DİSK Gıda İş sendikası, emekçilerin AB’ye yaklaşımlarını değerlendirmek için yaptığı araştırmayı sonuçlandırdı. Araştırmanın Ön Raporu yayınlandı. “Ücretli Çalışanların Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği Üzerine Düşünceleri” Araştırmasının Sonuçları Ön Raporu (TEMEL VERİLER VE ÖN DEĞERLENDİRME RAPORU)Yrd.Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu*- Rana Çetin Türkiye’nin 31 Temmuz 1959 tarihinde AET Bakanlar Konseyine yaptığı üyelik başvurusu ile başlayan Avrupa Birliği serüveni […]
DİSK Gıda İş sendikası, emekçilerin AB’ye yaklaşımlarını değerlendirmek için yaptığı araştırmayı sonuçlandırdı. Araştırmanın Ön Raporu yayınlandı.
“Ücretli Çalışanların Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği Üzerine Düşünceleri” Araştırmasının Sonuçları Ön Raporu
(TEMEL VERİLER VE ÖN DEĞERLENDİRME RAPORU)
Yrd.Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu*- Rana Çetin
Türkiye’nin 31 Temmuz 1959 tarihinde AET Bakanlar Konseyine yaptığı üyelik başvurusu ile başlayan Avrupa Birliği serüveni uzun yıllar, 1963 yılında Türkiye’nin ortaklık sürecini başlatan Ankara Anlaşması’nın kararları çerçevesinde yürütülmüştür. Türkiye’nin Aralık 1999’da Helsinki Zirvesinde “aday ülke” olarak kabul edilmesiyle birlikte, Türkiye-AB ilişkileri yeni bir boyut kazanmıştır. Özellikle, 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri ardından Türkiye, AB üyeliğini içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan çıkış için bir kurtuluş yolu olarak görmüştür. Böylece, AB’nin Türkiye’ye üyelik için öngördüğü koşulların yerine getirilmesi, bu dönemdeki hükümetlerin en temel hedefi olurken, üyeliğin getirecekleri ve götürecekleri de toplum tarafından üzerinde en fazla tartışılan konuların başında gelmiştir.
Gerek AB uyum sürecinde getirilen yasal düzenlemelerin bir çoğunun çalışma yaşamı ile ilişkili olması, gerekse AB ülkelerinde çalışma standartları ve sosyal hakların Türkiye’den daha ileri olduğu düşüncesi; ücretli olarak çalışanları, AB üyeliğini en çok tartışan kesimlerden biri haline getirmiştir. DİSK Gıda İş Sendikası ve Rosa Luxemburg Vakfı tarafından gerçekleştirilen bu çalışmanın amacı, ücretli olarak çalışan kesimlerin Türkiye’nin AB üyeliği konusundaki değerlendirmelerine ışık tutabilmektir. Bu amaç doğrultusunda, 2005 yılı Mayıs ayında Türkiye’de ücretli çalışanların en yoğun olduğu İstanbul ili içerisindeki 13 işkolunda çalışan 900 ücretli ile anket tekniği kullanılarak bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. Araştırma evreni oluşturulurken çalışanların hukuki statüleri (işçi – memur), sendikal örgütlülük durumları ve çalıştıkları işyerinde sigortalı olup olmadıkları dikkate alınmıştır. Ayrıca değerlendirmeler, çalışanların sosyo-ekonomik durumları da dikkate alınarak gerçekleştirilmiştir.
Elde edilen tüm verileri ve ayrıntılı değerlendirmeleri önümüzdeki günlerde kitap olarak yayınlanacak olan bu araştırmada ortaya çıkan temel verilerden bazıları şunlardır:
AB ile Türkiye arasında 3 Ekim 2005 tarihinde gerçekleştirilmesi beklenen müzakereler öncesine denk gelen bir aylık sürede açıklanan istatistikler içerisinden Eurobarometre’nin araştırmasında, Türkiye’de AB üyeliğine destek yüzde 59 oranında iken, Transat
lantik Eğilimler Araştırmasında bu oran yüzde 63 olarak belirlenmiştir. Hangi toplum kesimleri üzerinde yapıldığı açık olarak belirtilmediği için bu araştırmaların sonuçlarını toplumun genel eğilimi olarak yorumlayabiliriz. Bu noktadan hareketle, ücretli çalışan kesimler üzerinde gerçekleştirdiğimiz bu araştırmanın sonuçları ile diğer araştırmaların sonuçları karşılaştırıldığında, yüzde 44.4 olan ücretli kesimin AB’ye desteğinin, diğer toplum kesimlerinden daha düşük olduğu ortaya çıkmaktadır.
Yukarıda da ifade etmeye çalıştığımız gibi AB üyeliğine olumlu bakanların en önemli beklentisi, demokrasi ve insan haklarının gelişmesidir. Avrupa demokrasisinin Türkiye’den daha ileri olduğu düşüncesi bu beklentinin en önemli kaynağıdır. Öte yandan, AB ülkelerinde çalışma standartları ve sosyal haklardaki gerilemeye karşın, sosyal haklar konusundaki beklentiler, Türkiye’deki ücretli çalışanlar içerisinde hala önemini korumaktadır. Buna karşılık, AB ülkelerinde çalışan ücretlilerin de en temel sorunlarından olan işsizlik ve ücretlerin düşüş eğilimi, Türkiye’deki çalışanları da etkilemiş ve AB üyeliği ile birlikte işsiz kalma ve ücretin düşmesi endişesi, AB üyeliğine karşı olmanın en temel nedeni haline gelmiştir. Ayrıca, son dönemde AB üyesi ülkelerin ekonomilerindeki olumsuz gelişmeler, AB üyeliği ile ekonomik refahın artacağı yönündeki beklentilerin de azalmasına neden olmuştur.
