KAMU EMEKÇİLERİNİN VE ONLARIN ÖRGÜTLERİNİN HAKLI İSTEMLERİ TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİNDE DERHAL VE ÖNKOŞULSUZ KARŞILANMALIDIR Kamu emekçilerinin örgütleri ile siyasal iktidar arasındaki 2006 yılı toplu görüşme müzakereleri, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası gereği, bu gün, 15 Ağustos 2005 tarihinde başlamaktadır. Mesleki ve demokratik kitle örgütü olmanın sorumluluğuyla ve bağımsız, çağdaş, demokratik, ve sanayileşmiş bir Türkiye […]
KAMU EMEKÇİLERİNİN VE ONLARIN ÖRGÜTLERİNİN HAKLI İSTEMLERİ TOPLU SÖZLEŞME SÜRECİNDE DERHAL VE ÖNKOŞULSUZ KARŞILANMALIDIR
Kamu emekçilerinin örgütleri ile siyasal iktidar arasındaki 2006 yılı toplu görüşme müzakereleri, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası gereği, bu gün, 15 Ağustos 2005 tarihinde başlamaktadır.
Mesleki ve demokratik kitle örgütü olmanın sorumluluğuyla ve bağımsız, çağdaş, demokratik, ve sanayileşmiş bir Türkiye özlemi ile çalışmalarını sürdüren ve bu bağlamda üyelerinin sorunlarının toplumun sorunlarından ayrılamayacağı bilinci ile halktan ve emekten yana tavır alan, bu doğrultuda politikalar üreten ve mücadele veren; kamu emekçilerinin fiili ve meşru mücadele anlayışından aldığı güçle ortak örgütlenme önündeki engelleri kaldırmaya ve örgütlü bir çalışma yaşamını egemen kılmaya yönelik mücadelesini desteklemeyi aynı kararlılıkla sürdüren ve bu yönde her defasında “toplu görüşme” masasının “toplu sözleşme” masasına çevrilmesini istediğini ve beklediğini açıklayan TMMOB siyasi iktidarı “toplu görüşme”nin başladığı bu gün uyarılarına devam etmektedir.
Yetersizliğini ve eksiklikleri defalarca açıklanan 4688 sayılı Yasanın öngörmediği toplu sözleşme ve grev hakkının “neden” ve “ne kadar” önemli olduğunun artık bu kez tüm kamu emekçileri tarafından anlaşıldığına inanan TMMOB; kamu emekçisi mühendis, mimar ve şehir plancıları ile birlikte diğer kamu emekçilerinin de, ekonomik, sosyal ve özlük haklarının yanı sıra, demokratik haklarının da “toplu görüşme” değil, “toplu sözleşme” masasında görüşülmesini istemektedir. Çünkü TMMOB; yetmişbini aşkın mühendisin, mimarın ve şehir plancısının da çalıştığı kamuda, insanca yaşanabilecek koşullar için, haklı kazanımlar için, kamu emekçilerinin pazarlık güçlerini artıracak başka seçeneklerinin bulunmadığı bilmektedir.
Üretimi ve emeği dışlayan siyasi iktidar, toplu görüşme müzakerelerinde bildiği oyunu yineliyor. Daha taraflar masaya oturmadan, yeni bir stand-by anlaşması yaptığı IMF’nin istemleri doğrultusunda, kamu emekçilerine 2006 yılı için % 7.4’den fazla zam verilmesinin olanaklı olmadığını açıklamıştır. Bir yandan görüşme sürecini baştan tıkayıp; öte yandan sosyal ve siyasi hakların da gündeme getirilmesini önleyemeye çalışan ve süreci yalnızca ücrete yönelten bu oyunun, önceki yıllardan bir farkı vardır. Ücret artışı ya da bize göre “ücret üzerindeki baskı”, üç yıllık bütçe hedefine uygun olarak Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Yüksek Planlama Kurulu tarafından da onaylanan ödenek tavanları uyarınca, 2006-08 yılı için sırasıyla % 7.4, % 6.4 ve % 3.5 olarak açıklanmıştır. TMMOB; öncelikle, siyasi iktidarın toplu görüşmeler başlamadan kamu emekçilerine yapmayı öngördüğü ücret zammı oranlarını, tek yıllık olmanın ötesinde, üç yıllık bir baskı unsuru olarak açıklamasını kınamaktadır. TMMOB, yoksulluğu perçinleştirmeye yarayacak şekilde üç yıla yayılan bu oranları reddetmektedir.
