Peşi peşine gelen bu iki vedanın özneleri (biri gerçek, diğeri tüzel kişi de olsa) temel amaçları bakımından birçok ortak özelliğe sahiptir. Ancak içeriği bakımından bu vedalar birbiri ile taban tabana farklı karakterler içermektedir. Yüksel’le Eğitim Sen, amaçları bakımından birçok ortaklığa sahiptir. (Aynı zamanda bir Eğitim Sen üyesi de olan) Yüksel, gerek akademik çalışmaları ile gerekse […]
Peşi peşine gelen bu iki vedanın özneleri (biri gerçek, diğeri tüzel kişi de olsa) temel amaçları bakımından birçok ortak özelliğe sahiptir. Ancak içeriği bakımından bu vedalar birbiri ile taban tabana farklı karakterler içermektedir.
Yüksel’le Eğitim Sen, amaçları bakımından birçok ortaklığa sahiptir. (Aynı zamanda bir Eğitim Sen üyesi de olan) Yüksel, gerek akademik çalışmaları ile gerekse bir “aydın emekçi” olarak yaşamını Türkiye emekçi hareketinin doğru bir zeminde yükselmesine adamıştır. Yüksel, bu uğurda akademik kariyerinde karşılaşacağı haksızlıkları ve ailesinden uzakta kalmayı göze almıştır. Yüksel’in emek hareketi için mücadelesindeki bu yürekli tavrı sadece akademiyi değil, emek hareketinin temsilcisi olması gereken sendikaların patronlarını da ürkütmüştür. Bu nedenle üyesi olduğu sendikal örgütlerin yönetimlerince dahi zaman zaman “istenmeyen adam” olarak ilan edilmiştir.
Eğitim Sen de özellikle son 15 yılda Türkiye’de emek hareketinin en dinamik gücü olmuş, emek hareketinin var olmasında önemli rol oynamıştır. Bu nedenle de Eğitim Sen ve onun üye ve yöneticileri türlü gerekçelerle baskı altında tutulmuşlardır. Ve nihayet “anadilde öğretim” bahanesiyle Eğitim Sen, kapatılma noktasına kadar gelmiştir.
Yani, Yüksel de Eğitim Sen de emek mücadelesi yolunda birçok baskı ile karşı karşıya kalmıştır. Ancak Yüksel, üzerindeki tüm baskılara karşın ilkelerinden taviz vermemiş, emek hareketi için doğru bildiklerini söylemeyi, yazmayı sürdürmüştür. Yüksel’in “İşçi Üniversitesi” ile vedası, kendi ifadelerinden de anlaşılacağı üzere ne emek mücadelesine ne de bu yolda yürüyen Evrensel’edir. Yüksel, sadece kendisine göre daha “umutvar” bulduğu Evrensel’in genel yaklaşımına uyum sağlamadığını düşündüğü için köşedeki yazılarına veda etmiştir.
Oysa Eğitim Sen, Yüksel’in emek mücadelesi yolunda gösterdiği direnci gösterememiş ve en temel ilkelerinden biri olan “anadilde öğretim” ilkesine veda etmiştir. Eğitim Sen’in bu vedası sadece “anadilde öğrenim”e değildir. Bu tavrı ile Eğitim Sen, baskılara karşı ilkelerinden verdiği tavizle bağımsızlığını yitirdiğini ilan etmiş ve emek mücadelesine de veda etmiştir.
Eğitim Sen’in ilkelerine bu vedası, Yüksel’in “umutvar” olmayan tavrının haklılığını ortaya çıkartan bir durumdur. Ancak, Eğitim Sen’in ilkelerini oyları ile savunan 115 delege ve Genel Kurul salonunda Eğitim Sen’in ilkelerine ve onuruna sahip çıkması gerektiğini haykıran yüzlerce üye, her şeye rağmen bir “umudun” da var olduğunu göstermektedir.
Evet, ben hâlâ “umutvar”lığını korumaya çalışan biri olarak, Yüksel’in vedasının “geçici” olmasını ve eğitim emekçilerinin emek mücadelesi yolunda çok daha güçlü bir örgütlenme ile yoluna devam edeceğini umuyor, umudun da ötesinde buna inanıyorum.
e-posta: [email protected]
8 Temmuz 2005 Evrensel Gazetesi