Araştırmada ortaya çıkan en önemli sonuçlardan biri de kuşkusuz, Türkiye’nin AB’ye üye olabileceğine inananların oranının sadece yüzde 23.9’da kalmasıdır. AB üyeliğini destekleyenlerde dahi üye olunabileceğine inananların oranı yüzde 41.3’tür. Türkiye’nin AB üyeliği serüveninin en başından beri Türkiye’de bu sürecin sonuçlanacağına dair endişeler yüksek olmuştur. Ancak özellikle, 17 Aralık 2004 tarihindeki müzakere sonucunun AKP Hükümeti tarafından “zafer” olarak sunulması, belirli kesimlerde de olsa üyeliğin gerçekleşeceğine olan beklentiyi arttırmıştır. Buna karşılık, çeşitli AB üyesi ülkelerin hükümet temsilcilerinden gelen çelişkili açıklamalar ile Türkiye iç siyasetinde yaşanan ve halkın AB’ye yönelik iyimser beklentilerini gerileten gelişmeler, AB’ye üye olunacağına yönelik inancın böylesine düşük olmasında önemli bir etken olmuştur.
Eurobarometre’nin Ekim-Kasım 2004 tarihinde AB üyesi ve aday ülke statüsündeki ülkelerde yaptığı araştırmada; Türkiye’de yaşayanların, yüzde 43 ile diğer tüm ülkelerden daha yüksek oranda geleceğe iyimser baktığı sonucu çıkmıştır. Sadece ücretli çalışanlarla gerçekleştirilen bu araştırmada ise geleceğe iyimser bakanların oranı yüzde 35.8’dir. Buradan, Türkiye’deki ücretli kesimin gelecek konusunda, toplumun diğer kesimlerinden daha karamsar olduğu sonucunu çıkartmak mümkündür. Bunda da Türkiye’de son 25 yıldır uygulanmakta olan ekonomik politikalardan en olumsuz etkilenen kesimlerin başında ücretlilerin gelmesinin önemli bir etken olduğu söylenebilir. Türkiye’nin AB üyesi olacağına inanlarda bu oranın yüzde 63’e kadar çıkması ise AB’de uygulanmakta olan ekonomik ve sosyal politikalar ile Türkiye’de uygulanan politikalar arasındaki paralelliğin yeterince kurulamamasından kaynaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Türkiye’nin AB üyeliği, sadece bugün iktidarda bulunan AKP Hükümeti tarafından değil daha önce iktidarda bulunan hükümetler tarafından da en temel hedef olarak belirlenmiştir. Ayrıca, bugün Meclis içinde bulunan ve bulunmayan bir çok partinin de programda, AB üyeliği öncelikli hedefler arasındadır. Bu bağlamda, Türkiye’de yapılmakta olan bir çok yasal düzenlemede de AB’ye uyum en temel gerekçeler arasında yer almaktadır. Türkiye için böylesine önem atfedilen bir konuda, toplumun en geniş kesimlerinden birini oluşturan ücretli çalışanların düşüncelerinin son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.
Bu çalışmada ortaya çıkan veriler ışığında, Türkiye’nin AB üyeliği konusuna hükümet ve iktidar mücadelesi yürüten birçok siyasi partinin aksine, ücretli kesimin koşulsuz bir kabul içerisinde olmadığı görülmektedir. Çalışanların önemli bir bölümü, AB üyeliğinin istihdam, ücretler ve çalışma koşullarında olumsuzluklar yaratacağı endişesi taşımaktadır. Bilindiği gibi özellikle son yıllarda uygulanan yeni liberal politikalar doğrultusunda, AB ülkelerinde işsizlik artmış, çalışanların mevcut haklarını geri götüren toplu iş sözleşmeleri bağıtlanmış ve sosyal güvenlik başta olmak üzere sosyal haklarda olumsuz yönde gerçekleşmeler olmuştur. Bunun da bir yansıması olarak, içerisinde ücretlilerinde yer aldığı geniş toplum kesimleri, Fransa ve Hollanda’da AB Anayasası’na “hayır” demiş, Almanya’da ise iktidardaki sosyal demokrat-yeşiller koalisyonundan desteğini çekmiştir. Tüm bunlar dikkate alındığında, Türkiye’deki çalışanların AB üyeliğine yönelik bu endişesinin çok da yersiz olmadığı söylenebilir.
İstihdam ve çalışma koşullarına yönelik çekincelere karşın, AB üyeliği ya da en azından uyum süreci, insan hakları ve demokratik hakları elde edebilmenin bir yolu olarak görülmekte ve üyeliğe olumlu yaklaşımın en temel gerekçesi olmaktadır. Bu da büyük ölçüde, demokrasi ve insan haklarında özlenen gelişmelere, Türkiye’nin kendi dinamikleri içerisinde ulaşılamayacağı yönündeki düşüncenin yansıması olarak kabul edilebilir.
İster işini, ücretini kaybetme endişesi ile olsun, isterse ülkenin bölüneceği gibi milliyetçi bir bakış açısıyla olsun, AB üyeliğine karşı olanlarla AB üyeliğini destekleyenlerin çok büyük ölçüde ortaklaştıkları nokta, Türkiye’nin AB’ye alınacağına olan inançsızlıktır. Ücretli kesimin ortaya koyduğu, Türkiye’nin gerçekten AB üyesi olup olamayacağı yönündeki bu düşünce, önümüzdeki dönemde Türkiye – AB ilişkilerinin ne yöne gideceği konusunda da belirleyici olacaktır.