Bir ülkenin kalkınmasının ve gelişmesinin planlanması, projelendirilmesi, projelerin uygulanması ve denetimi ile ekonomik yaşamın tüm noktalarında etkili olarak yer alan ve kalkınmanın ve gelişmenin vazgeçilmez unsurları olan mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları, ülkemizde çok zor koşullarda yaşamaktadırlar. Çünkü; ya yapılan onca yatırıma karşın işsizdirler ve yok sayılmaktadırlar, ya mesleklerini yapmamaktadırlar ve uzmanlıkları işe yaramamaktadır, ya yerlerine yabancı ülke meslektaşları ikame edilmektedir ya da kamuda veya özel sektörde iş bulanlar, ücretli çalışanlar yoksulluk sınırında yaşamaktadırlar.
Potansiyel işsizlik baskısı altında, mühendis, mimar ve şehir plancılarının da “iş mi – yoksulluk ücreti mi?” kısır döngüsüne sıkıştırılmaya çalışıldığı esnek çalışma koşullarının ısrarla dayattığı süreçte; KESK’in 2006 toplu görüşme masasına getirdiği istemler arasında yer alan asgari temel ücret; kira, yakıt, çocuk ve aile yardımı hariç, 4 kişilik bir aile için, Temmuz 2005 tarihi itibarıyla, 950 YTL’dir. Birinci derecenin son kademesindeki bir mühendisin aldığı ücret ancak, Temmuz 2005 itibarıyla, yaklaşık 950 YTL’dir.
Bu tespitin üzerine, söylenecek çok söz yok. Önceki bütün açıklamalarımızda ve raporlarımızda yer alan açlık sınırı, yoksulluk sınırı rakamlarını bu gün anımsatmaya gerek yok. Rakamlarla, yaşanan yoksulluğu, farklı kurumlardaki ve statülerdeki dengesizliği şimdi ortaya koymaya da gerek yok.
Çünkü; “biz yıllarca anlattık”, onlar görmediler, görmek istemediler, görmezden geldiler. “Kamu alanında yaşanan tasfiye hareketine son verin” dedik, hızlandırdılar. “Çalışma yaşamının her aşamasında söz, karar ve yetki sahibi olmak istiyoruz” dedik, bildiklerini dayattılar. KİT’leri özelleştirerek, ya yabancılaştırdılar, ya da üretimden vazgeçtiler, çalışanları işsiz bıraktılar. “Sendikal örgütlenmelerin önünü açın” dedik, ya sendikaları kapatmaya kalktılar, ya da yöneticilerini ve üyelerini taciz ettiler. Evrensel ölçütleri içeren bir yasal ve idari düzenlemeyi gündeme getirmediler. Etkin ve verimli bir kamu yönetimi için “yeterlik” ve “liyakat” dedik, eş-dost-akraba-partili iş bilmezleri yönetici kadrolarına atadılar, başarısızlıkları cezalandırmak bir yana, üzerini örttüler. “Eşit işe eşit ücret” dedik, “sorunu biliyoruz” deyip sözler verdiler, KHK’lar çıkardılar, gereğini yapmadılar. “Sefalet ücreti istemiyoruz” dedik, “yan gelip yatıyorsunuz” dediler. “Sosyal yardımlar yaşam koşullarına uygun duruma getirilsin” dedik, 400 milyon TL kira öderken, hiç utanmadan 600 bin TL kira yardımı verdiler. Bir mühendislik projesini yaşama geçirmek için araziye gidip zorunluluktan peynir ekmek yerken, arazi tazminatını kestiler. Komik rakamları, ya da yanlış uygulamayı düzeltmeleri gerekirken, bir de bizleri haksız yere suçladılar. “İşe almada ayrımcılık yapmayın” dedik, ya kadınları dışladılar, ya da yalnızca yandaşlarını işe aldılar. “Büyük proje zammı, o projede fiilen çalışan derece ve kademe farkı gözetilmeksizin tüm personele uygulansın” dedik, istediklerine verdiler. “Önceki dönemler toplu görüşmelerinde uzlaşmaya varılan mutabakat maddelerinin yaşama geçirilmesini istiyoruz” dedik, sustular. Müzakere sürecinde güdümlü medyayı kullanılarak yine “uzlaşmayı biz istiyoruz ama onlar istemiyor” diyecekler.
Uzatmaya gerek yok, bizler birbirimizi çok iyi tanıyoruz ve aynı şeyleri yaşamak istemiyoruz.
