67 dolar ve çıkmaya devam… Petrolün varil fiyatı iki yıl önce 30 dolar civarındaydı. Yıl başından bu yana yüzde 50 artarak geçen hafta 67 doları geçti. Paris’teki Societe General’de üst düzey petrol analisti Deborah White , varil fiyatının bu yılın sonuna kadar 70 doları mutlaka zorlayacağını savunurken Londra Deustch Bank’tan Micheal Lewis , varil fiyatının […]
67 dolar ve çıkmaya devam…
Petrolün varil fiyatı iki yıl önce 30 dolar civarındaydı. Yıl başından bu yana yüzde 50 artarak geçen hafta 67 doları geçti. Paris’teki Societe General’de üst düzey petrol analisti Deborah White , varil fiyatının bu yılın sonuna kadar 70 doları mutlaka zorlayacağını savunurken Londra Deustch Bank’tan Micheal Lewis , varil fiyatının 75 doların üzerine çıkma olasılığının ocakta yüzde 5’ten şu günlerde yüzde 30’a tırmandığına dikkat çekti (Financial Times 13/08).
Petrolün varil fiyatının bir haftada beş kez rekor kırmasının arkasında, daha önce de değindiğimiz gibi bir uzun dönemli yapısal etkenler, bir de bu günkü konjonktüre ilişkin kısa dönemli geçici etkenler yatıyor. Yapısal etkenler, petrolün sınırlı bir kaynak olmasıyla, son yıllarda en büyük üreticilerin kuyularında üretimlerinin hızla ”tepe noktasına” yaklaşmakta olmasına karşın Hindistan ve Çin gibi büyük ekonomilerin enerji talebinin beklenenden daha büyük bir hızla artmaya başlamasıyla ilgili. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre, halen petrolün arzı günde 84.13 milyon varil iken talep 84.28 milyon varile ulaştı (Reuters. 11/08). Dünya petrol sanayiinde OPEC dışında, bu açığı kapatacak kapasite fazlası yok. OPEC’de ise yalnızca Suudi Arabistan’da 1-1.5 milyon varillik bir fazla kapasite var. Ancak burada da iki sorun söz konusu: Birincisi bu kapasite ağır, rafine edilmesi daha masraflı petrolden oluşuyor, ikincisi de Suudi Arabistan dahil tüm OPEC üyeleri zaten resmi kotaların üzerinde üretim yapıyorlar. Hareket alanları sanılandan çok daha dar. Fazla kapasitenin gerçek boyutları belirsiz.
Birçok analist, örneğin Cambridge Energy Research Associates’dan Deniel Yergin , 2010 yılına kadar 16 milyon varillik ek kapasitenin piyasaya çıkacağına inanıyor (The Economist 13/08). Ancak Metthew Simmons dahil birçok başka analist bu beklentiyi çok iyimser buluyorlar (Washington Post 04/08). Nitekim son yıllarda büyük çaplı olarak petrol piyasalarına giren Heç edilmiş fonlar gelecekte arz talep dengesinin daha da bozulacağı beklentisiyle spekülasyon yapmaya, fiyatları da yukarı itmeye devam ediyor (Reuters 13/08).
Kısa dönemli etkenlere gelince, geçen hafta, iki orta dönemli etkenin kısa döneme damgalarını vurdukları görüldü: Global rafineri kapasitesi yetersizliği sorunu Amerika’daki BP’nin Texas, ConocoPhillips Wood River rafinerilerindeki arızalardan dolayı üretim aksamasıyla devreye girdi ve fiyatları yukarı itti; Ortadoğu’daki jeopolitik gerginlikler İran’ın nükleer yakıt programına yeniden başlamasıyla yeniden tırmanmaya başladı. Irak’ın, 15 Ağustos’ta tamamlanması gereken anayasa sürecine bağlı olarak hızla parçalanmaya doğru ilerlemeye devam ediyor olması da piyasalarda endişe yaratan bir diğer etken.
