M. Çakır yazısına Thompson’dan bir alıntı ile başlamak yerine Hobsbawm’dan(2) bir alıntı ile başlasaydı belki de yakaladığı ipuçlarını daha iyi değerlendirerek, resmi tarihin daha da dışına düşerek Ludizme hak ettiği değeri vermiş olacaktı. Ne yazık ki, M. Çakır, çok önemli saptamalarda bulunmakla birlikte “egemen” düşünceden” tam olarak kopamamıştır. Ne yazık ki, Ludizmden en iyi sonuçları […]
M. Çakır yazısına Thompson’dan bir alıntı ile başlamak yerine Hobsbawm’dan(2) bir alıntı ile başlasaydı belki de yakaladığı ipuçlarını daha iyi değerlendirerek, resmi tarihin daha da dışına düşerek Ludizme hak ettiği değeri vermiş olacaktı. Ne yazık ki, M. Çakır, çok önemli saptamalarda bulunmakla birlikte “egemen” düşünceden” tam olarak kopamamıştır. Ne yazık ki, Ludizmden en iyi sonuçları çıkarıp, gerekeni yapan yine sermaye cephesi olmuştur. Onlar Ludizmi daha iyi anlamış, kelimenin tam anlamı ile okumuş ve gerekli önlemleri almıştır. Ludizm sonrasındaki işçi hareketindeki geriye çekiliş ve güven kaybı, sermayenin işçi hareketini “mevzuat içi sendikacılığa” hapsetmesi ve daha sonra da işbirliği yapılacak kurumlara dönüştürmesi bunu göstermektedir. (3)
18. yüzyılda ilkel bir tepki olarak, basit makine kırıcılığı şeklinde ortaya çıkan hareket hızla çalışma ilişkilerinin, en “örgütlü”, en sert, en çatışmacı ve en hızlı sonuç alan mücadele biçimi olmuş ve işçi sınıfının en önemli hareketi olarak sessiz sedasız kayıtlara geçmiştir. Ludizmi soldan okuyacaksak, söylememiz gerekenler şunlardır:
Bir: Ludizm, basit bir makine kırıcılığı hareketi olmayıp, çalışma ilişkilerinin en sert, en çatışmacı eylem biçimidir, pazarlık şeklidir.
İki: Ludizm, basit bir makine kırıcılığı hareketi olmayıp, döneminin en güçlü “örgütlü” hareketidir. Bu “örgütlülük” İngiliz sendikacılığının temellerini oluşturur. (4)
Üç: Ludizm, basit bir makine kırıcılığı hareketi olmayıp, döneminin en sert toplu pazarlık biçimidir.
Dört: Ludizm, basit bir makine kırıcılığı hareketi olmayıp, döneminin en iyi sonuç alan grevidir.
Beş: Ludizm, basit bir makine kırıcılığı hareketi olmayıp, burjuvazinin en çok korktuğu işçi hareketidir, “mevzuat dışı, özgür ve haklı” bir başkaldırıdır, işçilerin hakları kadar kişiliği ve özgürlüğünü de gözetir. Bu nedenle, kapitalizmin kurallarına, yasalarına karşı büyük bir başkaldırıdır.
Altı: Ludizm, basit bir makine kırıcılığı hareketi olmayıp, bugünkü işbirlikçi, korporatist, panoptik sendikacılığın tam karşıtı, formel olmayan, ama emekçilere güven ve cesaret veren büyük bir “sendikacılık” hareketidir.