Asgari ücretin yüksek olduğunu açıklayan IMF ile yeni bir stand-by anlaşması imzalayan siyasi iktidarın, emeği yok sayan tercihleri ile ILO Sözleşmesi ve Anayasanın değişik 90. maddesi hükümlerine karşın değiştirilmemesinde ısrar edilen 4688 Sayılı Yasanın sınırlamaları dikkate alındığında, Ağustos 2005’te yapılacak toplu görüşmelerin kamu emekçilerinin hakları açısından olumlu sonuçlar üretemeyeceği açıkça ortadadır. TMMOB bunu biliyor.
TMMOB şimdi kamu emekçisi mühendislere, mimarlara, şehir plancılarına soruyor. TMMOB şimdi kamu çalışanlarının tamamına soruyor: Bu “teslimiyetçi kabul” yerine, yapılması gereken bir şeyler yok mudur ya da bu “makus kader” değiştirilemez mi?
Değiştirilebilir.
“Mücadeleler tarihi”nin sayfaları çevrildiğinde, “makus kader” olarak sunulan seçeneklerin, bir çok kez, haklı, örgütlü ve etkili mücadele süreçleriyle değiştirildiği görülecektir.
Ağustos – Eylül 2005’te de, 4688 sayılı Yasanın çizdiği çerçeveyi aşarak, demokratik tepkiyi örgütleyerek, ekonomik ve özlük haklar ile çalışma koşullarına ilişkin koşulları değiştirmek hepimizin elindedir.
Bizler, kamuda çalışan mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları; yıllardır verilmeyen haklarımızı almak istiyoruz.
Büyüdüğü söylenen ekonomik pastadan ve artan ulusal gelirden bir çalışan olarak hak ettiğimiz payı istiyoruz.
Evrensel ilkeleri gözeten, sendikal hak ve özgürlükleri güvence altına alan yasal ve kurumsal düzenlemelerin gecikmeksizin yaşama geçirilmesini istiyoruz.
Başta Kamu Personel Rejimi Kanunu Tasarısı Taslağı olmak üzere çalışma yaşamına ilişkin tüm yasal ve idari düzenlemelerde kamu emekçilerinin üyesi oldukları sendikaların ve meslek örgütlerinin önerilerinin alınması ve uygulanmasını istiyoruz.
Üretimden ve sanayileşmeden hızla uzaklaşan ülkemizde, bilim ve teknoloji politikaları temelinde ulusal kalkınma stratejilerinin uygulanmasını, üretim, yatırım, istihdam ve “sosyal devlet” ilkelerinin yaşama geçirilerek hakça bölüşüm politikalarının sisteme hakim olmasını istiyoruz.
Ülkemizin bağımlılık girdabında yok olmasını, üretimsizliği, işsizliği, yoksulluğu, çalışma koşullarımızın yok edilmesini, kimliksizleştirilmeyi ve yabancılaştırılmayı istemiyoruz.
Ülkemizin, üretim, yatırım ve planlamaya dayalı büyüme-kalkınma politikalarının uygulanması durumunda, mühendisine, mimarına, şehir plancısına, doktoruna, öğretmenine, kamu çalışanına, işçisine, emeklisine hakkı olan ücreti verebilecek güçte olduğuna inanıyoruz.
“Bütçe disiplini” maskesi ya da “sınırlı mali kaynaklar” yanıltmacası altında dışarıdan ve içeriden dayatılan olumsuz ve haksız koşulları, demokratik tepkilerimizle ve örgütlü mücadelemizle değiştirebileceğimize inanıyoruz.
Bütünlükçü bir mücadele ile, sadece ekonomik haklar dışında, sosyal ve siyasal haklarımızı da alacağımıza inanıyoruz.
TMMOB, taleplerin gerçekleşmesi için bütün kamu emekçisi mühendis, mimar ve şehir plancılarını haklarını savunmaya çağırıyoruz!
Mühendislerin, mimarların ve şehir plancılarının örgütü TMMOB, bir yandan üyelerinin ekonomik-demokratik istemlerini dile getirirken ve özlük haklarını geliştirme mücadelesi verirken; öte yandan bu ülkede en gerekli alanlarda, her toplumsal sorunda taraf olmuş kamu emekçilerinin toplu görüşme masasındaki haklı mücadelesini sonuna kadar desteklemektedir.
Mehmet SOĞANCI
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı