Birkaç olayda görür gibi oldum “Bay Provokatör”ü…Olaydan sonra saldırganını polise anlatıp robot resmini çizdiren bir mağdur gibi, hatırladığım özelliklerini anlatıp tarif etmeye çalışacağım.* * *5 yıl önce “O gün” diye bir belgesel serisi hazırladık.Tarihe damga vuran önemli günlerin 24 saatlik öyküsünü anlattık.10 bölümlük dizide 3 facia günü vardı:Sivas Katliamı… Tan Baskını… ve 6-7 Eylül…Bu 3 […]
Birkaç olayda görür gibi oldum “Bay Provokatör”ü…
Olaydan sonra saldırganını polise anlatıp robot resmini çizdiren bir mağdur gibi, hatırladığım özelliklerini anlatıp tarif etmeye çalışacağım.
* * *
5 yıl önce “O gün” diye bir belgesel serisi hazırladık.
Tarihe damga vuran önemli günlerin 24 saatlik öyküsünü anlattık.
10 bölümlük dizide 3 facia günü vardı:
Sivas Katliamı… Tan Baskını… ve 6-7 Eylül…
Bu 3 günü, saat saat tanıklarına anlattırdık.
Ve hayretle fark ettik ki, sırasıyla 1993’te, 1945’te ve 1955’te yaşanmış bu baskınların ortak paydaları var:
“Bay Provokatör”, hep kritik dönemde girmiş devreye…
Hep aynı yöntemleri, aynı araçları, hatta bazen aynı insanları kullanmış.
* * *
Sivas’ta bir gazetenin “Müslüman Mahallesinde Salyangoz Sattılar” manşetiyle başlamıştı olaylar… Okuyanlar elde bayrak, “Aziz Nesin’e Ölüm” diye yola dökülmüştü.
Ya Tan baskını?
O da Tanin’de Hüseyin Cahit Yalçın’ın kışkırtıcı bir yazısıyla başlamıştı. Yazının başlığı, “Kalkın Ey Ehl-i Vatan”dı.
Öğrenciler sınıftan çıkarılıp Türk bayrakları ve “Kahrolsun komünistler” sloganıyla solcu Tan Matbaası’na gönderilmişti.
Soğuk savaşın hemen arifesinde… CHP’den kopanların yeni parti kurmaya hazırlandığı dönemde…
Polis seyrederken, 20 bin kişi Tan’ı yağmalamış ve çok partili demokrasi, sol kolu kırık olarak başlamıştı.
* * *
Ya 6-7 Eylül?
Kıbrıs müzakereleri sürüyordu. Taşradan gelenler İstanbul’daki sermayenin azınlık ellerinde bulunmasından rahatsız oluyordu.
İstanbul Ekspres, “Atamızın Evi Bomba İle Hasara Uğradı” manşeti attı. Yalandı.
Gazeteyi okuyanlar, “Kıbrıs Türk’tür” sloganı ve bayraklarla Beyoğlu’na yollandı.
Polis seyretti. Kitleler talan etti.
Sonuç?
Rumlar göçtü, azınlık sermayesi el değiştirdi.
Taha Kıvanç’ın 3 gündür Yeni Şafak’ta yazdığı gibi olaya karışanlar bir şekilde terfi etti:
Hem Tan baskınına hem 6-7 Eylül’e katılan ve iki belgeselde de bize olayları anlatan Orhan Birgit bakanlığa yükseldi.
Ata’nın evini kundaklamaktan yargılanan ve “Teşkilat”tan olmakla suçlanan kişi beraat edip vali oldu.
Yalan haberi yazan muhabir, BM protokol müdürlüğüne atandı.
Gazetenin sahibinin “Teşkilat”la yazıştığı anlaşıldı.
* * *
Taha Kıvanç’ın listesine birkaç isim de ben ekleyeyim:
Tan baskınındaki gençlerden birinin adı da Süleyman Demirel’di.
Muhtemelen yakınında Turgut Özal da vardı.
İkisi de devletin zirvesine yükseldiler. İşin ilginç yanı, Özal yıllar sonra derin devlete bulaşmaya kalktığında bir suikasta hedef olacak, suikastı araştırmakla görevlendirdiği Yargıtay üyesi savcı, “derin ipuçları” bulunca bir korgeneralin adı verilerek durdurulacaktı.
İşe bakın ki aynı korgeneral, yıllar sonra Fatih Güllapoğlu’na şu demeci verecekti:
“6-7 Eylül Özel Harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi, amacına da ulaştı.”
* * *
Ah arşivlere girip şu isimleri en baştan elden geçirsek ne iyi olurdu…
Bugün “Ya devlet başa ya kuzgun leşe” diye halkı kışkırtanların, “Bayrak yaktılar” yalanıyla sokağa benzin dökenlerin mazisini deşifre etsek, yandaşlarına bu tarihi anlatsak, bugünlerde yeni kurban arayan “Bay Provokatör”ü teşhis edebilir miyiz acaba?..
Bir daha oyununa gelmemeyi öğrenebilir miyiz?