Eğitim-Sen herkesin “anadilinde öğrenim görme hakkını” savunduğu için suçlanarak kapatılmak istenmesiyle birlikte Eğitim Sen kapatılma gündemine kilitlenmişti. Aylardır bu gündeme kilitlenmesine karşın sendikanın kapatılmaması yolunda kayda değer bir mücadele geliştirilmedi. Elbette bunun bir nedeni vardı. AB’ ye girme sürecinde kapatılma davasının lehimize sonuçlanacağı anlayışıyla hareket edilerek, deyim yerindeyse aymazca bir güvenle beklentiye girildi. Kapatılma sürecinin […]
Eğitim-Sen herkesin “anadilinde öğrenim görme hakkını” savunduğu için suçlanarak kapatılmak istenmesiyle birlikte Eğitim Sen kapatılma gündemine kilitlenmişti.
Aylardır bu gündeme kilitlenmesine karşın sendikanın kapatılmaması yolunda kayda değer bir mücadele geliştirilmedi. Elbette bunun bir nedeni vardı. AB’ ye girme sürecinde kapatılma davasının lehimize sonuçlanacağı anlayışıyla hareket edilerek, deyim yerindeyse aymazca bir güvenle beklentiye girildi. Kapatılma sürecinin ciddiyeti anlaşldığında AB sürecinden umut kesildiğinde ise artık çok geçti. Şimdi geri adım atmanın ve sendikayı kurtarma zamanıdır diyenler; Genel Kurulu toplayarak “Anadilde Öğrenim” belasından kurtulma çabasına girdiler. Bu amaçla da Eğitim Sen 2. Olağanüstü Genel Kurulu toplandı ve 115 çıkarılmasın oyuna karşın 381 çıkarılsın oyuyla ‘anadilde öğrenim’ ibaresi Eğitim Sen tüzüğünden çıkarıldı.
Kurul başlamadan ve kurul sürecinde gelişen olaylar bir yana kurul sonunda atılan iki sloganın gelinen noktanın açıklanmasında önemi vardı. Bu sloganlar; salondan balkona ve balkondan da salona doğru atılıyordu. İki sloganı atanlarda içten görünüyordu. Salondan balkona ellerde delege kartları sallanarak “Eğitim Sen kapatılamaz!”sloğanı, balkondan salona ise; “Devlet güdümlü sendikaya hayır!” Sloganı. Evet bu iki slogan da düşüncenin duygularla ifadesini temsil ediyordu. Ancak sloganlardan birisi savunma amaçlı sanal bir inancı ve duyguyu ifade ediyordu. Diğeri ise sürecin devletçi gidişini açığa çıkaran duygusal bir inancı, yaklaşımı temsil ediyordu.
Salondan “Eğitim sen kapatılamaz!” sloganını atan delegeler tam da teslimiyetin, geri adımın savunması durumunda olan sloganı atarlarken, sendikayı kapatmak isteyenlere karşı sendikanın kapatılmamasını sağlayan kahraman edasını taşıyorlardı. Ayrıca balkondakilerin bu yaklaşımlarına da bir anlam veremiyorlardı. Çünkü; sonuçta AİHM de lehimize karar verildiğinda Anadilde Eğitim hakkını daha ağır bir biçimde tüzüğe koyacaklardı. Ayrıca, devlet bir iki dişlerini çekmişti, halbuki geriye daha otuz dişleri daha vardı ve bunun hesabı yapılıyordu.
Balkondan “Devlet güdümlü sendikaya hayır!” sloganını atanlar ise, sendikanın geldiği aşamayı ve sendikanın yönelimini özetliyordu.. Devletten bağımsız bir sendikal anlayışını ifade eden sloganı atanlar ise salondakilerin ihanetini algılatma çabası içindeydiler.
Eğitim – Sen 2. Olağanüstü Genel Kurulu sonucunda demokrasi mücadelesinde ağır bir yara almıştır. Bu darbedeki yutseverlerin payı ise düşündürücüdür. Devleti anlayamayanlar, devletten bağmsızlaşama çabası içinde olmayanlar bir kez daha düşünmelidir.
Sonuç olarak; Eğitim Sen’de iki slogan ve iki yaklaşım sendikanın geldiği aşamayı temsil ediyor. Ayrıca bu iki yaklaşım Eğitim Sen’in geleceğini de belirleyecektir. Ya devlet güdümlü uzlaşmacı bir Eğitim Sen, ya da devletten bağımsız, kendi gücünü referans alan mücadeleci bir Eğitim Sen…
YAŞASIN EĞİTİM SEN
İZMİR 2 NOLU ŞUBEDEN BAĞIMSIZ SENDİKAL PLATFORM