İran tutumunu sertleştirdi
Geçen pazartesi ABD’de Bush yönetiminin İran konusunda giderek sertleşmeye başladığına değinmiştim. 8 Ağustos’ta İran AB’nin sunduğu uzlaşma önerisini ret ederek Isfahan yakınlarındaki nükleer santralda Uluslararası Atomik Enerji Ajansı’nın (IAEA) taktığı kilitleri sökerek çalışmaları yeniden başlattı. İran’ın, Ajans’ın koyduğu denetleme kameralarının gözetimi altında üretime devam edeceğini, niyetinin silah yapmak olmadığını söylemesine karsın Ajans acil bir toplantı yaparak gelişmeyi ”endişeyle karşıladığını” açıkladı. Uluslararası anlaşmalar kapsamında, yakıt üretmeye hakkı olduğunu savunan İran’ın, Avrupa’yla süren pazarlıklardaki başgörüşmecisi Hasan Rohani ‘yi de, uzlaşma yanlısı olmayan yeni devlet başkanı Ahmedinecat ‘a yakınlığıyla bilinen Ali Laricani ile değiştirmesi de bir sertleşme eğilimi olarak algılandı. Böylece ABD’nin Ortadoğu’daki üçüncü büyük petrol ve gaz üreticisi İran’a yönelik bir saldırı olasılığı arttı. Diğer taraftan, Iran Focus’ün bildirdiğine göre, İran’ın Kürt bölgelerinde hazirandan bu yana giderek artan gerginlikler geçen hafta Kamyaran, Mahabat, Sakkez, Bukan, Dehgolan ve Gorveh kentlerini de etkileyerek yoğunlaştı (10/08). Benzer bir hareketlenmenin Suriye’de de gözlenmesi, bu gelişmelerin Kuzey Irak’taki gerginliğin komşu ülkelerdeki Kürt bölgelerini, (birçok gözlemciye göre ABD’nin bölge stratejisinin uzantısı olarak) etkilemeye başladığını düşündürüyor. Süreç devam ettiği takdirde, İran ve Suriye’yi ve giderek Türkiye’yi de içine çekerek bölgesel istikrarsızlığı bir patlama noktasına getirebilir
Ve en büyük tehlike
Batı Sibirya’daki Tomsk Devlet Üniversitesi’nden Sergei Kirpotin ile Oxford Üniversitesi’nden Judith Marquand ‘ın New Scientist dergisinde aktardıklarına göre, Sibirya’da, Almanya ve Fransa’nın toplamından daha büyük bir alanı kaplayan donuk bataklık erimeye başlamış. Bu erimeyi durdurmak olanaksız, dolayısıyla bu bataklıktaki metan gazlarının yakın bir gelecekte havaya karışmaya başlamasını da… Bu bulgu, küresel ısınma sürecinde bir dönüm noktası olarak en çok korkulan fasit dairelerden birinin oluşmaya başladığını gösteriyor: Isınma bataklıklardaki, karbon dioksitten 20 kez daha etkili metan gazının serbest kalacağı bir noktaya kadar yükselirse, serbest kalan metan gazları ısınmayı daha da hızlandıracak, böyle birbirini besleyen, durdurulması olanaksız bir süreç başlayacaktı.
Ancak bu nokta teorik bir olasılıktı, şimdilik uzak bir geleceğe ait olduğu düşünülüyordu. Sibirya’daki bataklığın erimeye başlaması bu noktaya sanılandan çok daha önce gelindiğini gösteriyor.
Kirpotin ve Marquand’ın bulguları, iklim değişiklikleriyle ilgili uzmanlar arasında büyük kaygı yarattı. Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası Panel (BMHAP) araştırmaları, önümüzdeki 100 yıl içinde dünyanın ısısının 1.4 ila 5.8 derece artabileceğini öngörüyordu. Geçmişte 6 derecelik bir artış, dünyadaki canlıların büyük kısmını yok etmiş, dinozorların sonunu getirmişti. Şimdi, uzmanlara göre, BMHAP’nin yalnızca karbon dioksit kirlenmesini temel alarak yaptığı bu öngörülerin yukarı doğru yeniden hesaplanması gerekiyor. East Anglia Üniversitesi’nden iklim değişikliği çalışmaları uzmanı Dr. Viner ‘e göre bu çok önemli bir gelişme. Birincisi permafrost (donuk bataklıklar vb..) bir kez erimeye başladığında bunları yeniden dondurmak olanaksız. İkincisi, metan gazının yapacağı tahribatı henüz tam olarak bilemiyoruz (The Guardian 13/08).
Ekonomik, jeopolitik ”ısınmalar” insan iradesine bağlı, gereken çaba gösterildiği taktirde, geriye çevrilebilecek olgular. Ancak Sibirya’dan gelen bu ekolojik bulgu, küresel ısınma sürecinde dönülmez noktaya gelindiğini ve insan iradesini aşan bir durumla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
[email protected]