Kapitalizm geçirmiş olduğu tüm sarsıntılara rağmen bütün kurumlarıyla ayakta durmaktadır. Düzenin mağdurları işçi ve emekçilere inat sömürüsünü sürdürmektedir. Kapitalizm tarihselliği içinde geçirmiş olduğu her krizden kurtulmanın ve kendini yeniden üretebilmenin yollarını bulmuştur/bulmaktadır. Kapitalizm sadece üretim araçlarıyla değil ama üretim ilişkileriyle de kendini yenileyebilmektedir. Bütün kurumlarını, kendini yenilemenin hizmetine koşmuştur/ koşmaktadır. Parlamentosuyla, medyasıyla, siyasal partileriyle, okullarıyla, […]
Kapitalizm geçirmiş olduğu tüm sarsıntılara rağmen bütün kurumlarıyla ayakta durmaktadır. Düzenin mağdurları işçi ve emekçilere inat sömürüsünü sürdürmektedir. Kapitalizm tarihselliği içinde geçirmiş olduğu her krizden kurtulmanın ve kendini yeniden üretebilmenin yollarını bulmuştur/bulmaktadır. Kapitalizm sadece üretim araçlarıyla değil ama üretim ilişkileriyle de kendini yenileyebilmektedir. Bütün kurumlarını, kendini yenilemenin hizmetine koşmuştur/ koşmaktadır. Parlamentosuyla, medyasıyla, siyasal partileriyle, okullarıyla, ailesiyle, kitle örgütleriyle vs. bireylere ulaşarak onların bilinçlerini burjuva ideolojisiyle kendi lehine evirmekte ve sürece eklemleyebilmektedir. Kapitalizmin olumsuzluklarına bir tepkinin araçları olarak doğan sendikaları da bu sürece katabilme becerisini gösterebilmektedir. Burjuva düzenin egemen ideoloji ve politikasını işçi sınıfı örgütleri olan sendikalara da hakim kılabilmektedir. Burjuva ideoloji ve politikasını sendikalara hakim kılabilmenin araçları sendikaların tarihselliği sürecinde ortaya çıkmış sendika bürokrasisidir.
Bugün sendika bürokrasisi burjuva ideolojisinin sendikalarda taşıyıcısı ve işçi sınıfına bu ideolojiyi empoze eden araç konumundadır. Araç konumundadırlar çünkü; burjuva ideoloji ve politikası burjuva ideolog ve politikacıları tarafından üretilmektedir. Profesyonel beyinlerce oluşturulan burjuva düşünceler, burjuva kurumları aracılığı ile de kitlelere empoze edilmektedir. Böylece kitleler; burjuva politikalarla, burjuva ideolojisiyle sendikalara yabancılaştırıl-makta ve sendikalar ise; amacından saptırılarak burjuva çıkarlarına hizmet eden kurumlar haline dönüştürülebilmektedir. Daha da önemlisi; işçiler uzlaşmaz sınıf anlayışından uzaklaştırılarak, uzlaşmacı bir bilinçle donatılmaktadırlar.
Peki nasıl oluyor da işçi sınıfının çıkarlarını korumak ve geliştirmek amacıyla kapitalizme tepki olarak doğan sendikaları burjuvazi kendi ideoloji ve politikası doğrultusunda kullanabiliyor. Bunu hangi yolla yapabiliyor? Bu soruya verilecek yanıt bürokratizmde aranmalıdır.
Sendika bürokrasisi sendikaların tüm faaliyetlerini belirleyen, yönlendiren konumundadır. Dolayısıyla yönetici ve sendikaları çekip çeviren olarak ve burjuva ilişkilerinden kaynaklı gücü elinde bulundurmaktadırlar. Kendileri de işçi sınıfının saflarından gelmelerine rağmen konumları gereği yaşam biçimleri ilişkileri ve sınıfsal konumları farklılaşmıştır. Çıkarları burjuva çıkarlarıyla kesişmiştir. Ayrıca bu konumlarını burjuvazinin çıkarlarına ve istemlerine karşı çıkmadıkları takdirde koruyabileceklerinin farkındadırlar. Bu anlamda da işçi sınıfının çıkarlarını savunur noktada görünerek, kendi konumlarını korumanın çabası içinde mücadele biçimlerini belirlemektedirler ve sendikaları uzlaşmacı bir noktaya çekmektedirler. Deyim yerindeyse devletin memurları gibi hareket etmektedirler.
Peki bu durumdan ne tür bir sonuç çıkaracağız? Sendikaların bir devlet kurumu olduğu, işçi sınıfı örgütlenmesi olmaktan çıktığı artık “başka örgütlenmelere bakalım” sonucunu mu çıkaracağız? Elbetteki hayır. Sendikaların burjuvazi ve onun devletinin ideoloji ve politikasını taşıması gerçeğiyle, tamamıyla bir devlet kurumu olması arasında fark vardır. Sonuçta burjuva ideoloji ve politikasını taşıyan bürokratizmin dışında bilinçleri çarpıtılmaya çalışılan işçi sınıfını görmek gerekir. Sendikalar dün olduğu gibi bugün de işçi sınıfı örgütlenmelerinden biridir. Sendikalar halen işçi sınıfının burjuvazi karşısındaki sömürüsünü sınırlandırma örgütleri oldukları gibi sosyal bir değişime de katkıda bulunacak potansiyeli taşımaktadırlar.
İşçi sınıfının sendikal örgütlenmeleri tarihsel evrimi içinde bürokratik yaklaşımlarca amacın-dan uzaklaştırılması, işçi sınıfının çıkarlarını savunan sınıf örgütleri olmaktan alıkonması,
sendika bürokratları aracılığıyla işçi sınıfı sendikal süreçten koparılarak, burjuva ideoloji ve politikasının sendikalarda hakim kılınma çabaları bu gerçeği değiştirmez…
Öyleyse; işçi sınıfı için bir mücadele alanından daha söz edilebilir. Bir yandan burjuvaziye karşı sınıfsal mücadelesini verirken diğer yandan da sendika bürokrasisine karşı mücadelelerini yükseltmek. Ayrıca burjuva ideolojik bombardımanına karşı işçi sınıfı ideoloji ve politikasıyla donanmak.
Unutmayalım ki;
Bugün bürokratik, devletçi, uzlaşmacı sendikal anlayış; nesnel zeminini kaybetmektedir. Tüm dünyada uygulanmaya çalışılan neoliberal politikalar, sendikaların devrimci yönelimini zorunlu kılmaktadır. Çünkü tüm dünyada uygulanan neoliberal politikalara karşı duruş; her zamankinden daha devrimci olmayı ve devrimci politikalar üretmeyi gerektiriyor.