Okmeydanı Cemevi Önünde 18.30’da toplanan 70 kişilik işçi korteji sloganlarla Okmeydanı sokaklarında bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasında “Sadaka değil, iş istiyoruz!, Sigortasız çalışmaya son!, Sendikalı, sigortalı iş hakkı!, Köle değil işçiyiz, birleşince güçlüyüz!, Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganları atıldı. Mahalle halkına ve işyerleri kapısından bakan işçilere konuşmalar yapıldı. Yapılan […]
Okmeydanı Cemevi Önünde 18.30’da toplanan 70 kişilik işçi korteji sloganlarla Okmeydanı sokaklarında bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasında “Sadaka değil, iş istiyoruz!, Sigortasız çalışmaya son!, Sendikalı, sigortalı iş hakkı!, Köle değil işçiyiz, birleşince güçlüyüz!, Kurtuluş Yok Tek Başına Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” sloganları atıldı. Mahalle halkına ve işyerleri kapısından bakan işçilere konuşmalar yapıldı.
Yapılan yürüyüş Okmeydanı Sağlık Ocağında bitirildi ve burada bir basın açıklaması okundu. İşçilerin içinde bulunduğu güvencesiz, geleceksiz çalışma ortamına ve yaşamına karşı, sigortalı çalışma, işsizlik ödeneği, gibi işçilerin mücadeleleri sonucunda kazandığı, yasallaşmış fakat kağıt üzerinde kalmış taleplerin geri alınma mücadelesinde bulunulması çağrısı yapıldı.
Açıklamada ayrıca güvencesiz işçiler olarak, kampanya çerçevesinde seslerini duyurmak için işçi havzalarında ve sanayi sitelerinde masalar açacaklarını, bildiri ve broşürler dağıtacaklarını, toplantı ve forum düzenleyeceklerini ve sigortasız çalıştırmaya karşı topladıkları imzalarla Çalışma Müdürlüğü önüne yürüyeceklerini bildirdiler.
Eylemde okunan basın açıklamasının tam metni:
İşçi ve işsiz arkadaşlar, sınıf kardeşlerimiz, hepinize merhaba.
Eylemimize katılan ve destek veren dostlar, basın emekçisi arkadaşlarımız; hoş geldiniz.
Gazetelerde, televizyonlarda, bakanların, bürokratların, satılmış profesörlerin, yorumcuların ağzından, bize her gün aynı yalanlar söyleniyor. “Ekonomi düzeliyor. Türkiye büyüyor.” Önümüze istatistikler koyup hükümetin başarılarını anlatıyorlar.
Ama bu yalanların hiçbiri karın doyurmuyor. İliğine kadar sömürülen biz işçilerin yüzünü güldürmüyor.
İşçi sınıfımızın büyük çoğunluğu, ya günde 12 saat – 14 saat, canından bezene kadar çalışıp zar zor geçimini sağlıyor. Ya da işsiz güçsüz, bir o kapıyı, bir bu kapıyı çalarak ekmeğini kazanacak bir iş bulmak için uğraşıp duruyor. Mahkum edildiğimiz kader, işte budur.
Bu kaderi değiştirmeliyiz. İnsanca bir yaşam için, haklarımız için mücadele etmeliyiz.
İşsizlik başımızdaki en büyük beladır. İşsizlik yüzünden, milyonlarca kardeşimiz yoksulluğun, sefaletin uçurumuna yuvarlanmış durumdadır. İşsizliğin yarattığı çaresizlik, bu düzenin bizlere dayattığı her türlü yozlaşmanın, çürümenin, pisliğin doğum yatağı olmaktadır.
Peki işsizlik, sadece işsizlerin sorunu mudur? Hayır. İşsizlik, çalışanların da en büyük derdidir. İşsizlik korkusu yüzünden, işyerlerinde en kötü çalışma koşullarına boyun eğiyoruz. 12 saat köle gibi çalıştırılıyor, üstüne üstlük bir de mesaiya kalmaya zorlanıyor olsak da, üç kuruş ücrete talim ediyor olsak da, sigortamız, iş güvencemiz olmasa da, işyerinde baskıya, hakarete uğruyor olsak da, sesimizi çıkarmıyoruz. İşsizlik, patronların elinde çalışanları baskı altında tutmaya yarayan bir kırbaç oluyor.
İşsiz ve çalışan işçiler; işsizliğe karşı birleşmeliyiz.
Bu düzen, bir kısmımızı günde 12 saat -14 saat, canı çıkana kadar çalışmak zorunda bırakırken, bir kısmımızı işsizliğe mahkum ediyor. Bu, hiç kimsenin mantığına uymayacak bir saçmalıktır. Ama bu saçmalık, bu sömürü düzeninde, üretimin en büyük kuralı haline gelmiştir.
Buna son vermek için,
iş saatlerinin düşürülmesi, işlerin bölüşülmesi için,
herkese iş imkanının sağlanması için,
Bütün dünyanın emekçilerini bu saçmalığa mahkum eden sömürü düzenini, patron saltanatını alt üst etmek için mücadele etmeliyiz.
Arkadaşlar,
18 Haziran günü, Eminönü’nde gerçekleştirdiğimiz eylemle, işsizliğe ve güvencesiz çalışmaya karşı bir mücadele kampanyası başlatmıştık. İşsizliğe ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadele çağrısını, adımlarımızın ulaştığı her fabrikaya, atölyeye, işçi mahallesine taşıma sözü vermiştik.