Tüm bu nedenlerle, M. Çakır’ın ileri sürdüğü “Ludizmi değerlendirirken proleteryanın ilkel bir tepki biçimi olarak görmek gerekir” ifadesi doğru değildir. “19.yy’ın ortalarına kadar kapitalizm kurumsallaşmış ve sanayi devrimi sanayi proleteryasını kitleselleştirmeye başlamıştır. Bu süreç de doğallığında ludizmin toplumsal temellerini ortadan kaldırmıştır ve proleterya tarih sahnesine bağımsız bir sınıf olarak çıkmıştır. Yani ludizm, proleteryanın kendinde bir sınıftan kendisi için bir sınıfa doğru geçiş sürecinin önemli bir biçimidir.” İfadesi ise oldukça tartışmalıdır. Ludizm, yukarıda sıralanan nedenlerle “proleteryanın ilkel bir tepki biçimi” olmayıp, tam tersine bugünkünden çok daha anlamlı ve doğru bir tepki biçiminin ifadesidir. Kapitalizmin kurumsallaşması ve sanayi devriminin sanayi proleteryasını kiteleselleştirmesi Ludizmin temellerini ortadan kaldırmamıştır. Kapitalizmin vahşeti ve Ludizmden duyduğu korku ve öfkenin şiddeti Ludizmi ortadan kaldırmıştır, bunun için de çalışanlara yasal sınırlar içinde “mevzuat içi sendikacılığı ve işçi hareketini” bir rüşvet olarak önermiştir, bu kabul ise işçi sınıfına ve hareketine ihanetten başka bir şey değildir. “Araştırmacılar”/araştırmamacılar bu kabulün sonuçlarını bugün “sendikal kriz” olarak ifade etmektedirler!…
Ludizm, işçi sınıfının kapitalizme karşı büyük bir başkaldırısıdır, kendisi için sınıf olmada pusulasız çıktığı bir yolda el yordamı ile attığı büyük bir adım olup, bir “geçiş aşaması” değildir. Tersine, Ludizm vahşice ortadan kaldırılarak, işçi sınıfının kendisi için sınıf olma yolunda attığı bu devasa adım yok sayılmıştır. Yok sayılmanın ötesinde, sosyalistlerin işçi hareketine müdahale edeceği zaman dilimine kadar, ne yazık ki ondan sonra da, işçi hareketinde “kaba”, “ilkel” bir eylem olarak değerlendirilmiştir. Vahim olan ise, sosyalistlerin de, devrimcilerin de bunu sorgulamadan kabul etmesidir. Şimdi, bir kez daha sermayenin resmi tarihi dışında Ludizme bakmanın zamanıdır. Sermaye ile emek arasındaki bu mücadelede, asıl ve belirleyici olan sayısal büyüklükten, örgütlülük düzeyinden çok, tarafların kendilerine duydukları güven ve umut ile karşı tarafa saldıkları korku ve kaygıdır. “İlkel” işçi hareketi olan Ludizm böylesi bir sorgulamadan “alnının” akı ile çıkarken, 20. yüzyılın “modern” proleteryasının “modern” sendikaları ve sendikal hareketi ne yazık ki ulaştığı bugünkü düzey ile onun çok gerisinde kaldığını göstermektedir. Bu nedenle işçi sınıfının şimdi “modern” sendikalara ve “modern” işçi hareketine değil, “ilkel” Ludist örgütlenmeye ve hareketine ihtiyacı vardır.
İnanmıyorsanız, gidin işçilere sorun! Özellikle, tekstil işçilerine, inşaat işçilerine, turizm sektörü işçilerine, tersane işçilerine, organize sanayi bölgeleri işçilerine sorun!
dipnotlar:
1) Örneğin, 1908 Devrimi öncesi ve işçi hareketi arasında hiçbir ilişki kurulmayıp, Devrim sonrası ile işçi hareketi arasındaki ilişki kurmak da eksik tarih okumalarından biridir. 1908 Devrimi sonrasındaki grev ve işçi eylemlerinden söz edilirken, nedense Devrim öncesi işçi hareketinden hiç söz edilmez, yok sayılır. Bu türden eksik okumaya bir itiraz için bakınız: “1908 Devrimi ve İşçi Hareketi”, Evrensel gazetesi pazar eki Evrensel Hayat, 24 Temmuz 2005.
Ludizm için bakınız: E. Hobsbawm, Sıradışı İnsan, (Çev. Işıtan Gündüz), Bulut Yayıncılık, İstanbul, tarihsiz, s. 15-29.
2) Bu sürecin kısa bir değerlendirmesi için Özgür Üniversite’nin yayınlayacağı sözlüğün “sendikacılık” maddesine bakılabilir.
3 ) Buradaki örgüt’ten kastımız ortak hareket etmektir. Zaten örgüt de bunun için vardır. Formel olup olmaması önemli değildir. Bir sonraki yazılardan birinde neden asgari ücretlilerin Türkiye’nin en büyük örgütlü gücü olduğunu anlatmaya çalıştığımızda bunu da açıklamış olacağız.
4) Geçen yıl TUSAM’ın düzenlediği sempozyumda Ludizm ile ilgili düşüncelerimi dile getirdikten sonra İşçi Gazetesi’nin düzenlediği bir sempozyum ile Kızıl Bayrak’ta Ravelli işçileri ile ilgili yazdığım bir yazıda Ludizme neden ihtiyaç duyduğumuzu açıklamaya çalıştım. Bu gerekliliği burada bir kez daha ifade ediyorum.
16 Ağustos 2005
12 Ağustos 2005
10 Ağustos 2005
5 Ağustos 2005
5 Ağustos 2005
27 Temmuz 2005
26 Temmuz
22 Şubat 2005