % 51’lik kesimi herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna üye değil. Çalışanların önemli bir kısmı ise, işveren tarafından asgari ücretten sigortalanıyor. Uzmanlar sosyal güvenlik sistemi için kayıtdışına karşı etkili bir mücadeleyi önerirken, hükümet sistemin tasfiyesini hızlandıracak yasa tasarılarını gündeme taşıyor. Genel Sağlık Sigortası yasa tasarısı bunlardan biri. IMF’in vazgeçilmezlerinden olan ve çalışanların mağduriyetini arttıracak olan tasarının yasalaşması aldığı tepkiler nedeni ile 2006 yılına bırakıldı.
Sosyal harcamalar bir yük değil sorumluluk
Sosyal Güvenlik harcamalarının bir yük olarak adlandırılması hükümetin sosyal eksikliğini ortaya koyuyor. Hükümet faiz dışı fazla hedefini, faiz ödemelerini bir zorunluluk olarak görürken sosyal harcamalara katkıdan rahatsız oluyor. Oysa sosyal harcamalar devlet için bir yük değil sorumluluktur.
YORUMLAR
Aziz Konukman
Eğer 2006 yılında uygulamaya girecek olan borsa, faiz ve döviz kazançlarına % 15 stopaj vergisi, bir düzenleme olarak daha önce hayata geçirilseydi bugün bütçede önemli bir rahatlama sağlanabilirdi. Yine kayıt dışı ekonomi ve istihdam ile mücadelede etkin bir program yürütülebilseydi sosyal güvenlik sisteminde bir sorundan söz edilemeyecekti.
Sosyal güvenlik sisteminde önemli bir sorunun olduğu açık. Ancak sorunların kaynağı doğru tespit edilmeli. Sosyal güvenlik sistemini hedefe koyanlar önce bugüne kadar yapmadıklarının gerekçelerini ortaya koymalı.
Sezai Temelli
Sosyal güvenlik açığı söylemi yanlış bir söylem. Bu söylemle sosyal güvenlik sisteminin tasfiyesi amaçlanıyor. Sosyal güvenlik sistemi primli bir sistem. Sistemin finansmandan kaynaklı bir sorunu varsa bu aktüerya hesaplarının doğru yapılmadığını gösterir. Bugün prim yüklenicileri ile yararlananlar arasında bir açık oluşuyorsa bunun nedeni kayıt dışı ekonomi. Kayıt dışına yıllardır örtülü olarak göz yumulmakta. Bir başka önemli konu ise primli sistemden söz edilirken piyasaya dayalı bir anlayışın kullanılması. Sosyal güvenlik piyasa kavramı ile açıklanamaz. Bütçeden sosyal güvenliğe kaynak aktarılıyor diye bir itirazda olmaz. Bütçeler halktan alınan vergilerle oluşmakta. Dolayısıyla elbetteki bu kaynaklar halkın ihtiyaçların için kullanılmak durumunda. Türkiye’nin sosyal güvenlik sistemine Avrupa düzeyinde en az destek olan ülkelerden biri konumunda. Bu destek % 10’luk bir düzeye bile ulaşamamış. Ayrıca hükümetler sosyal güvenlik sistemini alacakları konusunda gerekli özeni göstermemekte.
Aziz Çelik
Sosyal güvenlik açığı diye bir şey olmaz. Devlet katkısı diye bir şey vardır. Avrupa’da devlet katkısı tanımlı ve düzenlidir. Türkiye’de böyle bir katkı tanımlanmadığı için düzensiz katkılar söz konusudur. AB’de % 35 civarında olan sosyal güvenlik katkısı Türkiye’de de belli bir oranda tanımlanmalı ve düzenli hale getirilmelidir.