Bu sözün gereği olarak, bugün burada, adım başı bir konfeksiyon atölyesinin bulunduğu, düzensiz ve kuralsız çalışmanın en yaygın şekilde yaşandığı, binlerce işçinin sezonluk iş düzeni yüzünden, yılın üç dört ayı işsizlikle boğuştuğu Okmeydanı’nda bir araya geldik.
Okmeydanı’nda son bir iki ay içerisinde, onlarca atölyede iş durdu. Atölyeler peş peşe kapanıyor. Sezon boyunca işleri yetiştirmek için gece yarılarına kadar zorunlu mesai koyan patronlar, kazandıkları parayı bir kenara yığdılar, sezon sonunda iş bitince çalışanlara kapıyı gösterdiler. Şimdi işler yavaş yavaş yeniden başlıyor, ama atölyelerin bir çoğu yeniden açılmayacak. Geçen yıl, 10 bine yakını İstanbul’da olmak üzere, fason iş yapan 13 bin atölye kapanmıştı. Fasoncular Derneği başkanı, bu yıl 20 binden fazla atölyenin, kriz yüzünden ve Çin mallarıyla rekabet edemediğinden kapanabileceğini söylüyor. Atölye başına 40-50 işçi desek, 20 bin atölyenin kapanması, 1 milyona yakın konfeksiyon işçisinin işsiz kalması demektir.
Konfeksiyon işçileri.
Krizin faturasını size ödetecekler, gözlerini bile kırpmadan sizleri işsizliğin, yoksulluğun kucağına itecekler. Buna boyun eğecek misiniz?
Çin’le rekabet etmek için, ücretlerinizi azaltacak, mesaileri kesecekler, Cumartesiyi tam işgünü yapacaklar. Razı olacak mısınız?
Bu sömürü düzeninde, her gün haklarımıza yönelmiş yeni saldırılarla karşılaşıyoruz. Yaşam ve çalışma koşullarımız her geçen gün daha kötüye gidiyor. Daha çok çalışıyoruz, ama daha az kazanıyoruz. İşsizlik tepemizde bir kılıç gibi sallanıyor. Yeni iş yasaları ile haklarımız daha da sınırlanıyor. Yasalarda geçen haklarımız da kağıt üzerinde kalmış, zaten uygulanmıyor.
Devletten, hükümetten çare bekleyen var mı arkadaşlar? Kendimizi kandırmayalım. Siz hiç devletin, haksız yere işçi çıkaran patronun yakasına yapıştığını gördünüz mü? Hiç devletin sigortasız işçi çalıştıran, küçük yaşta işçi çalıştıran patronu enselediğini duydunuz mu? Hayır. Biz devleti nerede gördük? Dozeriyle, kepçesiyle, savaşa gider gibi hazırlanıp, kendi ellerimizle yaptığımız evlerimizi yıkarken… Sendikasına, işine sahip çıkan Koka Kola işçisine yaptığı gibi, polisiyle, copuyla tepemize çökerken…
Kardeşler, bize bizden başkasından fayda yok. Ancak kendi mücadelelerimizle elde ettiğimiz, kendi örgütlülüğümüzle koruduğumuz haklar, kalıcı olacaktır.
Kumaşları dokuyan, elbiseleri diken, yiyecekleri üreten, binalar diken, gözümüzün gördüğü herşeye emeğini katan biziz.
İnsanca yaşamayı herkesten önce biz hak ediyoruz. Güvenceli, düzgün bir işte çalışmak bizim hakkımızdır.
Biz sadaka istemiyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz. Güzellikle vermeyeceklerdir. Vermezlerse, zorla alacağız.
Bunun için birleşmekten, örgütlenmekten, mücadele etmekten başka çıkar yol yok. Bunun için, işsiz ve değişik işkollarında çalışan işçiler, sınıfımızın temel ve ortak sorunları etrafında bir araya gelmeli, ortak bir mücadeleyi örmeye çalışmalıyız.
Başka bir çıkar yolumuz yok. Yüzke
n bin olacağız. Binken onbinler olacak, meydanları dolduracağız. Madem ki tek başınayken güçsüzüz, patronlar sınıfının karşısına, kenetlenmiş tek yumruk gibi çıkacağız.
Hakkımız olanı almaya geliyoruz. Mutlaka alacağız!
Arkadaşlar,
İşsizliğe ve güvencesiz çalışmaya karşı mücadele çağrısını yükselttiğimiz kampanyamız, çeşitli araçlarla, yeni eylemlerle devam edecek. Kampanyamız boyunca, işçi havzalarında, sanayi sitelerinde, işçi mahallelerinde, sesimizi duyurmak amacıyla masalar açmaya, bildiriler ve broşürler dağıtmaya devam edeceğiz.
Gerçekleştireceğimiz işçi toplantıları ve forumlarında, daha neler yapabileceğimizi, mücadele ve örgütlenme yöntemlerinin neler olabileceğini beraberce tartışacağız. Sigortasız çalıştırılmaya karşı topladığımız imzalarla Çalışma Müdürlüğüne yürüyeceğiz.
İşçi sınıfının hakkını almak için verdiği mücadelede, kampanyamızın ileri doğru güçlü bir adım olması için gayret göstereceğiz.
Hepinizi bu kampanyaya destek vermeye çağırıyoruz.
Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ederiz.